İneklerin verimleri arasında döl veriminin ayrıcalıklı bir yeri ve önemi vardır. Çünkü ineklerin öteki tüm verimleri sürdürülebilir bir döl veriminin varlığı ile ancak mümkündür. Örneğin yavru doğurmayan bir ineğin süt vermesi de söz konusu olamaz. Bir hayvancılık işletmesinde döl veriminin aksaması en başta karlılığı olumsuz yönde etkiler. Bilindiği gibi inekler ve düveler süt için yetiştirilirler. Ancak, süt üretiminin devamlılığı için yavru veriminin de sürdürülebilir olması şarttır. Günümüzde küçük ve orta ölçekli işletmeler çiğ süt fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle sadece elde ettikleri dişi ya da erkek buzağılarını satarak kar edebilmektedirler. Bunun için de döl veriminin yeterli olması ve ineğin ya da düvenin her yıl bir yavru doğurması arzu edilir. Döl verimi yeterli bir inek her yıl bir yavru veren inektir. Bunun aksi bir durumda süt verimi de düşeceğinden işletmenin karlılığı azalır. Burada esas olan ineğin damızlıkta kullanılma süresidir. Bu konuda da verdiği yavrunun sayısı önem taşır. İşletmedeki inekler ne kadar uzun süre damızlıkta kullanılır ve ne kadar çok yavru verirlerse o işletme o kadar başarılı sayılır.

İneklerde döl veriminin önemi yanında zayıf noktaları da vardır. İleriki bölümlerde de bahsedileceği gibi kızgınlık süresi denen ineğin tohumlanacağı dönem diğer dişi hayvanlara nazaran çok kısadır. Normalde 18 saat olan bu süre eğer zamanında fark edilmezse inek tohumlansa dahi gebe kalamaz. Hele bir de ineğin süt verimi yüksekse bu süre iyice kısalır. Diğer bir zayıf nokta da ineğin süt verimi yükseldikçe döl veriminin düşmesidir. Süt verimi yüksek ineklerde kızgınlık fark edilemeyecek kadar belirsizdir. Bu durumda da ineğin gebe bırakılması dolayısıyla yavru vermesi bir hayli zorlaşır.

Döl verimi normal bir ineğin her yıl bir yavru vermesi gerektiğini yukarıda belirtmiştim. Böyle ineklerin sayıca çok olduğu işletmeler her zaman kar ederler. Bir ineğin her yıl bir yavru verebilmesi bazı koşullara bağlıdır. Bunun için en başta ineğin iki doğumu arasındaki sürenin bir yılı yani 365 günü geçmemesi gerekir. Ancak bu durum çoğu kez mümkün olmayabilir. İneğin birkaç doğumu dikkate alındığında bu sürenin üst sınırının 400 gün olması ve genellikle üç yılda iki yavru elde edilmesi normal bir durum sayılmalıdır. Döl veriminde yeterliliği belirleyen bir diğer husus da doğum ile ilk kızgınlık arasındaki süredir. Bu sürenin genellikle 45 günü geçmemesi arzu edilir. Gerçi hayvan doğumdan belli bir süre sonra fizyolojik olarak kızgınlık gösterir ama bu genelde fark edilmez. Zaten fark edilse de cinsel organlar hacim olarak henüz normale dönmediğinden inek tohumlansa da gebe kalmaz. Ancak doğum ile ilk gebelik arasındaki sürenin 90 günü aşmaması arzu edilir. Bu süreye 9 aylık gebeliği de ilave ettiğimizde iki doğum arasındaki süre bir yılı bulur. Ayrıca döl verimi normal bir inek en fazla ikinci tohumlamada gebe kalan inektir. İkiden fazla tohumlandığı halde gebe kalmayan ineklerin döl verimleri düşük olarak değerlendirilir. Bir sürünün döl verimi değerlendirilirken genellikle ilk tohumlamada %50 ‘nin üzerinde gebelik elde edilmesi normal kabul edilir. Belirtilen bu özellikleri taşımayan inekler düşük döl verimli sayılır.

İneklerde döl verimini etkileyen çok sayıda faktör vardır. Bu faktörlerden biri ya da bir kaçı müştereken etki yaparak döl verimini engellerler. Şimdi de bu faktörleri sırasıyla ele alalım.

