Türkiye’de koyun sun’i tohumlaması merinos melezlemesi amacıyla başlamıştır. Cumhuriyetten sonra kurulan yünlü dokuma sanayiinin yapağı ihtiyacı kaba ve kalın yapağı üreten yerli koyunlarımızdan sağlanamıyordu. O nedenle Almanya’dan ince yapağılı Merinos koçlar ithal edilerek yerli kıvırcık ve akkaraman koyunları ile sun’i tohumlama yöntemi kullanılarak melezlendi. Bu sayede Güney Marmara Bölgesinde Karacabey Merinosu, Orta Anadolu Bölgesinde de Konya Merinosu tipleri oluşturuldu. İnce kuyruklu Merinos koçları ince kuyruklu Kıvırcık koyunları ile doğal olarak çiftleşebiliyordu. O nedenle Kıvırcık Koyunlarının yetiştiridiği Güney Marmara’da melezlemede tabii tohumlama yöntemi kullanılmıştır. Karacabey Harasında çoğaltılan Merinos koçları halka dağıtılmış ve bu koçlarla Kıvırcık Koyunları çiftleştirilmiştir. Ancak Akkaraman Koyunlarının Merinos Koçları ile melezlenmesinde mecburen sun’i tohumlamadan yararlanılmıştır. Çünkü, ince kuyruklu Merinos koçları yağlı kuyruklu Akkaraman Koyunları ile doğal yolla çiftleşemiyordu. O nedenle, özellikle Orta Anadolu Bölgesinde halk elindeki koyunlarda sun’i tohumlama uygulanması ilk olarak 1948 yılında Ankara, Eskişehir ve Konya illerinde başlamıştır. O tarihlerde, belirlenen köylerde koyun sun’i tohumlama istasyonları kurulmuş, koç depolarından getirilen damızlık koçlardan alınan spermalar her sabah arama koçu ile kızgınlıkları tespit edilen koyunlara verilmiştir. Sun’i Tohumlama İstasyonunda görevli teknisyen, koyunların sıfat sezonu olan Eylül-Ekim Aylarında köyde kalıyor ve sun’i tohumlama çalışmalarını sürdürüyordu. Bu çalışmalar 1970 yılına kadar yaklaşık 20 yıl kesintisiz olarak devam etmiş, ancak o yıldan sonra gerek bürokratik engeller gerekse suni elyafın doğal yapağı yerine yünlü dokuma sanayinde kullanılması gibi nedenlerden dolayı sekteye uğramıştır. Yaklaşık bir on yıl daha ağır aksak giden koyun sun’i tohumlama faaliyetleri 1980 yılında gerçekleşen Bakanlıktaki reorganizasyondan sonra tümüyle ortadan kalkmıştır. Ancak, yaklaşık otuz yıl devam eden bu çalışmalar sonucunda Güney Marmara’dakilere ilave olarak Ankara, Konya ve Eskişehir illerinin köylerinde azımsanmayacak sayıda bir Melez Merinos popülasyonu oluşmuştur. Bugün bile hala anılan illerde az sayıda da olsa Merinos melezi koyunlara rastlanmaktadır.
Merinos koyun ırkının asıl vatanı Anadolu coğrafyasıdır. Merinos koyunu Osmanlı Padişahlarının hediyesi olarak İspanya’ya gönderilmiş, oradan da önce Güney Afrika’ya, sonra da Avustralya ve Yeni Zelanda’ya yayılmıştır. Günümüzde Almanya başta olmak üzere kimi Avrupa Ülkelerinde de değişik tiplerde Merinos Koyunu yetiştirilmektedir. Merinos koyunlarının en büyük özelliği yapağılarının fazlalığı ve kıllarının inceliğidir. Ancak yukarıda da belirtidiği gibi günümüzde Merinos yapağısı para etmemektedir. Merinos koyunlarının diğer bir özelliği de melezlemenin ilk ürünü olan kuzuların azmanlık yüzünden doğum ağırlıklarının ve doğum sonrası canlı ağırlık artışlarının yüksek olmasıdır. Bu nedenle, erkek kuzular çabuk besiye gelmekte ve kısa sürede yüksek canlı ağırlık artışı kazanmaktadırlar. Merinos koyunlarının bir diğer özelliği de sevk ve idarelerinin kolay olmasıdır. Mer’ada fazla dağılmazlar, bulundukları yerde ot bitmeden başka bölgeye geçmezler. Ayrıca, yerli ırklara nazaran sıfat sezonları kısadır ve bu nedenle de doğan kuzular arasındaki gün farkı fazla olmadığından sürüde bir örneklilik görülür. Bu nedenle de celepler kuzu almaya geldiklerinde teker teker seçmezler, ne kadar kuzu varsa hepsini alır giderler. Yani merinos erkek kuzuların pazarlama şansları yüksektir.
Tüm bu açıklamaların ışığında ve sonuç olarak denilebilir ki, tüm sorunlarına rağmen Türkiye koyunculuğunda Merinos ırkından tekrar yararlanılması gerekir. Bu bağlamda, sun’i tohumlamadan ziyade, gerek yurt dışından ithal edilecek , gerekse Devlet Tarım İşletmelerinde ve halkın elinde bulunan damızlığa elverişli koçlar halka dağıtılarak yerli koyunlarla elde aşım yöntemiyle ilk çiftleşmesinden doğan kuzuların besiye alınmaları Türkiye’de sık sık ortaya çıkan kırmızı et sorununa da bir çözüm teşkil edebilir.