TÜRKİYE’NİN DOÐU VE GÜNEY DOÐU ANADOLU BÖLGELERİNDEKİ
HAYVANCILIÐIN GELİŞTİRİLMESİ KONUSUNDA ÖNERİLER
Prof.Dr.Hazım Gökçen

Avrupa Birliğinin yasama organı konumundaki Avrupa Parlamentosu 24 Ekim 2007 tarihinde yıllık Türkiye Karar Metni’ni açıkladı.Bu metinde dile getirilen çok çeşitli konular arasında “Türkiye’nin Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’nin kalkındırılmasına yönelik stratejilerin belirlenmesi” önerisi de bulunmaktadır.Aslında, Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’nin kalkındırılması,daha doğrusu bölgeler arası kalkınmışlık farklılıklarının giderilmesi sorunu Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği yolunda atması gereken en öncelikli adımlardan biridir.
Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’nin kalkındırılması ile ilgili stratejilerin temelini,yöre halkını rahatlatmak amacıyla bir an önce alınması gerekli sosyal ve ekonomik önlemler yanında ;sanayi,tarım, turizm ve hayvancılık sektörlerinin geliştirilmesi konusundaki çalışmalar oluşturabilir.Ne var ki,yıllardır görev yapan tüm Cumhuriyet hükümetleri döneminde bu sektörlerin geliştirilmesi konusunda anılan bölgelerde atılan adımlar,geliştirilen stratejiler,verilen teşvikler ne yazık ki sonuçsuz kalmış,başarılı olamamıştır.Bunda yörenin tarihsel,coğrafi,iklimsel özelliklerinin ve halkının geleneksel yapısının yeterince irdelenmemiş olmasının ve güvenlik,günlük siyaset gibi kimi kaygıların da rolü olmuştur denilebilir.
Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’ndeki sanayi sektörü, yıllardır hükümetlerin verdiği ucuz kredi ve parasız arsa temini;vergilerin,sosyal sigorta primlerinin,enerji fiyatlarının düşürülmesi gibi kimi teşviklere karşın bir türlü gelişememiştir.Bunun nedenlerini güvenlik eksikliği, toplu tüketim bölgelerine uzaklık,ulaşım zorluğu,enerji sıkıntısı olarak sıralayabiliriz.Anılan bölgelerde tarım sektörünün gelişememesinin en büyük nedeni ise bitkisel üretim yapılacak verimli toprakların azlığı ve mevcutların da miras hukuku nedeniyle parçalanmış olmasıdır.Güney Doğu Anadolu Projesi’nin bölgedeki mevcut tarımsal yapıyı, özellikle de ürün desenini değiştireceği konusundaki umutlar da sulama projelerinin bir türlü hayata geçirilememesi nedeniyle sönmek üzeredir.Çeşitli medeniyetlerin beşiği olmuş Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’nde çok sayıda kültür mirası bulunmasına karşın yeterli tanıtımın yapılamayışı ve bölücü terörün doğurduğu güvenlik sorunları nedeniyle turizm sektörü de bir türlü gelişme olanağı bulamamıştır .
Hayvancılık, sahip olduğu güçlü potansiyel nedeniyle sayılan bu sektörler içerisinde bölgede gelişmeye en müsait olan bir sektördür.Bölge hayvancılığı,geçmişte uygulanan yanlış politikalar ,bölücü terör ve bunların doğurduğu göç olgusu nedeniyle bitmek üzeredir.Oysa geçmişte bu bölgeler hayvancılığın merkezi olarak gösterilir,batıdaki üreticiler besi sığırı ihtiyaçlarını bu bölgelerden karşılarlar hatta komşu ülkelere bile kaçakçılık yoluyla bu bölgelerden hayvan nakli yapılırdı.Geçmişte devlet bu bölgelere üretme çiftlikleri,et kombinaları,yem fabrikaları kurmak suretiyle büyük yatırımlar da yapmış olmasına rağmen özellikle 1980 den sonra uygulanan yanlış politikalar sonucu hem anılan kurumlar işlevsiz hale getirilmiş hem de devlet desteği ve teşviki ile kurulmuş çok sayıda hayvancılık tesisi kaderine terk edilmiştir.Güvenlik nedeniyle yasaklanan meralardan yararlanamayan hayvanlar şehir çöplüklerinde,yol kenarlarındaki şarampollerde otlamakta, meşe ağacının yaprağı ile beslenmektedir.Son zamanlarda kimi büyük holdinglerin bölgede kurmuş oldukları geniş ölçekli hayvancılık işletmelerinin ise teknoloji yoğun çalışmaları nedeniyle bölgedeki yoğun işsizliğe ve çevrelerindeki küçük işletmelere hiç bir katkıları dokunmamaktadır. Oysa hayvancılık, yaygın olarak yapıldığında istihdamı artırıp işsizliği önleyen,köyden kente göçü durdurup hatta tersine çeviren,hane halkı düzeyinde refahı artıran ve tüm bunların sonucunda da bölücü terörün önlenmesine yardımcı olan bir ekonomik faaliyettir.
