Yine mesleğimize bir hakaret, yine meslektaşlarımızın haklı protesto girişimleri. Show TV’deki Acil Servis dizisinde operatör doktorun mesleğimizi aşağılayan söyleminden bahsediyorum. Bir arkadaşımız aynı repliğin Amerika’daki Emercency Service dizisinde de geçtiğini söylüyor. Çok merak ediyorum, acaba Amerikalı meslektaşlarımız bu sözü protesto ettiler mi? Daha kötüsü de oldu. Birkaç gündür Show TV’deki Gel Evlenelim adlı programda mesleğimiz ayaklar altına alınıyor. Programa evlenmek için gelen bir Veteriner Hekim var. Talibi gelip de tam evleneceği sırada gerek tribünden gerekse telefondan yorum yapan kişiler meslektaşımızın çok içki içtiğinden, sürekli sarhoş gezdiğinden, bu nedenle de önceki karısından ayrıldığından bahsediyorlar. Hele dün tam partneri ile anlaşıp evliliğe adım atacağı sırada kızın annesi telefonla bağlanarak bu birlikteliğe karşı olduğunu söyledi ve nedeni sorulduğunda da meslektaşımızın uyuşturucu kullandığı duyumunu aldığını ileri sürdü. Şimdi yalansız en az on milyon kişinin izlediği bir programda meslektaşımızın dolayısıyla mesleğimizin düştüğü hazin durumu düşünebiliyor musunuz ? Gençliğimizde hep doktorların saygınlığını meslekleri, mesleğimizin saygınlığını ise bizler sağlamalıyız diye söylenirdi. Bizim insanımızın bireyi genele yayma huyu da olunca sırf bu meslektaşımız yüzünden halkın tüm Veteriner Hekimleri nasıl olumsuz yargılayacağını bir düşünün. Mesleğimize karşı yapılan bu küçük düşürücü hakaretleri daha da çoğaltmamız mümkün. Ben, öğrenciliğim dahil tam yarım asırlık meslek yaşamımda bu tür hakaretlere çok tanık olmuşumdur. Bizden çok önce de bu tip olaylar yaşanmıştır. Bir gün bir bayan, ulusal şairimiz Mehmet Akif Ersoy ile karşılaşır ve alaycı bir tavır ile “ A, siz veteriner hekim misiniz? “ diye sorar. Akif’in yanıtı ise çok kesindir. “ Evet hanımefendi, bir yeriniz mi ağrıyor? “ Kanımca biz duyarlı olmadığımız sürece bu hakaretler gelecekte de devam eder ve bunların sonu kanallara ya da RÜTK’e yazı yazmakla getirilemez.
Şimdi isterseniz birlikte bir değerlendirme yapalım. Veteriner Hekimliği mesleği Dünyanın en eski mesleklerinden biridir ve her ülkede insanların ve hayvanların hizmetinde bulunmaktadır. Ben hasbelkader Amerika’da ve Avrupa’nın çeşitli Ülkelerinde bulundum. Amerika’da Wisconsin Üniversitesinde on beş günlük bir kursa katıldım, Almanya’da ise toplam on dört ay araştırma görevlisi ve misafir profesör olarak çalıştım. Amerika’da Veteriner Hekimliği en çok kazanan ve en çok istihdam yaratan mesleklerin en başında geliyor. Almanya’da da benim zamanımda iki fakülteye sınavla giriliyordu ve bunlardan biri Hukuk diğeri de Veteriner Fakültesi idi. Bu vesileyle daha önce de gruplara yazdığım bir anımı konu ile ilgili olması nedeniyle yeniden sizlerle paylaşmak istiyorum. Almanya’da Münih Veteriner Fakültesinde Araştırma Görevlisi olarak çalıştığım 1974 yılında her ikisi de farklı mesleklerden olan biri Brezilya’lı öteki Şili’li iki arkadaşımla şehrin en saygın mekanlarından biri olan Stadt Kafe’de otururken masamıza izin isteyerek yaşlı bir alman çift oturdu. Alman bay konuşmalarımızdan yabancı olduğumuzu anlayınca önce nereden geldiğimizi sonra da mesleğimizi sordu. Arkadaşlarım mesleklerini söyleyince fazla tepki vermedi. Ama ben Veteriner Hekimiyim deyince birden ayağa fırladı ve hanımına “ Hanım bak, Veteriner Hekimiymiş. Şu anda biz bir Veteriner Hekimi ile aynı masada oturuyoruz “ dedi ve bir almandan hiç beklenmeyecek bir davranışla bize en pahalı içkilerden birini ısmarladı ve hesabı da bizim itirazımıza rağmen hemen ödedi. İnanın sözlerimde en ufak bir abartma yoktur.
