KOYUNCULUÐUN DÜNÜ,BUGÜNÜ VE GELECEÐİ

İzmir Tarım Grubu’nun bildirisinden sonra grubumuzda başlayan koyunculuk konusundaki tartışmalara katkıda bulunmak adına oluşturduğum kimi görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum .
Koyunculuk Türk ulusunun tarih boyunca uğraştığı en önemli hayvan yetiştiriciliği dallarından biridir. “Buğday İle Koyun, Gerisi Oyun” ata sözümüzün benzerini bugün hiç bir ulusun geleneğinde göremiyoruz.Türklerin Orta Asya’dan koyunlarını otlattıkları meralar kuruduğu için göç ettiklerini ileri süren tarihçiler vardır. Göç eden kavimlerin koyunlarını sürüler halinde Anadolu’ya kadar getirdiklerini günümüzde de devam eden göçer ve yörük geleneğinden anlıyoruz. Merinos koyununun ana vatanı Anadolu’dur. Hediye olarak yada kaçak yollarla önce İspanya’ya gittiği, oradan da tüm Avrupa’ya yayıldığı söylenmektedir. Türk halkı koyun ile o denli bütünleşmiştir ki insanlar sevdikleri birine “koçum” , anneler yavrularına “kuzum” diye hitap ederler. Müslümanlıktan önce Hazreti İbrahim zamanında koyunun Tanrıya kurban edilmesi geleneği günümüz İslam aleminde de hiç bozulmadan devam etmektedir.
Yakın tarihimizde koyunculuğun özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’nde yaşayan halkımızın önemli bir geçim kaynağını oluşturduğunu görüyoruz. Rusya ‘dan sonra ikinci olarak 1926 da Türkiye’de başlayan suni tohumlama tekniği ilk kez Bursa – Balıkesir Bölgesinde koyunlarda uygulanmıştır. O dönemlerde Karacabey Harasından damızlık olarak halka dağıtılan merinos koçlarını alabilmek için insanların birbirleriyle nasıl kavga ettiklerini ve devreye Jandarmanın girmek zorunda kaldığını o anları yaşayan meslektaşlarımızdan bizzat duymuşumdur. Öte yandan , koyun etinin, sütünün , kuyruk ve iç yağının halkımızın beslenmesinde; yapağısının, derisinin ise giyim kuşamında önemli bir yer tuttuğunu görmekteyiz. Bundan 30 yıl ve daha öncesini kapsayan dönemde gerçekten de koyunculuk insan beslenmesinde, sağlığında , ülke ekonomisinde, halkın geçiminde, dışsatımda çok önemli görevler üstlenmiş ve haklı olarak sayıları 40 milyonu aşmıştır. 1970 yılında Sivas ‘ın Yıldızeli İlçesinin bir köyünde 10.000 koyunun bulunduğunu yakından biliyorum..O dönemde bir köyün koyununu iki Hayvan Sağlık Memuru ile birlikte bir günde zor aşıladığımızı hatırlarım.

Geleneksel ve dinsel açılardan bu denli büyük önemi bulunan koyunculuğun Ülkemizde bugün gelmiş olduğu nokta gerçekten de iç açıcı değildir.Türkiye 24 milyonluk koyun varlığı ile Dünya’da 9., AB ülkeleri arasında da 2. sıradadır.2008 yılında koyunlarımızdan 747.000 ton süt, 96.700 ton et elde edilmiştir. Bu rakamlar bile koyunlarımızın verim açısından ne derece geri olduğunu göstermektedir.Son zamanlarda koyun sütü ve koyun eti fiyatlarında görülen göreceli artışların süreklilik taşıyıp taşımayacağı da belli değildir.Para ettiği için kesilen dişi kuzular ve koyunlar ileride anaç sayısını azaltacağından koyunculuğun gerilemesi daha da hızlanacaktır.

Türkiye’de koyunculuğun geri kalmasının geçmişten günümüze sürüp gelen bir çok nedenleri vardır.Bu nedenlerin önemlilerini şöylece sıralayabiliriz.

