Buzağı bir hayvancılık işletmesinin geleceğinin teminatıdır. Dişi buzağı ileride hayvancılık işletmesinin anaç materyalini oluşturacak ve süt üretiminin sürdürülebilirliğini sağlayacak olması nedeniyle büyük önem taşır. Erkek buzağı ise ileride besi materyalini oluşturacak ve karlılığın sürdürülebilirliğini sağlayacak olması nedeniyle işletmeye büyük bir katkı sağlar. Süt fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle sadece buzağıdan kar edebildiklerini söyleyen yetiştiricilerin sayısı bir hayli fazladır. Doğal olarak, bu söylenen konuların hayata geçirilebilmesi en başta buzağının verim çağına kadar yaşatılabilmesine bağlıdır. Oysa Ülkemizde buzağıların önemli bir bölümü bırakın verim çağına kadar yaşamayı bir aylık bile olmadan çeşitli nedenlere bağlı olarak ölmektedirler. Elde kesin rakamlar mevcut olmasa da yeni doğan buzağıların yaklaşık %20 sinin henüz bir yaşına gelmeden öldükleri ileri sürülmektedir. Türkiye’de halen mevcut olan altı milyon anaç ineğin beş milyonunun buzağıladığını var sayarsak yılda bir milyon buzağıyı kaybediyoruz demektir ki bu da Ülkeye 2016 yılında ithal edilen erkek ve dişi sığır sayısına eşittir. Son çıkan kararnamede hukümetin dört aylık ve üstü yaşlardaki buzağılara destek vereceğini açıklaması buzağıların yaşatılabilmesinde bir umut kaynağı olmuştur. Buzağıların doğduktan verim çağına gelmelerine kadar yaşayabilmelerinin koşullarını şöylece sıralayabiliriz.
1- Buzağıların yaşamlarında annelerinin kuru dönem beslenmesinin çok büyük bir önemi vardır. Buzağılar vücut ağılıklarının yaklaşık % 60-70 ini doğmadan önceki son iki üç ayda elde ederlerki bu da hemen hemen annenin kuruya ayrıldığı döneme denk gelir. Eğer gebe inekler kuru dönemde gereğince beslenmezlerse zayıf doğan buzağı yeni girdiği çevre koşullarına ve hastalıklara karşı dayanıksız hale gelir ve yaşama şansı azalır. Yine kuru dönemde aşırı şekilde proteinle beslenerek şişmanlatılan ineklerde güç doğum olasılığı artar ve sonuçta buzağı doğmadan ölmüş olur. Bu nedenlerle, kuru dönemde inekler usulüne uygun olarak beslenmeli ve şişmanlatılmamalıdır.
2- Buzağıların hijyenik koşullarda doğmaları ileride sağlıklı olmaları ve dolayısıyla yaşamaları açısından son derece önemlidir. Çünkü, yeni doğan buzağılar mikroplara karşı dirençsizdirler. Doğdukları yer ve ortam hijyenik olmazsa özellikle göbek kordonu yoluyla aldıkları mikroplar buzağıların yaşama şanslarını azaltabilir. O nedenle barınaklarda ayrı doğum bölmeleri oluşturulmalı ve bu bölmelere kalın altlıklar serilmelidir.
3- Göbek kordonu gebelik sırasında yavru ile anne arasındaki gaz ve madde alış verişini sağlayan önemli bir organdır. Göbek kordonu doğum sırasında kopar ve eğer müdehale edilmezse yaklaşık iki üç gün içinde kuruyarak kapanır. Ancak bu arada çevrede bulunan mikroplar göbek kordonu vasıtasıyla buzağının vücuduna girerek göbek iltihabı başta olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açabilirler. Daha da kötüsü bu mikropların kana karışması buzağıların ölmelerine bile neden olabilir. O nedenle buzağı doğar doğmaz göbek kordonu temiz bir ip ile bağlanıp fazlalıkları kesilmeli, oluşacak boşluk iyotlu solusyonlarla doldurulup mikroplardan arındırılmalıdır.
3- Buzağı doğar doğmaz annesinden ayrılmalı ve tekli buzağı barındırma kulübelerinde tutulmalıdır. Bu önlem, özellikle buzağıların annelerinden ve çevredeki diğer ineklerden mikrop kapmaların önler. Ayrıca, havasız, güneş almayan, zehirli gazlarla dolu ahırlarda barındırılan buzağılarda hastalıklara karşı direnç azalır. Buzağılar kalın altlıklı kulübelerde anne sütü ile yapay olarak beslenerek hayata tutunmaları sağlanmış olur.
4- Ağız sütünün, buzağının doğumdan sonra yaşaması bakımından çok büyük bir önemi vardır. Ağız sütü buzağıyı besleyecek çok sayıda madde içermesi yanında hastalıklara karşı korunacağı ve anneden gelen bağışıklık maddelerini de taşır. O nedenle, doğumdan sonra ilk iki saat içinde buzağıya en az iki litre ağız sütü verilmeli, ilk on iki saat içinde miktar altı litreye tamamlanmalıdır.
5- Doğumdan sonra buzağının ölümüne neden olan başlıca iki önemli hasatalık vardır. Bunlardan biri ishal diğeri de öksürüktür. İshal buzağılarda en fazla ölüme neden olan bir hastalıktır. Ölüm genellikle aşırı su kaybından olur. İshale karşı doğumdan önce anneye aşı, doğumdan sonra da buzağıya antiserum uygulanmak suretiyle koruyucu önlem alınır. Öksürük ise daha çok stresten ve buzağının havasız kapalı yerlerde bulundurulmasından dolayı oluşur. Stresten sonra zayıflayan vücuda önce viruslar, sonra da bakteriler girerek buzağıyı hastalandırırlar. Öksürüğün tedavisi olumsuz koşullar ortadan kaldırılmadığı sürece zordur.
Bir hayvancılık işletmesinde verimliliğin ve karlılığın teminatı olan buzağıların yaşatılması sadece yetiştiriciler açısından değil ülke ekonomisi açısından da önemi büyük olan bir husustur.