Gruplarımızda Wikipedia’daki zootekni deyiminin anlamı ve içerdiği konularla ilgili tartışmalara kökeni zootekni olan birisi olarak ben de katılmak istedim. Ankara Veteriner Fakültesinde henüz Suni Tohumlama Kürsüsü yokken ilk asistanlığımı Zootekni Kürsüsünde yapmıştım. Aslında zootekni deyiminin yalın anlamı teknik hayvan yetiştiriciliği demektir. Yani çok eski dönemlerde öz deyiş olarak da bilinen “ saldım çayıra, mevlam kayıra ” sözünde ifadesini bulan ilkel hayvancılığın kimi teknolojiler kullanılarak çağdaşlaştırılması anlamına gelir. Aslında dünyada zootekni alanındaki ilk modern teknoloji suni tohumlamadır. Nitekim kimi bilim adamları suni tohumlamayı dünyanın ilk biyotekniği olarak kabul ederler. Çünkü suni tohumlama hem sürü verimliliğini arttırır hem de yetiştirmeyi daha ekonomik kılar. Hayvan ıslahını çabuklaştırıp yaygınlaştırmak ve sağlıklı bir sürü oluşturmak da suni tohumlamanın işlevleri arasındadır. Daha sonraları yemleme, döl verimi, barınma, aşılama gibi teknolojilerin de kullanılması zootekni hayvancılıkta en önemli bilim dallarından biri haline getirmiştir.
Zootekni olgusu uzun yıllar boyunca Veteriner Hekimlerle Ziraat Mühendisleri arasında sürtüşme konusu olmuştur. Tartışma hep zootekniyi sen yapacaksın ben yapacağım düzleminde sürmüştür. Bu tartışmanın kökeni Yüksek Ziraat Enstitüsü’ndeki eğitim ve akademik örgütlenme biçimine dayanır. Türkiye’nin İstanbul Üniversitesinden sonra ikinci Yüksek Öğretim Kurumu olan Yüksek Ziraat Enstitüsü Alman ekolünün etkisi sonucu Enstitü sistemi ile çalışmaktaydı. Her ne kadar YZE bünyesinde hem Veteriner hem de Ziraat Yüksek Okulları bulunsa da okullar arasındaki ortak dersler örneğin zootekni Almanya’da olduğu gibi aynı enstitülerde okutuluyordu. Ne var ki, yıllar sonra Veteriner ve Ziraat Yüksek Okulları fakülteye dönüşüp ayrı kurumlar olarak Ankara Üniversitesine bağlanınca YZE bünyesindeki enstitülerdeki hocalar da geçtikleri kendi fakültelerinde benzer kürsüleri kurmuşlardır. Nitekim Prof.Dr.Hilmi Dilgimen Ziraat Fakültesi’nde, Prof.Dr.Selahattin Batu da Veteriner Fakültesinde ayrı Zootekni kürsüleri kurmuşlardır. Daha sonraları Hayvan Besleme Kürsüsü benim de hocam olan rahmetli Prof.Dr.Sabri Dilmen önderliğinde Zootekni bünyesinden ayrılarak bağımsız bir kürsü haline dönüşmüştür. Zootekninin Veteriner Hekimlerle Ziraat Mühendisleri arasında tartışma konusu olmasının altında bu ayrışma yatar. Ziraat Fakültesi zootekniyi diploma veren ve zooteknist yetiştiren bir bölüm haline dönüştürmüş, Veteriner Fakültesi’nde ise zootekni sadece bir ders ve kürsü olarak kalmıştır. O yıllarda kamu dışında istihdam söz konusu olmadığından devlette çalışan Veteriner Hekimlerle Ziraat Mühendisi Zooteknistler arasında zootekniyi uygulama açısından bir yetki karmaşası ve tartışmalı bir rekabet ortamı doğmuştur. Bu durum 1980’li yılların ortasında artık devletin ne ziraat mühendisi ne de veteriner hekim istihdam etmesine kadar sürüp gitmiştir. Bugün artık iki meslek arasında bu konuda en azından gözle görülen bir sürtüşme yoktur.
