VETERİNERLİK EÐİTİMİ YENİDEN DÜZENLENMELİDİR

(Milliyet Gazetesi)

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ilk veteriner okulunun açılması uzun yıllardan beri ülkemizde salgınlara neden olan sığır vebası yüzünden olmuştur.Ordunun veteriner hekim ihtiyacını karşılamak üzere 1842 de okuma yazma bilen erler arasından seçilen 12 kişi ile öğretime başlayan ilk Askeri Veteriner Okulu 3 yıl sürmüş,ikinci bir üç yıllık dönemden sonra ,1849 dan itibaren eğitime Harp Okulunda bir sınıfta devam edilerek öğretim kesintisiz olarak sürdürülmüştür.Askeri veteriner hekimlerden halk hayvanlarda ortaya çıkan salgınlarda yararlanılamaması nedeniyle sivil veteriner hekim yetiştirmek üzere Harp Okulundaki sınıfa sivil öğrenci de alınmaya başlandı.Ne var ki,bu da soruna çözüm getirmeyince 1889 da Yarbay Mehmet Ali beyin girişimleriyle Halkalı’da Mülkiye Tıp Mektebi’nde Maarif Nezaretine bağlı olarak ilk sivil veteriner okulu açıldı.Daha sonraları ,1920 de sivil ve askeri veteriner okulları birleştirilerek bir okul haline dönüştürüldü.1933’de Yüksek Ziraat Enstitüsü bünyesine alınan okul ,1937 de Veteriner Fakültesi adını almış,1948’de ise Ankara Üniversitesine bağlanmıştır.
Veteriner Hekimlik eğitiminin geçirdiği bu eğitim sürecini iyi değerlendirdiğimizde önemli bazı sonuçlar çıkarmamız mümkündür.
– Her şeyden önce,Türkiye’de ilk veteriner hekimlik eğitiminin başlaması Osmanlı-Türk toplumunda tanzimattan sonra gelişen çağdaşlaşma çabalarının ilk ürünlerinden birisidir.
– Askeri ve sivil veteriner okullarından yetişen ilk veteriner hekimler Türkiye’deki çalışmaları ile sınırlı kalmayıp batı ülkelerindeki meslektaşları ile yaptıkları müşterek araştırmalarla modern biyoloji ve temel tıp bilimlerine,özellikle insan sağlığının korunması konusuna önemli katkılarda bulunmuşlardır.

– Dünyada ikinci ülke olarak 1925 de suni tohumlamayı hayvan ıslahında kullanan veteriner hekimlerimiz hep o dönemde yetişenler arasından çıkmıştır.
– Yine o dönemde yetişen veteriner hekimler özellikle cumhuriyetten sonraki çalışmaları ile hayvan ırklarının ıslahı ve sağlığının korunması konusunda ,zamanın çok güç şartları ve sınırlı olanakları içerisinde Karacabey Esmer sığır ırkını,Türk Merinosu koyun ırkını geliştirebilmişler,sığır vebası,at vebası gibi salgın hastalıkları özverili çabalarla önleyebilmişlerdir.
Cumhuriyetten sonra yukarıda sayılamayan daha bir çok büyük başarının sahibi olmuş,günümüze kadar da çalışmalarını aynı ruh ve özveri ile kesintisiz olarak sürdütülegelmiştir.
Bugün Türkiye’de veteriner hekimliğin durumuna baktığımızda şu hususları tesbit etmemiz mümkündür.
– Veteriner heimliğin temel işlevleri arasında sadece hayvanların yetiştirilmesi ,sağlıklarının korunması değil,daha önemlisi hayvansal gıdaların kontrolü ve hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıkların önlenmesi suretiyle insan sağlığına ve koruyucu hekimliğe olan katkısını da sayabiliriz.
– Veteriner Hekimlik köye ve köylüye hizmet götürmeyi yıllardan beri çok güç şartlar altında da olsa başarabilmiş,ancak bunu yaparken gösterişe ve reklama hiç bir zaman kaçmamıştır.
– Tüm bu başarılarına ve özverili çalışmalarına karşın,veteriner hekimlik sırf mütevazılığı yüzünden gerek halkımızın gerekse devletimizin katında yeterince tanınmamış,yukarıda saydığım temel işlevlerini yerine getirebilecek teşkilata ve olanaklara bir türlü kavyşamamıştır.
– Türkiye’de veteriner hekimlik veteriner fakültelerinin sayılarının ve kontejanlarının artması,buna karşın devletin istihdamı kısması sonucu önemli ölçüde bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya bulunmaktadır.
– Kamu kesiminde istihdamın azalması veteriner hekimleri ya serbest ya da özel sektörde çalışmaya yöneltmiş,bunun sonucunda başlangıcından beri kamu ağırlıklı bir yapıya sahip olan Türk veteriner hekimliği,batı daki gelişmeye de uygun olarak özel kesim ağırlıklı bir yapıya dönüşme eğilimine girmiştir.
Tüm bu değerlendirmelerin ışığında Türkiye’deki veteriner hekimliğin geleceği konusunda aşağıdaki sonuçlara varabiliriz.
– Veteriner hekimlik bundan sonra kaçınılmaz olarak serbest ya da özel kesim ağırlıklı olarak gelişecektir.
– Ne var ki, bu gelişme dağınık bir biçimde değil de serbest veteriner hekimlerin güçlerini ve emeklerini bir araya getirerek oluşturacakları ,gelişen ve genişleyen veteriner hekimlik hizmetlerini layıkıyla yerine getirebilecekleri servisler ya da şirketler biçiminde olmalıdır.
– Devlett bu gelişmeyi şimdiye kadar aldıklarına ek yasal önlemlerle teşvik etmeli ve özendirmelidir.
– Böylesi bir gelişme veteriner hekim odalarına da büyük bir etkinlik kazandıracak,özellikle meslek içi eğitim programlarının hazırlanması konusunda uyarıcı olacaktır. Veteriner fakültelerindeki öğretim bu gelişmelerin ışığında yeniden düzenlenmelidir. Bu gelişmeyi hızlandırmak bakımından devlet,hayvancılığa şimdi olduğundan fazla önem vermeli,karlı bir uğraş olması için desdeklemelidir.