TÜRKİYE’DEKİ VETERİNER YÜKSEK ÖÐRETİMİ ÜSTÜNE KİMİ
DEÐERLENDİRMELER

(Performans Dergisi,Mayıs 1999,Sayı:12)

Tarihçilerin bildirdiklerine göre,Türkiye’deki veteriner hekimlik yüksek öğretimi her ne kadar 1842 de başlamışsa da asıl anlamlı gelişimini 1933 de Ankara’da kurulan Yüksek Ziraat Enstitüsü bünyesinde göstermiştir.Özellikle Almanya’daki nazi zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan bilim adamlarının gözetiminde tümüyle alman sistemine göre biçimlendirilen veteriner hekimliği yüksek öğretimi,YÖK ‘ün kuruluşuna değin neredeyse hiç değişmemiş uzun yıllar tek bir fakülte bünyesinde süregelmiştir.
YÖK’ün veteriner yüksek öğretimine verdiği zararların en önemlileri,fakülte sayılarının ve kontenjanlarının artırılması ile yıllar boyu bir örnek öğretim ve merkezden güdümlü örgütlenme biçiminin inatla dayatılmasıdır.Ne talihsizliktir ki,YÖK’ün bu dayatmacı öğretim sisteminin sonuçlarının alınmaya başladığı yıllarda (1987-1990) Türkiye’de veteriner hekimlik alanında neredeyse devrim sayılabilecek yeni bir değişimin yer aldığını görmekteyiz.Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının istihdamı kesmesi sonucu serbest kesimde ve özel kesimde plansız da olsa gelişmeye mecbur kalan veteriner hekimlik yeni bir tiplemeye olan gereksinimi kendiliğinden artırmıştır.Bu yeni veteriner hekim tiplemesi eskiden olduğu gibi her şeyi az az bilen değil,bir şeyi iyi bilen anlayışına uygun olarak ortaya çıkmıştır.
Ne yazık ki,YÖK’ün bu merkezden dayatmacı öğretim sistemi mesleğin yeni gelişimine ayak uyduracak veteriner hekimlerin yetişmesine olanak tanımayacak kadar tutucu bir ortamı da beraberinde taşımıştır.Her ne kadar daha sonraları serbestleşmeye yönelik kimi öncü adımlar atılmaya çalışılmışsa da bu kez de fakültelerin ve mesleki örgütlerin dıştan kopuk içsel uygulamaları sonucu veteriner yüksek öğretimine egemen olan karmaşık yapı,bir türlü düzelmemiş,tam tersine günümüze değin gerileyerek süregelmiştir.Bugün gelinen noktada denilebilir ki göreceli bir gelişim gösteren veteriner hekimlik mesleği yanında sektörün gereksinimleriyle hiç de örtüşmeyen bir biçimde aralarında derin gelişmişlik farklılıkları bulunan fakültelerden yetişen veteriner hekimler, mesleğin belki de yakın geleceğini olumsuz etkileyebilecek büyük bir paradoks oluşturmaktadır.
Öyleyse tüm bu olumsuzlukları giderecek ve de 2000 li yılların veteriner hekimlerini yetiştirecek mesleki yüksek öğretimin alanın gereksinmeleri ile örtüşebilecek bir yapıya kavuşmasını sağlayacak ne tür önlemler alınabilir.
Her şeyden önce ve hiç zaman yitirmeden veteriner hekimlik ve hayvancılık kesiminin alt sektörlerinin temsilcileri ile yeni bir yüzyılın gereksinimini karşılayacak boyuttaki veteriner hekim profilini ortaya çıkarmalıyız.Bu yeni profile uygun olarak veteriner fakültelerinin ders programlarını branşlaşma,enformasyon ve bilgisayar sistemlerinden azami yararlanma,uygulamalı eğitim,management ve işletmecilik eğitimi,halkla ilişkiler,en az bir yabancı dilde okuyup anlama ve konuşma olgularını da dikkate alarak toptan düzenlemeliyiz.