21 Ekim 2011 günü İzmir Anemon Ege Otelinde İzmir Veteriner Hekimler Odası Veteriner Halk Sağlığı Çalışma Grubu tarafından düzenlenen “Birinci Veteriner Halk Sağlığı Çalıştayı” na katıldım. Öncelikle bu mükemmel toplantının düzenlenmesinde emekleri geçen Oda Başkanı Sayın Suat Çelikel’e, Sayın Prof.Dr.Osman Yılmaz’a, Sayın Veteriner Hekim Adnan Serpen’e sonsuz tebriklerimi ve teşekkürlerimi sunmak isterim. Gerçekten de hem çok güzel bir organizasyona imza attılar hem de olağanüstü bir konukseverlik örneği sergilediler.
Bu toplantının önemi bana göre bir ilk olmasından ziyade mesleğimizin geleceğine çalınmış bir maya özelliği taşımasından kaynaklanmaktadır. Bu maya da tüm Dünyada yoğun biçimde tartışılan ve insan tıbbı ile veteriner tıbbının birlikteliğini simgeleyen “Tek Sağlık” konseptidir. Şunu tüm meslektaşlarıma açıklıkla ve sevinçle belirtmeliyim ki çalınan maya tutmuştur. Yıllardır Tarımın prangalarıyla eli kolu bağlanmış olarak yaşamını sürdüren Türk Veteriner Hekimliği nihayet kendi yeteneklerini daha iyi gösterebileceği bir mecraya adımını atmak üzeredir. Ancak bu uzun soluklu bir yoldur ve meslek olarak çok çalışmamızı gerektirmektedir.
Sırası gelmişken bundan önce bir kaç kez yinelediğim bir konuya yeniden değinmek istiyorum. Kimi bağnaz ve dar görüşlü mesleki çevreler ne yazıktır ki yıllar boyu dile getirdikleri gerçek dışı söylemlerle hayvancılığı tarım (=ziraat) sektörünün bir alt kolu ve değerlendirilmeyen zirai artıkların yem olarak kullanıldığı bir yetiştiricilik dalı diye göstermeyi başarmışlardır. Buradaki gizli amaçları kanımca, hayvancılık gibi dev ve endüstriyel bir faaliyet alanını kendi içlerine katmak suretiyle daha da güçlenmek olabilir. Oysa bilimsel olarak bakıldığında hayvancılık ile tarım (=ziraat) arasında biri biri ile örtüşen en ufak bir benzerlik dahi yoktur. Her ikisi de, kullandıkları üretim araçlarından tutun da vücut buldukları çevre ve iklim koşullarına kadar tümüyle farklı iki ayrı, bağımsız, ana sektördür. Kısacası hayvancılık tarımın (=ziraatın) bir alt kolu değil tam tersine çok sayıda alt sektörleri de bulunan bir ana sektördür. Bu saptama tüm Dünyada da bu şekilde algılanmakta ve değerlendirilmektedir. Olsa olsa, hayvancılığın üretim boyutu tarım (=ziraat) ile ilişkilendirilebilir ki bu konuda da son yıllarda yer alan bilimsel gelişmelerin ışığında konvansiyonel üretim yöntemlerin yerini nanobiyoteknoljik tekniklere bıraktığını söyleyebiliriz.Kaldı ki, hayvancılığın üretim gücünü kullanabilmesi için tarım(=ziraat)ın seleksiyon ve melezleme gibi geleneksel üretim tekniklerine ihtiyacı yoktur. Suni Tohumlama, Embriyo Transferi, In-vitro Fertilizasyon, Klonlama gibi tarım(=ziraat) ile değil doğrudan hekimlikle ilgili olan çağdaş nanobiyoteknolojik teknikler taşıdıkları hekimlik sanatının ögeleri sayesinde geleneksel yöntemlere bakınca çok daha büyük üretim artışları sağlayabilmektedirler. Şu anda kimi meslektaşlarımın “hoca da sanki başka sorunumuz yokmuş gibi hep aynı konuları gündeme getirip duruyor” dediklerini duyar gibiyim. Ama ben, mesleğimizi tarımın boyunduruğundan kurtarmak ve “Tek Sağlık” konseptinin gelecekte mesleğimizi sürükleyici bir paradigma olarak ortaya çıkmasını sağlamak adına yılmadan bu konuları tekrarlamaya devam edeceğim.
Çalıştayda, Veteriner Halk Sağlığı ile ilgili olarak bir kaç ana hedef de belirlenmiştir. Bunlardan ilki Veteriner Fakültelerinde Veteriner Halk Sağlığı Ana Bilim Dalları kurulmasıdır. Daha sonra, bu alanda Üniversitelerin Sağlık Bilimleri Enstitülerinde Yüksek Lisans ve Doktora programlarının açılması planlanmıştır. Son olarak da, Kamuda ve Belediyelerde Veteriner Halk Sağlığı alanında yetişecek lisans ve lisansüstü düzeydeki elemanların istihdam edileceği birimler kurulmasına yönelik çalışmalar hedeflenmiştir. Dünyada değişmeyen tek olgunun değişim olduğu gerçeğini hiç unutmadan mesleğimizi çağın da ilerisine taşıyacak yeni atılımlara girişmeyi yetişecek yeni kuşak veteriner hekimlerin önünü açmak adına kendimize kutsal bir görev bilmeliyiz. Saygılarımla,