Koruyucu hayvan sağlığı olgusu sürü yönetimi ilkelerinin temelini oluşturur. Günümüzde insan sağlığında olduğu gibi hayvan sağlığında da tedavi edici hekimlikten ziyade koruyucu hekimlik ön plana çıkmış bulunmaktadır. Çünkü bir hayvana hasta olduktan sonra yapılacak tedavi ve harcanacak ilaç masrafları çok yüksek meblağlara ulaşmaktadır. Bir de insandan farklı olarak hasta hayvanın tedavi edilememesi durumunda kesilmesi söz konusudur ki bu durum hayvanın damızlık değerinin çok altında bir fiyata kasaba satılması sonucunu doğurur. O nedenle hayvanların önceden alınacak kimi basit ve uygulanabilir koruyucu önlemlerle hastalandırılmamaları işletmenin karlılığı açısından da çok büyük bir önem taşır.
Süt sığırlarında belli dönemlerde alınacak besleme, bakım ve aşılama önlemleri ile hastalıkların önüne geçilebilir. Bu dönemler buzağıların doğumdan hemen sonraki dönemleri, ineklerin ise kuruda kalma ve loğusalık dönemleri olarak tanımlanabilir. Buzağı bir süt sığırcılığı işletmesinin geleceği demektir. Bugünkü koşullarda yetiştiriciler sütten değil bir tek buzağıdan kar elde ettiklerini ileri sürmektedirler. Buzağı et üretimi ve Ülke ekonomisi açısından da önemli bir unsurdur. Her yıl yüz binlerce buzağı koruyucu sağlık önlemleri alınmadığı için güç doğumdan, ishalden ve solunum enfeksiyonlarından dolayı ölmektedir. Bu da ileride et üretecek olan besi danalarının sayısını azaltarak kırmızı et krizine ve fiyat artışına neden olmaktadır. Ayrıca erken buzağı ölümleri nedeniyle Ülke ekonomisi önemli bir katma değerden yoksun kalmaktadır. Yeni doğan buzağılarda ishali oluşmadan önlemenin koruyucu iki yolu vardır. Bunlardan bir tanesi doğumdan önce anneye aşı, doğumdan sonra buzağıya anti serum yapmak, diğeri de buzağıya doğar doğmaz ağız sütünü bol miktarda içirmektir. Ayrıca buzağılar ağız sütü verilmesini takiben derhal annelerinden ayrılmalı ve tekli kulübelere konulmalıdır. Bu önlemlere alındığı taktirde buzağılarda ishal görülme olasılığı yok denecek kadar azalır.
Kuruda kalma süresi bir sütçü inek de üzerinde önemle durulması gereken bir dönemdir. Bu dönemde hayvan süt vermediği için tüm enerjisini karnındaki yavruya ve doğumdan sonra buzağısının içeceği ağız sütüne harcar. Bu evrede gebe ineğin fazla kilo almaması gerekir.
O nedenle ineğe yonca hariç bol miktarda kaliteli kaba yem, çok az da kesif yem verilmelidir. Doğuma bir hafta kala ise ineğe yüksek dozda D-Vitamini enjeksiyonu yapılmalıdır. Bu önlemlere uyulduğu taktirde doğumdan sonra ineklerde hipokalsemi(doğum felci), güç doğum, asidozis(mide ekşimesi),mastitis(meme iltihabı), metritis(rahim iltihabı) laminitis(ayak hastalığı), sonun atılamaması, abomasum deplasmanı(midenin yer değiştirmesi) gibi süt ve döl verimini olumsuz olarak etkileyen rahatsızlıklar görülmez. İneklerde süt ve döl verimini olumsuz olarak etkileyen hastalıklar arasında mastitis(meme iltihabı) ve metritis(rahim iltihabı) başta gelir. Kuru dönemde yeterli beslemenin bu hastalıkların oluşmasını engellediğini söylemiştik. Ancak her iki hastalıkta da ilave koruyucu önlemler alınması gerekir. Sağım sırasında memeye mikropların girmemesi için sağım öncesinde kuru ve temiz tutulan meme başları antiseptik bir sıvıya batırılmalıdır. Sağım sonrasında ise bir süreliğine açık kalan meme başlarına son daldırma denen bir işlem uygulanır. Bu işlem esnasında meme başları bir sıvıya daldırılır. Kısa sürede lastik kıvamını alan bu sıvı meme başlarını sarmalayarak deliği kapatır. Bu suretle meme başından içeri mikrop girmesi önlenmiş olur. Hayvanları kuru ve temiz yerlerde barındırmak, altlarına temiz altlıklar sermek, normal ve güç doğum sırasında yapılacak müdahalelerde hijyenik şartlara uymak döl verimini olumsuz olarak etkileyen rahim iltihabı görülme olasılığını önemli ölçüde azaltır. Son olarak, yıllık programlar dahilinde süt ineklerini şap, brusella v.s gibi hastalıklara karşı koruyucu aşılarla aşılatmak da bu hastalıkların görülmesini engellemek suretiyle işletmenin karlılığını arttırır. Hayvanların yeterli beslenmesi de en etkili koruyucu önlemdir. Çünkü döl tutmama başta olmak üzere önemli hastalıklar enerji eksikliğinden kaynaklanır.