Şimdi de isterseniz bu konunun bir analizini yapalım. Cumhuriyetin kuruluşundan 1980 li yılların ortalarına değin Türkiye’de Veteriner Hekimliği tümüyle kamu kesimine bağlı olarak yürütülmüştür. Yaklaşık altmış yıllık dönemde bir iki büyük şehrimizde o da çokluk yabancıların ve elçilik mensuplarının petlerine bakan çok az sayıda serbest veteriner hekimi vardı. Zaten o dönemde yabancılar dışında çok az kişi evinde köpek beslerdi. Köpekler sadece çoban ve bekçi köpeği olarak köylerde bulunur, şehirlerde özellikle tamirhanelerde bekçi köpeği olarak beslenen köpekler de hastalandıklarında ya varsa Veteriner Fakültesi Kliniklerine yoksa belli illerde Veteriner Müdürlüklerine bağlı olarak çalışan Hayvan Hastanelerine götürülürdü. Benim öğrenciliğimde Ankara’da asıl görevi Hayvanat Bahçesi Veteriner Hekimliği olan Hadi Bey’in Çankaya’da da sadece yabancı elçilik mensuplarının kedi, köpeklerine bakan bir kliniği vardı. Çoğu zaman tıbbi teknoloji de yetersiz olduğu için elçilik mensuplarının köpeklerini ameliyat ettirmek için uçakla ülkelerine götürür ve orada tedavi ettirirdi. Veteriner Hekimliği altmış yıllık dönemde tümüyle kamu tarafından yönetildiği için köylerde hizmet verir, o nedenle de sadece köylerdeki yetiştiriciler tarafından tanınırdı. Köylüler hiçbir art niyet taşımadan bizlere baytar der, biz de bundan hiç gocunmazdık. Aslında keşke mesleğimize veteriner gibi özellikle köylüler tarafından zor telaffuz edilen bir unvan değil de, telaffuzu daha kolay bir ad verilseydi. Yani köylülerin baytar demesinin arka planında veteriner sözcüğünün zor telaffuz edilmesi de yatar. Baytar sözcüğü halisane olarak yani kalpten söylendiğinde bir sıkıntı olmaz. Doktorların mesleki örgütlerinin adı hala Tabip Odası değil mi? Bilindiği gibi seksenli yılların ortalarından itibaren bir yandan ard arda açılan Veteriner Fakültelerinin çok sayıda mezun vermesi bir yandan da devletin istihdamı kısması sonucu işsiz kalan çok sayıda meslektaşımız tek çareyi serbest klinik açmakta buldular ve kısa sürede klinik sayısı olağan üstü boyutlara ulaştı. Aslına bakarsanız bu hızlı ve ani gelişmeye mesleğimiz daha doğrusu Odalarımız hazırlıklı değildi.
