Türkiye’de yaklaşık 15 milyon büyükbaş, 45 milyon da küçükbaş hayvan bulunmaktadır. Bu rakamlar Türkiye’nin hayvan sayısı bakımından Dünya’da en ön sıralarda yer aldığını göstermektedir. Ne var ki, sayısal üstünlüğüne karşın Türkiye’deki büyük ve küçükbaş hayvanların yeterince doyduğunu söyleyemeyiz. Doymak bir yana yaşamlarını sürdürebilmek için gerekli olan enerjiyi bile alamamaktadırlar. Bunun kanıtını kaba yem üretim rakamlarından görebiliriz. Türkiye’de son istatistiklere göre 45 milyon ton kaba yem üretilmektedir. Ne var ki, rakamsal olarak önemli sayılabilecek bu üretim miktarının üçte ikisini kalitesiz kaba yemler olarak da tanımlanan ve besleyici değeri çok düşük olan sap, saman ve mera otları oluşturmaktadır. Toplam kaba yem üretiminin sadece üçte birini kaliteli kaba yem olarak tanımlanan yonca, silaj ve hububat otları oluşturmaktadır ki bu miktar toplamda 60 milyonu bulan hayvanlarımızın yaşama ve verim paylarını bile karşılamaya yetmemektedir. Şu andaki mevcut hayvan sayısına bakıldığında Türkiye’de 65-70 milyon ton kaba yeme ihtiyaç vardır. Bu durumda kaba yem açığı 20-25 milyon tonu bulmaktadır. Bu açığın kapatılması ancak kaliteli yem bitkilerinin ekim alanlarının genişletilmesine bağlıdır. Her ne kadar Devlet yem bitkileri üretimini arttırmak için teşvik ve destekler vermekte ise de yeterli olmamakta daha da yükseltilmesi gerekmektedir.
Hayvan yemleri kaba ve kesif yemler olmak üzere iki çeşittir. Kaba yemler daha çok tarlada yetiştirilenleri, kesif yemler de fabrikada üretilenleri tanımlamaktadır. Ancak fabrikada üretilen yemler de sonuçta tarlada yetiştirilenlerden oluşmaktadır. Kaba yemler arasında yonca otunu; arpa, buğday, yulaf gibi bitkilerin hasıllarını yani başaklanmadan önceki yeşil kısımlarını; fiğ, korunga, üçgül gibi yem bitkilerini ve yine başta mısır olmak üzere değişik bitkilerin yeşil kısımlarından hazırlanan silajları sayabiliriz. Kaba yemlerin hayvanların beslenmesi ve sağlıklarının korunması açısından önemli görevleri vardır. Her şeyden önce kaba yemler hayvanın işkembesini doldurarak çalışmasını ve tokluk hissi oluşmasını sağlar. Ayrıca kaba yemler işkembede sindirimi sağlayan yararlı bakterilerin çoğalması için de gereklidir. Kaba yemler aynı zamanda işkembede oluşan asidozis yani ekşimeyi önleyerek ortaya çıkması olası döl verimi düşüklüğü ve topallık gibi rahatsızlıkları engeller. Onun için kaba yemler hayvanların önünde sürekli bulunmalı ve istedikleri zaman yemeleri sağlanmalıdır.
Kesif yem ya da fabrika yemi her ne kadar endüstriyel bir ürün ise de içerdiği bileşenler ya toprakta yetiştirilmiş ya da başka bitkisel üretim alanlarının yan ürünü olarak ortaya çıkmış yemlerdir. Günümüzde Türkiye’de çok sayıda Yem Fabrikası kesif yem üretmektedir. Ayrıca, büyük ölçekli hayvancılık işletmeleri makineler vasıtasıyla ham maddeleri karıştırıp ihtiyaçları olan kesif yemi kendileri elde etmektedirler. Ancak Türkiye’deki hayvanların büyük çoğunluğuna sahip küçük ölçekli aile hayvancılık işletmeleri ihtiyaçları olan kesif yemi kendileri üretemediklerinden fabrikadan satın almak zorunda kalmaktadırlar. Kesif yemin bileşimine giren mısır ve soya gibi bitkiler Türkiye’de henüz yeterince yetiştirilmediği için ithalat yoluyla sağlanmakta, döviz fiyatlarının yüksekliği nedeniyle de kesif yem pahalıya mal olmaktadır. Örneğin bir süt sığırı yetiştiricisi sattığı bir litre sütün parası ile ancak bir kilo kesif yem alabilmektedir. Sütün ucuz, yemin pahalı olduğu bir ortamda yetiştirici yeterli miktarda yem satın alıp hayvanlarına yediremediği için doğal olarak bir enerji açlığı sorunu ortaya çıkmaktadır.
Hayvanların özellikle de süt veren ineklerin aç kalması iki önemli sorunu beraberinde getirmektedir. Bu sorunlardan birisi süt verimindeki düşüklüktür ki doğrudan işletmenin karlılığını olumsuz yönde etkiler. Ama daha önemli sorun aç ineklerdeki enerji eksikliğinin doğurduğu döl verimi düşüklüğüdür. Bu durum yavru verimini dolayısıyla da süt verimini olumsuz yönde etkilediğinden dolayı işletme için tam bir yıkım oluşturur.