Grubumuza üye meslektaşlarımız arasında bir süredir devam eden ve ne yazık ki kimi zaman da düzeyi bir hayli düşen tartışmalar bana rahmetli patoloji hocam Mehmet Alibaşoğlu (hocamız Yugoslav göçmeni olduğu için üç, beş gibi rakamları üj, bej diye telaffuz ederdi ve bu nedenle de öğrencileri tarafından ” bej Mehmet Hoca ” olarak anılırdı)’ nun bir sözünü anımsattı. Meslek idealisti olan hocamız ders verirken sınıfta gürültü yaptığımızda “a be kuzum, Yunanistan’dan biri gelip sınıfa girse bu dersi sizin kadar aksatamaz” derdi.Rahmetli hocamızın bu sözü günümüzdeki tartışmalarla ne kadar da örtüşüyor değil mi? Gerçekten de istihdam ve çalışma alanları konusunda rakibimiz olan meslekler bile ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar birlik ve beraberliğimizi bizim şu sıralarda bozduğumuz kadar bozamazlar.

Mezun olduğum ilk günden itibaren geçmişinin büyük başarılarla, şan ve şereflerle dolu olduğunu öğrendiğim kutsal mesleğimizin toplumda layık olduğu düzeye neden erişemediğini hep merak edip durmuşumdur. Nitekim, sonraki yıllarda çeşitli vesilelerle Avrupa’da ve ABD’de elde ettiğim deneyimlerin de ışığında mesleğimizin gelişmesi konusundaki çözüm önerilerimi oluştururken hep ” mesleğimiz , uğraştığımız materyal, okuduğumuz dersler, hitap ettiğimiz kitle aynı da neden başka ülkelerde veteriner hekimlik gelişmiş, saygınlık kazanmış bizde yeterince gelişmemiş, saygınlık kazanmamış ” sorusuna cevap aramışımdır. Burada sırası gelmişken 1974 ‘de Almanya’da yaşadığım bir anıyı sizlerle paylaşmak istiyorum .Bir Pazar günü biri Brezilyalı öteki Şilili iki ziraat mühendisi arkadaşımla Münih’te bir Cafe’de otururken masamıza izin isteyip yaşlı bir alman çift oturdu. Kısa bir süre sonra aksanımızdan yabancı olduğumuzu anlayan alman bay bize önce ülkelerimizi sonra mesleklerimizi sordu.Diğer iki arkadaş mesleklerini söyleyince hiç tepki göstermedi, ama ben veteriner hekimim deyince birden yerinden kalkarak elimi sıktı ve karısına ” bak karıcığım veteriner hekimmiş, bir veteriner hekim ile aynı masada oturuyoruz ” dedi ve giderken de Almanların kolaylıkla yapmayacağı bir şeyi yaparak epey şişkin olan hesabımızı ödedi.