BESLENME: İneklerde beslenme ile döl verimi arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Döl verimi normal bir ineğin yaşamında başlıca üç evre bulunur. Bunları, dokuz ay gibi en uzun süreli gebelik evresi, doğumdan önceki iki aylık süreyi kapsayan kuru dönem evresi ve doğumdan sonraki bir ay yani lohusalık evresidir. En uzun süren evre olan gebelik esnasında inek normal bir şekilde, yaşama ve verim payları verilerek beslenir. Ancak burada ineğin normal bir vücut kondisyonunda olması yani ne zayıf ne de şişman olması arzu edilir. Döl verimi ve beslenme ilişkileri açısından asıl üzerinde durulması gereken evreler kuru dönem ve lohusalıktır. Kuru dönem ineğin doğumdan iki ay önce sütten kesildiği dönemdir. Bu dönemde inek tüm enerjisini yavruyu ve yavrunun doğduktan sonra içeceği ağız sütünü yani kolostrumu oluşturmaya harcar. Lohusalık döneminde yoğun bir süt üretimi söz konusudur. Kuru dönem ve lohusalık dönemi beslemesinin ineklerde döl verimi üzerine etkisi büyüktür. Kuru dönemde ineğe daha çok kaba yem ve az miktarda da kesif yem verilir. Bunun nedeni kuru dönemde süt veriminin olmayışı ve ineği şişmanlatmak istemeyişimizdir. Kuru dönemde ineğe kesinlikle yonca verilmemelidir. Ayrıca doğuma 2-8 gün kala ineklere yüksek dozda D-Vitamini enjekte edilmelidir. Kuru dönemde bu beslenme rejimine ve D-Vitamini takviyesine uyulmazsa doğumdan hemen sonra inekte güç doğum, doğum felci, sonun atılamaması, topallık, ketozis gibi doğrudan döl verimini olumsuz olarak etkileyen hastalıklar ortaya çıkabilir. Lohusalık döneminde ise hayvan enerji değeri yüksek kesif yemlerle ve yonca başta olmak üzere kaliteli kaba yemlerle beslenmelidir. Çünkü inek bu dönemde çok fazla miktarda süt üretir ve enerjisini bu iş için harcar. Eğer lohusalık döneminde ineğe yüksek enerjili yemler verilmezse negatif enerji dengesi ortaya çıkar. Bunun anlamı , ineğin yemle aldığı enerjiden fazlasını süte harcaması ve bu nedenle de enerji eksikliği çekmesi demektir. Lohusalık dönemindeki enerji eksikliğinde inekte kızgınlığın görülmemesi, dolayısıyla doğumla ilk kızgınlık, tohumlama ve gebelik arası sürenin uzaması, sonuç olarak da iki doğum arasındaki sürenin uzayarak inekten daha az sayıda yavru alınması söz konusu olur. Ayrıca lohusalık döneminde ineğin üreme organların dışa açık bir hale gelmesi ve yoğun hormon baskısı nedeniyle bağışıklık sistemi zayıfladığı için ortamdaki mikroplar kolaylıkla üreme organlarına girip başta rahim iltihabı olmak üzere döl verimini engelleyen çok sayıda hastalığa yol açabilirler.

KIZGINLIK TESPİTİ: Kızgınlık bir ineğin tohumlamaya ya da çiftleşmeye hazır olduğu dönemin adıdır. Bu dönemde inekler hormonların etkisiyle kimi fizyolojik belirtiler göstererek gebeliğe hazır olduklarını belli ederler. Dıştan gözlenebilen bu fizyolojik belirtiler arasında vulvanın kızarık ve şişkin olmasını, vulvadan berrak bir akıntının gelmesini sayabiliriz. Ayrıca kızgın inekler sıklıkla böğürürler, süt verimleri azalır ve vücut ısıları yükselir. Ancak, bu belirtiler başka durumlarda da görülebileceği için kızgınlık tespitinde pek dikkate alınmazlar. Kızgınlığın tespitindeki asıl belirti ineklerin biri birlerinin üzerine atlamalarıdır. Ahırda ya da sürüde bir inek başka bir ineğin üzerine atlıyor ve alttaki inek kaçmayıp izin veriyorsa atlayan inek şüpheli duran inek kesinlikle kızgın demektir. Kızgınlığın tespiti konusunda sahada uygulanan çok değişik yöntemler vardır. Ancak bunlar arasında en doğru olanı atlama ve durma olayının tespitidir. Üzerine atlandığında kaçmayıp sabit duran inek mutlaka kızgındır ve vakit geçirilmeden tohumlamaya alınmalıdır.

