Uzunca bir süredir Çiğ Süt Üreticileri Grubunda devam eden
tartışmaları ilgi ile izlemekteyim. Genelde hayvancılığın özelde de
süt sığırcılığının sorunlarını yıllardır yakından takip eden bir
akademisyen olarak ben de bu konulardaki görüşlerimi sizlerle
paylaşmak istedim. Gerçi süt sığırcılığı konusunda yıllardır
dergilere, veteriner hekim ve hayvancılık internet gruplarına çok
sayıda yazı yazmış ve bunların bir bölümünü de kişisel web siteme
koymuştum. Ne var ki, çiğ süt üreticilerinin üye olmadıkları için
anılan gruplardaki yazılarıma erişemediği düşüncesi beni bu yazıyı
yazmaya yöneltti.

İzleyebildiğim kadarıyla, süt fiyatlarının tespitindeki
tekelci yaklaşımın önlenmesi ve çözüm için ileri sürülen Süt
Endüstrisi Kurumu’nun yeniden kurulması önerisi bu tartışmaların ana
konularını oluşturmaktadır. Kırk beş yıllık meslek yaşamında benzer
filmleri bir çok kez seyretmiş birisi olarak çözüm önerilerine
geçmeden önce kimi saptamalar yapmak isterim.
.
1. Bizim dışımızdaki hiç bir uygar Ülkede çiğ süt fiyatları
kutu sütü üreticisi tekelci sermaye tarafından belirlenmez.
2. Ekmekten sonra en stratejik gıda maddesi olan sütün kaderi
hiç bir zaman serbest piyasa ekonomisi koşullarına terk edilemez.
3. Çiğ süt piyasasının düzenlenmesi amacıyla yeniden
oluşturulması önerilen Süt Endüstrisi Kurumu asla devlet tarafından
kurulmamalıdır. Bunu söyleyince kimi çevreler hemen Et ve Balık Kurumu
Kombinalarının bazılarının kamu tarafından yeniden işlevsel hale
getirilmesini örnek gösteriyorlar. Oysa , Et ve Balık Kurumu
Kombinalarının işlevsel hale getiriliş nedeni yetiştiricinin hayvanını
kesmekten çok Türk Silahlı Kuvvetlerine düzenli et temin etmekten
ibarettir.
4. Devletin bütçede hayvancılığa ayırdığı destek kişi ya da
hayvan bazında verilmemelidir. Çünkü bu yolla verilen destekler ne
yazık ki çokluk hayvancılık dışındaki alanlara harcanmaktadır.
5. Çiğ süt üretimi sadece pazara üretim yapan , kar-zarar
(bilanço) hesabına göre faaliyet gösteren, optimum hayvan varlığına
sahip, bağımsız işletmelerde yapılmalıdır. Aksi taktirde çiğ süt
üreticileri kar sağlayamayacakları gibi piyasadaki rekabet güçlerini
de kaybederler.
6. Süt sığırcılığı usulüne uygun olarak yapıldığında günümüz
çiğ süt fiyatlarıyla bile tatminkar bir kar sağlanabilir.

Bu saptamaların ardından şimdi de mevcut sorunların çözümüne
ilişkin önerilerime geçmek istiyorum.

