Yıllardır uygulanan istikrarsız hayvancılık politikaları yetiştiricilerin emeklerinin karşılığını almalarının önündeki en büyük engeldir. Hele son on yıldır artarak devam eden canlı hayvan ve karkas et ithalatı yetiştiricilerin sorunlarının daha da büyümesine neden olmuştur. Bugün yetiştiricilerin en büyük sorunu ürün maliyetlerinin yüksekliğidir. Bunun da temel nedeni başta fabrika yemi olmak üzere mazot, elektrik, gübre gibi girdilerin fiyatlarının sürekli artmasıdır. Günümüzde hayvan yetiştiricileri artan bu maliyetlere dayanamadıkları için ya sağmal ineklerini kestirmekte ya da işletmelerini kapatıp hayvancılığı bırakmaktadırlar.

Sığırcılık işletmelerinin en önemli ürünü olan çiğ sütün fiyatı Ulusal Süt Konseyi tarafından periyodik olarak belirlenmektedir. Bu konseyde hayvancılığın paydaşları temsil edilmektedir. Ancak, konseyin demokratik bir yapısı olmadığı için alınan kararlarda daha çok hükumetin ve süt sanayicilerinin etkisi olmaktadır. Hükumet gıdadan kaynaklanan enflasyonu gözeterek çiğ süt fiyatlarını düşük tutmakta, süt sanayicileri ise kendi mamul ürün fiyatları artıp satışları düşmesin diye süt fiyatlarında minimum artışa gitmek istemektedirler. Burada kuruluş doğru fakat yöntem ve uygulama yanlıştır. Türkiye’de fabrika yemi de dahil çoğu ürünün fiyatı serbest piyasa ekonomisi kuralları çerçevesinde belirlenirken çiğ sütün fiyatının tıpkı eski komünist rejimlerde olduğu gibi devlet tarafından belirlenmesi çağımızda kabul edilebilir bir durum değildir. Üstüne üstlük fiyatın 6 ayda bir belirlenme kuralına da uyulmamaktadır. Ulusal Süt Konseyi Kasım 2019 da 2.30 TL olarak belirlediği çiğ süt referans fiyatının kural dışı olarak 2020 yılı sonuna kadar sabit kalmasını kararlaştırmıştır. Bu arada serbest piyasa ekonomisi kurallarına göre fabrika yeminin fiyatı en az %30 oranında artmış fakat çiğ süt fiyatları maalesef aynı kalmıştır. İşin kötüsü çoğu bölgelerde çiğ süt yetiştiricilerden referans fiyatın çok altında satın alınmaktadır. Karkas et fiyatlarına gelince, her ne kadar uygulamada fiyatlar pazar koşullarına göre belirleniyor gibi görünse de fiyat yükseldiğinde devlet ya ithalatı serbest bırakmakla ya da Et ve Süt kurumu piyasaya ucuz et sürmekle fiyatlar aşağı çekilmektedir. Burada da fiyatlar devlet tarafından manipüle edilmektedir. Nitekim bir ay önce 45 TL civarında olan sığır karkas etinin kilogram fiyatı bugün 35 TL ye kadar düşmüştür. Çözüm önerim, Ulusal Süt Konseyi yerine Süt, Et ve Yem Konseyi kurulmalı ve konseyde demokratik olarak sektörün tüm paydaşları eşit biçimde temsil edilmelidir. Bu yeni konsey maliyet fiyatlarıyla ürün fiyatlarını dengelemeli, Çiğ Süt-Fabrika Yemi, Kırmızı Et-Fabrika Yemi paritelerini bilimsel yöntemlerle üç ayda bir tespit etmelidir.