Baştan beri dile getirilen tüm bu açıklamalar da göstermektedir ki Avrupa Parlamentosu metninde de belirtilen, Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’nin geliştirilmesi için belirlenecek yeni stratejilerin özünü hayvancılık oluşturmalıdır.Bu bölgelerde yüz yıllardır mevcut olan ve hayvancılığın geliştirilmesi için gerekli alt yapı koşullarını şöylece sıralayabiliriz.
-Bölge coğrafi olarak hayvancılığa çok elverişlidir.Özellikle dağlık arazinin oluşturduğu geniş yaylalar ve otlaklar sahip oldukları çok sayıda ot çeşitleri ile hayvan yetiştiriciliğinde son derece önemli coğrafi alanlardır.
-Bölge insanı göçerlikten kaynaklanan geleneksel yapısı nedeniyle hayvancılığa son derece yatkındır.Batı bölgelerinde hayvancılık sektöründe çalışan bakıcıların ve çobanların büyükçe bir bölümü Doğu ve Güney Doğu Anadolu kökenlidir.
-Bölgenin,Türkiye’nin hayvansal ürün ihracatı bakımından potansiyel taşıyan Orta Doğu,Ön Asya ve Hazar Bölgelerine yakınlığı hayvancılık açısından büyük bir avantajdır.
-Doğu Anadolu kırmızısı ve Güney Doğu Anadolu Kırmızısı gibi yüksek süt ve et verimli yerli sığır ırkları ile İvesi gibi yüksek süt verimli yerli koyun ırkı yüz yıllardır bölge halkı tarafından yetiştirilmektedir.İsrail yıllar önce bu ırkları ülkelerine götürerek yürüttükleri genetik çalışmalar sonucunda Dünya’nın en üstün sütçü sığır ırklarından olan İsrail Holstein’ini ve Awassi Koyununu elde etmiştir.
Bölgede böylesine sağlam bir alt yapıya ve büyük avantajlara sahip olan hayvancılığın geliştirilmesi için gerekli önlemleri de şöylece sıralanabilir.
1.Bölge hayvancılığının gelişmesi, halen aile içi tüketime dönük olan ilkel yapı yerine pazar için üretim yapan modern işletmelerin kurulmasına bağlıdır.Bu amaçla; sadece hayvancılıkla uğraşan,emek yoğun çalışan,kaba yemini kendisi üreten,kar-zarar hesabı yapabilen,pazara dönük üretimde bulunan Küçük-Orta Ölçekli Aile Hayvancılık İşletmeleri(KOHİ) kurulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.Süt sığırcılığı ve besicilik dallarında faaliyet gösterecek bu işletmelerde hayvan barınakları serbest dolaşımlı yarı açık ve açık sistemle inşa edilmelidir. Kurulacak modern işletmeler sadece hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunmakla kalmayacak,emek yoğun çalışacakları için bölgedeki işsizlik sorununun çözümünü de bir ölçüde kolaylaştırmış olacaklardır.
2.Küçük-Orta Ölçekli Aile Hayvancılık İşletmeleri’nin en temel ihtiyaçları damızlık inek,besi danası ve kaba yem teminidir.İşletmelerin bu ihtiyaçları bölgede mevcut olan devlet tarım işletmelerinin yeniden yapılandırılması suretiyle karşılanabilir.Bu bağlamda, kamu-özel sektör işbirliği ile hazırlanacak projelerle arazi varlığı ve fiziki olanakları çok geniş olan bu işletmelerde damızlık inek,besi danası ve kaba yem üretilip yetiştiricilere dağıtılabilir.Dişi damızlık ve besi danası üretimi konusunda bölgede mevcut üstün verimli ve hastalıklara dayanıklı Doğu Anadolu ve Güney Anadolu Sığır ırklarından yararlanılabilir.Yetiştiricinin elindeki bu ırklardan kaliteli inekler suni tohumlama ile kültür ırkına dönüştürülebilecekleri gibi, ücreti mukabili yetiştiricinin elinden alınacak hayvanların devlet tarım işletmelerinde saf yetiştirme ile sayıları arttırılabilir veya suni tohumlama ve embriyo transferi teknikleri ile ıslah edilip çoğalmaları sağlanabilir.Ayrıca devlet tarım işletmelerindeki geniş arazilerde üretilecek olan fiğ,korunga,yonca,sorgum,silajlık mısır gibi yem bitkileri belli bir program dahilinde çevre yetiştiricilerine dağıtılabileceği gibi güçsüz üreticilere bunların tohumları ücretsiz verilerek kaba yemlerini kendilerinin üretmeleri özendirebilir.