Çiğ süt fiyatlarının üreticiler tarafından saptanmasının yolu
kanımca çağdaş bir örgütlü birliktelikten geçer. Kültürümüzde
birlikteliği betimleyen “birlikten kuvvet doğar”, “bir elin nesi var
iki elin sesi var”, “bir olalım, iri olalım, diri olalım” gibi özlü
sözlerimiz vardır. Bugüne kadar kooperatif, dernek, birlik, meslek
odası çatısı altında arzu edilen birliktelik ne yazık ki bir türlü
sağlanamamıştır. Yıllardır en yaygın örgütü ile hayvancılığı da temsil
ettiğini iddia eden Türkiye Ziraat Odaları Birliği ile bağlı Odalar da
ne yazık ki bu görevlerini layıkıyla yerine getirememişlerdir. Sayılan
bu örgütlerin kimi yöneticileri örgütü atlama tahtası olarak kullanıp
milletvekili olmuşlar fakat meclise girdikten sonra köklerini unutup
ya parti disiplinini ya da muhalefette bulunmayı bahane ederek
hayvancılığın sorunlarına ilgisiz ve duyarsız kalmışlardır. Bugünkü
mecliste hayvancılıkla ilgili kaç milletvekilinin bulunduğunu
araştırsak şaşar kalırız sanıyorum. Buna rağmen hayvancılık
sorunlarının bir türlü çözümlenemeyişini de anlamak mümkün değildir.
Oysa 1974 de bir yıl süreyle bulunduğum Almanya’da hayvancılık
kooperatiflerinin hükümetler üzerinde ne denli büyük baskılar
oluşturduğunu yakından görmüştüm. Hatta kooperatifin başkanı olan zat
aynı zamanda Bavyera Eyalet Parlamentosu’nda milletvekilliği ve
bakanlık yapmaktaydı. Bugün de Almanya’da aynı durumun söz konusu
olduğunu okuduğum yazılardan biliyorum. Geçmişimizdeki göçer
kültürünün genlerimize kazıdığı bireycilik karakteri öteki
faaliyetlerimizi olduğu gibi hayvancılıkta örgütlenmeyi de olumsuz
olarak etkilemektedir. Köylerde kardeşlerin bile ayrı ahırlarda
hayvancılık yaptıkları bir ortamda tüm köyün bir araya gelip ortaklaşa
üretim yapması boş bir hayal olarak görülebilir. Ne var ki, geçmişte
özellikle de 12 Eylül Askeri Darbesinden önce demokratik halk
kooperatifçiliği konusunda kaydedilen önemli gelişmeleri de göz ardı
edemeyiz. Ancak kooperatif denince her nedense kırsal kesimde yaşayan
halkımızın zihninde yanlış bir izlenim uyanmaktadır. Bunun da nedeni
geçmişteki kimi siyasi iktidarların yaptıkları olumsuz
propagandalardır. Örgütlü gücün ne denli etkili olduğunu çok iyi
bilen bazı siyasi partiler ve iktidarlar kooperatifleri komünizm ürünü
zararlı kuruluşlar olarak tanıtıp halkın örgütlü gücünü engellemeye
çalışmışlar ve bunda da ne yazıktır ki başarılı olmuşlardır. Günümüze
döndüğümüzde bence yapılacak tek şey çiğ süt üreticilerinin demokratik
halk kooperatifleri bünyesinde birleşmeleri ve üretimden kaynaklanan
örgütlü güçlerini kullanarak siyasal iktidarlar üzerinde legal baskı
oluşturmalarıdır. Bu sayede, yumurta tavukçuluğundaki Başmakçı
örneğinde olduğu gibi çiğ süt fiyatlarını kooperatifler aracılığıyla
kendileri tespit edebilirler. Öte yandan, kooperatifler maddi güçleri
arttıkça geçmişteki SEK benzeri bir kurumu devletin uygun teşvik ve
ucuz kredi desteği ile bizzat kurabilirler ve çiğ sütü sterilize
ettikten sonra ABD’ de olduğu gibi cam şişelerde pazarlayabilirler.
Hatta , Almanya’da benim de üç ay süreyle çalıştığım kurumların
benzerlerini yani Hayvan Sağlığı ve Biyoteknoloji (Suni
Tohumlama-Embriyo Transferi) Ünitelerini rahatlıkla kurabilirler. Öte
yandan kooperatifler girdileri ucuza sağlayıp çiğ süt fiyatlarını
maliyetine uygun tespit etmek suretiyle işletmelerin karlılığını da
önemli ölçüde artırabilirler. Devlet teşvik, kredi ve hibe gibi
destekleri kişilere değil kooperatif tüzel kişiliğine vermelidir.
Kooperatifler kuracakları Üretici Eğitimi Sistemi ile çiğ süt
üreticilerini sürekli biçimde eğiterek karlı ve verimli bir
hayvancılık yapmalarını sağlayabilirler. Kuşkusuz burada süt
sığırcılığında ölçek büyüklüğünün önemli olduğunu da vurgulamamız
gerekir. Bu konuda gruplara yazdığım ve web siteme
(www.hazimgokcen.com) de eklediğim KOHİ (Küçük-Orta Boy Hayvancılık
İhtisas İşletmeleri) Modelini önerebilirim. Bu modelin esasını 50-100
başlık Süt Üretim ve 100-200 başlık Et Üretim (Besi) İşletmeleri ile
Damızlık Üretim İşletmeleri oluşturur. Kooperatif bünyesindeki
işletmeler arasında bir devri daim sistemi ile Süt Üretim
İşletmelerinde doğan dişi buzağılar Damızlık Üretim İşletmesine, erkek
buzağılar ise Et Üretim(Besi) İşletmelerine devredilir. Bir
kooperatife üye sütçü işletmeler damızlık ihtiyaçlarını Damızlık
Üretim İşletmelerinden sağlayabilecekleri gibi üretilen çiğ süt ve
karkas et gibi ürünler de kooperatif bünyesinde kurulacak Süt ve Et
İşleme Ünitelerinde işlenip mamul hale dönüştürüldükten sonra
kooperatifin Pazarlama Ünitesi tarafından aracısız olarak satışa
sunulabilir.

