ORGANİZE HAYVANCILIK BÖLGELERİ KURULMALI
(Cumhuriyet Gazetesi Hayvancılık Eki,Yıl:1,Sayı:3,9.11.2004)
Kimi tutucu ve önyargılı çevrelerce benimsenmese de Türkiye’de hayvancılık sahip olduğu güçlü potansiyel,istihdama ve ulusal gelire olan katkılarıyla bırakın bir alt sektör olmayı çok sayıda alt sektöre sahip bir ana sektör sayılmayı çoktan hak etmiştir.Hayvancılık ana sektör olmayı öylesine hak etmiştir ki,onun bir alt sektörü olan dericilik bile bugün ana bir sektör olarak kabul edilmektedir.Öyleyse devlet,tez elden hayvancılığı layık olduğu yere oturtarak tarım,sanayi ve hizmet sektörleri gibi ana bir sektör olarak kabul etmeli ve uygulamalarını da buna göre hayata geçirmelidir.Zaten,AB ile üyelik müzarekeleri başladığında bu durum kendiliğinden gerçekleşmiş olacaktır.
Hayvancılık sektörünün yıllardır süre gelen bir diğer sorunu da tüm alt sektörlerce onaylanan,ilkeleri önceden saptanmış,ama değişen koşullara göre de yenilenebilen ortak bir politikasının bulunmayışıdır.Bunda, hayvancılıkla ilgili her kesimin ya da alt sektörün sadece kendi tekelindeymiş gibi hayvancılığa bencillikle sarılıp sahip çıkmalarının ve ayrı politikalar oluşturmaya çalışmalarının rolü büyüktür.Oysa asıl olan hayvancılık sorunlarının çözümüne ilişkin olarak oluşturulacak politikaların sektörün tüm kesimlerinin ortak iradesi ile saptanması ve savunulmasıdır.Bunun için de,hayvancılığı oluşturan tüm alt sektörlerin temsilcilerinin katılımı ile oluşturulacak et,süt ve yumurta gibi ürün bazlı “Ulusal Ürün Komiteleri” nde sorunlar enine boyuna tartışılmalı ve herkesçe de onaylanan ortak bir görüş olarak devletin ilgili organlarına iletilmelidir.
Hayvancılığın nedense ilgili kesimlerce dillendirilmeyen bir sorunu da yedi kocalı hürmüz gibi çok sahipli olmasıdır.Ancak bu çok sahiplilik hayvancılığı olumlu değil tam tersine olumsuz yönde etkilemektedir.Günümüzde hayvancılık devlet örgütü içinde her ne kadar Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı bünyesinde görünse de Devlet Planlama Teşkilatı ,Hazine Müsteşarlığı,Dış Ticaret Müsteşarlığı,Gümrük Müsteşarlığı,Merkez Bankası,Ziraat Bankası gibi iç;İMF,Dünya Bankası,Avrupa Birliği,Gümrük Birliği,Dünya Ticaret Örgütü gibi dış dinamiklerin etkisi altındadır.Bu kurumlardan birinin aldığı bir karar öteki tarafından kolaylıkla bozulabilmekte,dış dinamikler ise hayvancılığımızı geriletmek ve ülkemizi hayvansal ürünler bakımından dışa bağımlı kılmak için ellerinden gelen her türlü çabayı hiç çekinmeden gösterebilmektedirler.Kanımca bu çok başlılık sorununun çözümü Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı bünyesinde bir eşgüdüm komitesi kurulup anılan iç ve dış dinamiklerin hayvancılığa etkilerinin bu komite aracılığı ile tek elden yönlendirilmesine bağlıdır.
Türkiye’de hayvancılığın kanımca en önemli sorunlarından birisi de sadece hayvancılıkla uğraşan,kar-zarar,girdi-çıktı hesabına dayalı işletmelerin yok denecek kadar az olmasıdır.Öte yandan var olan az sayıdaki işletmenin hayvan sayısı da optimum büyüklükte değildir.Türkiye’deki tarım işletmelerinin çoğunda bitkisel ve hayvansal üretim birlikte yapılmaktadır.Ne var ki,doğa ve iklim koşullarına sımsıkı bağımlı,istikrarsız bir üretim biçimi olan bitkisel üretimin sıkça uğradığı ekonomik zararlar hep hayvancılığın sağladığı artı değerden karşılanmakta bu da hayvancılığı işletmenin joker ödevi gören tali bir unsuru haline getirmektedir.Hayvancılıkta hizmet kalitesinin ve üstün verimliliğin etkinlikle sağlanabilmesi her şeyden önce geleneksel tarzdaki küçük aile hayvancılığının sanayideki KOBİ benzeri “Küçük-Orta Boy Aile Hayvancılık İşletmeleri” yani KOHİ’ lere dönüşmesine bağlıdır.Son çözümde, KOHİ lerin de Organize Sanayi Bölgeleri benzeri OHAB yani “Organize Hayvancılık Bölgesi” adı verilen merkezlerde bir araya getirilmesi zorunludur.