1. Devletin Bakış Açısı: Cumhuriyet döneminde devletin koyunculuğa verdiği önem Cumhurbaşkanlarının bile bu konu ile bizzat ilgilenmesinden bellidir.Öteki türlerde olduğu gibi koyunculuk alanında da ıslah faaliyetlerine, özellikle de suni tohumlama tekniği kullanılarak yapılan merinoslaştırma çalışmalarına büyük hız verilmiştir. Koyun ürünlerine dayalı sanayi tesislerinin eş zamanlı olarak kurulması da bu gelişmeyi hızlandıran bir etmen olmuştur. Ne var ki 1950 li yıllardan başlayarak devletin koyunculuğa bakış açısı değişmiş,uygulanan yanlış politikalar sonucunda koyunculuk gerileme sürecine girmiştir.Bugün devletin koyunculuk konusunda olumlu bir yaklaşımının bulunduğu söylenemez

2. Mera Kullanımının Azalması: A.B.D nin NATO’ya katılım karşılığında dayattığı Marshall Planı 1950 li yıllarda Ülkemize çok sayıda traktörün girmesine neden olmuştur.Bununla eş zamanlı olarak uluslararası güçlerin Türkiye’yi “Orta Doğu’nun Buğday Ambarı “yapma politikası da eklenince bir kaç yıl gibi kısa bir sürede milyonlarca hektar mera sürülmüştür. Türkiye’de koyunculuğun gerilemesi sürecinin başlangıcını meraların buğday tarlası haline dönüştürülmesi olgusu oluşturur..Mera kullanımı konusundaki diğer bir sorun da 1980 li yılların başında özellikle koyunculuğun en yoğun biçimde yapıldığı Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’nde yaşanan bölücü terör olaylarıdır. Gerek güvensiz ortam nedeniyle koyunların merada yayılamayışı gerekse terör nedeniyle boşaltılan veya göç eden köylerdeki insanların koyunculuğu bırakması koyunculuktaki gerilemeyi daha da hızlandırmıştır.Son yıllarda küresel ısınmanın yol açtığı mera kayıpları da bu sürece olumsuz katkıda bulunmaktadır. Ayrıca, mera kadastrosu çalışmalarının henüz tamamlanmayışı ve mülkiyet haklarındaki belirginsizlikler de mera kullanımı konusunda sorunlara neden olmaktadır.

3. Islah Faaliyetlerinin Yetersizliği: Düşük verimli yerli koyun ırklarının ıslah edilerek et ve süt verimlerinin artırılması girişimlerine Cumhuriyetle birlikte başlanmış ve Almanya’dan ithal edilen ince yapağılı koçlarla yerli kıvırcık koyunlarımızın suni tohumlama yöntemi kullanılarak melezlenmesi çalışmaları kapsamında Bursa-Balıkesir Bölgesi’nde çok sayıda koyun tohumlanmıştır. Sonraki yıllarda Konya Bölgesinde Akkaraman koyunuyla devam eden merinoslaştırma çalışmaları koyunculuğun gerilemesine neden olan gelişmelere parelel olarak sona ermiştir. Merinos dışında Türkiye’ye değişik yıllarda Texel, Ile de France, Ostfriz, Raumboillet, Hampshire,Lincoln,Dorset gibi bir çok koyun ırkı getirilerek gerek araştırma gerekse yerli ırkları ıslahı amacıyla kullanılmışsa da ne yazıkdır ki bu girişimlerden uygulamaya dönük başarılı bir sonuç alınamamıştır. Günümüzde halk elinde bir milyon merinos koyunu dışında kültür ırkı mevcut değildir..

4. Örgütsüzlük: Koyun yetiştiricileri yıllar boyu örgütsüz olarak faaliyetlerini sürdürdükleri için seslerini yetkili mercilere bir türlü duyuramamışlar, bu nedenlede hayvancılığa verilen destek ve teşviklerden yeterince yararlanamamışlardır. Son yıllarda koyun üreticilerinin de yasal birlikler çatısı altında toplanması ileriye dönük umutları bir ölçüde de olsa artırmaktadır.

