Yaz aylari boyunca mesleki internet gruplarımıza gelen iletiler
arasında özellikle adı yeni kendisi eski Bakanlığımızın başlığındaki
Hayvancılık sözcüğünün gereksizliğine dair Ziraat Muhendisleri
Odasının görüşü ve Bakanlığımızın yeni taşra teşkilatında mesleki
hizmetlerimizin yer aldığı şube müdürlüğünün adı dikkatimi çekti.
Izninizle bu konular hakkındaki düşüncelerimi özetle sizlere aktarmak
istiyorum.
Öncelikle Ziraat Mühendisleri Odasının  çelişkilerle dolu açıklamasına
katılmadığımı belirtmek isterim. Bunlar mesleklerine Ziraat
Mühendisliği, kendilerine Ziraat Mühendisi , odalarına Ziraat
Mühendisleri Odası diyorlar, fakültelerinin adını ise Ziraat
koymuşlar, ondan sonra da hayvancılık tarımın içindedir diye ısrar
edip duruyorlar. Madem hayvancılık tarımın içinde de neden hayvan
yetiştiriciliği bölümünü de içeren fakültelerine Tarım Fakültesi,
hayvancılıkla ilgili mesleki faaliyet yapan Ziraat Mühendislerinin de
üye olduğu odalarına Tarım Mühendisleri Odası, zooteknistlerin de
içinde yer aldığı  mesleklerine Tarım Mühendisliği , kendilerine Tarım
Mühendisi demiyorlar. Eğer öyle olsaydı 1933 de kurulan Yüksek Ziraat
Enstitüsü’ne Yüksek Tarım Enstitüsü demezler miydi? Tarım, ziraat
mühendislerinin uydurduğu ve maalesef zaman içinde topluma kabul
ettirdikleri tümüyle ziraatin eş anlamlısı bir deyimdir , başka
dillerde de karşılığı yoktur. Çeşitli kitaplarda yer alan Tarım tanımı
da hiç kuşkusuz bu yanlış algının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
İşin gerçeği, ziraat bitkisel üretimi, hayvancılık da hayvansal
üretimi ifade eder. Yoksa bu iki olgu birden asla tarımı oluşturmaz.
Bu iki olgunun tarımı oluşturmaları için aralarında benzerlikler ya da
örtüşmeler olması gerekir. Oysa bitkisel üretimle hayvansal üretim
arasında en ufak bir benzerlik dahi yoktur. Daha önceki bir yazımda da
(bakınız: hazimgokcen.com) ayrıntılı biçimde açıkladığım gibi bitkisel
üretim fotokopisel (tıpkı basım), hayvansal üretim de endüstriyel bir
faaliyet alanıdır. Bir adet buğday tohumunu toprağa ektiğinizde
tohumun ve toprağın verimine bağlı olarak tıpa tıp kendisine benzer
çok sayıda buğday taneleri alırsınız. Oysa, bir hayvan sadece başka
hiç bir amaçla kullanılmayan çayır otunu bile yese onu yediğinden
tümüyle farklı olan dünyanın en değerli ürünleri haline
dönüştürebilir. Yani hayvancılık bitkisel üretime bakınca kat kat
üstün bir katma değer artışı sağlar. Hiç kuşkusuz bu örnekleri daha da
çoğaltmak mümkündür. Onun içindir ki, ziraat yani bitkisel üretim ile
hayvancılık yani hayvansal üretim biri biriden tümüyle farklı ve de
çeşitli alt sektörleri olan iki ayrı ana sektördür. Bence bu görüş
bizim meslek olarak savunmamız gereken bir görüş olmalıdır. Kırk beş
yıllık meslek deneyimime dayanarak şunu açıkça belirtmek istiyorum ki,
mesleğimizin bugün içerisinde bulunduğu kötü durumun baş sorumlusu
“hayvancılık tarımın içindedir” safsatasıdır. Bu anlayış, yıllardır
hayvancılığı ziraatın yanında bir üvey evlat konumuna düşürmüş,
gelişimini engellemiş, deyim yerindeyse önünü tıkamıştır. Eğer bugün
yerleştirmeye çalıştığımız “tek sağlık” vizyonu bundan yirmi yıl önce
ortaya çıkmış olsaydı hiç kuşkusuz mesleğimizin günümüzdeki konumu
inanılmaz biçimde gelişmiş olacaktı. Bu nedenle Bakanlığın adında
Hayvancılık sözcüğünün olmasında bir gariplik yoktur. Olsa olsa kimi
meslektaşlarımızın da belirttiği gibi “Ayinesi iştir kişinin lafa
bakılmaz” öz deyişini anımsayarak Bakanlığın adına değil yaptığı işe
bakmak gerekir. Hayvancılığı, Kurban Bayramında kesilecek koyunu bile
ithal eder duruma getiren bir Bakanlığın adında hayvancılık olsa ne
yazar olmasa ne yazar.