Geçmişteki tüm başarılarına rağmen yaklaşık 50 yıl hiç değişmeden kalan ve zaman içerisinde de hantallaşan, hele 1987 den sonra gündeme gelen anlamsız yeniden yapılanma sonrası işlevini iyice yitiren kamu ağırlıklı yapının mesleğimizi gerilettiği kuşku götürmez bir gerçektir. Mesai kavramının yer aldığı , çalışan ile çalışmayanın aynı maaşı alması nedeniyle rekabetin yaşanmadığı, her dönemde siyasi baskı ve kayırmacılığın egemen olduğu, hele aylık ücretlerin Türk-İş’in verilerine göre bile fakirlik sınırında bulunduğu bir ortamda geçmişte ne denli büyük hizmetleri bulunsa da bir mesleğin başarılarını sürdürmesi kanımca mümkün değildir. Çünkü hekimlik mesleği doğası gereği mesai kavramı tanımayan , ancak rekabet ortamı içinde gelişebilen , huzurlu çalışabilmeleri için mensuplarının maddi sorunu bulunmaması gereken, sürekli özveri isteyen bir meslektir. Nitekim yıllar önce yazdığım ve bu konudaki çözüm önerilerini içeren yazılarımda Türkiye’de veteriner hekimliğin ancak serbest kesimin gelişmesi ile ivme kazanabileceğini , başta koruyucu aşılama ve suni tohumlama olmak üzere tüm veteriner hekimlik hizmetlerinin serbest ya da özel kesim tarafından yürütülmesi gerektiğini belki de Türkiye’de ilk kez dile getirirken hep bu hususları dikkate almışımdır. Özlediğimiz bu hususların tümü belki bugün gerçekleşmiştir ama çok sayıda meslektaşımızın da haklı olarak belirttiği gibi gerek kamu kesiminde (bakanlık örgütü,belediyeler ) gerekse özel kesimde (serbest veteriner hekimlik, özel sektör şirketleri,hayvancılık birlikleri) yaşanan başıbozukluk ne yazık ki artarak devam etmekte, hatta önlem alınmadığı taktirde grubumuzda yaşanan tartışmalardan da görüleceği üzere neredeyse mesleki bütünlüğümüzü bozacak bir noktaya gelmektedir.

Sözü fazla uzatmadan grubumuzda sıkça tartışılan konular hakkındaki somut önerilerimi ana hatları ile sunmak istiyorum.

1) Kamu kesimi olmadan veteriner hekimlik hizmetlerinin yürütülmesi asla düşünülemez. Dünya’daki tüm ülkelerde de , veteriner hekimlik hizmetlerindeki etkinliği oransal olarak değişen bir kamu kesimi mevcuttur. Burada önemli olan kamu kesiminin yapısının ve işlevinin ne olacağıdır. Kamu kesimine ilişkin önerilerimi şöylece sıralayabilirim
a) Merkezde kurulacak Veteriner Hizmetleri Genel Müdürlüğü bürokrat olarak değil; planlamacı, projeci, fizibiliteci olarak yetişmiş , Dünya’da veteriner hekimlik ve hayvancılık alanında yer alan bilimsel gelişmeleri yakından izleyen, dil bilen uzmanlardan oluşan kurmay bir heyet olmalıdır.
b) Taşradaki örgütlenme ister iller bazında ister önceki bir yazımda önerdiğim gibi havzalar bazında olsun yürütücü, uygulayıcı değil; planlama yapan , fizibilite ve proje hazırlayan, veri tabanı oluşturan, hayvancılık işletmelerine eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunabilen , veteriner halk sağlığı ve gıda güvenliği açışından hayvansal ürünleri ahırdan markete kadar denetlemeyi önceleyen, hayvan hastalıklarının teşhisini ivedilikle yapabilen, karantina önlemlerini zamanında alabilen bir konumda olmalıdır.
c) Taşra örgütlerini , il müdürlüğü ve ilçe hükümet binalarının giriş katlarındaki sığınmacı konumdan kurtarıp il ve ilçe merkezlerinde kiralanacak bilgisayar ve kablosuz internet ağları ile donanmış, aydınlık, modern ofislerde faaliyet gösterecek duruma getirmek gerekir.
d) Yukarıda belirtilen hizmetlerin etkinlikle ve zamanında yürütülebilmesi taşra örgütünün bağımsız ve mobil bir ulaşım sistemine sahip olmasına bağlıdır.
e) Kamu kesiminde çalışan veteriner hekimlerin özlük hakları mutlaka iyileştirilmeli, ister illegal ister klinik açmak suretiyle olsun kamu dışında çalışmaları engellenmelidir.