5. Değişen Tüketici Eğilimleri: Geçmişte insanlar yemeklik yağ gereksinimlerini koyunların kuyruk ve iç (omentum) yağlarından karşılıyorlardı. Fakat sonraları margarinlerin ve sıvı yağların ortaya çıkması koyun ürünlerine olan talebi büyük ölçüde azaltmıştır. Ayrıca , yünlü dokuma sanayiinde ve elle halı dokumacılığında yaygın olarak kullanılan koyun yapağısı suni elyaf ithalatının artması ve fabrika halıcılığının gelişmesi ile önemini ve değerini kaybetmiştir. İnsan beslenmesinde vazgeçilmez önemi bulunan kırmızı etin, özellikle de koyun etinin yağlı olduğu ve kolesterolü yükselttiği iddiaları üzerine tüketiciler tarafından daha az tercih edilmesi de koyunculuğun gerilemesi sürecini hızlandıran nedenler arasında sayılabilir.Ayrıca yeterince kaynatılmamış koyun sütünden üretilen peynirlerle bulaşan Brucella hastalığı da tüketicileri caydıran bir etken olmuştur.

6. Ekstansif (ilkel) Yapı: Koyunculuk yıllar boyu olduğu gibi bugün de babadan kalma ilkel usullerle ve meraya dayalı olarak yapılmaktadır. Bu nedenle , koyun yetiştiricileri bugüne kadar eğitilmedikleri gibi her hangi bir çağdaş teknolojiyi de uygulayamadılar.Türkiye’de benim de içinde olduğum bir çok araştırmacı tarafından yapılan araştırmaların sonuçları da ne yazık ki sadece dergi sayfalarında kaldı , pratiğe bir türlü aktarılamadı..Devlet ise projeli çalışmalar yapıp bu ilkel yapıyı değiştirmek, koyunların et ve süt verimlerini artırmak adına etkin bir çaba ne yazık ki sergileyemedi.

7. Çoban Sorunu: Çoban sorunu bence günümüz koyun yetiştiriciliğinin en önemli sorunlarından birisidir..Hayvancılık özellikle de koyunculuk ilgi ve bilgi isteyen bir faaliyet alanıdır. Oysa, gerek koyun gütmenin zahmetli oluşu, gerekse ücretlerin düşüklüğü normal kişilerin çoban olmasını engellemektedir. Daha çok başka hiç bir becerisi olmayan, akıl sağlığı bozuk ya da çeşitli nedenlerle memleketinden kopmuş kişiler çobanlık yapmaktadır. Özellikle Orta Anadolu’da kırkımla sıfat arasındaki 5-6 aylık dönemde sürüler sürekli olarak köyden 10-15 km uzaklıktaki meralarda otlatılmakta, neredeyse köye hiç uğramamaktadır. Çobanların, böylesine zahmetli ve özverili bir iş için sürü sahibinden haklı olarak daha fazla ücret ve zor karşılanacak isteklerde bulunması zaten maddi açıdan güç durumda bulunan koyun yetiştiricilerini daha da zorlamaktadır..

8. Sosyo-ekonomik Yapı Değişikliği: Türkiye’de son yıllarda sosyo-ekonomik alanda yer alan kimi gelişmeler ve koyunculukla birlikte yapılan bitkisel üretimdeki görece gelir artışları koyun yetiştiricilerini özellikle de onların takipçisi olacak genç kuşakları bu zahmetli ve özverili işten caydırmaktadır. Zaten yeni yetişen gençler genelde iş bulmak amacıyla köyü terk ettikleri için koyun yetiştiriciliği sadece köyde kalan yaşlı kuşağa kalmakta ,onlar da güçleri yetmediği için haklı olarak artık koyunculuğu yapmak istememektedir. Hatta kimi yörelerde babalar kızlarını istemeye gelen aileden kızlarının evlendikten sonra koyuna bakmayacağı konusunda garanti istemektedirler.

Türkiye’de koyunculuğun gerilemesine neden olan sorunları böylece belirttikten sonra şimdi de bu sorunların çözümüne ilişkin önerileri sıralayalım.

