Değerli Meslektaşlarım,

Güncel siyasal konularla ilgili olarak grubumuzda yer alan son tartışmalar benim meslek örgütlerinde çalışmaya başladığım 1970 li yılların başında da mesleğimizin gündeminde önemli bir yer işgal ediyordu. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi o yıllarda da meslek kamuoyunda tıpkı bugünküne benzer konular tartışılmaktaydı. Bunlar, “Türkiye’deki mevcut düzen değişmeden hayvancılığın ve veteriner hekimliğin sorunları çözümlenemez”, ” Tarım Bakanı ve Müsteşarı ziraat mühendisi olduğu için kamu veteriner hekimliği geri bıraktırıldı”, “Hayvancılık Bakanlığı kurulmadan hayvancılığın ve veteriner hekimliğin sorunları çözümlenemez”, “Meslek örgütleri siyasal görüş olarak hükümete yakın durursa mesleğimizin sorunları daha kolay çözülür” biçiminde söylemlerdi. Bu söylemlerin kimileri özünde doğru olduğu halde ne yazıktır ki mesleğimizi yıllarca büyük bir durağanlık(atalet) içerisine sürükledi, sanki bu konular gerçekleşmezse mesleğin sorunları çözümlenemezmiş gibi bir hava oluşarak gerekli çözümler bir türlü üretilemedi. Şimdi 30 yıl sonra bugüne dönüp baktığımızda geçmişteki kimi söylemlerin yeniden mesleğimizin gündemine gelmekte olduğunu görüyoruz. Özellikle mevcut hükümetin uygulamalarından yakınan ve muhalif kişilerin elimine edilmesinden kaygı duyan kimi arkadaşlarımız böylesi bir ortamda meslek sorunlarımızın çözümlenemeyeceğini, hatta bu bağlamda girişimlerde bulunmanın bile boş bir uğraş olacağını iyi niyetle dile getirmektedirler. Geçmişi de yaşamış bir veteriner hekim olarak şunu açıklıkla belirtmeliyim ki, bu söylemlerin ,özünde doğru olduğu halde 30 yıl öncesinde de olduğu gibi mesleğimizin sorunlarına temelli çözümler getirmesi beklenmemelidir. Geçmişte ortam bu tür söylemlere çok daha uygun olduğu halde sorunlar çözülmediğine göre bugünün gündemi her gün değişen globalleşmiş Türkiye’sinde bu tür söylemlerle sorunların çözümleneceğini ummak iyi niyetli bir hayalden öte anlam taşımaz. “İyi de ,sorunlarımız nasıl çözülecek?” diye soran meslektaşlarımıza önceki yazılarımda ayrıntılı olarak üzerinde durduğum hususları özetleyerek sunmak istiyorum.

