Bir mesleğin yaşam kaynağı o mesleğin mensuplarını yetiştiren
eğitim kurumlarıdır. Veteriner Hekimliği eğitimi Türkiye’de daha
doğrusu o dönemdeki Osmanlı İmparatorluğunda 1842 yılında başlamıştır.
Fransa’nın Lyon şehrinde açılan Dünyanın ilk Veteriner Fakültesinden
tam 80 yıl sonra İstanbul’da bir Askeri Veteriner Okulu açılmış, bu
okul daha sonra açılan Sivil Veteriner Okulu ile 1920 yılında
birleşerek Yüksek Veteriner Okulu adını almıştır. Yüksek Veteriner
Okulu 1933 yılında Ankara’da kurulan ve Türkiye’nin İstanbul
Üniversitesinden sonra ikinci Yüksek Öğretim Kurumu olan Yüksek Zirrat
Enstitü’süne Veteriner Fakültesi adıyla bağlanmış, 1948 yılında ise
Ankara Üniversitesi bünyesine dahil olmuştur. Bu kısa tarihsel
geçmişten de anlaşılacağı üzere Türkiye’de Veteriner Hekimliği Yüksek
Öğretiminin çok köklü bir mazisi vardır. Bu mazi Harbiye, Mülkiye ve
Tıbbiye ile aynı döneme denk gelmektedir. Benim de mezunu olmaktan
onur duyduğum Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 1970 yılına
kadar tek Fakülte olarak kalmış, daha sonra Elazığ ve İstanbul
Veteriner Fakülteleri açılmıştır. Veteriner Fakültesi sayısı 1980
Askeri Darbesinden sonra YÖK yani Yüksek Öğretim Kurulu’nun kurulması
ilebirlikte hızla artmış, günümüzde otuzu geçmiştir. Halen Türkiye,
Veteriner Fakültesi sayısı bakımından Dünya’da Amerika Birleşik
Devletleri ve Hindistandan sonra üçüncü sıradadır. Türkiye’den çok
hayvansal potansiyeli bulunan Almanya’da beş, İsviçre’de iki,
Hollanda’da ise bir Veteriner Fakültesi bulunmaktadır.
Türkiye’de Veteriner Hekimliğinin en büyük sorunu Veteriner
Fakültesi sayısının fazlalığıdır. Şu anda Türkiye’nin çeşitli
bölgelerinde kurulmuş ve öğrenci alıp eğitime başlamış tam 24
Veteriner Fakültesi bulunmaktadır. Bu fakültelerden her yıl 1500-2000
arasında Veteriner Hekimi mezun olmaktadır. Bu sayı artık kabul
edilemeyecek ve aklın almayacağı bir düzeye ulaşmıştır. Bu demektir
ki, şu anda sayısı tam bilinmese de 30 bini aşkın Veteriner Hekimine
her yıl 1500-2000 arasında yeni Veteriner Hekimi katılacaktır. Böyle
giderse 25 yıl sonra Türkiye’de Veteriner Hekimi sayısı nerdeyse
bugünkünün iki katına ulaşacaktır. Her ne kadar Türkiye İstatistik
Kurumu (TUİK) verilerine göre Türkiye’de en çok istihdam edilen
meslek grubu Veteriner Hekimleri ise de bir yandan köyden kente göç
nedeniyle aile işletmelerinin sayısının azalması, bir yandan da yeni
kurulan teknoloji yoğun mega işletmelerdeki istihdam azlığı nedeniyle
çok yakında Veteriner Hekimlerinin de büyük bir işsizlik sorunu ile
karşı karşıya kalacağı kuşkusuzdur.
Türkiye’de halen mevcut olan Veteriner Fakültelerinin sadece
dördü Avrupa Birliği’ne uyumludur. Veteriner Fakülteleri aldıkları
öğrencilerin üniversite sınavlarında gösterdikleri başarı bakımından
da çok geridedir. Örneğin 2017 yılında en yüksek puanla öğrenci alan
Ankara Veteriner Fakültesi 428, en düşük puanla öğrenci alan Siirt
Veteriner Fakültesi ise 374 tavan puan ile kayıt yapmıştır. Üniversite
sınavında en yüksek puanı alan 80 bin öğrenci arasında veteriner
fakültelerini tercih eden bulun mamaktadır. Veteriner Fakültelerinin
önemli bir bölümü fiziki alan, öğretim elemanı, uygulama çiftliği,
hayvan hastanesi gibi Veteriner Hekimliği eğitiminin olmazsa olmazı
olanaklardan yoksundur. Bunun sonucunda da bu gibi Veteriner
Fakültelerinden mezun olup Veteriner Hekimleri ne yazık ki iyi
yetişemeden hayata atılmakta, bunun zararını ise en başta Türk
Veteriner Hekimliği ve hayvancılık görmektedir. Bir an için içimizden
“ Ne olacak? Bırakalım mezun olsunlar. Nasıl olsa hayatın içinde
mesleği öğrenirler.” diye düşünenler çıkabilir. Oysa gerçek hiç de
böyle değildir. Türkiye’de hayvancılık gittikçe gerilediği ve
teknoloji yoğun bir hale geldiği için mesleğe her yeni katılan
meslektaş başka bir meslektaşının pastasından yemektedir. Ayrıca da,
yeni mezunların sahada tutunabilmek amacıyla yarattıkları haksız
rekabet de muayene ve tedavi ücretlerinin düşmesine neden olmaktadır.
İstihdamın mevcut Veteriner Hekimi sayısını karşılamasının da makul
bir sınırı vardır.
Pekiyi de, o zaman “Ne yapılmalı?” sorusu akla gelmektedir.
Yapılacak ilk iş yeni Veteriner Fakülteleri açılmasına engel
olmaktır. Bunun için de önce siyasiler sonra YÖK ikna edilmelidir.
Çünkü fakülteler kurulurken önce siyasiler karar almakta sonra da bu
kararı YÖK uygulamaktadır. İkinci olarak yapılması gereken iş kurulmuş
fakat henüz öğretime başlamamış fakültelerin kapatılmasıdır. Üçüncü iş
ise öğretime başlayan ancak mevcut olanakları yeterli olmayan
fakülteleri bölgede bulunan gelişmiş fakülteler ile birleştirmektir.