Türk veteriner hekimliğinden yıllardır etrafına ışık saçan büyük bir yıldız daha kaydı. Bir eğitim devrimcisi, katıksız bir vatan ve meslek sever, kendini bilime adamış yetkin bir hoca, Bursa Üniversitesi Veteriner Fakültesini çağdaş bir anlayışla kuran, her şeyden önce de adam gibi bir adam olan Prof. Dr. Cemal Nadi Aytuğ arkasında büyük bir saygı ve sevgi seli bırakarak aramızdan ayrıldı.
Cemal Nadi Aytuğ 1933 yılında Bursa’nın dağ ilçelerinden biri olan Harmancık’ta Dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesini 1955 yılında bitirdi. Askerlikten sonra Çukurova Harasında veteriner hekimi olarak çalıştı ve zootekni uzmanı oldu. Asistan olarak göreve başladığı Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Kürsüsünde 1965’de doktor, 1970’de doçent, 1977’de de profesör unvanlarını aldı. Bursa Üniversitesine bağlı olarak 1978 yılında kurulan Veteriner Fakültesine kurucu dekan olarak atandı. Beş yıl süreyle dekanlık görevini sürdürdü. Yüksek Öğretim Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte dekanlık görevinden ayrıldı. Kadrosunun bulunduğu Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesine dönmeyerek 1983 yılında emekli oldu. Emekliliğinden sonra Topkim İlaç Firmasında danışman olarak görev aldı. Bu görevi sırasında binlerce veteriner hekimi ve hayvan yetiştiricisine seminerler vererek Türkiye hayvancılığına büyük hizmetler yaptı. Ayrıca, ruhsatını aldığı ilaçlar sayesinde hayvan ve dolayısıyla insan sağlığına büyük katkılarda bulundu.
Cemal Nadi Aytuğ’u ilk kez 1967 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesinde iç hastalıklarına giriş dersi almaya başladığımız dönemde tanıdım. O yıllarda Dr. Asistan olarak bizlere iç hastalıkları kliniği uygulaması yaptırdı. İlk kez gerçek mesleki bir dersin uygulamasını görüyorduk. Bizlerin mesleğe ısınmasında Cemal Nadi Aytuğ’un yaptırdığı klinik uygulamaların büyük bir rolü olmuştur. Hastalıklara diyalektik bir bakış açısı ile yaklaşır, semptomları ortaya koyduktan sonra olmazlardan yola çıkarak eleme usulü ile sonuca varırdı. Bu yöntem bize hem mesleğimizi sevdirdi hem de olaylara yaklaşırken izlememiz gereken yol konusunda ışık tuttu. Daha sonraki yıllarda da iç hastalıkları dersleri ve klinik uygulamaları en sevdiğim derslerin başında geldi. Öyle ki, olanaksızlıklar yüzünden bir yerlere gidemediğim sömestr ve yaz tatillerinde iç hastalıkları kliniğine devam ediyordum. Bu arada, İç Hastalıkları Kürsüsünde kendilerinden çok şeyler öğrendiğim hocalarım Prof.Dr. Selahattin Nejat Yalkı, Prof.Dr.Yaşar Altan, Prof.Dr.Cahit Özcan, öğrenciliğimizde asistanlığımızı yapan Prof.Dr. Çetin Kaya Şendil ve Prof.Dr. Hikmet Ünsüren’i rahmet ve minnetle anmak isterim.
Yaz ve sömestr tatillerinde her gün iç hastalıkları kliniğine gider sabahtan akşama kadar hocalarımıza çömezlik yapardım. Tabii en çok da Cemal Nadi Aytuğ hocamın yanından ayrılmaz, muayene ettiği hayvanları tutar, enjeksiyonlara yardımcı olurdum. Kendisinden çok şeyler öğrendim. İleride fakültede asistan olmamda ve bilim adamlığına giden yolda Cemal Nadi hocam bana büyük bir esin kaynağı olmuştur. Bu arada çoğu arkadaşımın yanlarına bile yaklaşmaktan çekindikleri hocalarla her gün beraber olmak ve onlara yardım etmek bende büyük bir öz güven oluşturdu.
