TÜRKİYE’DE VETERİNER HEKİMLİÐİN GEÇMİŞİ VE GELECEÐİ ÜSTÜNE KİMİ DEÐERLENDİRMELER

Geçmişi irdelemenin geleceğe ışık tutacağı gerçeği yadsınamaz ama geçmişe sıkı sıkıya bağlı kalmanın yada diğer bir anlatımla statükoculuğun geleceği planlamada çoğu kez engelleyici olduğu varsayımını da göz ardı etmemeliyiz.Biz Türkler belki de Dünyada hiçbir ulusta olmayan bir yeti ile hep geçmişimizle övünüp dururuz da bugün hadi o şanlı geçmişe layık olalım dendiğinde kılımızı bile kımıldatmayız.Benzer durum Türk milletinin bir bölümünü oluşturan biz veteriner hekimler için de söz konusudur.İki yaşlı meslektaş ne zaman bir araya gelsek hemencecik geçmişte sığır vebasını,at vebasını nasıl kısa sürede eradike ettiğimizden,jandarma korumasında nasıl suni tohumlama yaptığımızdan,bugün sadece birkaç veteriner hekimin çalıştığı Karacabey Harasında geçmişte 45 veteriner hekimin çalıştığından,bugün 19 veteriner fakültesinin ve tahminen 11.000 aktif veteriner hekimin bulunduğu ülkemizde benim de mezun olduğum 1970 yılında bir tek veteriner fakültesinin ve sadece 1200 aktif veteriner hekimin bulunduğundan bahsederiz.Bazen hüzünlere dalarak atlarda görülen ruam salgınının insanlara bulaşmaması için aşı hazırlarken ilk denemeyi kendine yapıp şehit olan Yüzbaşı Kemal Beyi,insan sağlığını korumak adına mezbahada et muayenesi yaparken itlaf ettikleri hayvanların sahiplerince bıçaklanıp öldürülen meslektaşlarımızı rahmetle anarız.Hele bugün yıllardır iş bulamayan genç meslektaşlarımızın yanında geçmişte mezun olduğumuzun ertesi günü tayinimizin çıkıp maaş aldığımızdan bahsedip de günümüzde yaklaşık 2000 veteriner hekimin boşta gezdiğini,535 inin de ilkokul öğretmenliği yaptığını es geçince o gençlerin yüzündeki ifadeyi hiçbir zaman unutmayız.Bir de,sanki tüm sorunlarımızı bir anda çözecekmiş gibi önceden hiçbir çaba göstermeyip sadece hükümetler kurulacağı zaman dile getirdiğimiz hayvancılık bakanlığı çabalarını anlatır da,iki kez yakaladığımız Hayvancılık Müsteşarlığı şansını kişisel çekişmeler yüzünden nasıl yitirdiğimizden nedense hiç bahsetmeyiz.Kuşkusuz bu örnekleri daha da çoğaltmamız mümkündür.

Ama artık bu nostaljik hayalleri bir tarafa bırakıp gerçeği görmenin zamanı geldi de geçiyor bile.Bugün veteriner hekimliğin Türkiye’deki yapısına baktığımızda acaba neler görürüz.Yaklaşık son 30 yıllık sürede fakülte sayısı birden 19 a çıkmış,buna karşın aynı dönemde sığır sayısı 20 milyondan,11 milyona,koyun sayısı 46 milyondan 20 milyona düşmüştür.Kabaca bir değerlendirme ile bile bu olumsuz durumun veteriner hekimlerin reel gelirlerinde ne denli bir azalmaya neden olduğu anlaşılır.Allah’tan,1980 sonrası dönemde pet hayvanları ve ithal inek sayısındaki artış bu olumsuz gidişi belirli bir süre durdurmuşsa da kendi yanlışlarımız gibi içsel,ekonomik krizler gibi dışsal nedenlerle artık denizin sonuna gelinmiş kara görünmüştür.İşin kolayına kaçarak herkesin bildiği konuları dile getirip bir anlamda durum saptaması yapmaktansa,çoğumuzun yapmadığı işi yani sorunların çözümüne yönelik önerilerimi sıralamak istiyorum.
1. Cumhuriyetin kuruluşundan beri devletin büyük bir özveri ve kaynak sarfı ile yürüte geldiği veteriner hekimlik hizmetlerindeki bugünkü gerice düzey dikkate alındığında gözlenen göreceli başarısızlığın önemli bir nedeni de hayvancılığın gelişmiş batı ülkelerinde olduğu gibi bağımsız işletmeler bünyesinde değil de,tarım işletmeleri içerisinde ikincil hatta üçüncül iş olarak yapılmasıdır.Bu durum günümüzde kamu ve özel kesimin sunduğu hayvan sağlığı hizmetlerinin etkinliğini ve yaygınlığını önemli ölçüde azaltmaktadır.Bu sorunun çözümüne yönelik olarak oluşturduğum ve mesleki dergilerde kamu oyumuza sunduğum hatta bir siyasal partinin programına da giren model her biri besicilik,süt sığırcılığı ve damızlık yetiştiriciliği gibi ihtisas işletmelerinden oluşan Küçük-Orta Boy Hayvancılık İşletmeleri(KOHİ) modelidir.Organize Hayvancılık Bölgeleri(OHAB) bünyesinde yer alacak bu işletmelerin yaygınlaşması sadece hizmetlerin etkinliğini ve yaygınlığını sağlamakla kalmayacak aynı zamanda veteriner hekim istihdam olanaklarını da artıracaktır.
