Türkiye’de yıllardır süregelen bir kırmızı et sorununun
bulunduğu herkesce bilinmektedir. Alınan tüm önlemlere, hatta Bakan
değişikliğine rağmen kırmızı et sorunu bir türlü çözülememektedir.
Aslında çözüm kolaydır ama her nedense yıllardır gidilen yol
yanlıştır. Herşeyden önce Türkiye yıllar önce Montofon’dan
geliştirdiği bir etçi sığır ırkı olan Karacabey Esmerini her ne hal
ise terketmiştir. Onun yerine Amerika’nın ve Batı’nın dayatması ile
sütçü Holştayn ırkı tercih edilmiştir. Böyle olunca da besi materyali
olarak daha çok canlı ağırlık artışı az olan Holştayn danalar
kullanılmıştır. Yıllardır kimsenin aklına Türkiye’ye özgü etçi bir
sığır ırkı geliştirmek gelmemiştir. Son yıllarda gittikçe yaygınlaşan
saf Simental yetiştiriciliği ya da üç buzağı veren Holştayn ineklerin
Simental boğa sperması ile tohumlanması uygulamaları kırmızı et soruna
kalıcı bir çözüm getirmeyecektir. Yapılacak iş zor da olsa Angus,
Limuzin, Şarole gibi etçi ırkların Türkiye’de uygun bölgelerde saf
olarak yetiştirilmesidir. İşin zorluğu bu ırk hayvanların daha çok
merada yetiştirmeye elverişli olmasıdan kaynaklanmaktadır. Bu ırklar
Holştayn, Simental gibi ahırda bakıma uygun değildir, daha doğrusu
ahırda bakılmaları ekonomik olmamaktadır. Devletin ne yapıp yapıp etçi
ırkları yetiştireceklere ıslah edilmiş özel mera tahsis etmesi
gerekir. Kaldı ki,ekonomik nedenlerle boşalan dağ köylerindeki meralar
bomboş durmaktadır. Bu yazımda Angus ırkından ve Türkiye’de saf Angus
yetiştirciliğinden bahsetmek istiyorum.
Amerika’nın California Eyaletinde yaşayan oğlumu ziyaretim
sırasında Veteriner Fakültesi Çiftliğini’de gezme olanağı buldum.
Çiftlik, fakülteden elli kilometre kadar uzaklıkta ve dağlık bir
bölgede idi. Çiftlik Yöneticisi bizi arabasıyla daha yüksek bir alana
götürdü. Elektrikli tellerle bölümlere ayrılmış merada yüzlerce Angus
ırkı sığır vardı. İneği, boğası, danası, buzağısı hep birlikte
otluyordu. Başlarında duran kovboy kılığındaki bakıcı sadece sürüyü
münavebeli otlatma sırasında bir bölümden diğerine sürmekle görevli
idi. Sürüye dışarıdan yapılan müdehale yalnızca yeni doğan erkek
buzağıların enenmesinden ibaretti. Hatta Çiftlikte enenme sırasında
oluşacak stresin ve ağrının buzağıya etkisi konusunda bir araştırma
yapılıyordu. Onun dışında hayvanlar tam bir yaban hayatı sürüyorlardı.
Yalnız, meraların kuruduğu ya da meranın protein değerinin düştüğü
dönemlerde hayvanlara kuru ot takviyesi yapılıyordu. Belli bir canlı
ağırlığa gelen danalar yoğun besi yapan besicilere satılıyordu.
Angus sığır ırkı aslında İskoçya kökenlidir. Belli sayıdaki
saf Angus bir şekilde Amerika’ya getirilmiş, burada önce kimi etçi
ırklarla melezlemesi yapılmış, melezleme başarılı olmayınca da saf
olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Böylece Angus Amerika’nın bir
numaralı etçi sığır ırkı haline gelmiştir. Angus sığırlarının hakim
rengi siyahtır. Siyahlığı doğuran gen Anguslarda baskın karekterdedir.
Buzağılardan bazıları koyu kahverengi ya da kızıl renkte doğarlarsa da
yaşlandıkça siyahlaşırlar. Angus boynuzsuz bir ırktır. Anguslar çok
sakin hayvanlar oldukları için kolaylıkla güdülebilirler.
Buzağılarının doğum ağırlığı düşüktür. Bu nedenle de genellikle
müdehalesiz doğum yaparlar. Anguslar soğuğa ve sıcağa dayanıklı
hayvanlardır. Buzağılar asgari 7-8 ay annelerini emerler. Angus
ineklerin sütleri sağılmaz. Yemi ete dönüştürme yetenekleri çok
yüksektir. O yüzden erkek danalar günde 1.4-1.7 kilo canlı ağırlık
alabilirler. Angus erkek danalar sütten kesildikleri 7-8 aylıkken 370
kiloya, 18-19 aylık iken de 650 kiloya kadar ulaşabilirler. Kemik
fireleri çok düşük olduğu için Angus danaların karkasları Türkiye’deki
sığır ırklarının aynı ağırlıktaki karkaslarına göre daha çok et
verirler. Angusların etleri çok lezzetlidir. Çünkü yağ etlerin içine
yayılmıştır. Türkiye’ye gelen Angus sığır etleri yağlı diye bilinir.
Oysa eti yağlı olan Anguslar Kuzey Amerika değil Güney Amerika kökenli
olanlardır. Çünkü, Güney Amerika ülkelerinde yağlı sığır eti daha çok
rağbet görmektedir. Angus ırkı sığırlar kolay kolay hasta olmazlar. Bu
nedenle de ilaç ve veteriner hekimi masrafları çok azdır. İneklerin
sütleri sağılmadığı için sağım ünitesine de ihtiyaç yoktur. Ayrıca
merada bakıldıkları için yem, sabit yatırım ve işletme giderleri de
yoktur. Bu nedenle de Angus yetiştiriciliği çok karlı bir hayvancılık
dalıdır. Ancak bilinmesi gereken nokta Anguslar ahıra değil meraya
alışık hayvanlardır. Türkiye’nin uygun mera varlığına sahip olan
bölgelerinde saf Angus yetiştiriciliği tavsiye edilebilir.