Koyun etinden, sütünden ve yapağısından yararlanılan bir hayvandır. Ancak 1980 yılından sonra yapağı Türkiye’de eski önemini kaybetmeye başlamıştır. Oysa yapağı Cumhuriyetin başında Türkiye hayvancılığına ve sanayine yön veren bir üründü. Ayrıca ihraç ürünlerimiz arasında önemli bir yer tutuyordu. Atatürk daha Cumhuriyeti kurmadan İzmir’de ilk İktisat Kongresini düzenledi. Bu toplantıda öz kaynaklara dayalı kalkınma ve sanayileşme modeli benimsendi. O yıllarda önemli öz kaynaklardan biri de hayvanlar özellikle de koyunlardı. Ancak Türkiye’de mevcut koyunların tamamına yakını düşük verimli yerli ırklardan oluşuyordu. Koyunlar sanayi için önemli bir kaynaktı. Çünkü kurulması düşünülen yünlü dokuma sanayinin ince yapağıya ihtiyacı vardı. Türkiye’de mevcut koyunların yapağıları kalındı ve dokuma sanayine uygun değildi. Daha çok halı yapımına elverişli idi. Bunun üzerine Atatürk’ün talimatı ile Almanya’dan ince Yapağılı Merinos koçlar ithal edildi. Önce Bursa ve Balıkesir Bölgesindeki yerli Kıvırcık koyunları Merinos koçlarla melezlenerek et ve ince yapağı verimi üstün Karacabey Merinosu adında yerli bir ırk oluşturuldu. Bu melezleme daha sonra orta Anadolu’da Akkaraman koyunları ile de yapıldı ve Anadolu Merinosu koyun ırkı elde edildi. Her iki ırkta da et ve yapağı verimi üstün idi. Sanayinin ihtiyacı olan ince yapağıyı yetiştiriciden satın almak için Yapağı ve Tiftik Anonim Şirketi adlı bir genel müdürlük kuruldu. Bu genel müdürlüğe bağlı bölge müdürlükleri kırkım dönemlerinde yetiştiricilerden yapağıyı almak ve sanayie satmakla görevliydi. Koyun yetiştiricileri o yıllarda yapağıdan büyük miktarda gelir elde ediyorlardı.
1980 den sonra Türkiye’de liberal sisteme ve serbest piyasa ekonomisine geçildi. Bu sistemle Türkiye’ye ithal kapıları da açıldı. İthal edilen ürünler arasında suni elyaf da vardı. Suni elyaf yapağıya rağmen hem daha ucuz hem de daha kullanışlı idi. Sun’i elyaf ithali Türkiye’de yapağı fiyatlarını önemli ölçüde düşürdü. Yapağı ve Tiftik Anonim Şirketi kapatılarak yetiştiriciler tüccarların insafına terkedildi. Bu arada toplumda yün kullanımı da azaldı. Yün yatakların, yastıkların, yorganların yerini pamuklu olanlar aldı. Halı üretiminde de yapağı daha az kullanılmaya başlandı. Bu süreç sonunda yapağı kullanılamaz hale geldi. Yapağı para etmediği gibi satın alan da yoktu. Yetiştiriciler yılda iki kez kırkımdan elde ettikleri yapağıyı ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Çoğu kez kırkım bedeli olarak kırkımı yapan kişiye veriyorlardı. Onlar da kabul etmezse yakmak zorunda kalıyorlardı.
Son zamanlardaki gelişmeler yapağının tekrar değer kazanmasına neden oldu. Dünya’da sun’i elyaf ya da pamuktan üretilen malzemelerin sağlıksız olduğu anlaşıldı. Modern yaşam stresi yoğun insanların sayısını artırdı. Stresin doğurduğu statik elektrik yükünün yünlü giysiler ya da yatak yorganlarla atıldığı gerçeği anlaşıldı. Ayrıca yapağının giyim, yatak, yorgan, halı dışında bitkisel üretimde ve oyuncak sanayinde kullanılma olanakları arttı. Dünya’da yapağıya karşı bir talep oluştu. Özellikle 1.5 milyarlık Çin Avustralya, Yeni Zelanda ve Türkiye’den önemli miktarda yapağı alımına yöneldi. Türk firmalar artık üreticilerin yapağılarını ihracat için değerlendirmeye başladılar. Firmalar üreticilerden aldıkları yapağıları kurdukları tesislerde yabancı maddelerden arındırıp yıkadıktan sonra ihracata hazırladılar. Yani Türkiye’deki yapağı piyasası yavaş yavaş oluşmaya başladı. Ancak yetiştiricilerin koyunlarına çeşitli nedenlerle sürdükleri kalıcı boyalar ve zift gibi zararlı maddeler yapağıların temizlenmesinde zorluklara ve kayıplara neden oldu. Onun için yetiştiricilerin koyunlarını kuru boya ile kuyruklarından boyamaları gereği ortaya çıktı.
Türkiye’de son yıllarda koyunculuk göreceli bir gelişme göstermektedir. Özellikle kuzu eti fiyatları üreticinin yüzünü güldürecek düzeydedir. Yapağının pazarlanması olanakları da arttıkça doğal olarak üretici gelirleri de çoğalacaktır.