Öncelikle, Merkez Konseyi’nin önderliğinde başlatılan eylem planını destekliyor ve başarılı olmasını yürekten diliyorum. Ne var ki, gerek tatil sezonuna girilmesi ,gerek güncel siyasal olaylarla gündemin sürekli değişmesi, gerekse kimi arkadaşlarımızın grupta haklı olarak dile getirdikleri gibi kene konusunun gereğinden fazla gündemimizi işgal etmesi nedenleriyle bu eylemlerin etkisi daha baştan zayıflamaktadır. Bir de, bizim direnişimizle eczacıların son direnişini aynı kefeye koyan arkadaşlarımız var. Onlara şunu söylemek isterim ki, eğer sorun çözümlenmese idi 1 Temmuz günü ülkenin toplam nüfusu olan 70 milyon yurttaş en temel gereksinimleri olan ilacı alamayacaktı. Böylesi büyük bir kitlenin mağduriyeti durumunda hiç bir hükümet iktidarda kalamaz. Ayrıca, Türk Eczacılar Birliği’nin gücünü ya bilmiyor ya da göz ardı ediyoruz. Bizim Türk Veteriner Hekimleri Birliği Ankara’da bir apartman dairesine sığmaya çalışırken ve eylem için para bulmakta zorlanırken bütçesi eski para cinsinden trilyonlarla ifade edilen Türk Eczacılar Birliği’nin Ankara’daki genel merkezini ve otelini herkesin görmesini isterim. Ayrıca 22 Temmuz seçimlerinde bizim örgütlerimizden bir kişi bile milletvekili seçilememişken dönemin Eczacılar Birliği Başkanı iktidar partisinden önce milletvekili, sonra da meclis komisyonlarından birinin başkanı oldu. Şimdi biz eylem planının en ağır yaptırımı olan iş bırakma eylemini gerçekleştirmeye kalkışsak acaba bundan kaç kişi olumsuz etkilenir de hükümet bundan bir ders çıkarır?Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse,kamu kesimindeki arkadaşlar memur oldukları için haklı olarak sonucu ne olacağı bilinmeyen bu eyleme katılmakta zorlanacaklardır. Serbest veteriner hekimler işi bıraksalar dahi hayvan sahipleri zaten en son aşamada veteriner hekime başvurdukları için bu eylem de ses getirmeyecektir. Belki bir tek suni tohumlama yapmamak ses getirebilir ama bu durumda da yetiştirici mağdur olacağı için bizlere tepki gösterecektir. Oysa eylemlerimizde yetiştiriciyi karşımıza değil yanımıza almak zorundayız. Tüm bu düşüncelerin ışığında mesleki sorunlarımızın çözümlenmesi adına neler yapılması gerektiğini her zaman olduğu gibi ille de doğrudur iddiası taşımadan sizlere sunmak istiyorum.

-TVHB’nin eylem planındaki medya propagandası maddesi kanımca sorunlarımızın çözümünde en etkili olacak husustur.Nitekim medyada yer alan haberlere bakıldığında daha şimdiden etkili olmaya başladığı söylenebilir. O nedenle, kökü insanlık tarihi kadar eski , geçmişi şan ve şereflerle dolu kutsal mesleğimizin hayvan ve insan sağlığının korunmasındaki yadsınamaz önemi, çevre ve gıda güvenliğinin sağlanmasındaki etkin rolü, hayvan hakları ve refahı gibi çağdaş değerler konusundaki duyarlılığı her türden meslek örgütleri ve fakülteler tarafından yazılı (gazete), sözlü (radyo) ve görsel (TV) medyaya düzenlenecek basın toplantıları ve yazılacak yazılarla usanmadan açıklanmalıdır.Bu konularda hazırlanacak bir metin halen yapılmakta olduğu gibi ulusal ve yerel medyaya, köşe yazarlarına,il temsilciklerine fax ya da e-mail yoluyla gönderilmelidir. Bu arada hayvanlardan insanlara bulaşan 200 den fazla hastalığın bulunduğu, Avrupa Birliği müktesebatının %28’inin veterinerlik konularından oluştuğu, insanlardaki enfeksiyonların %70’inin hayvansal gıda kökenli olduğu, sevgili Tahsin Yeşildere arkadaşımın çok yerinde vurguladığı gibi güncel olan Bruselloz, Tüberküloz, Kist Hidatidoz, Kuş Gribi ve KKKA gibi hastalıkların veteriner teşkilatının ortadan kaldırılmasının bir sonucu olarak arttığı tezleri ısrarla işlenmelidir. Bireysel bazda ise medyada çevresi olanlar özellikle köşe yazarları ve TV yapımcıları ile olan iletişimlerini sıklaştırmalı, eli kalem tutan meslektaşlarımız ise yine bu konularla ilgili olarak gazetelere ve dergilere sürekli yazılar göndermelidir.Ayrıca, başta istiklal marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy olmak üzere insanlığa ve bilime katkısı bulunan tüm değerlerimizi Türk halkına tanıtmak öncelikli görevimiz olmalıdır.Tüm bu çabalarımızda üretici örgütlerini ve diğer hayvan sağlığı çalışanlarını da yanımıza almanın sonuca daha kısa sürede gitmemizi sağlayacağı gerçeği unutulmamalıdır.

