Süt Sığırcılığı İşletmesi Kuracaklara Öneriler. 5- Koruyucu Hekimlik
ve Biyogüvenlik Uygulamaları

Sadece süt sığırlarında değil tüm hayvanlarda koruyucu aşılama çok
önemlidir. Çünkü Türkiye’deki hayvanlarda bulaşıcı hastalıklara neden
olan çok sayıda mikrop mevcuttur. Hastalıkların önlenmesinde koruyucu
hekimlik uygulamaları adını verdiğimiz aşılamalar bu mikropları henüz
hastalık oluşmadan önler. Yoksa hayvanlar hasta olduktan sonra hem
verimleri düşer ve ölme riskleri artar hem de hastalıkların
tedavisinde kullanılacak ilaçlar işletme giderlerini önemli ölçüde
artırarak karlılığı azaltırlar. Koruyucu aşılamalar sayesinde
işletmede verimlerin sürdürülebilirliği sağlanmış olur. Süt sığırı
yetiştiricilerinin önemli bir bölümü koruyucu aşılamaları sırf etrafta
hastalık yok diye ihmal etmektedir. Oysa Türkiye’de hayvan
hareketlerinin yoğunluğu ve denetimsizliği salgın hastalıkların
kolayca yayılmasına neden olmaktadır. Özellikle yeni doğmuş buzağılara
ve kurudaki ineklere yapılacak aşılar buzağıların erken çağda ölmesini
engellediği gibi doğum sonrasında oluşacak çok sayıda hastalığı da
önlemektedir.

Buzağı 2-3 haftalık olduğunda enterotoksemi ve İBR-BVD aşıları
yapılmalıdır. Bu aşılar yeni doğmuş buzağılarda ölümlere neden olan
enterotoksemi ve solunum yolu hastalıklarına karşı koruyuculuk sağlar.
Buzağı 6-7 haftalık olduğunda bu aşılar tekrarlanmalıdır. Buzağılar 3
aylık olduklarında Türkiye’de belli aralıklarla önemli salgınlar yapan
ve özellikle buzağılarda kalp sektesi yapmak suretiyle ölümlere neden
olan şap hastalığına karşı aşılanmalıdır. Şap aşısı Tarım ve Orman İl
ve İlçe Müdürlükleri tarafından yapılmaktadır. Şap aşısı buzağı 4
aylık olduğunda tekrarlanmalıdır. Buzağı 130-137 günlük olduğunda
solunum yollarında hastalık yaparak ölümlere neden olan pastörella
hastalığına karşı aşılanmalıdır. Bu aşılar tek tek yapılabileceği gibi
karma halde de uygulanabilir. 160. Günde pastörella, 300. Günde de şap
aşıları tekrarlanmalıdır. Buzağı bir yaşına geldiğinde pastörella
aşısı yeniden yapılmalı ve 6 ayda bir tekrarlanmalıdır. Hayvanlara
400. Günde enterotoksemi , İBR-BVD ve 420.günde günde de sarılık
hastalığına karşı leptosipira aşısı uygulanmalıdır. Kuru dönemdeki
ineklere yapılacak aşıların doğumdan sonra ağız sütü yoluyla buzağıya
geçip onu bağışıklığı henüz oluşmadan ölümcül hastalıklara karşı
koruyacağı düşünüldüğünde ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar. Kuru
dönemde yani gebeliğin 225. Gününde ineklere rota-corona, E.coli ve
enterotoksemi aşılarının tek tek ya da karma halde yapılmaları çok
önemlidir. Ayrıca, yine kuru dönemdeki ineklere solunum yolu
enfeksiyonlarına karşı pastörella ve meme iltihabına karşı mastitis
aşılarının yapılması gereklidir. Özellikle mikropları yem ile alınan
botulismus hastalığına karşı yılda bir kez aşılama yapılması da
tavsiye edilmektedir.