Yetiştiricilerin maliyet artışları sonucu uğradıkları zararı dengelemek için Dünyanın her ülkesinde destekler verilmektedir. Ayrıca değişik projeler kanalıyla karşılıksız hibe destekleri de vardır. Devlet destekleri yıllardır yeme, buzağıya, koyuna, mandaya verilmekte ayrıca çiğ süte litre başına prim ödenmektedir. Tarım kanununda her yıl gayri safi milli hasılanın %1’nin yetiştiricilere destek olarak verileceği hükmü yer almakta ama ne yazık ki bu hüküm bir türlü uygulanmamaktadır. Devlet her yılın  başında hayvancılık destekleri tebliği hazırlamakta ve bu tebliğ uyarınca destekler ödenmektedir. Hayvancılık destekleri yetiştirici birlikleri kanalıyla, ÇKS (Çiftçi Kayıt Sistemi) ve kulak numaraları esas alınarak dağıtılmaktadır. Bir de daha önce söz edildiği gibi karşılıksız hibe destekleri vardır. Devletçe hazırlanan bölgesel projelerde ( Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu, Konya Ovası v.b ) hayvancılığı geliştirmek amacıyla alet, makine, canlı hayvan gibi materyallere karşılıksız hibe verilmektedir. Ayrıca Elde Islah Proje Desteği ve Avrupa Birliği Desteği (IPART) de vardır. Yerli gen kaynaklarını korumak amacıyla sığır, manda, koyun gibi hayvanlarda elde ıslah projeleri hazırlanmakta ve bu projelerde yer alan yetiştiricilere normal desteklere ilave destekler verilmektedir. Avrupa Birliği destekleri ise özellikle yetiştiricinin de katılımıyla daha ziyade işletme kurulumu için verilen karşılıksız hibelerdir. Yıllardan beri uygulanan destek ve hibe politikalarında birçok yanlışlar vardır. Bir defa devlet kanunda vadettiği gayri safi milli hasılanın %1’ni ne yazık ki yetiştiricilere ödememektedir. Her yılbaşında çıkarması gereken destek tebliğini yılın sonuna gelinmesine rağmen yayınlamamıştır. Hala 2019 desteklerinin önemli bir bölümü yetiştiriciye ödenmemiştir. Çiftçi Kayıt Sisteminde ve kulak numaralarındaki aksaklıklar nedeniyle üreticiler ya hiç destek alamamakta ya da hak ettiklerinin tamamı verilmemektedir. Yetiştirici Birliklerinin hizmet bedeli olarak aldıkları meblağ yüksektir. Ayrıca yetiştiricilerin başka kurumlara olan borçları zoraki olarak kaynağında kesilmektedir. Destekler gerçek üreticiler yerine bundan yararlanmak isteyen ancak hayvancılıktan anlamayan para babalarına gitmektedir. IPART desteklerinde ön görülen barınak projeleri çok lüks ve ayrıntılıdır. Yetiştirici de barınak maliyetinin %30-40’nı ödemek durumunda bırakılmaktadır. İşletme projeleri çok lüks ve pahalı olduğu için yetiştiricinin ödediği para büyük bir meblağ tutmaktadır. Yetiştirici kendi ödediği para ile aynı kapasitede ve aynı amaca uygun daha mütevazı barınaklar yapabilir. Nitekim IPART projesi ile yapılan işletmelerin çoğu şu anda kapanmış durumdadır.

Destekler ve hibeler konusu üzerine çok şeyler söylenebilir. Devlet vadettiği gibi GSMH’nın %1’ini yetiştiricilere destek olarak vermelidir. Destekler hayvancılıktan anlayan gerçek ihtiyaç sahiplerine işletmelerini büyütmek amacıyla verilmelidir. Hibelerde lüks ve pahalı inşaatlardan kaçınılmalıdır. Çiftçi kayıt sistemi ve kulak numaralarındaki aksaklıklar giderilmelidir. Destek ödemelerinde yetiştirici birlikleri devre dışı bırakılmalıdır. Elde Islah Projelerine ve dört aylıktan büyük buzağılara verilen destekler devam etmelidir. Devlet girdiye, ürüne destek yerine kurulmasını önerdiğim Çiğ Süt, Kırmızı Et, Yem Konseyinin tespit edeceği paritelerdeki açığı kapatmak amacıyla yetiştiricileri desteklemelidir.