3.Hayvan sağlığı, suni tohumlama ve danışmanlık hizmetlerinin de Küçük-Orta Ölçekli Aile Hayvancılık İşletmeleri’ne etkin ve yaygın bir biçimde sunulması gerekir.Bu bağlamda bölgedeki kamu veteriner örgütlenmesi Türkiye genelinde olduğundan daha değişik biçimde ele alınmalı ve bölgenin koşullarına uygun yeni bir model hayata geçirilmelidir.Böylesi yeni bir modelin esasını il bazlı örgütlenmeden ziyade havza bazlı örgütlenme yapısı oluşturmalıdır.Bölgede hayvancılığın yoğun ve topluca yapıldığı yöreler hayvancılık havzası olarak belirlenmeli,her havzanın hayvan sağlığı ve suni tohumlama hizmetleri etkin,mobil bir örgüt ile yerine getirilmelidir.Bu örgütlenme modelinde kamu kesimi ve serbest veteriner klinikleri ortaklaşa rol almalı ve sıkı bir işbirliği içinde çalışmalıdır.Bölgedeki işletmelere verilecek danışmanlık hizmetlerinin ise devlet denetimindeki özel şirketler kanalıyla yürütülmesi yerinde olur.
4.Küçük-Orta Ölçekli Aile Hayvancılık İşletmeleri’nin finans ihtiyacı ile devlet destek ve teşviklerinden yararlanması çok önemli bir konudur.Devlet,Ziraat Bankası kanalıyla bölgedeki işletmelere damızlık inek,besi danası,kaliteli kaba yem gibi temel girdileri satın almak üzere uzun dönemli ve düşük faizli kredi desteği verebilir.Ayrıca da, 2007 yılı bütçesinde hayvancılığa ayırdığı 600 milyon YTL yi önümüzdeki dönemde daha da artırarak en az üçte birini süt,buzağı,kaba yem ve suni tohumlama desteği olarak sadece bu işletmelere tahsis edebilir.
5.Küçük-Orta Ölçekli Aile Hayvancılık İşletmeleri’nde üretilen ürünlerin değerlendirilmesi ve uygun fiyatla pazarlanması karlılık açısından öncelik taşıyan bir konudur.Bu bağlamda işletmelerin ürettikleri ürünlerin ham olarak değil de mamul ürün haline dönüştürüldükten sonra satışı önemlidir.Besi işletmelerinde yetiştirilecek besi sığırlarının kesim olgunluğuna eriştiğinde hiç vakit yitirmeden kesilmeleri gerekir.Ne var ki şu anda bölgede kesim yapılacak modern mezbahalar yok denecek kadar azdır.Geçmişte hayvancılığın gelişmiş olduğu dönemlerde Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğüne bağlı et kombinaları mezbaha görevini büyük bir etkinlikle yerine getirmekteydi.Ama 1990 lı yıllarda Türkiye genelindeki et kombinaları özelleştirilmeye başlandı.Özellikle bölgedeki et kombinalarının kapatılması hayvancılığa büyük zararlar verdi.Son yıllarda bu yanlıştan dönülmesi ve bölgedeki kombinalardan bazılarının yine devlet tarafından işletilmeye başlanması sevindiricidir.Öte yandan bölgede ileride oluşacak Küçük-Orta Ölçekli Aile Hayvancılık İşletmeleri bir araya gelip mezbahalar ve et kombinaları da kurabilirler .Ayrıca işletmelerden elde edilecek etler öncelikle bölgedeki askeri birliklerin,kamu kuruluşlarının ve yatılı bölge okullarının ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılabilir.İşletmelerde üretilecek çiğ sütler ve karkas etler bölgede özel sektör ya da işletmelerin oluşturacakları birlikler tarafından devlet desteği ve teşviki ile kurulacak süt ve et ürünleri fabrikalarında değerlendirip bölgede pazarlanabilir.Ayrıca,işletmelerden elde edilen ve fabrikalarda mamul hale getirilen et ve süt ürünleri bölge ile coğrafi yakınlığı bulunan orta doğu,ön asya ve hazar ülkelerine ihraç edilebilir.İşletmelerin hayvanlarını satabilecekleri modern hayvan pazarları ve borsaları geçmişte olduğu gibi yeniden kurulabilir.
