Bakım-Yönetim (management) bir hayvancılık işletmesinin olmazsa olmazlarından birisidir. Münih Veteriner Fakültesi’ndeki hocam Prof.Dr.W.Leidl “ bir işletmeye girdiğinizde önce managemente bakacaksınız, eğer kötü ise o işletmede başta infertilite olmak üzere her türlü yetiştirme sorunu görülür” demişti. Bakım-Yönetim denildiğinde hayvanların yaşadıkları iklim, barındıkları barınak, işletmenin yönetimi akla gelir.

BARINAK

Barınak ineklerde infertiliteye neden olan faktörlerin en başında gelir. Barınak sadece döl veriminin değil öteki tüm organ işlevlerinin sürekliliği açısından da büyük önem taşır. Ülkemizdeki hayvanların büyük çoğunluğu sağlıksız barınaklarda barındırılmaktadır. Tavanı alçak, dar, havasız, ışıksız barınaklarda barındırılan hayvanlarda gaita ve idrardan kaynaklanan amonyak, azot, metan, karbon dioksit, karbon monoksit gibi gazlar yoğunlaşmakta, bu gazları soluyan hayvanlarda en başta üst solunum yolları hastalıkları şekillenmektedir. Üst solunum yolları hastalıklarına yakalanan hayvanlar iştahları azaldığı için yemi değerlendirememekte, enerji azalması sonucu bağışıklık sistemleri zayıflamakta ve dolayısıyla her türlü hastalığın gelişmesi kolaylaşmaktadır.

Barınaklarda su çok önemli ve ucuz bir besin maddesidir. Ne var ki yetiştiriciler hayvanların içme suyuna yeterli önemi vermemektedir. İneklere verilecek su mutlaka içme suyu kalitesinde olmalıdır. İnekler harikulade koku alma duyuları ile kirli suları kolaylıkla ayırt edebilmektedirler. Bu nedenle suların günlük kontrolleri ve sulukların temizliğine özen gösterilmelidir. Genelde ahırlarda suluk ve yemlik aynı olduğu için yeterli temizliği yapılmayan suluklar yem artıkları ile kirlenmektedir. Suların bakteri ve viruslarla bulaşık olması ineklerin özellikle üreme kanalı enfeksiyonlarına yakalanmalarını kolaylaştırmakta ve döl verimi düşüklülerine neden olmaktadır. Bu nedenlerle barınaklarda suluklar yemliklerden bağımsız olarak inşa edilmelidir.

Barınakların ışık durumu ineklerin döl verimini önemli ölçüde etkiler. Işığın döl verimi üzerindeki en büyük olumsuz etkisi beyinden salgılanan hormonlarda düzensizliklerine yol açmasıdır. Hormon düzensizlikleri ise kızgınlık döngüsü bozukluklarına , ovulasyonun gecikmesine neden olmaktadır. Işık sorunu özellikle kapalı ahırlarda ve kış aylarında ortaya çıkar. Türkiye’de hayvancılığın yapıldığı kapalı ahırlarda pencereler hem yapım aşamasında küçük yapılmakta hem de sonraları inekler üşümesin diye naylonlarla sıkı sıkıya kapatılmaktadır. İnekler bakımından en uygun ortam her mevsim ışık alınması mümkün olan açık yada yarı açık barınaklardır. Eğer kapalı ahırlardan vazgeçmek istemiyorsak hayvanların özellikle güneşli havalarda dışarı çıkmasını sağlayacak şekilde açık padoklar inşa etmeliyiz.

Barınak havasının kalitesi, sıcaklığı ve hareketi ahır klimasının önemli unsurlarıdır. Özellikle yaz-kış aylarındaki havanın sıcaklığı ve hareketi önem taşır. Sıcaklık stresi -17 santigrad derecenin altında ve +22 santigrad derecenin üstünde inekleri olumsuz etkiler. Yüksek sıcaklıkta önce ineklerin süt verimi düşer, sonra döl verimi azalır ve topallık oluşur. Düşük ısıya maruz kalan ineklerde ise önce meme başları donar. Temiz hava ineklerin hareketlerini ve canlılıklarını olumlu yönde etkiler.

Barınak tabanı ve ineklerin yattıkları yerler genel sağlık ve üreme sağlığı açısından son derece önemlidir. Barınak tabanının temiz, kuru olması özellikle ayak ve tırnak hastalıklarının ortaya çıkması bakımından çok önemlidir. Ayak ve tırnak hastalığı olan inekler yeterince yem tüketemezler ve enerji eksikliği sonucu döl verimi düşüklüğü oluşur. Yatma yerleri kuru, yumuşak, rahat olmalı; sap, kum,talaş gibi maddelerle kaplanmalı; dar ve kısa olmamalıdır.