1. Devlet tezelden koyunculuğa dair yeni ve çağdaş bir paradigma geliştirmelidir. Koyunculuğu ulusal geliri artıran, istihdamı geliştiren, terörü önleyen bir olgu olarak görmeli ve bu konudaki paradigma değişikliğini ilgili tüm kesimlerin katılımı ile gerçekleştirmelidir.Bu bağlamda öncelikle bu yıl içerisinde ilgili tüm kesimlerin temsilcilerin toplayarak bir Koyunculuk Çalıştayı düzenlemeli, burada oluşacak görüşlerin ve gündemin ışığında 2010 yılında geniş katılımlı bir Koyunculuk Şurası organize etmelidir. Anılan bu çalışmalar belli bir süre alacağından ,o zamana kadar geçerli olmak üzere hayvancılığı teşvik kapsamı içerisinde koyunculuğa ayrılan teşvik ve prim paylarını girdi maliyetleri il tutarlı bir oranda derhal artırmalıdır.Bu çalışmaları koordine etmek bağlamında Süt Konseyi benzeri bir Koyunculuk Konseyi oluşturulabilir.

2. Koyunculuk her ne kadar meraya dayalı bir yetiştiricilik dalı olarak bilinse de Batıda örnekleri çokça görüldüğü üzere entansif yani kar-zarar hesabına dayalı işletmecilik modeli içerisinde de koyunculuk yapılabilir.50-100 başlık orta ölçekli işletmelerde ,açık yada yarı açık barınaklarda yapılan koyunculuğun kaba yem gereksinimi münavebeli otlatma sistemi ile oluşturulacak özel meralardan karşılanabileceği gibi uzak tarlalarda yetiştirilecek kaba yamlerin işletmeye taşınması suretiyle de sağlanabilir.İşletme açık olacağı için koyunların dolaşma ve güneş ışınlarından yararlanma gereksinimi de böylece karşılanmış olur.

3. Anadolu’nun lezzetli koyun peynirleri özellikle Avrupa ve Orta Doğu ülkelerinde yapılacak etkin propagandalarla tanıtılabilir ve dışsatım şansları artırılabilir. Koyun etinin zararlı olduğu ve kolesterolü artırdığı konusundaki yanlış izlenimler Yurt içinde, halka yapılacak etkin bir propaganda ile giderilebilir.Bu propagandayı koyunculuk birlikleri yazılı ve görsel medyayı kullanarak yapabilir.

4. Özellikle entansif işletmelerde İki yılda üç kuzu elde etmeye yönelik projeler hayata geçirilebilir ve benim de üzerinde çok sayıda araştıma yaptığım sulandırılmış sperma ile tohumlama çalışmaları yaygınlaştırılabilir.Yine et üretimini artırmak bağlamında etçi ırk koyunlarla halk elindeki yerli koyunlarımızın suni tohumlama tekniği kullanılarak ıslahı konusunda projeler hazırlanmalıdır.

5. Çoban, koyun yetiştiriciliğinin çok önemli bir aktörüdür. Koyun Yetiştiriciliği Birlikleri Veteriner Fakülteleri ile işbirliği içerisinde çoban okulları açarak bilgili çobanlar yetiştirebilir. Ayrıca Meslek Yüksek Okulları bünyesinde açılacak Koyunculuk Teknisyenliği Bölümlerinden yetişecek ara elemanlarla entansif işletmelerin teknik personeel gereksinimi karşılananabilir.

6. Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı Tarım İşletmeleri’nden koyunculuk yapılanları özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerin’de hazırlanacak koyunculuk projelerinde yetiştirici eğitimi ,teknik yardım ve damızlık temini konularında yardımcı olabilir.

7. Güney Doğu sınırlarımızda mayından temizlenecek araziler koyunculuk yapmak isteyen halka dağıtılabilir ve Ceylanpınar Tarım İşletmesi’nin koordinatörlüğünde orta ölçekli koyunculuk işletmeleri kurulabilir.

8. Özellikle Doğu ve Güney Doğu sınırlarımızdan yapılan koyun kaçakçılığı alınan güvenlik önlemleri ile önlenmelidir. Daha sonra anılan bölgelerde düzenlenecek sınır ticareti ile yetiştiricilerin canlı koyun ve koyun ürünü satışı artırılabilir.


Prof. Dr. Hazım GÖKÇEN

Öteki yayınlar için lütfen tıklayınız

http://www.hazimgokcen.com/hzm/index.php?act=idx
hazimgokcen@gmail.com