Geçtiğimiz günlerde Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından şap hastalığına karşı Türkiye genelinde bir aşılama kampanyası başlatıldı. Uzun yıllardan beri Türkiye hayvancılığının en büyük sağlık sorunlarından birini oluşturan ve Ülke ekonomisine çok büyük zararlar veren şap hastalığı ile mücadele konusunda atılan bu adım hiç kuşkusuz çok olumlu bir girişimdir. Ancak, sadece hastalıkla mücadelenin yeterli olmadığı, bunun yanı sıra hastalığın sınırlardan Türkiye’ye girişinin engellenmesi hususunun da en az mücadele kadar önemli olduğu iyi bilinmelidir.
Şap hastalığı koyunlarda ve sığırlarda görülen salgın ve bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalık öyle bulaşıcıdır ki; kuşlar, kemirgenler, hayvan hareketleri hatta rüzgar vasıtasıyla bile salgınlara neden olabilmektedir. Ülkenin bir bölgesinde ortaya çıkan hastalık kısa sürede çok uzaktaki bölgelere dahi kolaylıkla yayılabilmektedir. Hastalığa yakalanmış yetişkin sığırların tırnak aralarında ve ağızlarında aft denilen deri yaralanmaları meydana gelmektedir. Hastalık yetişkin sığırlarda ölüme neden olmamakta ama ayak ve ağızdaki yaralar nedeniyle hayvan yem yiyememekte, merada otlayamamakta, su içememekte, bu nedenle de et ve süt gibi verimlerde kayıplar ortaya çıkmaktadır. Bu da hiç kuşkusuz hayvancılık işletmelerine ve dolayısıyla da Türkiye ekonomisine büyük zararlar vermektedir. Hastalığın en büyük zararı buzağılarda görülmektedir. Şap hastalığına yakalanan buzağılar kısa sürede kalp durması sonucu ölmektedir. Hastalığa neden olan virusun çok sayıda tipi bulunmaktadır. O nedenle hastalığa karşı hazırlanan aşılar bu tiplerin hepsine karşı bağışıklık sağlama özelliğine sahip olmalıdır. Ne var ki, bazen sınırlarımızdan Türkiye’de görülmeyen ve aşısı hazırlanmamış çok değişik bir virus tipi de girebilmektedir. Böylesi bir olay iki yıl önce Türkiye’de somut biçimde yaşanmıştır. Himalaya’larda küçük bir Ülke olan Nepal’den köken alan bir şap virusu tipi genel bulaşma yolu olan Hindistan, Afganistan, İran üzerinden Türkiye’ye girmiş ve bu tipe karşı bağışıklık içermeyen aşılarla aşılanmış hayvanlarda Nepal tipi bir şap hastalığının yayılmasına yol açmıştır. Bugün için de aynı durum söz konusu olabilir. Büyük çabalar sonucu şap hastalığı ortadan kaldırılmaya çalışılırken Türkiye’ye girecek değişik bir virus tipi, aşılama sayesinde hastalıktan kurtarılmış hayvanlarda yeni bir salgının ortaya çıkmasına neden olabilir. Onun için esas olan hayvanları aşılamak değil, aynı zamanda dışarıdan Türkiye’ye hastalık girişinin engellenmesidir.
Hastalığın Türkiye’ye girmesini önlemenin yegane yolu sınır güvenliğinin sağlanmasıdır. Türkiye’nin güney doğu ve doğu sınırları maalesef komşu ülkelerde yaşanan iç savaşlar ve istikrarsızlık yüzünden güvenli değildir. Özellikle istikrarsızlık nedeniyle gerekli hayvan sağlığı önlemlerini alamayan güney doğudaki komşu Ülkelerden Türkiye’ye giren insan ve hayvanlar şap başta olmak üzere bir çok salgın hastalığı beraberinde getirmektedir. Doğu sınırlarımızdan ise şap hastalığı daha çok hayvan kaçakçılığı yoluyla girmektedir. O nedenle aşılama faaliyetleri yanında sınır güvenliğinin sağlanması da şap hastalığının Ülkemizde yok edilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Sınır güvenliğinin sağlanması mevcut koşullarda ne yazık ki kolay bir iş değildir. Öyleyse sınırlarımızdan giren hayvanların Türkiye’nin iç bölgelerine girişi önlenebilir. Bunun için de, doğu ve güney doğu sınırlarımızdan içeriye doğru olan örneğin yirmi kilometrelik bir alan karantina ya da tampon bölgesi ilan edilip bu bölgedeki sığırlar öncelikle ve etkin biçimde aşılanmalı, aynı zamanda bu bölgeyi iç bölgelere bağlayan ana yollarda alınacak önlemlerle hayvan hareketleri kontrol altına alınmalıdır. Bu tampon bölgelerde acil uyarı ve erken teşhis sistemleri kurulmalı, mobil ekipler ile bir yandan yoğun aşılama programları uygulanırken bir yandan da mobil laboratuarlarla hastalığın acil teşhisi yoluna gidilmelidir. Geçiş bölgelerini iç bölgelere bağlayan karayollarının çıkış yerlerinde karantina sahaları oluşturulmalı, veteriner sağlık raporu ve aşı belgesi olmayan hayvanlar içeri bölgelere alınmadan önce bu karantina sahalarında hastalığın kuluçka süresi doluncaya kadar gözlem altında tutulmalıdır. Bu bağlamda trafik teşkilatına da büyük görevler düşmektedir. Trafik teşkilatı alacağı sıkı önlemlerle aşısız ve raporsuz hayvan taşıyan kamyonları denetlemeli ve gerekli cezaları uygulamalıdır.
Türkiye hayvancılığına ve ulusal ekonomiye büyük zararlar veren ve yıllardır tüm çabalara rağmen bir türlü baş edilemeyen şap hastalığının alınacak entegre önlemlerle ortadan kaldırılması hayvancılıkla ilgili tüm bileşenlerin ortak dileğidir.