.
2) Türkiye’deki serbest veteriner hekimliğin gelişim süreci oldukça kısadır .Önceden planlanmış, koşulları saptanmış bir oluşum yerine 1980 sonrası yer alan kimi sosyal,siyasal ve ekonomik olguların doğal bir sonucu olarak kendiliğinden geliştiği için tüm uğraşılara rağmen henüz belli bir sisteme de oturmamıştır.Zaten bugün yaşanan olumsuzlukların kökeninde bu sistemsizlik olgusu yatar. Öte yandan, serbest veteriner hekimleri yönlendirmesi ve denetlemesi gereken veteriner hekim odalarının yasal olarak yetkisizliği de sistemin oturmayışında ana etken olmuştur.Serbest veteriner hekimlik konusundaki çözüm önerilerimi şöylece sıralayabilirim.
a) Serbest veteriner hekimler ancak odaların belirlediği yerlerde klinik açabilmeli ve yine odalarca belirlenecek deneyimli veteriner hekimlerin yanında bir yıl süre ile staj yapmadan çalışma izni alamamalıdır.
b) Mesleğimizin saygınlığına gölge düşüren ilaç satımı işine son verilmeli, eskiden olduğu gibi veteriner hekimler kullanacakları kadar ilacı arabalarında ve kliniklerinde bulundurabilmelidir.
c) Her odanın periyodik olarak kendi bünyesinde düzenleyeceği mezuniyet sonrası mesleki eğitime serbest veteriner hekimlerin katılması zorunlu kılınmalı, yılda belli bir krediyi dolduramayanlara odalarca yaptırım uygulanmalıdır.
d) Odaların belirledikleri Asgari Ücret Tarifesinin dışında ücret alan veteriner hekimlere mevcut yasada da bulunan hükümler ödünsüz uygulanmalıdır.
e) Serbest veteriner hekimler Tarım İl Müdürlükleri tarafından değil Veteriner Hekim Odaları tarafından ruhsatlandırılıp denetlenmelidir.

3) Özel sektör şirketleri son zamanlarda mesleğimizin ve hayvancılığın gündeminde önemli yer tutmaya başlamışlardır.Özellikle Doğu ve Güney Doğu Bölgelerimizdeki suni tohumlama faaliyetlerini yürütmek üzere görevlendirilen ve öncelikle suni tohumlama teşviklerinden yararlanma amacını güden bu şirketler yeterli alt yapı oluşmadan faaliyete geçtikleri için istenilen başarıyı henüz gösterememişlerdir. Bu şirketlerin, tohumlanan hayvanlarla ilgili olarak bildirdikleri rakamlar gerekse çalıştırdıkları veteriner hekimlere ödedikleri ücretler tartışma konusu olmaya devam etmektedir.Özel sektör şirketlerinin sürü sağlığı ve tohumlaması konularında iyi organize edilirlerse yararlı olacaklarına kuşku yoktur.Öte yandan veteriner hekim çalıştırdıkları için istihdama olan katkıları da yadsınamaz bir gerçektir..Özel sektör şirketlerinin çalışmaları ile ilgili önerilerimi şöylece sıralayabilirim.

a) Suni tohumlama şirketleri görev yapacakları bölge ile ilgili ayrıntılı bir fizibilite yapmalı ve proje hazırlamalıdır. Bu proje bölge veteriner hekimler odası ve il kamu örgütü tarafından değerlendirildikten sonra şirketlere çalışma izni verilmelidir.
b) Arzu edilen,özel sektör şirketlerinin olanağı olan veteriner hekimler tarafından kurulmasıdır ama bu mümkün
olmuyorsa şirketlerin bir suni tohumlama ya da zootekni uzmanı veteriner hekimi koordinatör olarak atamaları koşulu getirilmeli-
dir.
c) Şirketlerin hazırlayacakları projelere teknik konuların dışında çalıştıracakları veteriner hekimlerin sayılarını ve ödeyecekleri ücreti yazmaları zorunluluğu getirilmeli, ücretler veteriner hekim odaları tarafından belirlenmelidir.
d) Şirketler çalıştıracakları veteriner hekimlere göreve başlamadan önce etkin bir eğitim programı uygulamalı, ancak bu eğitimde başarılı olanlar çalışmaya başlamalıdır. Ayrıca şirketler hizmet götürdükleri yetiştiricilere de eğitim programları düzenlemelidir.
e) Suni tohumlama şirketlerinin çalışmaları , elde ettikleri gebelik ve doğum sonuçları her aşamada oda ve il kamu örgütü elemanları tarafından denetlenmeli, aylık çalışma raporu hazırlamaları koşulu getirilmelidir.

