Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı geçenlerde Türkiye’de 22 ilin
Hayvancılık Bölgesi ilan edileceğini, bunların besi, damızlık ve
süt-sanayi olarak ayrılacağını, bu bölgelerde özel teşvik ve destek
politikaları uygulanacağını açıkladı. İlk bakışta kulağa hoş gelen bu
uygulamanın pratikte kimi zorluklar içerdiğini baştan söylemek
gerekir. Bu uygulama benim daha önce önerdiğim Havza Bazlı Hayvancılık
modeli ile örtüşüyor gibi görünüyorsa da biraz düşünüldüğünde
aralarında önemli farklılıklar bulunduğu görülür. Benim daha önce
çeşitli dergi ve gazetelere yazdığım Havza Bazlı Hayvancılık Modelinde
havzadan kastedilen bir İl değil belki de birkaç ili kapsayacak bir
coğrafi ve iklimsel alandır. Türkiye’den örnek vermek gerekirse bugün
Türkiye’nin Kuzey-Doğusunda yer alan Erzurum, Kars, Ardahan, Iğdır
illerinde toplam sığır varlığının yaklaşık %15’i bulunmaktadır. İşte
bu bölge gerek coğrafi yapısı gerekse hayvan sayısı, bitki örtüsü ve
iklim özellikleri bakımından tam bir Hayvancılık Havzasıdır. Dikkat
edilirse havza tek bir ille sınırlı olmayıp birkaç ili birden
kapsamaktadır. Zaten bir hayvancılık havzasını bir bölgenin idari
yapılanması ile sınırlamak son derece yanlıştır. Türkiye’nin başka
bölgelerinde de birkaç ili kapsayan bu tip hayvancılık havzaları
mevcuttur. Dünya’da da hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı
hayvancılık havzaları bulunmaktadır. Almanya’daki Bavyera ve Amerika
Birleşik Devletlerindeki Wisconsin Bölgeleri bunlar arasında
sayılabilir. Bu bölgelerdeki yoğun iktisadi faaliyeti hayvancılık ve
ona bağlı sanayi oluşturur. Hele Süt Ülkesi adı ile de anılan
Wisconsin Hayvancılık Bölgesinde hayvancılık dışında bir faaliyete
neredeyse rastlanmaz. Her taraf mısır, soya, buğday tarlaları ve
hayvancılık işletmeleri ile doludur. Bir eyaleti kapsayan bu
hayvancılık bölgesinden çıkıldığında faaliyet değişikliği hemen göze
çarpar. O halde Türkiye’yi de İller bazında değil de havza bazında
hayvancılık bölgelerine ayırmak daha doğrudur.
Bakanın açıklamasında hayvancılık bölgelerinin besi, damızlık
yetiştirme ve süt-sanayi dallarına göre ayrılacağı bildirilmektedir.
Bu da kanımca doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü, bu üç konu biri
biriyle sıkı sıkıya ilişkilidir. Aralarında dişi ve erkek dana, inek
ve düve olarak bir alış veriş de söz konusudur. Kısaca açıklamak
gerekirse, süt işletmesinde üretilen dişi buzağılar damızlık
işletmesine, erkek buzağılar da besi işletmesine gidecektir. Ayrıca,
damızlık işletmesinde yetiştirilecek düve de süt işletmesine
aktarılacaktır. Buradan bir bölgede her üç hayvancılık faaliyetinin de
bulunması gerektiği sonucu ortaya çıkar.
Şimdi kısaca Bakanın açıklamış olduğu modele de katkıda bulunmak
amacıyla kendi görüşlerimi açıklamak istiyorum. Her şeyden önce ister
Hayvancılık İlleri, isterse Hayvancılık Havzaları olsun bir bölgede
yapılacak hayvancılık faaliyetlerinin topluca yapılması ve
ihtisaslaşması gerekir. Çünkü, yürürlükte olan Büyükşehir Yasası ile
köyler mahalleye dönüştürülmüş ve hayvancılık artık her yerde
yapılamaz olmuştur. Onun için, önceki yazılarımda açıkladığım Organize
Hayvancılık Bölgesi Modeline geçilmesinin daha uygun olacağı
kanısındayım. Bu modelde Devletin, Belediyelerin ya da tüzel kişilerin
Organize Sanayi Bölgesi Bölgesi Modelinde olduğu gibi alt yapısını
hazırlayacağı Organize Hayvancılık Bölgelerinde özel kişiler
hayvancılık işletmeleri kurabileceklerdir. Organize Hayvancılık
Bölgelerinde kesif yem üretimi tesisleri ile hayvan sağlığı ünitesi de
bulunacaktır. İşletmelerin kaba yem ihtiyacı civardaki sahipli ya da
kiralanacak tarlalarda üretilen ve Organize Hayvancılık Bölgesine
taşınan yem bitkileri ve silaj ile sağlanabilir. Organize Hayvancılık
Bölgelerinde kurulacak işletmeler süt, et ve damızlık yönlü olmalıdır.
Yoksa hepsinin birden yapıldığı işletmeler verimli olmamaktadır. Bu
işletmelerden süt işletmesinde doğacak erkek buzağılar kısa bir besi
döneminden sonra et üreten besi işletmelerine, dişi buzağılar da
damızlık işletmelerine gönderilir. Damızlık düve ve inek yetiştirmek
teknoloji ve uzmanlık isteyen bir konu olduğu için herkes tarafından
yapılamaz. Böylesine teknik yöntemlerle yetiştirilecek düveler ise süt
üreten işletmelerin dişi damızlık ihtiyacını karşılayabilir. Böylece
her üç ayrı hayvancılık dalı arasındaki canlı materyal sirkülasyonu
işletmelerin maliyetlerini düşürerek karlılıklarını arttırır.
Sayın hocam, yazılarınızı büyük bir zevkle okuyor ve istifade ediyorum.Elinize sağlık. Bakanlığımızın kaliteli hayvansal üretimi artırma yöününde kararlı olduğunu ve yeni projeleri hayata geçirme gayreti içinde olduğunu görüyoruz. Türkiye gereçeklerine uygun projeler üretilmedikçe ortaya konan emek ve çabalar arzu edilen sonuçları getirmeyebilir. Türkiye’nin büyük ve geniş bir ülke olması “bölgesel” veya sizin de işaret ettiğiniz üzere “havza” bazlı hayvancılık yapılmasını gerekli kılıyor. Ayrıca hayvancılığın entegre yapılması gereken bir sektör olması ise ayrı yerlerde ayrı hayvancılık branşlarının pek rantabl olamayacağı fikrini uyandırıyor. Ancak endüstriyel ve pazarlama olanakları ile desteklenmediği ve dış pazar aktörlerinin etkilerinden korunmadığı sürece birçok değişik proje uygulanması ve denenmesi fazla ilerleme kaydettirmeyecektir. Saygılarımla