Fakülteyi bitirdikten hemen sonra zootekni kürsüsüne asistan oldum. Cemal Nadi Aytuğ hoca ile bilimsel toplantılarda, öğlenleri oturduğumuz kafeteryada ve fakülte bahçesindeki gezintiler sırasında sık sık karşılaşıyorduk. 1973 yılında, Cumhuriyetin 50.Kuruluş Yılı kapsamında Ankara’nın Ayaş ve Beypazarı ilçelerinde birlikte konferanslar verdik. Bu arada hoca yeni kurulan Elazığ ve İstanbul Veteriner Fakültelerine ders vermeye gidiyordu. 1978 yılında ise daha henüz bir yıllık profesörken yeni kurulan Bursa Veteriner Fakültesi kurucu dekanlığına atandı. Cemal Nadi Aytuğ hoca ile yollarımızın kesişmesi 1982 yılına rastlar. Ben o yıl doçent olmuştum, ancak YÖK taşrada yeni kurulan fakültelere göndermek için bize kadro vermedi. Ya Ankara’da kalıp asistan kadrosunda çalışacaktım ya da yeni kurulan fakültelerin birine gidecektim. O arada ben ve birkaç arkadaşım Cemal Nadi Aytuğ hocadan davet aldık. Tabii daha önce de yakından tanıdığım ve yeteneklerini bildiğim hocamın bu davetini hemen kabul ettim ve Bursa Veteriner Fakültesine başvurumu yaptım. Ancak bu arada Cemal Nadi Aytuğ hoca dekanlıktan ayrılmıştı. Bursa’ya gittiğimizde Cemal Nadi Aytuğ hoca İç Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapıyordu. Tabii bu durum bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Çünkü öğretim üyeliğine ilk adımımı atacağım Bursa’da Cemal Nadi Aytuğ hoca ile çalışmayı çok istiyordum. Yine de kısa bir süre kliniklerde birlikte çalışmak şansına eriştim. Hocayı kadrosunun bulunduğu Ankara Veteriner Fakültesine çağırdılar, ancak dönmeyerek genç yaşta emekli oldu. Onun kurmuş olduğu Karapınar’daki fakülte binalarında ve Merinos’taki kliniklerde görev yaptık. Bugün Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi bir yerlere gelmişse bunda Cemal Nadi Aytuğ hocanın çok büyük emeği ve alın teri vardır.
Cemal Nadi Aytuğ hoca ile emekliliğinden sonra görev aldığı Topkim Firmasının veteriner hekimleri için düzenlediği çalıştaylarda ve kongrelerde sık olmasa da karşılaşıyorduk. Bu arada değerli öğrencim Prof.Dr. Hasan Batmaz ile birlikte Cemal Nadi Aytuğ hocanın moderatörlüğünde Bursa’nın Harmancık ilçesinde hayvan yetiştiricilerine bir seminer verdik. Bir gün hoca telefon ederek kendi editörlüğünde basılacak Sığır Hastalıkları kitabında bölüm yazarı olmak isteyip istemediğimi sordu. Ben de severek kabul ettim. Böylece akademik yaşamımın ilk kitabına onun sayesinde sahip oldum. Daha sonra yine onun editörlüğünde Koyun Keçi Hastalıkları kitabını yazdık.
İnsanlar vardır çalışırlar, çabalarlar, güzel eserler bırakırlar fakat sessiz sedasız bu dünyayı terk edip giderler. İnsanlar vardır çalışırlar, çabalarlar, güzel eserler bırakırlar ama mensubu oldukları meslekte ve çalıştıkları kurumlarda asla silinmeyecek izler bırakırlar. İşte Prof.Dr. Cemal Nadi Aytuğ ikinci kategorideki insanlardan biri idi. Türk veteriner hekimliğine damgasını vurdu. Öğrencileri olarak, onun ışıklı yolunda yürüyerek mesleğimizin ilerlemesi yönünde çalışmak en büyük hedefimiz olmalıdır.