Bu yazımı yazmaya bir süre ara verdiğimde internette konu ile çok sıkı
ilişkili bir yazı okudum. İzninizle bu yazıyı özetle size iletmek
isterim.Yazıyı yazan bir İnşaat Mühendisi, yazının yayınlandığı
sitenin adı da urfahaber.net. Yazara göre bugün açlık sorunu ile
boğuşan Somali 1980 li yıllarda Afrika’nın buğday ve hayvan deposu ve
Arap Yarımadasının et ihtiyacının %85 ini tek başına sağlıyor. Ancak,
80 li yılların sonunda Somali’li yöneticiler hızlı kalkınalım diye
eski sömürücüleri olan Ülkelerden borç para alıyor ama bu borçlarını
ödeyemedikleri için IMF ve küresel finansörlere el açmak durumunda
kalıyorlar. İlk olarak Tarım Bakanlığı’nın yürüttüğü hizmetleri
özelleştiriyorlar ve Veteriner Dairesini kapatıyorlar. Bunun sonucunda
Ülkede büyük bir sığır vebası salgını çıkıyor , hayvancılık ve ziraat
çöküyor. Ayrıca, ellerinde tereyağ ve sığır eti dağları bulunan AB ve
küresel güçler de bunları Afrika’ya satmak adına Somali
hayvancılığının çöküşüne katkıda bulunuyorlar. Böylece Afrika’nın en
büyük ziraat ve hayvancılık Ülkesi olan Somali açlıkla karşı karşıya
geliyor ve binlerce çocuğunu bu yüzden kaybediyor. Bu yazının tümüne
ulaşıp okumak isteyenler ( urfahaber.net/somali-3-183.html ) adresine
girebilirler. Benzetmek adına değil ama İnşallah sonumuz Somali gibi
olmaz. Ama, buradan şu sonucu çıkarmak da pekala mümkün. Son Bakanlık
taşra teşkilatı yapılanmasında hayvan sağlığı hizmetlerinin “Hayvan
Sağlığı, Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri” gibi ucube bir Şube Müdürlüğü
bünyesinde toplanması, Somali örneğinde olduğu gibi Veteriner Dairesi
henüz kapanmasa da kapanması için ortam hazırlandığı izlemini bize
veriyor. Bu da, Kenya Cumhurbaşkanı Jomo Kenyatta’nın dediği ” beyaz
adamlar geldiğinde onların elinde İncil bizim elimizde geniş topraklar
vardı. Bize gözümüzü kapatarak dua etmeyi öğrettiler. Gözümüzü
açtığımızda bizim elimizde İncil, onların elinde ise topraklarımız
kaldı.” sözüne benzer biçimde yakında elimizde bir pens bir de bistüri
kalırsa sakın şaşırmayalım. Geçmişte hiç mümkün değil deyip karşı
çıkmadığımız reorganizasyonda Veteriner Müdürlüğünün adını Hayvan
Sağlığı Şubesi yapanlar, şimdi de iyice etkisizleştirmek adına çorba
gibi ” Hayvan Sağlığı,Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü
“nü kurdular. Hadi diyelim Bakanlığın teşkilat yasası daha yüksek
kademelerin işi, pekiyi bu yönetmeliği hazırlayanlar bizim
meslektaşlarımız olan Bakanlık bürokratları değil mi?.Mesleğe
böylesine büyük bir kötülüğü yapanların eline ne geçecek dersiniz?
Bunlar “mahkeme kadıya mülk değildir” öz deyişini bilmiyorlar mı? Bu
şube müdürlüklerinin başına yarın bir gün zooteknist ziraat mühendisi
ya da su ürünleri mühendisi atansa kimin sesi çıkabilir? Bu her halde
Somali’deki gibi Veteriner Dairesinin kapatılması düşüncesinin son
halkası. Küresel güçlerin kendi çıkarları uğruna yapamayacakları şey
yok da buna çanak tutanlara ne demeli? Sözlerime bugünkü durumumuzu
apaçık ortaya koyan bir anekdot ile son vermek istiyorum. Oduncu
ormanda ağaç keserken ağaç dile gelip “kıyma bana” deyince oduncu
baltasını sallayarak şu yanıtı vermiş.” bana bir şey söyleme, seni
kestiğim baltanın sapı sizin içinizden çıkma”. Saygılarımla,