“ Tıbbiyeden her zaman bir sanatçı arada bir de doktor çıkar” tanımlaması biz Veteriner Hekimleri için de geçerlidir. Nitekim, Mehmet Akif gibi ulusal bir şairimiz, Ziya Gökalp gibi milliyetçi bir yazarımız ve Selahattin Batu gibi evrensel bir şair ve operet yazarımız mesleğimizin gurur abideleridir. Bu arada adını sayamadığım onlarca şair, yazar, ressam. güfte yazarı, besteci, koro şefi meslektaşımız bulunmaktadır. Şahsen ben bir tarihçi olmasam da mesleğimizin geçmişine ve meslek büyüklerimize karşı duyduğum meraktan dolayı zaman zaman sizlere tanıtıcı yazılar yazıyorum. Buradaki tek amacım hem meslek büyüklerimizi anmak, hem de onları meslek kamuoyumuza özellikle de genç meslektaşlarıma tanıtmaktır. Bu yazımda da sizlere türk sanat müziğine güftekar, bestekar ve teorisyen olarak büyük hizmetleri dokunan iki meslektaşımı tanıtmak istiyorum.
Bu meslaktaşlarımızdan ilki, otoritelerin yaşayan Türk şairlerinin en önemlilerinden biri olarak niteledikleri şair, güftekar ve bestekar Veteriner Hekimi Mehmet Turan Yarar’dır. Asıl konuya girmeden önce şairimizle ilgili bir anımı nakledeyim. Bursa Büyükşehir Belediyesi Türk Sanat Müziği Konservatuarında son sınıf öğrenciliğim sırasında bir derste Hocamız Salih Berkman bana Mehmet Turan Yarar’ı tanıyıp tanımadığımı sordu. Hemen,Veteriner Hekimi olmam nedeniyle hocanın bu soruyu bana sorduğunu anladım ve “Tabii ki tanıyorum, kendisi ünlü bir şair ve söz yazarı, aynı zamanda Veteriner Hekimidir” diye cevap verdim. Hoca da “ Gerçekten de Mehmet Turan Yarar Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli güftekarlardan birisidir” dedi. Allah’tan ki mesleğimizin geçmişine olan ilgim nedeniyle sorunun cevabını biliyordum. Aksi taktirde büyük bir utanç duyacağım kesindi. Hocanın bu sözleri mesleğimiz dışında bir ortamda söylemesi beni gerçekten gururlandırdı.
Veteriner Hekim ve Şair Mehmet Turan Yarar 8 Eylül 1927’de Hatay’ın Yayladağ İlçesinin Yenice Köyünde dünyaya geldi. Adana Erkek Lisesi’nden mezun olan Yarar son sınıfta ünlü edebiyatçı Arif Nihat Asya’nın öğrencisi olmuştur. Yarar, mezuniyetini takiben kısa bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra askere gitti. Askerlik hizmetini tamamladıktan sonra girdiği Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesinden 1955 yılında mezun oldu. Anadolu’nun çeşitli illerinde 25 yıl Veteriner Hekimi olarak görev yaptıktan sonra 1977 yılında emekliye ayrıldı . Halen Ankara’nın Eryaman semtinde ikamet etmekte, güfte ve kitap yazımı ile uğraşmaktadır.
Mehmet Turan Yarar’ın şiirle ilk tanışması İlkokul Öğretmeninin teşvikiyle yazdığı Keldağ adlı şiirle olmuştur. Keldağ şairin doğduğu Yeniceköy’ün yamacında bulunduğu dağın adıdır.
“Akdeniz sevgilin, Yayladağ incin / Onlarla bir olmak neş’en sevincin
Biraz de gel benim benliğime sin / Telleri zümrütten küfesin Keldağ”