6. Bölgede kurulan ve sayıları gittikçe artmakta olan özel sektöre ait büyük ölçekli süt ve besi işletmeleri teknoloji yoğun çalıştıkları için işsizlik sorununa çözüm olamamaktadır.Ancak,hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunmak adına çevrelerinde kurduracakları Küçük-Orta Ölçekli Aile Hayvancılık İşletmeleri’nde sözleşmeli süt sığırcılığı ve besicilik yaptırabilirler. Büyük ölçekli işletmeler sözleşmeli işletmelerin damızlık ve yem ihtiyaçlarını karşılayıp ürettikleri besi sığırı ve çiğ sütü hakça oluşacak bir fiyat karşılığı yetiştiriciden satın alabilirler.Bu işletmeler ayrıca kendilerine bağlı yetiştiricilerin yeni teknolojilerle tanışması ve hayvancılık konusunda bilgilenmesi amacıyla eğitim programları düzenleyebilir, oluşturacakları işletme içi organizasyonlarla sözleşmeli işletmelere hayvan sağlığı ve suni tohumlama hizmeti sunabilirler.
7.Bölgede kurulacak Küçük-Orta Ölçekli Aile Hayvancılık İşletmelerinin örgütlenmesi çök büyük önem taşır.Bu işletmeler Türkiye genelindeki yetiştirici birliklerine üye olabilecekleri gibi belli hayvancılık havzalarında topluca bulunan işletmeler kendi aralarında katılımcı ve demokratik bir örgüt kurarak hem girdileri daha ucuza getirebilir hem de ürünlerini değer fiyatına satabilirler.Ayrıca kuracakları hayvan sağlığı ve suni tohumlama organizasyonları ile de üyelerine hizmet götürebilirler.
8.Modern işletmeler temelinde yapılacak hayvancılıkta yetiştiricilerin eğitimi ve hayvancılık alanında hızla gelişen yeni teknolojilerin yetiştiriciye aktarılması büyük önem kazanır.İşletmeler bunu kendi aralarında kuracakları organizasyonlarla gerçekleştirebilecekleri gibi devlet denetiminde kurulacak profesyonel firmalardan da yardım alabilirler.Yetiştiricilere yönelik bilgi broşürlerinin periyodik olarak adreslerine gönderilmeleri bilgilenmeleri açısından büyük önem taşır.
9.Koyunculuk ve tavukçuluk hayvancılığın iki önemli dalıdır.Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinde belki de bin yıllardır geleneksel olarak süregelen koyun yetiştiriciliği başta meraların terör nedeniyle kullanılmaması olmak üzere çok çeşitli ekonomik ve sosyal nedenden dolayı gittikçe gerilemektedir.İstatistikler,anılan bölgelerdeki koyun sayısının 1990-2000 yılları arasındaki dönemde üçte bir oranında azaldığını göstermektedir.Koyunculuk sadece bu bölgelerde değil tüm Türkiye genelinde geriye gitmektedir. O nedenle,geniş sürüler halinde yapılan mera koyunculuğunun bölgede yeniden eski günlere dönmesi beklenmemelidir. Ancak,devlet destek ve teşvikleri ile kurulacak Küçük-Orta Ölçekli Aile Hayvancılık İşletmeleri temelinde entansif koyunculuğa geçilmesinde yarar vardır.Bölge başta kuş gribi olmak üzere çok çeşitli salgın ve paraziter tavuk hastalıklarının yayılmasına açık olduğu için tavukçuluk bu aşamada alternatif bir hayvancılık dalı olarak önerilememektedir.
Özet olarak denilebilir ki, Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerimizin geliştirilmesi ve böylece Türkiye’nin bölgeleri arasındaki kalkınmışlık farklarının giderilmesi stratejileri içerisinde tek seçenek olan hayvancılığın iyileştirilmesi sonucunda hane halkı gelirleri artacak,batıya göç önlenecek,bölücü terör ortadan kalkacak ,en önemlisi de Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üye olarak girişi kolaylaşacaktır.
Gelişmiş ülkelerde geçmişi çok eskilere dayanan ünlü hayvancılık havzaları vardır.Bu bağlamda, A.B.D’ de süt ülkesi olarak da adlandırılan Wisconsin Eyaletini ve Almanya’da doğası Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerimizi andıran Bavyera Eyaletini sayabiliriz.Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerimizin de böylesi bir hayvancılık havzası olmaması için hiçbir neden yoktur.Yeter ki hükümetler,hayvancılıkla ilgili sivil toplum örgütleri ,bilim adamları ve uygulayıcılar bu konu üzerinde kafa yorsunlar,projeler hazırlasınlar.Böylesine büyük bir projede Avrupa Birliği’nin desteğini almak sanırım hiç de zor olmayacaktır.