Çiğ süt fiyatlarındaki düşüklüğün ve istikrarsızlığın önemli bir
nedeni de Türk halkının süt tüketiminin az olmasıdır. Ayrıca,
Ülkemizde halkın alım gücü düşük buna karşın kutu sütü fiyatları
yüksektir. Bu konudaki istatistiklere tam olarak güvenmemekle birlikte
Türkiye’de kişi başına yıllık süt tüketiminin ABD’ne ve AB Ülkelerine
bakınca son derece düşük olduğunu söyleyebilirim. Bırakalım bu
ülkeleri, kişi başına yıllık süt tüketimimiz komşularımız Bulgaristan
ve Yunanistan kadar bile olsa çiğ süt fiyatları bugünkünün iki katına
çıkabilir. O nedenle çiğ süt üreticilerinin , halkımızın süt ve süt
ürünleri tüketiminin artırılması yönündeki çabalarını
yoğunlaştırmaları gerekir. Bunun da ancak örgütlü bir yapı içerisinde
sağlanabileceği kuşkusuzdur.

Süt sığırcılığında karlılığı ve verimliliği önceleyen çoğu basit
önlemler çiğ süt fiyatlarındaki düşüklüğü bir ölçüde de olsa
dengeleyebilir. Bu önlemler arasında açık barınak, serbest dolaşım,
uygun sıcaklık, temiz su, kaliteli sperma, genetiği üstün damızlık,
iyi barınak ve sağım hijyeni koşulları, yüksek enerjili yemleme
besleme gibi olgular sayılabilir. Bu konulara gruplara yazdığım ve Web
siteme de eklediğim bir yazıda ayrıntılı olarak değinmiştim. Ben
burada çiğ süt maliyetinin % 60-70 ni oluşturan yemleme üzerinde
kısaca durmak istiyorum. Kaliteli kaba yemi yeterince alamayan ya da
enerjili otlardan yoksun meralarda beslenen ineklerde enerji eksikliği
(negatif enerji balansı) sonucu süt ve döl verimi önemli ölçüde
düşmektedir. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden emekli
Prof.Dr.Şahabettin Elçi hocamızın TV programlarından öğrendiğime göre
kıraç arazilerde bile yetişen fiğ tohumu sonbaharda dekara 10 kg
ekildiğinde ilkbaharda 2.5-3.0 ton yeşil fig hasat edilir. Bu esnada
toprakta 11 kg azot birikir ki bu da 50 kg amonyum nitrat gübresine
eşittir. İlkbaharda fiğ hasadı ile boşalacak tarlalara münavebeli
olarak pamuk ya da ay çiçeği ekildiğinde ek bir gübreye ihtiyaç
duyulmaz. Ayrıca, fiğ fidelerinin dik durması için fiğ tohumuna ilave
olarak dekara 2.0-2.5 kg arpa ekilirse hem fiğ yatmaz hem de yem
enerji içeriği açısından daha güçlenmiş olur. Sadece bu önlem bile çiğ
süt maliyetindeki yemin payını düşürerek işletmeyi karlı hale
getirebilir. Son olarak bir de mastitis konusuna değinmek istiyorum.
Genelde barınak ve sağım hijyeninin kötü olmasından kaynaklanan
mastitis yüzünden bir tek meme lobu bile körelse çiğ süt üretiminde
%25 lik bir düşüş olacak demektir. Oysa barınaklar temiz tutulup meme
başları ve sağım makineleri dezenfekte edilse bu düşüş söz konusu
olmayacaktır. Sayılan bu önlemlerin gerçekleştirilmesi sanırım zor ve
maddiyatla ilgili hususlar değildir.

Yazımda dile getirdiğim hususlar umarım çiğ süt üreticilerimize
yararlı olur. Tek dileğim, bizim çiğ süt üreticilerimizin de batılı
uygar Ülkelerde olduğu gibi çağdaş bir örgütlü yapıya kavuşmaları ve
siyasi iktidarlar üzerinde legal baskı oluşturarak emeklerinin
karşılığını almalarıdır.


Prof. Dr. Hazım GÖKÇEN

Öteki yayınlar için lütfen tıklayınız

http://www.hazimgokcen.com/hzm/index.php?act=idx
hazimgokcen@gmail.com


******************************************************************
Her insan gibi sizin de süt ve süt ürünleri tüketicisi olduğunuzu biliyoruz. Bilinçli tüketiciliğin gereği olarak :Dünya’da ekmekten sonra ikinci öneme haiz besin maddesinin süt ve süt ürünleri olduğunu bildiriyoruz. Çocuklarınızı ve kendinizi düşünüyorsanız süt ve süt ürünlerinde neler oluyor, sitemizde okuyunuz. Gelin. Gelecek nesillerimizi ve kendimizi kurtaralım. Süt tozuna ,suni prebiyotik kullanımına hayır diyelim, sizi grubumuza davet ediyoruz. gurubumuz sizinle daha da güçlenecektir.