– Grupta ilk kez ortaya attığım ,daha sonra başka arkadaşların dile getirmesiyle haklılık ve yaygınlık kazanan “veteriner hekimliğin siyasal güç elde etmesi” konusu sorunlarımızın çözümündeki önemli seçeneklerden birisidir. Mesleki sorunlarımızın çözümünde meslek örgütlerimizin etkilerinin sınırlı olduğunu, sorunların asıl T.B.M.M ‘de çözülebileceğini , bu yüce kuruluşta sayı ve kalite olarak etkinlik kazanmamız gerektiğini daha önce yazmıştım. Bir kez daha yinelemek isterim ki,eğer TBMM’de 15-20 veteriner hekim milletvekili olsa mesleğimiz bugün bulunduğu yerden çok daha farklı bir yerde olurdu. O nedenle, isteği ve olanağı olan meslektaşlarımızın önce Dünya görüşlerine uygun partilere üye olmaları ; il,ilçe,belde yönetim kurullarında görev aldıktan sonra yerel ve genel seçimlerde belediye başkanlığı,belediye meclisi üyeliği,il genel meclisi üyeliği ve milletvekilliği gibi mevkilere aday olmaları mesleğimizin siyasal etkinlik kazanması bakımından son derece önemlidir. Bence Türkiye’de politik bakımdan avantajlı iki meslekten biri doktorluk diğeri de veteriner hekimliktir.

– Mesleğimizin çağdaş normlarda gelişebilmesinin önde gelen koşulu çağa uygun değişimlere açık bir yapılanma içerisine hızla girebilmesidir.Bu bağlamda, fakülteler ve meslek örgütleri bir araya gelip mesleğimize çağdaş bir hüviyet kazandırma konusunda çalışmalar yapmalıdır. Örneğin, sevgili Adnan Serpen’in ısrarla vurguladığı tek tıp (one medicine) konsepti ve veteriner tıbbı konusu mesleğimizin çağdaş hüviyetinin iskeletini oluşturabilir.Benim de yazılarımda sıklıkla belirttiğim gibi veteriner hekimlik ve hayvancılık hiçbir zaman tarımsal bir faaliyet olamaz.. Veteriner hekimliğin bio-güvenlik ve onun bir parçası olan gıda güvenliği konusundaki işlevleri ve Haccp, Iso-22000 gibi modern gıda yönetimi ve standartı tekniklerini uygulayabilme kabiliyetinin iyice tanımlanması gerekir. Kamu hayvan sağlığı örgütlenmesinin eskiden olduğu gibi iller bazında mı, yoksa şu anda üzerinde çalıştığım havzalar bazında mı olmasının koşulları iyice araştırılmalıdır. Çağdaşlığın bir gereği olarak yetiştirici ve mezuniyet sonrası veteriner hekimlik eğitiminin mutlaka hayata geçirilmesi gerekir. Bu bağlamda bakanlıkça hazırlanan yetiştirici eğitiminin ve danışmanlığının veteriner hekimlerin oluşturacakları tüzel kişiliklere devri konusundaki yönetmeliğe ivedilikle işlerlik kazandırılmalıdır.Hizmet sunan veteriner hekim ve hizmet alan yetiştirici ne kadar eğitimli ve bilinçli olursa hayvancılık, dolayısıyla da veteriner hekimlik bundan en büyük kazancı sağlar. “Hayvancılıkta ve veteriner hekimlikte bunca sorun varken bunlar da nereden çıktı?” demeyip eski, köhnemiş, hantallaşmış, çağ dışı kalmış paradigmaları bir bir yıkarak sürekli yeni paradigmalar oluşturma konusunda çaba sarfetmeliyiz. Eğer genci ile yaşlısı ile bizim jenerasyon olarak bunu yapmassak yıllardır olduğu gibi bir arpa boyu yol alamayız ve gelecek kuşaklara karşı borcumuzu da ödememiş oluruz.. Saygılarımla


Prof. Dr. Hazım GÖKÇEN

Öteki yayınlar için lütfen tıklayınız