Değerli meslektaşlarım,

Grubumuzda günlerdir tartışılan suni tohumlama teşvikleri konusunun
özeleştiri yapmak ve meslek tarihimizle yüzleşmek adına önemli bir
fırsat oluşturduğunu düşünüyorum.O nedenle de bir suni tohumlamacı
olarak kimi görüşlerimi sizlerle paylaşmayı arzuladım.

Öncelikle suni tohumlama teşvikleri konusundaki görüşlerimi kısaca
açıklamak isterim. Bu teşvikler dönemin Tarım ve Köy İşleri Bakanı’nın
geçmişte hayvancılığın kalesi olarak anılan ve sığır varlığı yaklaşık
500.000′ i bulan Erzurum’a yaptığı bir ziyaret sırasında ilgililerden
hiç suni tohumlama yapılmadığını öğrenmesi üzerine verdiği bir
talimatla hayata geçirilmiştir. Başlangıçta sadece Doğu Anadolu
Bölgesi için planlanan teşvikler sonradan farklı boyutlarda da olsa
tüm Türkiye’de uygulanmaya konulmuştur. Ben o tarihlerde Kars’a
yaptığım bir ziyaret sırasında Tarım İl Müdürlüğü’nün Veteriner
Hekimler Odası’nın koordinatörlüğünde serbest veteriner hekimlerle
toplantılar yaparak suni tohumlama hizmetlerini köy köy dağıttığına
tanık olmuştum. Daha sonra özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu
Bölgeleri’nde devreye şirketler girdi ve işin boyutu değişti. Kurstan
geçme dışında (çok kurs verdiğim için kursta ne denli deneyim
kazanıldığını iyi biliyorum) hiç bir saha deneyimi olmayan veteriner
hekimleri boğaz tokluğuna istihdam eden şirketler tohumlama konusunda
yeterli bilgisi olmayan yetiştiricilerin enerji açlığı çeken
ineklerini tohumladılar ve sonuçları hem sayı hem de dölverimi bazında
şişirerek gösterdiler.İlk tohumlamaya dayalı %30 civarında olan döl
tutma oranını %70 ve daha üstü göstererek büyük bir rekora da imza
attılar. O dönemde kimi veteriner hekimlerin ve şirketlerin
yetiştirici ile anlaşarak tohumlama yapılmadan para aldıklarına dair
söylentiler bile çıktı. Böylece yılda bir milyonu bile bulmayan
tohumlanan inek sayısı iki yılda görülmedik bir biçimde artarak 2.5
milyona ulaştı. Bakanlık ta övüne övüne yaptığı açıklamalarda bu
artıştan kendisine pay çıkardı. Ben o zaman yazdığım bir yazıda
özellikle Doğu Anadolu Bölge’sini kastederek yetiştiriciyi eğitmeden
ve bilinçlendirmeden yapılan suni tohumlamaların başarılı
olamayacağını; kaliteli kaba ve kesif yem yemediği için enerji açlığı
çeken ineklerin tohumlansalar bile gebe kalamayacağını;
brusellozis,tuberkülozis,İBR-İPV gibi hastalıkların yaygın olduğu
sürülerde gebelik elde etmenin olanaksızlığını ve deneyimli veteriner
hekimler olmadan bu işin başarılamayacağını ısrarla dile getirmiştim.
Nitekim bugün gelinen noktada görüşlerimin doğru olduğu ortaya çıktı
.Çözüm olarak da özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’nde
bu işin aceleye getirilmemesini , bölgesel fizibilite ve proje
çalışmaları yapılmadan tohumlamaya başlanmamasını, öncelikle
yetiştiriciler için geniş ölçekli bir eğitim çalışması düzenlenmesini,
ister kendi hesabına isterse bir şirkete bağlı olarak suni tohumlama
yapsın tüm veteriner hekimlerin kurs görmüş olsalar bile yeni baştan
yoğun bir pratik eğitime tabi tutulmalarını , hayvanlardaki genital
hastalıkların eradikasyonu ve enerji açlığının giderilmesi konusunda
etkin çabalar gösterilmesini önermiştim.

Ne yazıktır ki bu konuda meslektaşlarımızdan , meslek
kuruluşlarımızdan ve fakültelerimizden olumlu,olumsuz hiçbir tepki
gelmedi ve bu iş böylece sürüp gitti. Şimdi deniz bitti , pınarın suyu
kesildi, feryatlar başladı.Beni asıl üzen konu kimi meslektaşlarımızın
teşviklerin bitmesinin vatandaşın tekrar boğaya dönmesine neden
olacağını söylemesidir. Arkadaşlar ,eğer böyle bir geri gidiş olacaksa
1926 yılında suni tohumlamayı Dünya’da Rusya’dan sonra ikinci ülke
olarak Türkiye’ye getiren dönemin Tarım Bakanı Sabri Toprak’a; suni
tohumlamanın yerleşmesi için özverili çalışmalarda bulunan rahmetli
meslektaşlarımız Fahri Araz’a, İsmail Hakkı Ünveren’e, Tahsin
Muslu’ya; binlerce öğrenciye suni tohumlamayı öğreten Afif Sevinç ve
Adnan Özkoca hocalarımıza; donmuş boğa spermasını ilk kez Türkiye’de
üreten ve yüzlerce veteriner hekime kurs veren meslektaşlarımızdan
rahmetli Yavuz Kinalp’e, Mehmet Kozandağı’na, Kemal Çetinkaya’ya,
Mustafa İşler’e ve asıl önemlisi ilk yıllarda gavur icadıdır,dinen
mekruhtur deyip karşı çıkanlara direnirken dayak yiyen, uygulama
esnasında çifte yiyen, bitlenen ,bruselloza,tüberküloza yakalanan
hatta bu uğurda yaşamını yitiren veteriner hekimlere ve hayvan sağlık
memurlarına bunu nasıl anlatabiliriz. Bunca özverili çabalara karşın
eğer bizler suni tohumlamanın verimlilikteki ve genital hastalıkların
eradikasyonundaki önemini;kaliteli sperma kulanımının süt veriminde
doğuracağı artışları; boğa beslemenin külfetlerini, karsızlığını ve
genital hastalıkların yayılmasındaki olumsuz rolünü öğretememişsek vay
halimize. Her zaman yinelediğim gibi tohumlama ya da tedavi için
gittiğimiz ahırlarda on dakikamızı ayırıp yetiştiriciye bunları
anlatsak inanın çok şeyler değişir. Yoksa teşvik varsa yetiştirici
tohumlama yaptıracak yoksa yaptırmayacak demek işin kolayına kaçmak
olur.

Kanımca, bundan böyle de sığır suni tohumlaması devlet tarafından
desteklenmeli ve özendirilmelidir.Ne var ki, yukarıda da değindiğim
gibi özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerimizde gerek
şirketler gerekse serbest veteriner hekimlerce yapılacak suni
tohumlama uygulamaları fizibiliteli projeler bazında
gerçekleştirilmeli , yetiştirici ve veteriner hekim eğitimine önem
verilmeli, genital hastalıkların eradikasyonunu ve hayvanların enerji
açığının giderilmesini önceleyen çalışmalar hızlandırılmalıdır.