Genelde hep doğumdan sonraki buzağı ölümlerinden, bu
ölümlerin yetiştiriciye ve ulusal ekonomiye vermiş olduğu zararlardan
bahsedilir de her nedense doğmadan ölen buzağılardan hiç söz edilmez.
Evet, ne yazık ki doğduktan sonra ölenlerin sayısı kadar buzağı daha
doğmadan önce ölmektedir. Aşağıda buzağıları doğmadan öldüren
nedenlerden bahsedeceğim. Eğer ineklerin üreme organlarında cereyan
eden gebeliğe ve doğuma ilişkin olgular bilinçli bir şekilde kontrol
altına alanabilirse doğduktan sonra ölenlerin sayısı kadar daha
buzağı elde edilebilir. Bu konuda, başta hijyen, yeterli besleme,
kızgınlık tespiti ve tohumlama uygulamaları olmak üzere sürü yönetimi
ilkelerine uyulması çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu koşullar
gereği şekilde sağlandığında Türkiye’deki kırmızı et sorunu da
ithalata gerek kalmadan çözülebilir.
Bir süt sığırcılığı işletmesinin en önemli verimi
buzağıdır. Diğer önemli bir ürün olan sütün elde edilmesi ancak
buzağının varlığı ile mümkündür. Çünkü bilindiği gibi buzağı vermeyen
bir ineğin süt vermesi de söz konusu değildir. En iyi koşullarda yılda
bir kez elde edilebilen buzağı süt sığırcılığı işletmesinin
geleceğinin teminatıdır. Süt ise her gün elde edilen ve günlük nakde
çevrilebilen bir maddedir. Bu yüzden, sütten daha değerli olan ve
yetiştiriciye asıl karı sağlayan sağlıklı buzağıların elde edilmesi
bir işletmenin en öncelikli hedefi olmalıdır. Ancak bu hedefe her
zaman kolaylıkla ulaşılamamaktadır. Yapılan bir araştırmada
Türkiye’deki sütçü ineklerde ömür boyu ortalama buzağı verimi 2.5
olarak bulunmuştur. Bu düşük sayının ortaya çıkmasında hiç kuşkusuz
süt veriminin yüksek olmasının doğurduğu döl tutmama sorununun payı
büyüktür. Bunun yanında yetiştiricilerden kaynaklanan nedenler de
vardır. Sun’i tohumlama yapılan ineklerde uygulayıcının rolünü de
ihmal etmemek gerekir.
İneğe bağlı nedenlerden en önemlisi düvelerin belli bir
yaşa ve vücut ağırlığına gelmeden tohumlanmasıdır. Yetiştiriciler
erken buzağı almak amacıyla düvelerini henüz ergenliğe gelmeden
tohumlatmak isterler. Bu son derece yanlış bir uygulamadır. Düveler
bir yaşından itibaren cinsel ergenliğe ulaşıp kızgınlık
gösterebilirler. Ancak bu durum hiç bir zaman o düvenin tohumlanacağı
anlamına gelmez. Çünkü belli bir yaşa ve vücut ağırlığına gelmeden
düvelerde genital organlar tam olarak gelişemez. Düvelerde tohumlama
çağı çeşitli koşullara bağlı olmakla birlikte asıl kriter yaştır.
Düveler 14-15 aylık olmadan kesinlikle tohumlanmamalıdır. Düvenin ilk
doğumunu yaklaşık iki yaş civarında yapması arzu edilir. Canlı
ağırlık, cidago yüksekliği ve göğüs çevresi gibi kriterler yaştan
sonra dikkate alınmalıdır.
Düveler bazen kötü beslemeye bağlı enerji noksanlığı
nedeniyle geç kızgınlığa gelirler. Bu durum enerji noksanlığının
doğurduğu hormon dengesizliğinden kaynaklanır. Bazen düve kızgınlığa
gelir, normal zamanda usulüne uygun olarak tohumlanır, ancak yumurta
oluşumu tam olmadığı için inek gebe kalmaz ve buzağı vermez. Bazen de,
inek kızgınlık gösterir, normal bir yumurta oluşur ancak içinde
bulunduğu kese patlamadığı için yumurta döl yoluna düşmez ve inek
usulüne uygun olarak tohumlansa dahi gebe kalmaz, dolayısıyla buzağı
vermez. Son iki olgudan da hormonlardaki yetersizlik sorumludur.
Kesenin patlamaması sonucu çoğunlukla kist oluşur ve bu kist dedavi
edilmediği taktirde inek kolay kolay buzağı vermez. Bazen kese
patlar, sağlıklı yumurta döl yoluna düşer ancak döl yolunun daha çok
rahim iltihabı kaynaklı tıkanmasından dolayı yumurta ile sperm
buluşamaz, dolayısıyla döllenme olmaz. Kimi zaman, döl yolunda
sağlıklı bir yumurta ve sağlıklı sperm bulunmasına rağmen doğru yerde
ve doğru zamanda karşılaşamadıkları için döllenme olmaz. Bu olguda
kızgınlığın tesbiti ve en uygun tohumlama zamanının tayini çok büyük
bir önem taşır. Döl yolunda spermler yumurtadan daha uzun yaşar. Bu
yüzden spermlerin döllemenin olacağı yere daha önceden gelip yumurtayı
beklemesi gerekir. Eğer kızgınlık zamanında tespit edilemez ya da
tohumlama zamanında yapılmazsa sperm ile yumurtanın her ikisinin de
canlı ve enerjik olduğu bir zamanda karşılaşamamasından dolayı
döllenme olmaz, dolayısıyla buzağı meydana gelmez. Bazen her şey
yolunda gider, sperm yumurtayı döller, döllenmiş yumurta oluşur,
döllenmiş yumurta yedi gün içinde embriyo haline dönüşerek rahmin
boynuzunda yuvalanmak ister ancak inekteki rahim iltihabı ya da eksik
beslenmeye bağlı hormon yetersizliği ve enerji noksanlığı nedeniyle
embriyo rahme tutunamaz ve canlılığını kaybeder. Bazen embriyo rahme
yuvalanır, herşey yolunda gitmeye başlar, ancak ilk bir ay içinde
özellikle mikrobik nedenlere bağlı olarak embriyo ölebilir. Kimi zaman
da embriyo cenin haline dönüşür ama yavru içeride ölüp mumyalaşabilir.
Ya da kimi hastalıklara özellikle de brucellaya bağlı olarak inek beş
altı aylık yavrusunu atabilir. Yavru gelişip doğum aşamasına gelir
fakat ineğe ve yavruya bağlı nedenlerden dolayı güç doğum şekillenir.
Eğer zamanında müdehale edilmezse buzağı güç doğum sonucu ölebilir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere buzağılar
doğmadan da ölebilmektedir. Bu durumu önlemenin tek yolu sürü yönetimi
ilkelerini ödünsüz yerine getirmektir.