Şimdi de Batıda zootekniyi kimler yapıyor, bizde kimler yapmalı sorusunu yanıtlayalım. Batı da özellikle de benim uzun süre çalıştığım Almanya’da kimi Fakültelerde Zootekni Enstitüsü varken kimilerinde de yoktu. Örneğin benim çalıştığım Fakültelerden Giessen’de zootekni ve hayvan besleme bölümleri bulunmazken Münih’te her iki bölüm de mevcuttu. Hatta Gieesen Veteriner Fakültesi’nde zootekni derslerine Eğe Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümünü de kurmuş olan şimdi adını anımsayamadığım Türk dostu bir Ziraat Profesörü gelirdi. Ama yine çalıştığım Münik Teknik Üniversitesi Ziraat Fakültesinde Zootekni ve Hayvan Besleme Enstitüleri vardı. Amerikan ekolünde ise Animal Husbandry olarak tanımlanan zootekni ne Veteriner ne de Ziraat Fakültelerinde yer alır, aksine bağımsız bir kurum bünyesinde toplanır. Bursa Veteriner Fakültesi adına bilimsel işbirliği kurduğumuz Bulgaristan Trakya Üniversitesinde Veteriner ve Ziraat Fakültelerine ilave olarak Zootekni Fakültesi vardı. Kuşkusuz bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Şurası bir gerçektir ki, Almanya’da ve Amerika’da Veteriner Hekimler klasik anlamda zootekni ile uğraşmazlar. Bulgaristan’da ise zaten zootekniyi her iki meslek mensubu dışındakiler yapmaktadır. Öyleyse, Türkiye’de zootekniyi hangi meslek mensubu yapmalıdır? Bu soruya yanıt vermeden önce Türkiye’de zootekni konusunun geçirdiği evrelere bakmak gerekir. Cumhuriyetin ilk yıllarında hayvan ıslahı amacıyla kurulan Hara ve İnekhanelerde zootekni işleri sadece Veteriner Hekimler tarafından yapılmaktaydı. Zaten o dönemde serbest veteriner hekimliği ve klinisyenlik söz konusu bile olmadığı için devletteki tüm hayvan sağlığı ve yetiştiriciliği hizmetleri kamu veteriner hekimleri tarafından yürütülmekte idi. O dönemde Veteriner Hekimler Hara ve İnekhanelerede hayvan ıslahı ile uğraşır, mezbahalarda et kontrolü yapar ve sahada koruyucu aşılama hizmetlerini yürütürdü. Hatta 1950’li yılların başından itibaren halk hayvanlarında uygulanmaya başlanan sığır ve koyun suni tohumlaması dahi veteriner hekimler tarafından değil o zaman ki adı Hayvan Sağlık Memuru olan Veteriner Sağlık Teknisyenleri tarafından yapılırdı.Hara ve İnekhanelerden sonra kurulan Devlet Üretme Çitliklerindeki zootekni işi ise tümüyle ziraat mühendisleri tarafından yürütülmeye başlandı. İşin ilginci Haralar Ziraat Mühendisi, Devlet Üretme Çiftlikleri ve Veteriner Hekim istihdam etmezler işleri teknisyenlerle yürütürlerdi. 1980’li yılların ortalarında bir yandan devletin Veteriner Hekim ve Ziraat Mühendisi istihdamını kısması ve serbest veteriner hekimliğinin gelişmesi bir yandan da Hara ve İnekhanelerle Devlet Üretme Çiftliklerinin birleştirilerek Tarım İşletmeleri haline dönüştürülmesi bu kuruluşlardaki veteriner hekim sayısını önemli ölçüde azaltmıştır. Bir örnek vermem gerekirse 1970’li yıllarda Karacabey Harasında yirmiye yakın veteriner hekim çalışırken bugünkü Karacabey Tarım İşletmesinde bildiğim kadarıyla sadece iki veteriner hekim bulunmaktadır. Özetlemem gerekirse Veteriner Fakültelerinde tabii ki Zootekni Bölümleri olmalı ama Veteriner Hekimler zootekni yapmamalı, sadece hayvan ıslahında en etkili yöntem olan suni tohumlama ve öteki biyotekniklerin uygulaması yapmalıdır.
Bu görüşler ışığına asıl belirtmem gereken konuya geleyim. Türkiye’de AB ‘nin kırsal kesimdeki aktif nüfusu azaltın dayatmasıyla halk hayvancılığı yok edilmeye çalışılmakta yerine çeşitli teşvikler ve sıfır faizli krediler verilerek 200 baş ve üstü Hayvancılık İşletmeleri özendirilmektedir. Bu yazımda niyetim hayvancılık işletmelerindeki ölçek sorunun tartışmak değil bu işletmelerde çalışacak veteriner hekimlerin nasıl olmaları gerektiğini sorgulamaktır. Nitekim çok sayıda veteriner hekim bugün büyük ölçekli işletmelerde görev yapmaktadır. Bu sayı gün geçtikçe daha da artacaktır. Ancak mesleğimiz ve Fakültelerimiz bu gelişmeye ne kadar hazırdır? Çünkü çağdaş hayvancılıkta sürü yönetimi ve işletmelerdeki teknik yöneticilik büyük bir önem taşımaktadır. Artık büyük işletmeler her konuda ayrı meslek mensubu istihdam etmek yerine hayvan ıslahı, yem maddeleri, rasyon düzenleme, adi ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele, suni tohumlama ve öteki biyoteknolojik yöntemler ,işletme ekonomisi gibi konuların tümünü bilen veteriner hekimler istihdam etmektedir. Onun için fakültelerimize düşen öncelikli görev tüm bu konuları içerecek entegre bir çiftlik yönetimi programını hayata geçirerek alanın gereksindiği nitelikte veteriner hekimler yetiştirmektir.
Sonuç olarak denilebilir ki, günümüzde çağdaş bir veteriner hekim sadece zootekni ya da sadece klinikle uğraşmak yerine veteriner halk sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tek sağlık, çiftlik yönetimi ve modern biyoteknolojiler konularında faaliyet göstermelidir.