2. Kamu veteriner hekimlik hizmetlerinin bugünkü karmaşık ve hantal yapıdan bir an önce kurtarılarak 1980 den önce olduğu gibi sektörel bir anlayışla ele alınması,etkin,yaygın,mobil bir konuma getirilmesi zorunludur.Bu bağlamda kamuda çalışan 2600 veteriner hekimden 450 sinin yani %15 inin çeşitli düzeylerde yöneticilik yaparak aktif hizmetten kopması onaylanacak bir durum değildir.
3. 1980 sonrasında devletin istidamı kısmasına karşın sayısı hızla artan veteriner fakültelerinin yığınla mezun vermesi doğallıkla pet ve büyük baş hayvan kliniklerinin olağan üstü çoğalmasına neden olmuştur.Özellikle pet kliniklerinin geçen zaman içinde artan girdi masraflarını karşılamak amacıyla temel veteriner hekimlik hizmetlerini bir yana bırakarak koruyucu aşılama,kist-hidatik ilacı,traş,banyo,otel,pet-shop gibi işlemlere yönelmeleri mesleki açıdan uygun olmamıştır.Hele kimi meslektaşlarımızın gelir düzeyi yerinde hayvan sahiplerini bir kazanç kapısı olarak görüp mesleki etikle bağdaşmayan yollara sapmaları da onlarda pet bakmaya ve veteriner hekimlere karşı bir soğukluk oluşturmuştur.Son yıllarda ülkemizde yaşanan ekonomik kriz de pet hayvanlarının sayılarının azalmasına ve pet kliniklerinin gelirlerinin gerilemesine neden olmuştur.Aynı durum büyük baş hayvan klinikleri için de söz konusudur.Sorunun çözümü kanımca,veteriner kliniklerinin bir araya gelerek sadece rutin işlemleri değil de,daha komplike uygulamaları yapacakları hayvan hastaneleri oluşturmalarına bağlıdır.Ancak burada üzerinde durulması gereken en önemli husus hangi gelir düzeyinde olursa olsun hayvan yetiştiricisini yolunacak bir kaz olarak değil de velinimet olarak görmektir.Aksi bir tutum bindiği dalı kesmek olur.
4. Özellikle büyük baş hayvanlarımızın büyük çoğunluğunun cumhuriyetten beri sürdürüle gelen tüm çabalara karşın henüz yeterince ıslah edilememiş olması veteriner hekimlerin iş olanaklarını ve çalışma koşullarını sınırlandırmaktadır.Islahta temel amaç hayvanların genotipik verim güçlerini yükseltmek ve süregen kılmaktır.Bunun yolu özellikle sığır suni tohumlamasında kalitesi denenmiş boğaların donmuş spermalarının kullanılmasından geçer.Bu noktada kimi yetiştiriciler hatta veteriner hekimlerce ileri sürülen kaliteli sperma fiyatlarının pahalılığı yüzünden kalitesiz sperma kullanılmak zorunda kalındığı görüşüne katılmıyorum.Çünkü,kaliteli sperma ile kalitesiz sperma arasındaki fiyat farkı başlangıçta çok görülse bile kaliteli sperma kullanmanın ileride yetiştiricilere ve dolayısıyla veteriner hekimlere sağlayacağı maddi,manevi katkılar azımsanmayacak kadar büyük olacaktır.Bu arada kayıtlı damızlık sığır sayısının artırılarak AB ülkeleri düzeyine ulaştırılması öncelikli hedefimiz olmalıdır.
5. Sayısı neredeyse rekor düzeye ulaşan veteriner fakülteleri arasındaki eğitim düzeyi farklılıkları mesleki bir örnekliliği de bozmaktadır.Meslek içi eğitimin yok denecek kadar az olması da bu olguyu desteklemektedir.O nedenle veteriner fakültelerinin sayılarının olabildiğince azaltılarak AB kriterlerine uygun olarak yeniden yapılanmaları vazgeçilmez bir zorunluluktur.Ayrıca,fakültelerimizin halen güncel olan ya da ileride güncelleşmesi olası at yetiştiriciliği ve hastalıkları,balık hastalıkları,egzotik hayvan hastalıkları gibi konularda eğitimlerini geliştirmeleri şarttır.
6. Sivil toplum,günümüz Dünyasında kamunun uygulamalarına karşı sistemli ve bilinçli bir başkaldırı içerisindedir.Sivil toplum örgütlerinin çevre güvenliğine,hayvan refahına,toplumsal refaha ve son zamanlarda savaşa duyarlılığı bir hayli yüksektir.Veteriner hekimler olarak bizi de yakından ilgilendiren bu gibi konulara karşı duruşumuzu somut biçimde ortaya koymamız gerekir.Mevcut mesleki örgütlerimiz bu işlevi yerine getirmekten bir hayli uzaktır.Tüm mesleği temsil eden mevcut çatı örgütleri yerine,daha dar çerçeveli ama branşlaşmış sivil örgütler ve bilim örgütleri kurmak daha doğru olur.
7. Dolara bağımlı olduğu için Türk parası olarak değeri hızla artan veteriner hizmetleri girdilerinin devlet teşviklerinden de yararlandırılarak Türkiye’de üretilmesi hem hayvan sahipleri hem de veteriner hekimler açısından büyük önem taşır.