O nedenle de Türkiye’de özel veteriner klinikleri eski deyimle hüdai nabit yani kuralsız ve sistemsiz bir biçimde gelişmişler daha doğrusu büyümüşlerdir. Böyle olunca da başlangıçta herkes istediği gibi davranmış, klinik çok hayvan az olduğundan haksız rekabet başlamış, odaların koymuş olduğu kurallara özellikle de asgari ücret tarifesine uyma konusunda gerekli duyarlılık gösterilmemiş, fiyatlar iyice taban yapmış, bu durum ise hayvan sahipleri tarafından hoş karşılansa da mesleğimizin saygınlığına gölge düşürmüştür.Tam her şey düzelip taşlar yerli yerine oturmaya başladı derken bu defa ilaç satma konusu mesleğimizin gündemine gelmiştir. Hele bir de spot piyasa ortaya çıkıp fiyatlarda rekabet başlayınca Veteriner Hekimleri tam bir tüccar konumuna düşmüşlerdir. Şimdi bu yazımı okuyan meslektaşlarımdan bazıları “ya şu hocaya da bak, bizim para kazanmamızı istemiyor, ilaç da satmazsak kliniğin giderlerini nasıl karşılayacağız, ekmek paramızı nasıl çıkaracağız ? “diye düşünebilirler ve beni eleştirebilirler. Ama ben Veteriner Hekimlerinin ilaç satmasına baştan da karşıydım, şimdi de karşıyım. Dünyanın hiçbir Ülkesinde Veteriner Hekimleri reçeteye yazdığı ilacı hasta sahibine satmaz. Egosantrik bir varlık olan insan ne kadar da dürüst olsa satacağı için gereğinden fazla ilacı reçeteye yazabilir. Tabi bunu söylerken dürüst çalışan ve büyük çoğunluğu oluşturan meslektaşlarımı tenzih ediyorum. Beni geçmişte de bu konuyu dile getirdiğim için eleştirenler oldu ama ben yine aynı görüşteyim, görüşümün arkasında duruyorum. İlaç satışı olayı mesleğimizin saygınlığına gölge düşürmüştür. Hekimiz diye övünüyoruz, soruyorum size Türkiye’de bir tek doktor ilaç satıyor mu? Mesleğimizin saygınlığına gölge düşüren diğer bir konuda küpe takma meselesi. Geçen günlerde bu konuda bir yazı yazdım, çokça da olumsuz eleştiri aldım. Eleştiri-öz eleştiri kültürüne büyük saygım olduğu için hiçbirinden alınmadım, tam tersine dersler çıkardım. Eleştirilerin temelinde bu işten para kazanıyoruz anlayışı vardı. O halde ben de diyorum ki para kazanmak için Veteriner Hekimi olmaya, beş yıl en ağır eğitimi almaya ne gerek var, öyle kolay para kazanılacak işler var ki bunu düşünenler onlara yönelsinler.Yine iddia ediyorum, Dünyanın hiçbir Ülkesinde Veteriner Hekimleri sığıra, koyuna küpe takmaz. Ya ne yapar diye sorarsanız; hayvan tedavi eder, tohumlama yapar, operasyon yapar, otopsi yapar, zoonozlarla savaşarak halk sağlığını korur, gıda denetimleri yapar, paraziter mücadele yapar, laboratuarda çalışır, aşı üretir, çiftlik ve sürü yönetir, hastane yönetir, tavuk sağlığında çalışır, yem fabrikasında çalışır, mezbahalarda et muayenesi yapar, ilaç sektöründe çalışır, et ve ürünleri üretiminde deneticilik yapar. Hepimiz ne yaptığımızı iyi bildiğimiz için bu konuları fazla uzatmaya gerek yok. Bu saydığım ve daha sayamadığım işleri yaparak da Veteriner Hekimleri insanlar nezdinde büyük saygınlık kazanır. Yoksa sırf para kazanıyoruz diye Veteriner Hekiminin yapmaması gereken işleri yaparsa bundan sadece kendisi değil mesleğimizde zarar görür, saygınlığı azalır, hakaretler artarak devam eder. Oysa, asli işlerimizi yaparken medya yoluyla halkımıza da duyurup kendimizi tanıtsak bakın gazetelerde, TV Kanallarında mesleğimize hakaret eden olur mu? Sözlerime Mehmet Akif’in şu dizeleriyle son vermek istiyorum.
Keşke zihninde kalaymış, ne kadar lazımmış.
Beni dinler misin evlat, yine kabilse çalış
Çünkü bir tecrübe etsen senin de aklın yatar.
Bize insan hekiminden daha lazım baytar.