Gerek enerji eksikliği gerekse bağışıklık sisteminin zayıflığı nedeniyle kronikleşen enfeksiyon hastalıkları sonuçta döl verimi düşüklüğüne neden olmaktadır. Ayrıca yeterli ışık alamayan hayvanlarda vitaminler sentezlenememekte, bunun sonucunda da kızgınlık döngüsü düzensizlikleri ortaya çıkarak döl verimi düşmektedir. Öte yandan bağlamalı sistemde yetiştirilen ineklerde döl verimi daha sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Bunun da nedeni bağlı ineklerin zorunlu olarak gaitalarının ve idrarlarının üzerine yatmasıdır. Böylece mikroorganizmalar üreme kanalına kolaylıkla girebilmekte ve enfeksiyon oluşturmaktadır. Bu sakıncaları önlemenin tek yolu açık veya yarı
açık bağlamasız serbest dolaşımlı ahır sitemine geçmektir. Bu tür ahırlarda bakılan hayvanlar karbon gazları, metan ve amonyak solumadıkları sadece oksijen soludukları için üst solunum yolu hastalıklarına yakalanmayacaklar, bağışıklık sistemleri güçlü olacak, yedikleri yemi daha iyi değerlendirecekler, vitamin ve mineral eksiklikleri bulunmayacak, gaitaları ve idrarları üzerine yatmayacaklarından üreme kanalı enfeksiyonlarına uğramayacaklar bunların sonucu olarak da döl verimi düşüklüğü söz konusu olmayacaktır.

Barınak sağlığı yada hijyeni özellikle gebe ineklerin doğum yapmaları sırasında daha da büyük önem taşır. Temiz olmayan ve ayrı bir doğum bölümü bulunmayan barınaklarda doğum yapan ineklerde enerji eksiği sorunundan kaynaklanan bağışıklık sistemi zayıflıkları sıkça görülür ve inek enfeksiyon etkenlerine bu dönemde daha da duyarlıdır. Öte yandan, doğum sonucu vulva, vagina ve servics açıldığı, genişlediği ve damarlaştığı için temiz olmayan barınaklarda bol bulunan mikroplar daha kolaylıkla üreme kanalına girebilmektedir.

HAYVANIN YAŞI

Yaş tek başına döl verimi üzerinde etkili olamaz. Çünkü döl verimi çeşitli faktörlerin etkisi altında oluşmaktadır. Döl verimini etkileyen bu faktörler aynı yaş grubundaki inek ve düvelerde farklı tepkiler oluşturabilirler.Yaşla döl verimi arasındaki ilişkiler konusunda çok çeşitli araştırmalar yapılmıştır.Yapılan bir araştırmada yaşları 1-12 arasında değişen 12.621 inek ve düve suni olarak tohumlanmış, döl veriminin 4 yaşına doğru arttığı , 6 yaşına kadar aynı kaldığı ve daha sonra giderek düştüğü saptanmıştır. Döl verimi sütçü ineklerde 3-4 yaşında en yüksektir. Yine çeşitli araştırmalara göre döl veriminin 1. ve 2. gebelikten sonra giderek arttığı, 7. gebelikten sonra düştüğü tespit edilmiştir. Sığırlarda yapılan çalışmalar düvelerin ineklere nazaran daha düşük döl verimi randımanına sahip olduğunu göstermiştir. Döl verimini olumsuz olarak etkileyen anatomik anomalilere genç düvelerde daha sık rastlanmaktadır. Düveler ve inekler arasında kızgınlığın tespiti bakımından da farklılıklar vardır. Düveler boğanın atlamasına izin vermeden 6-12 saat önce kızgınlık gösterdikleri halde, inekler boğaların atlamasına izin verdikten 2-4 saat önce kızgınlık göstermektedirler.

İnsanlarda olduğu gibi yaşlı ineklerde de döl veriminin sona ermesi yani menopoz söz konusudur. Ancak inekler genelde menopoz çağına kadar elde tutulmadıkları için bu olgu çoğu kez dikkat çekmemektedir. Menopozun ortaya çıkmasının nedenini kimileri yaşa kimileri de hipotalamus’dan Gn-RH salgısının azalması sonucu oluşan ovulasyon oranındaki düşmeye bağlamaktadırlar. Son yapılan çalışmalar dişi buzağının doğumla birlikte ovarium’larında bulunan oosit rezervinin zaman içerisinde tükenmesinin menopoza neden olduğunu kanıtlamıştır. Bunun dışında ineklerdeki döl verimi düşüklüğüne yaşın etkisiyle ovum’ların kalitesizliği sonucu fertilizasyonun engellenmesi , embrio ve fötus ölümleri, hormon dengesizliği yada yetersizliği sonucu uterus’ta oluşan bozuklukların neden olduğu bildirilmektedir.

