Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca hazırlanan Uzmanlık Yönetmeliği Taslağı bir süredir meslek kamuoyunda yeterli olmasa da tartışılıyor. Uzmanlık, geçmişte haksız bir şekilde elimizden alınan ve yıllardır meslek olarak arzu ettiğimiz bir konudur. Ben bu yazımda Uzmanlık Yönetmenliği Taslağını derinlemesine irdeleyecek değilim. Sadece şunu belirtmeliyim ki, uzmanlık dalları arasına Veteriner Halk Sağlığı, Sürü Sağlığı ve Yönetimi, Su Ürünleri Hastalıkları, Arı Hastalıkları, Çiftlik Veteriner Hekimliği gibi konuların alınması yerinde olmuştur. Ancak, yönetmelik bu kadar geniş tutulmasa daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Ben izninizle bugünü daha iyi değerlendirmek açısından, mesleğimizin son elli yılını hem bizzat yaşamış hem de incelemiş bir kişi olarak her zaman ki gibi geçmişe dönmek istiyorum. Reorganizasyon denilen ve mesleğimizi kamu kesiminden adeta silen uygulamadan önce Devlete bağlı haralarımız, inekhanelerimiz, zootekni araştırma enstitülerimiz, aygır depolarımız, donmuş sperma laboratuvarlarımız, bölge teşhis laboratuvarlarımız, bakteriyoloji enstitülerimiz, araştırma enstitülerimiz, şap enstitümüz, viroloji enstitülerimiz, yapağı ve tiftik laboratuvarlarımız, aşı üretim laboratuvarlarımız, hayvan hastanelerimiz, yapağı ve tiftik bölge müdürlüklerimiz, gümrük ve karantina müdürlüklerimiz vardı. Bu kurumlarda mesleğimizin hemen her dalında yetişmiş, en az bir yabancı dil bilen uzman meslektaşlarımız görev yaparlardı. Uzmanlık sınavını kazanan aday veteriner hekimleri o kurumlarda bulunan deneyimli uzman veteriner hekimlerinin yanında ve usta çırak ilişkisine dayalı uygulamalı bir eğitim görürlerdi. Böylece yetişen uzmanlar arasında benim yakından tanıdığım öyle meslektaşlarımız vardı ki neredeyse fakültelerimizdeki profesörler kadar bigi sahibi idiler. Her kurumun ayrı bir dergisi olur, uzman meslektaşlarımız bu dergilerde yaptıkları araştırmaların sonuçlarını yayınlarlardı. Eski uzmanların bir kısmının kitapları bile vardı. Bu kurumların bazıları Yurt dışındaki kuruluşlarla ve fakültelerimizle ortak projeler yapar, karşılıklı uzman değiş tokuşunda bulunurlardı. Kurumların çoğunda Tübitak, Bakanlık ve Yurt Dışı kaynaklı projeler yürütülürdü. Şimdi de konuyu fazla uzatmadan günümüze bir bakalım.
Günümüzde Veteriner Hekimlerin kamu kesimindeki durumunu hepimiz az çok biliyoruz. Targelin de kapatılmasıyla sayıları iyice artan kamu veteriner hekimleri Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerini adeta doldurdular. İş yerlerinde oturacak masa bile bulamayan bu veteriner hekimlerine meslek konuları dışında her türlü iş yaptırılıyor. Hayvan hastanelerinin çoğu kapandığı için teşhis, tedavi, otopsi, operasyon gibi temel hekimlik hizmetleri yerine getirilemiyor. Kamu veteriner hekimleri, ihbarı mecburi bir iki hastalığa karşı aşı uygulamak ve koyuna, sığıra küpe takmak dışında mesleki bir bir iş de yapmıyorlar. Ama, Türkvet’e hayvan kaydetmek, ölenin kaydını silmek, destek alacak yetiştiricileri belirlemek gibi Veteriner Hekimliği ile ilgisi olmayan her türlü işi yapıyorlar. Bu, dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayan ve mesleğimiz adına çok hüzün verici bir durumdur. Şimdi oturup, kamu kesiminde normal mesleğini bile yapamayan yaklaşık yedi bin veteriner hekimine uzmanlık gerekli mi, gereksiz mi bunu tartışmalıyız. Gelelim Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlanan eski zootekni ve ıslah kurumlarımızın durumuna. Reorganizasyondan sonra satış, kiralama, devretme gibi nedenlerle sayıları ve hayvan varlıkları iyice azalan bu kurumlarımızda neredeyse bir elin parmakları kadar az sayıda veteriner hekimi görev yapıyor. Oysa ben staj yaptığım yıllarda Karacabey Harasında çoğunluğu uzman otuz adet veteriner hekiminin çalıştığını çok iyi hatırlıyorum. Bana göre, bu kurumlarda sayıları ve işlevleri iyice azalmış bulunan veteriner hekimleri uzman olsunlar mı, olmasınlar mı, bunu tartışmamız gerekir. Şimdi de, kendi hesaplarına ve bir firmaya ya da bir hayvancılık işletmesine bağlı olarak çalışan serbest veteriner hekimlerine gelelim. Büyük çoğunluğu oluşturan bu statüdeki veteriner hekimleri o kadar yoğun bir iş potansiyeline sahiptirler ki, zaman ayırıp da uzmanlık eğitimi yapabilmeleri çok zordur. Kaldı ki uzmanlık eğitiminin bu statüdeki veteriner hekimlerine gerek maddi gerekse mesleki açıdan önemli bir katkısı da olmayacaktır. Asıl uzmanlığın yarayacağı kurumlar Devlete bağlı her türden laboratuvarlardır. Gerçi, bu laboratuvarlarda çalışan meslektaşlarımızın önemli bir bölümü uzmanlık olmayınca doktoraya yönelmişler ve Dr.Med.Vet unvanı almışlardır ama bildiğim kadarıyla uzman olmadıkları için belli raporlara imza atma yetkileri bulunmamaktadır. Laboratuvarlarda bu doktoralı meslektaşlarımızın yanında uzman yetiştirilmesi doğru olur. Bence, fakülteleri uzmanlık eğitimi konusuna hiç dahil etmemek gerekir. Çünkü fakültelerde uygulamaya yönelik çalışmalar yapılmadığı gibi bırakın uzman adaylarını kendi araştırma görevlileri bile çalışmak ve araştırma yapmak için olanak bulamamaktadırlar. Fakülte öğretim üyelerinden, Devlete bağlı kurumlarda uzmanlık eğitimi yapan adaylara teorik dersler vermek, tez danışmanlığı yapmak ve sınav jürilerinde görev almak gibi alanlarda yararlanılabilir.
Tüm bu açıklamalarımdan sakın ola ki veteriner hekimliğinde uzmanlığa karşı olduğum şeklinde bir sonuç çıkarılmasın.Benim tek arzum, yıllardır hasretle beklediğimiz bu konunun aceleye getirilmemesi ve daha geniş bir ölçekte tartışılmasıdır.