Eski zamanlarda hayvanlar uçsuz bucaksız meralarda serbestçe dolaşır ve otlarlardı. O dönemde henüz meralar bozulmadığından kaliteli mera ve çayır otlarını yerler, protein ve enerji ihtiyaçlarının neredeyse tümünü meradan karşılarlardı. Hayvanlar sadece sert geçen kış mevsiminde barınaklara alınır ve hububat taneleri, saman ve kuru otla beslenirlerdi. Günümüzde hayvancılığı gelişmiş Ülkelerde de durum eski dönemlerden farklı değildir. O ülkelerde hayvanlar yetiştiricilerin oluşturduğu özel meralarda neredeyse 8-9 ay kaliteli otlarla beslenmekte, kışın ise bol miktarda silaj ve vitamin-mineral katkıları almakta, bizim kesif yem dediğimiz fabrika yemini çok az miktarda tüketmektedirler. Biz de ise daha çok kesif yem ağırlıklı bir hayvan besleme anlayışı hakimdir. Hayvancılığı gelişmiş ülkelerle Türkiye arasındaki bu çelişkiyi bir rakam vererek anlatmaya çalışayım. Örneğin Türkiye’de kayıtlı 600 adet yem fabrikası varken Almanya’da bu sayı sadece 4 adettir. Bu da aramızdaki hayvan besleme konusundaki farklılığı açıkça ortaya koymaktadır. Yapılan hesaplamalara göre Türkiye’de mevcut hayvanları besleyebilmek için 50 milyon ton kaba yeme ihtiyaç varken üretim 25 milyon tondur. Yani kaba yem üretiminde 25 milyon tonluk bir açık söz konusudur. Meralarımıza bakınca çok kötü durumda oldukları görülür. Son elli yılda Türkiye’deki meralar yarı yarıya azalmış ve kaliteleri iyice bozulmuştur. Mera alanların azalmasının nedenleri olarak tarlaya dönüştürmeyi, konut yapımını , erozyonu ve orman tesisini sayabiliriz. Zaten kalitesi bozulmuş meralar bir de aşırı otlatma, araba yolunun bulunmayışı ve susuzluk nedeniyle iyice kullanılamaz hale gelmişlerdir. Kaba yem üretimindeki yarı yarıya açık ve meralardan gereğince yararlanamama olgusu doğal olarak Türkiye’de hayvancılıkta kesif yem kullanım oranını artırmaktadır. Kullanılan kaba yem de daha çok sap, saman ve kalitesiz kuru ottan ibarettir. Bu durum özellikle ineklerde kimi metabolik hastalıkların ortaya çıkmasına ve enerji eksikliğine bağlı olarak döl tutmama olgularının artmasına yol açmaktadır. Böylece zarara uğrayan yetiştirici bir de kesif yeme fazla para ödediğinden dolayı iyice kötü durumda kalmaktadır.İyi de, bunca açıklamadan sonra hayvan yetiştiricisi acaba ne yapmalıdır?
Kaba yem denince akla sap, saman, hububat hasılları, kurutulmuş çayır otu, fiğ, korunga, üçgül, sudan otu, sorgum, yemlik şalgam, hayvan pancarı, İtalyan çimi (ryegrass), yonca, mısır silajı gibi bitkiler gelmektedir. Bu bitkilerden yonca, İtalyan çimi ve mısır silajı kaliteli kaba yem olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’de zaten eksik üretilen toplam kaba yem içerisinde kaliteli kaba yem açığı daha da fazladır. Tarım yapılan yaklaşık bir milyon hektar arazinin sadece %3.6’sında yem bitkileri üretimi yapılmaktadır. Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde bu oran %30-40 dolayındadır.
Öncelikle hayvancılık yapacaklara tavsiyemiz hayvanlarına bir yıl boyunca yatecek kaba yemi üretmek için gereken tarım arazisine sahip olmaları ya da arazi kiralayacak maddi güçte olmalarıdır. Yoksa, kaba yemi pahalı olarak dışarıdan satın almaları halinde karlı bir yetiştiricilik yapmaları söz konusu olamaz. Saman özellikle ineklerde kuru dönem beslenmesinde önerilmekte ise de besin değeri olmadığından süt veren ineklerde tavsiye edilmez. Sulak arazisi olmayan yetiştiriciler fiğ, korunga ve hububat hasıllarını ekerek kaba yem olarak kullanabilirler. Sulak arazisi olan yetiştiriciler ise yonca, İtalyan çimi ve silajlık mısırdan vazgeçmemelidirler.
Son zamanlarda kaba ve kesif yemi belli bir formül uyarınca karıştırıp kıran ve hayvanlara verilmek üzere hazırlayan makineler kullanılmaktadır. Böylece hem yem fabrikalarına olan bağımlılık ortadan kalkmakta hem de yetiştirici hayvanına ne verdiğinden emin olmaktadır. Yalnız burada makinenin özellikle kaba yemleri belli bir uzunlukta kırması çok önemlidir. Kaba yemlerin uzun ya da çok kısa kırılması durumunda inekler ağırlığı protein değeri yüksek tane yemlere verdiklerinden dolayı metabolizma hastalıklarına yakalanma riskleri artmaktadır. Önemli bir konu da, yemliklerde makinenin hazırladığı yemin sürekli olarak bulundurulmasıdır. İnekler yemliğe geldikleri zaman yem bulamazlarsa strese girmekte ve sonuçta süt veriminde azalmalar görülmektedir. Ayrıca ineklerin yemlerinin küflü olması ve sık sık değiştirilmesi de başlı başına bir stres kaynağıdır.