HAYVANIN PSİKOLOJİSİ

İneğin psikolojisi ile döl verimi arasında sıkı bir ilişki vardır. Genelde yetiştiricilerin ineklerine iyi muamele etmeleri hem süt üretiminin hem de döl veriminin artmasına katkıda bulunmaktadır.

Suni tohumlama sırasında sinirlenen yada kötü muamele edilen ineklerde döl verimi düşüklüğü görülür. Suni tohumlamadan yada doğal aşımdan sonra spermatozoon’un üreme kanalında taşınımı hipofiz arka lobu’ndan salgılanan oksitosin hormonunun düz kas kontraksiyonlarını artırması sonucu oluşmaktadır. Sinirli, korkak ve kötü muamele edilen ineklerde adrenal korteks’ten salgılanan adrenalin, oksitosin hormonunun salgılanmasını inhibe ederek düz kas kontraksiyonlarını dolayısıyla da spermatozoonun fertilizasyon bölgesine taşınmasını engeller. Öte yandan, suni tohumlama yapılacak ineklerin tohumlamadan önce kapalı bir yerde sıkışık olarak bekletilmeleri stres doğurarak adrenalin-oksitosin iletişimini bozmakta ve döl verimi düşüklüğüne neden olmaktadır. Onun için tohumlanacak ineklerin gürültüden uzak , açık, havadar yerlerde bekletilmelerinde yarar vardır.

Suni olarak kolay tohumlanan ineklerdeki gebelik oranı güç tohumlananlara göre daha yüksektir. Çünkü, güçlükle tohumlanan ineklerde daha fazla stres ve heyecan oluşur. Huysuz ineklere tohumlama yapmak daha zordur. Özellikle suni tohumlama yapılan huysuz hayvanlarda sperma istenilen yere verilemez ve bu arada harcanan zaman sperma’nın üreme kanalında ölmesine neden olur.

Suni tohumlama yapılan kimi bölgelerde hayvan sahiplerinin hatta kimi teknisyenlerin bile tohumlanan ineğin klitorisine elle masaj yaptıkları gözlenmektedir. Bu da araştırma sonuçlarına dayalı olmamakla birlikte psikolojik bir faktör olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, vasektomi yapılmış arama boğalarının bulunduğu sürülerde ineklerin daha fazla döl vermeleri de psikolojik faktörlere bağlanmaktadır.

İŞLETME YÖNETİMİ

Her ne kadar Türkiye’deki hayvancılık işletmelerinin büyük çoğunluğu aile içi üretim yapan ilkel işletmeler ise de yine de alınacak kimi önlemlerle işletmenin süt verimi, döl verimi ve karlılığı göreceli olarak artırılabilir. İşletme yönetiminin etkin olması başta infertilite olmak üzere çoğu yetiştirme hastalığının oluşmasını engeller.

Bir işletmede infertilitenin önlenebilmesi açısından yapılacak ilk iş iyi bir kayıt sistemi oluşturmaktır. İneklerin her türlü kayıtları yanında özellikle doğum ve ilk tohumlama tarihleri, kızgınlıkları, sonraki tohumlama tarihleri, tohumlandıkları spermaların özellikleri ,doğumlarının normal olup olmadığı, sonun atılıp atılmadığı, uygulanan tedaviler, verilen ilaçlar, yapılan aşılar özenle kaydedilmelidir. Kayıtlar varsa bilgisayar yoksa temiz bir defter tutmak suretiyle yapılmalıdır.

İneklere yedirilecek yemlerin kalitelerinin ve enerjilerinin yüksek olması da infertilite yönünden önem taşır. Küflü ,bozuk yemler ketozis oluşturarak karaciğeri bozar ve infertilite’ye neden olur. Ayrıca tohumlanan ineklere fitoöstrogen yoğunluğu fazla yemler verilmesi embrio ölümlerine ve tekrar kızgınlığı dönmelere neden olurlar. Sonraki bölümlerde de vurgulanacağı gibi enerjisi eksik yemlerle beslenen ineklerde başta hormon dengesizliği olmak üzere oluşan çeşitli nedenlerden dolayı infertilite meydana gelir. Öte yandan önceki bölümlerde ayrıntılarıyla üzerinde durulan barınak yapımı ve hijyeni, barınak ısısı ,ışığı, havalandırılması konularındaki aksaklıklar da infertilite’ye neden olur. İyi bir işletme yönetimi tüm bu olumsuz koşulları giderme konusunda göstereceği çabalarla hem genel hastalıkların hem de infertilite’nin oluşmasını engelleyebilir.