4) Yetiştirici birlikleri Türkiye’de uzunca bir süredir hayvancılık alanında faaliyet göstermelerine karşın yasal statüye yeni yürürlüğe giren Üretici Birlikleri Yasası ile kavuşmuşlardır. Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde yetiştirici birlikleri hem hayvancılık alanında hem de siyasal alanda çok etkindirler. Hükümetler üzerinde baskı oluşturarak bir yandan hayvancılığın sorunlarını çözerken, bir yandan da üyelerinin gelirlerini ve refah düzeyini artırırlar. Aynı zamanda yetiştirici birlikleri hayvan sağlığı ve suni tohumlama konusunda organizasyonlar kurarak üyelerine hizmet de verebilirler. Örneğin ben 1974 de Münih’te bir hayvancılık birliğinin sağlık örgütünde ( Tiergesundheitsdienst) üç ay çalışmıştım. Bizde de hayvancılık birlikleri kendi üyelerine dönük olarak hayvan sağlığı ve suni tohumlama hizmetleri sunabilirler, ancak bunun belli bir düzen içerisinde olması gerekir.Yetiştirici birlikleri düşük ücretle veteriner hekim ve veteriner sağlık teknisyeni çalıştıracaklarına bölgelerinde bulunan serbest veteriner hekimlerle yaptıkları iş karşılığı anlaşırlarsa hem hizmetlerin daha etkin biçimde yürütülmesi sağlanmış olur hem de yetiştirici birlikleri ile serbest veteriner hekimler arasındaki olası çatışmalar ortadan kalkar.

5) Belediyeler, beldelerinde yaşayan insanların sağlık ve mutluluğu için kurulmuş yerel kuruluşlardır. Özellikle hayvan sağlığı ve gıda güvenliği konusunda alacakları önlemlerle insanların tükettikleri gıdaların sağlıklı olmasını sağlamak ve kuduz başta olmak üzere zoonoz hastalıkların insanlara bulaşmasını önlemekle yükümlüdürler.Bu amaçla da mezbahalar kurarlar, yetkileri çerçevesinde gıda üreten ve satan işletmeleri denetlerler ve sokak köpeklerinin yaşam ortamlarını bozmadan insanlara zarar vermesini önlemeye çalışırlar.Tüm bu hizmetleri yapacak olan da hiç kuşkusuz veteriner hekimlerdir. Belediye veteriner hekimlerinin özlük hakları, görev alanları ve uğradıkları siyasi baskılar konusunda önemli sorunlarının olduğunu gruptaki tartışmalardan öğreniyoruz. Ayrıca belediye veteriner hekimlerinin şimdiye kadar kamu veteriner hekimleri ve serbest veteriner hekimler kadar kendilerini ifade edemedikleri, sorunlarını dile getirmedikleri de bir gerçektir.Türkiye’deki 3000 e yakın belediyeden sadece 1000’ in de veteriner hekim istihdam edildiği düşünüldüğünde bu konuda büyük bir açığın söz konusu olduğu anlaşılır. Kanımca bu konuda tek yapılacak iş konuyu yasal bir zemine oturtmaktır.Bunun içinde en üst mesleki örgütümüz Türk Veteriner Hekimleri Birliğine görev düşmektedir.

Veteriner hekimliğimizin sorunlarına yönelik tespitlerimi ve çözüm önerilerimi her zaman olduğu gibi ille de doğrudur iddiasını taşımadan meslektaşlarımın bilgilerine sunmak istedim. Sorunlarını özgürce ve komplekse kapılmadan tartışan toplumların da, mesleklerin de sonunda arzu ettikleri yere gelebilecekleri düşüncesindeyim.