Bir işletmede mevcut sığırların salgın ve bulaşıcı hastalıklara
yakalanmasına yol açabilecek her türlü mikrobun girişini engellemeye
yönelik alınacak önlemlerin bütününe biyogüvenlik adı verilir.
Biyogüvenlik önlemlerini almaya en başta barınaktan başlanmalıdır.
Kuruluş aşamasında barınakların yeri tayin edilirken ana yollardan ve
başka hayvancılık işletmelerinden uzakta olmasına özellikle dikkat
edilmelidir. Çünkü ana yoldan geçen örneğin hayvan yüklü bir kamyondan
ya da yakın bir komşu işletmeden mikrop bulaşma ihtimali bir hayli
yüksektir. Ayrıca, barınakların kapıları, pencereleri, yem depoları ve
havalandırma sistemleri kuşların ve kemirgenlerin girişine engel
olacak bir biçimde düzenlenmelidir. Kuşlar ve kemirgenler hastalık
bulunan bir işletmeden hastalık bulunmayan bir işletmeye mikrop
bulaşması konusunda en etkili taşıyıcılardır. İşletmenin etrafı
çalılarla ya da benzeri bitkilerle değil tel örgüler ya da beton
duvarlarla çevrilmeli mümkünse sadece bir giriş kapısı
bulundurulmalıdır. Barınakların tabanı tazyikli sular ve mikrop
öldürücü sıvılarla kolay temizlenecek maddelerden yapılmalı, ineklerin
yatacakları yerlerde mikrop barındırmayacak kum ve talaş gibi altlık
maddeleri kullanılmalıdır. Mikrop bulaştırmada etkin bir araç olan
gübrenin ahır tabanından sık sık uzaklaştırılması amacıyla otomatik
gübre sıyırma sistemlerinden yararlanılmalıdır. Doğum yapacak
ineklerin konulacağı bölme ve buzağı bölmeleri biyogüvenlik açısından
çok önemlidir. Çünkü, temiz olmayan mikroplu ortamlarda doğum yapan
ineklerde rahim iltihabına sıklıkla rastlanır ve bu da döl yutmayı
engelleyen en önemli bir nedendir. Aynı şekilde temiz olmayan
bölmelerde bakılan yeni doğmuş buzağılarda mikroplara bağlı ishal ve
öksürük vakalarından ölümlere çok rastlanmaktadır. Onun için, doğum
bölmesi ve buzağı bölmeleri sık sık mikrop öldürücü sıvılarla
temizlenmeli ve altlarına saptan kalın altlıklar serilmelidir. Ayrıca
ahırın tabanı ve duvarlar, doğum ve buzağı bölmeleri yılda iki kez
olmak üzere mikrop öldürücü sıvılarla yıkanmalıdır.
Hastalık mikroplarını taşıma açısından nakliye araçları, ziyaretçiler
ve veteriner hekimleri önemli bir rol oynarlar. Örneğin işletmelerden
süt toplayan ya da işletmeye yem taşıyan araçlar mikropları kolaylıkla
bulaştırırlar. O nedenle yukarıda belirtilen işletmenin tek giriş
yerine mikrop öldürücü bir havuz yapılarak araçların bu havuzdan geçip
içeriye öyle girmesi sağlanabilir. Bazı işletme sahipleri başka
işletmelerdeki yeni uygulamaları görmek üzere ziyarette bulunabilir Bu
ziyaretçiler kendi işletmelerinde bulunan mikropları ayak yoluyla
ziyaret ettikleri işletmeye bulaştırabilirler. Aynı şekilde görevleri
gereği işletmeden işletmeye gezen veteriner hekimleri de aynı şekilde
mikrop bulaştırma konusunda rol oynarlar. Ziyaretçilerin ve veteriner
hekimlerinin işletmeye girerken tek kullanımlık başlık, önlük ve çizme
giymelerinde büyük yarar vardır. Eğer bu temin edilemiyorsa ahıra
girecek kişiler mutlaka ahır kapısında hazırlanacak mikrop öldürücü
sıvıların toplandığı küçük bir havuza ya da paspasa basmalıdırlar..