Şairin aruz vezni ile tanışması da ortaokul yıllarına dayanır. Fakat ileride hem aruz vezninde hem de hece ve serbest vezinde şiirler ve halk ezgileri yazacaktır. Şair bu durumu şöyle açıklar. “ Şiir yazarken özel bir yöntemim olmadı. Şiirde biçimi önemsemem. Gerçek şair her kalıpta sanatını gösterir. Ruhunda şairlikten eser yoksa biçim ne yapsın. Türkçe yanlış yapmaktan, çok söylenmiş sözler kullanmaktan, başka şairlerin etkisi altında görünmekten çok korkarım. “ Mehmet Turan Yarar aruz vezni ile yazdığı şiirlerini 1991 de “Dörtlükler”, 1999 da “ Daracık Düşler “ adlı kitaplarda toplamıştır.

Mehmet Turan Yarar ilk şiir kitabı olan “Bilmediklerim”i 1954 yılında Veteriner Fakültesi öğrencisi iken çıkarmıştır. Şairin bu kitabında çoğunlukla serbest vezinle yazdığı şiirlere yer verdiğini görüyoruz. Yine Veteriner Fakültesi öğrencisi iken görev aldığı yayın kolu vasıtasıyla ünlü edebiyatçı ve şiir eleştirmeni Nurullah Ataç ile tanışmış ve onun teşvikiyle Türk Dil Kurumu’na üye olarak Türk Dili Dergisi’nde şiirler yazmaya başlamıştır. Mehmet Turan Yarar Aşina Çehreler adlı kitapta Abdülhak Şinasi Hisar, Nihat Sami Banarlı, Mehmet Kaplan, Tarık Buğra, Süheyl Ünver ve Ömer Seyfettin ile aynı ekolde zikredilmiştir. Bir şair de Mehmet Turan Yarar’ı “ Şiir kalemizin en yüksek burçlarından, aruzu günümüzde en iyi kullanan iki üç şairimizden biri” diye tanımlamıştır.
Küçük yaşlardan beri dinleyerek beğendiği Türk Sanat Müziğine ileriki yaşlarda büyük bir ilgi duymuş ve güfte yazmaya başlamıştır. Günümüzde 500’ ün üzerinde güftesi çeşitli bestekarlar tarafından bestelenen Mehmet Turan Yarar’ın çalıştığı bestekarlar arasında Çinuçen Tanrıkorur, Akın Özkan, Faruk Şahin, Yılmaz Karakoyunlu ve Sadık Ayhan İpek sayılabilir. Sadece Çinuçen Tanrıkorur şairin elliden fazla eserini bestelemiştir. Şairin Ayşe Başak İlhan tarafından bestelenen “ Bu güzellik meleğim söyle ezelden beri mi “ adlı güftesi Amasya Altın Elma Müzik Yarışmasında dördüncülük ödülü almıştır. Şair, 1972 de yayınladığı ve Avni Anıl’ın da önsözünü yazdığı “ Doruktan Doruğa” adlı kitabında şairlerin biyografilerinden başlayarak geçmişten günümüze yazdıkları güftelerin kim tarafından, hangi usul ve makamda bestelendiğini derlemiştir.

Mehmet Turan Yarar’ın Kitapları.

1 Bilmediklerim, Şiirler, Antakya, 1954
2. Veteriner Şairler Antolojisi, Ankara, 1960
3. Asalak Bilim Terimleri Sözlüğü, Ankara, 1970
4. Güzel Sanatlar Bilimleri Sözlüğü, Ankara, 1970
5. Doruktan Doruğa, Güfte Şairleri, Antakya, 1992
6. Bilmediklerim(İkinci Baskı), Şiirler, Antakya, 1995
7. Daracık Düşler, Elazığ, 1999

Mehmet Turan Yarar’ın Şiirlerinden Örnekler.

SİTEM ( RUBAİ)

Unutuldum diye küsmem sana ben
Öldüğüm gün geleceksin bilirim.
El uzatmam tasalardan yana ben
Çile çeksem güleceksin bilirim.

