Prof. Dr. Hazım GÖKÇEN

Kan Davası


Vakit gece yarısına yakındı. Devasa buharlı lokomotifin çektiği posta treni kara panter misali karanlıkları yara yara demir rayların üzerinde yol alıyordu. Lokomotifin çıkardığı siyah duman açık pencerelerden içeri girerek kompartımanları siyah bir tül gibi sarmalıyordu. Koridorda elinde çantası ile ayakta duran orta yaşlı adam bir an önce gideceği yere varmak istercesine pencereden uçsuz bucaksız karanlığa bakıyordu. Bir anda tren yavaşladı, kara dumanı azaldı, tekerlerin raylara sürtünmesinden çıkan fren sesi lokomotifin sesini bastırdı ve bir ara istasyonda durdu. Genelde trene fazla inen binen olmuyordu. Buna rağmen gece yarısı da olsa istasyon personelinin çocukları ellerinde birer testi “ Hadi buz gibi su. […]

Karayolunda Ağaç Olmak


Anımsadığım ilk şey bir saksının içinde olduğum ve etrafımda benim gibi saksıya dikilmiş çok sayıda fide bulunduğuydu. Kendi boyumu göremiyordum ama etrafımdakilerin boyu neredeyse bir kurşun kalem kadardı.  Sanki uçsuz bucaksız bir yeşilliğin içindeydim. Yukarıdan bir boru geçiyor ve arada sırada bir damlacık su bırakıyordu üstüme. Gündüz keyfim yerindeydi ama gece olduğunda etraf kararıyor, hava soğuyordu. Arada sırada esen hafif bir rüzgar bile küçücük dallarımı titretiyor, üşüyordum. Bir gün çizmeli, tulumlu adamlar geldiler ve bizi el arabalarına koyup yakındaki büyük bir tarlaya götürdüler. Saksılarımızı parçalayıp bizi önceden hazırlanmış çukurlara diktiler sonra da üzerimize bir miktar su döktüler. Önümde ne kadar […]
css.php