Daha Cumhuriyet kurulmadan önce, Lozan görüşmeleri devam ederken İzmir’de toplanan Birinci İktisat Kongresinde karar altına alınan öz kaynaklara dayalı kalkınma ve sanayileşme modeli uyarınca yerli hayvan ırklarının ıslahı, sayılarının çoğaltılması yoluna gidilmiş, dar bütçe olanaklarına rağmen kısa sürede verimleri yüksek, ülke koşullarına uygun, yerli Karacabey Esmeri sığır ırkı oluşturularak halkın yararına sunulmuştur. Bu sayede bir yandan nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan hayvan üreticilerinin gelirleri artırılmış bir yandan da ulusal ekonomi güçlendirilmiştir.

Islah çalışmaları çok başarılı bir şekilde devam eden, hatta ihracata bile katkıda bulunan sığırcılığa ilk dış müdahale 1948-1950 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri tarafından Marshall yardımı adı altında yapılmıştır. Türk çiftçisine başlangıçta hibe olarak verilen hibrit buğday tohumu, zirai ilaç ve ziraat makineleri ile Türkiye Orta Doğunun buğday ambarı yapılmak istenmiştir. Bu amaçla buğday tarımı teşvik edilmiş, yeni tarım alanları açmak için verimli meralar sürülmüş ve hayvancılığa dolayısıyla da sığırcılığa büyük bir darbe vurulmuştur.

Bu yardımlardan kısa bir süre sonra emperyalist güçler GATT (Gümrük Tarifeleri ve Genel Ticaret Anlaşması) adıyla bir örgüt kurmuşlar ve Lozan ile kaybetmiş oldukları kapitülasyonları yeniden kazanabilmek adına gümrük duvarlarının kaldırılmasını dayatarak Türkiye’nin hayvancılıkta ithalatçı bir ülke konuma gelmesini sağlamışlardır. Aynı güçler zamanla kurdukları Dünya Ticaret Örgütü, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Gümrük Birliği, Dünya Bankası, İMF gibi örgütler aracılığı ile Türkiye ekonomisine ve de sığırcılığına önemli dış müdahalelerde bulunmuşlardır.

1954 yılında Holstein Assosiation ve Soya Bean Assosiation adlı Amerikan örgütleri Türkiye’ye ülke koşullarına uygun olmayan, hastalıklara karşı dayanıksız, verimlilik ömrü kısa Holstein ırkının ve hibrit soya fasulyesi tohumunun ithalatını dayatarak sığırcılığa bir darbe daha vurmuşlardır. Zamanla, büyük çabalar sonucu oluşturulan, ülke koşullarına uygun, hastalıklara dayanıklı, verimlilik ömrü uzun Karacabey Esmeri sığır ırkı gerileyerek yerini Holstein sığır ırkı almıştır.

1980 Askeri Darbesi Türkiye’de hayvancılığa ve veteriner hekimliğe yapılan dış müdahalelerin en büyüğüdür. Darbe ile uygulamaya konulan neoliberal politikalar sonucunda hayvan ithalatı daha da azgınlaşmış, geçmişte çok değerli hizmetler yapan veteriner işleri genel müdürlüğü ve hayvancılıkla ilgili KİT’ler kapatılmış, kamu veteriner hekimleri en temel hekimlik hizmetlerini bile yapamaz duruma getirilmiştir. Tüm bu müdahaleler sonucunda Türkiye’de hayvancılık o arada da sığırcılık tam anlamıyla dışa bağımlı hale gelmiştir.

1996’da Türkiye Avrupa Birliği Üyesi bile değilken Gümrük Birliğine sokulmuş, gümrükler sıfırlanmış. AB Ülkelerinden hayvan ve hayvansal ürünler gümrüksüz olarak Türkiye’ye girmiştir.

1990’larda İtalya destekli ANAFİ, 2000’lerde de Almanya destekli GTZ adlarında Holstein projeleri devreye sokulmuş ve bu projelerin yürütülmesinde destek olmaları amacıyla hayvancılık birlikleri kurulmuştur. Bu projeler aracılığı ile Türkiye’ye sokulan genetik kabiliyeti yüksek Holstein inekler ne yazık ki kısa sürede ülke koşullarına uyamayarak yok olup gitmişlerdir.

Bu arada Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKKD), Dünya Bankası ve Avrupa Birliği ile ortaklaşa IPART adı verilen projeler yapmışlardır. Hibe adı altında pahalı, kullanışsız, beton yığını ahırlara ithal hayvanlar doldurulmuştur. Şu anda bu ahırların çoğu boş ve kullanılmaz haldedir.

2008 yılında Türkiye’de büyük bir kuraklık meydana gelmiştir. Damızlık inekler bile kesime gönderilmiş, kırmızı et ve besi danası sıkıntısı başlamıştır. Bunun üzerine 2010 yılında Türkiye’ye yoğun bir kırmızı et, besilik ve kasaplık sığır, gebe düve ve inek ithalatı başlamıştır. On dört yıldır artarak devam eden bu ithalat sonucunda milyarlarca dolarlık döviz Avrupa’nın ve Güney Amerika’nın yetiştiricilerine aktarılmıştır.

Son 30 yıl içinde Rotschild ailesi, Melinda Bill Gates Vakfı ve Rockfeller Vakfı gibi uluslararası kuruluşlar hayvancılığı bitirmek için yapay et ve süt üretimine başlamışlar, kısa sürede de önemli aşamalar kaydetmişlerdir. Avrupa’daki kimi hükumetler sera gazı salınımını artırıyor diye hayvan sayılarına kotalar koymuşlardır. Bir hafta önce Bill Gates “2030’a kadar et tüketimini sıfırlayacağız ” sözünü etmiştir. Bu iddia gerçekleşirse Dünyada hayvancılığın sonu gelecek demektir.