Hayvancılıkta en önemli verim döl verimidir. Çünkü yavru olmazsa süt de olmaz. Ancak üretilen miktar ve satış potansiyeli olarak süt verimi daha ön plana çıkmaktadır. Aslında süt sığırı yetiştiriciliğinde döl verimi araç süt verimi ise amaçtır. Nihai amaç süt elde etmek ve onu satarak para kazanıp işletmeyi karlı hale getirmektir. Süt üretimi yıllar boyunca fazla bir artış göstermemiş, örneğin süt sığırcılığında inek başına ortalama süt verimi yıllık bir ton civarında kalmıştır. Bunda, sütçü sığır ırklarının genelde düşük verimli yerli ırklardan oluşması ve yüksek verimli kültür ırklarının toplam sığır varlığı içindeki payının düşük olmasının büyük rolü vardır. Ancak son yıllarda bir yandan yüksek verimli kültür ırkı dişi damızlık ithalatının artması bir yandan da mevcut yerli ve melez ırktan ineklerin kaliteli boğa spermaları ile tohumlanması sonucu süt üretiminde görece bir artış yaşanmıştır. Öte yandan sayıları hızla çoğalan ve yıllık on tonun üzerinde süt veren inekleri yetiştirmede kullanan büyük ölçekli süt sığırcılığı işletmeleri de sütteki verim artışında önemli derecede etkili olmuşlardır. Ayrıca sürü yönetim ilkelerine daha çok uyulması ve bu bağlamda özellikle mısır silajının süt sığırcılığında yaygın olarak kullanılması da verim artışında etkili olan faktörler arasında sayılabilir. Sayılan bu faktörlerin etkisi altında önemli artışlar gösteren süt üretimi geçtiğimiz yıl 18 milyon tona ulaşarak buğdaydan sonra en fazla üretilen tarım ürünü unvanını almıştır. Ülkemizde 2015 yılında yaklaşık 14 milyon inek bulunduğu ve bunların da yaklaşık 6 milyonunun sağmal olduğu hesaba katıldığında inek başına ortalama süt veriminin yaklaşık 3000 litreye ulaştığı söylenebilir. Bu rakam geçmiş yıllara bakınca önemli sayılsa da hayvancılığı gelişmiş ülkelerdeki inek başına ortalama süt verimlerine göre bir hayli düşüktür.
Geçmişte Türkiye’de süt üretiminin düşük olduğundan şikayet edilirdi, ama günümüzde tam tersine sütte üretim fazlalığından söz edilmeye başlandı. Sektörün paydaşları aylardır bu fazla sütün nasıl tüketileceğini tartışıyorlar. Daha henüz istatistikleri yayınlanmasa da ineklerin doğum ayları olan şubat ve martta süt üretiminin daha da artacağı söylenebilir. Üretim fazlalığından dolayı ambalajlı süt üreten fabrikalar ya üreticilerden süt almıyorlar ya da Ulusal Süt Konseyinin belirlediği ya yaklaşık iki yıldır hiç değişmeden kalan 1.15 TL den değil de 15-20 kuruş daha aşağı fiyata süt alıyorlar. Bu da zaten kar edemeyen yetiştiriciyi iyice zora sokuyor. Oysa süt fabrikaları şişe sütünü üreticilerden aldığı fiyatın üç katına pazarlıyorlar. Özetle çiğ süt sektörü büyük bir krizin içinde debelenip duruyor.
Aslında sorun süt üretiminin fazlalığından değil de Türkiye’de kişi başına düşen süt ve ürünleri tüketiminin A.B.D’ ye göre beş kat, AB’ye göre üç kat az olmasından kaynaklanıyor. Eğer Türkiye’de süt ve ürünleri tüketimi AB Ülkeleri kadar olsa bugün fazla denilen üretim yetmez bile. Öyleyse sorunun çözümü için öncelikli olarak halkın süt ve ürünleri tüketiminin artırılması gerekiyor. Burada medya aracılığı ile süt ve ürünlerinin sağlığa olan yararlarının halka anlatılması yanında kamuya bağlı kuruluşların süt tüketmelerini sağlamak da önemli. Yaptığım bir hesaba göre Türkiye’de mevcut öğrencilerin ve askerlerin dörtte üçü günlük yüz gram süt tüketse fazlalığın 1.300.000 tonu giderilmiş oluyor. Ancak bu da soruna köklü bir çözüm getirmez. Sektör paydaşlarının soruna dair çözüm önerilerinden birisi de fazla sütün süt tozuna dönüştürülmesi. Devlet de süt tozu üretenlere ton başına 4500 TL destek veriyor. Bu üretimi süt fabrikaları yanında Süt Üretici Birlikleri ve Kooperatifleri de kısa sürede organize olarak yapabilirler. Ancak üretilen bu süt tozunun tüketilmesi önem taşımaktadır. Bence, Et ve Süt Kurumu fabrikaların ve süt üretici birlikleri ile kooperatiflerinin ürettiği süt tozunu satın alıp Yurt dışına ihracı konusunda çalışmalar yapabilir. Bu kapsamda diğer bir çözüm önerisi de süt üretici birliklerinin ve kooperatiflerinin çiğ sütü satmak yerine kendi oluşturacakları sanayi sütü tesislerinde peynir ve tereyağı başta olmak üzere süt ürünlerini üretmeleridir. Çünkü çiğ sütün saklanma olanağı olmamasına karşın süt ürünleri soğuk hava depolarında uzun süre bozulmadan muhafaza edilebilir. Devlet, kurumları aracılığı ile bu süt tozunu ve süt ürünlerini özellikle ticari ilişkilerimizin gelişmeye başladığı Afrika Ülkelerine ihraç edebilir.