Her sevgiyi söküp attım
Gönlüme hacet kalmadı
Çiçek sandım her çalıyı
Gönlüme hacet kalmadı

ARUZ VEZNİ İLE

Sana verdim bu gönül tahtını dem sür diyerek
Sana verdim çölü al cennete döndür diyerek
Beni yangın yeri halinde yaratmış yaradan
Seni deryaya çevirmiş bunu söndür diyerek

Sizlere ikinci olarak Türk Sanat Müziğine besteleriyle ve kazandırdığı yeni ses sistemi ile büyük hizmetlerde bulunmuş olan Neyzen ve Veteriner Hekimi Yavuz Yekta’yı tanıtmak istiyorum.
Veteriner Hekimi Yavuz Yekta, 15 Temmuz 1930’da dedesi ünlü müzikolog Rauf Yekta Bey’in Beylerbeyi’ndeki köşkünde doğmuştur. Çok iyi piyano ve ud çalan annesinin söylediği şarkılar ve dedesi müzikolog Rauf Yekta Bey’in bulunduğu ortam Yavuz Yekta’da belli bir müzik kültürünün oluşmasını sağlamıştır. Daha on yaşındayken kaval ile üflemeli çalgı çalmayı deneyen Yavuz Yekta, ney üflemeye de ilk kez dedesinin neyi ile başlamıştır. Hayatı boyunca neyden başka hiçbir enstrüman çalmayan Yavuz Yekta’nın griftzen Asım Bey’den aldığı çok kısa bir ders dışında hocası da olmamıştır. Müzik teorisini ise dedesi Rauf Yekta Beyin kütüphanesindeki eserlerden ve müzik toplantılarındaki sohbetlerden öğrenmiştir.
Yavuz Yekta Veteriner Fakültesi birinci sınıfında iken tanburi Rauf Tanju’nun korosunda ney üflemeye başlamış, 19 yaşında ise Nevzat Atlığ korosundan bile önce kurulan Üniversite Korosuna şef olmuştur. Yine çok gençken Konya’daki Mevlana ayinlerine neyzen olarak katılmıştır. Bu arada, 1953-1960 yılları arasında Eskişehir Musiki Derneğini kurmuştur. Beste çalışmalarına 1949 da başlayan Yavuz Yekta çeşitli formlarda üç yüzün üzerinde beste yapmıştır. Ayrıca Koç, İTÜ Üniversitelerinde, Robert ve Pera Sanat Liselerinde dersler vermiştir. Yine evinde müzikoloji ve Ney üzerine öğrenciler yetiştirmiş, Müziko Terapi konusunda çalışmalar yapmıştır.
Yavuz Yekta Veteriner Fakültesini 1954 yılında bitirmiş, kısa süreli Ankara Merkez Veteriner Hekimliği görevinden sonra çektiği kurada Artvin Şavşat’a atanmıştır. Ancak ailevi nedenlerden dolayı Şavşat’a gitmeyip istifa etmiş, kardeşi ile beraber babasının işini yapmaya başlamıştır. Yekta, 1960 yılında Muş ve Mardin’de Yedeksubaylık hizmetini yaparken At Vebası mücadelesine katılmış ve 17.000 atı aşılamıştır.
Yavuz Yekta’nın Türk müziğine olanasıl katkısı, baştan tasvip ettiği Arel- Ezgi ses sistemine karşı, bu sistemin yanlışlarından yola çıkarak başlattığı yeni bir ses sistemi bulma çabalarıyla olmuştur. Nitekim bulduğu ses sistemi ile eski sistemlerin bir ölçüde de olsa değişikliğe uğramasını sağlamıştır. Hiçbir müzik eğitimi görmeyen bir Veteriner Hekiminin konusunun tamamen dışındaki bir alanda yeni bir sistem geliştirmesi gerçekten de takdir edilmesi gereken bir husustur.
Bu yazımda, mesleğimizin dışındaki çalışmaları ile topluma hizmet etmiş olan iki değerli meslektaşımı sizlere tanıttım. Kendileriyle gurur duyuyor ve saygıyla anıyorum.