TOHUMLAMA HATALARI: İneklerde suni tohumlama kursa devam edip sertifika almış Veteriner Hekimleri be Veteriner Sağlık Teknisyenler/Teknikerleri tarafından yapılır. Suni Tohumlama donmuş boğa spermasının ineğin rahmine verilmesini içeren bir tekniktir. Ancak bu tekniğin uygulamada bu kadar basit olmadığı da bir gerçektir. Tohumlanacak ineğin gebe olup olmadığı, üreme organlarında her hangi bir patolojik ya da mikrobik hastalığın bulunup bulunmadığının tespiti büyük bir önem taşır. Ayrıca ineğin kızgınlığının iyi tespit edilmesi ve buna göre tohumlama zamanın tayini gerekir. Özetlemek gerekirse suni tohumlama olgusunda insan, hayvan ve teknik olmak üzere üç adet olgu söz konusudur. Döl verimini aksatacak bir hata bu üç olgudan dan da kaynaklanabilir. İnsan faktörünün içine Veteriner Hekimi ve hayvan yetiştiricisi girer. Hayvan yetiştiricisi ineğin kızgın olduğunu zamanında tespit edecek ve tohumlaması için hiç vakit yitirmeden Veteriner Hekimine başvuracaktır. Hayvan yetiştiricisi kızgınlığı doğru dürüst tespit edemez ve Veteriner Hekimi de yetiştiricinin beyanına göre hareket edip muayene etmeden ineği tohumlarsa inekte döl verimi sorunu ortaya çıkabilir. O nedenle yetiştirici ineklerini iyice gözlemlemeli, diğer belirtiler yanında ineğin üzerine başka bir inek atladığında izin verip kaçmadığını gördüğü anda Veteriner Hekimine haber vermelidir. Veteriner hekimi de hiç vakit kaybetmeden gelip ineği usulüne uygun olarak tohumlamalıdır. Burada suni tohumlama tekniği devreye girmektedir ki Veteriner Hekiminin hata yapmadan tekniği uygulaması gerekir. Son olgu olan hayvanın yani ineğin de öncelikle gebe olmaması ve üreme organlarının sağlıklı olması önem taşır. Bu üç olguda da hata yapılmazsa gebelikle sonuçlanan başarılı bir tohumlama gerçekleştirilmiş olur.

KAYIT TUTMA: Hayvancılıkta kayıt tutma çok önemli bir konudur. Döl verimi söz konusu olduğunda kayıt tutmanın bu önemi daha da artmaktadır. Çünkü ineklerden yeterli düzeyde döl verimi alınabilmesi için kızgınlık, gebelik, tohumlama, doğum gibi döl verimi özelliklerinin çok iyi izlenmesi ve kayıt edilmesi gerekir. Özellikle kızgın hayvanların izlenmesi, üzerine atlandığında izin veren ve duran hayvanların kaydedilmesi ve derhal tohumlama için ayrılması büyük bir önem taşır. Ayrıca, tohumlanan hayvanın numarası, tohumlandığı tarih ve sperması kullanılan boğanın kaydının tutulması da mutlaka gereklidir. İneğin doğurma tarihi, doğumunun normal ya da güç olduğu, sonunu atıp atmadığı da kaydedilmesi zorunlu hususlar arasındadır. Düzenli kayıt tutulması bir işletmedeki ineklerin döl verimini olumlu etkiler ve karlılığı artırır. Günümüzde bilgisayar tabanlı çok gelişmiş kayıt sistemleri mevcuttur.

ÜREME HASTALIKLARI: İneklerde başta brusella ve tüberküloz olmak üzere çok sayıda üreme hastalığı döl veriminin düşmesine neden olur. Bu hastalıklar, ineklerin birbiri ile teması, solunum, doğal çiftleşme ve sperma gibi yollarla bulaşır. Ayrıca hasta hayvanların akıntıları ve atık yavrular vasıtasıyla da hastalık bulaşması söz konusu olabilir. Bu hastalıklar ineğin gebe kalmamasına ya da gebe kalsa bile gebeliğin erken döneminde yavrusunu atmasına neden olurlar. Özellikle brusellanın bulaştığı bir ahırda sağlıklı bir yetiştirmeden söz edilemez. Bu hastalıklar koruyucu aşılamalarla ve ahır hijyeninin iyileştirilmesi ile kısmen önlenebilirler. Asıl olan sürüye yeni katılacak ineklerin güvenilir işletmelerden temin edilmesi ve sürüye dahil edilecek her ineğin önceden karantinadan geçirilmesidir.

PATOLOJİK BOZUKLUKLAR: İneklerde rahim iltihabı ve yumurtalık kistleri döl veriminin düşmesine neden olurlar. Özellikle kuru dönemde usulüne uygun olarak beslenmeyen ve doğumdan sonra da elverişli ahır koşullarında bulundurulmayan ineklerde rahim iltihabı olaylarına sık rastlanır. Özellikle kalsiyum eksikliği sonucu yavru zarlarının atılamaması ve rahim içerisinde çürümüş dokuların kalması rahim iltihabının temel nedenidir. Lohusalık döneminde rahim iltihabı tedavi edilmezse inek kızgınlık göstermez, tohumlansa bile oluşan dölüt rahime yuvalanamayacağından gebelik meydana gelmez. Yumurtalık kistlerinde ise kızgınlık düzensizdir ve ineğin gebe kalması güçleşir.

GENETİK KUSURLAR: Genetik yapı hem üstün olduğu hem de kusurlu olduğu zaman döl verimini etkiler. Genetik yapısı üstün inekler çok süt verirler. Süt üretimi yükseldikçe ineklerde döl verimi düşer. Çünkü, özellikle doğumdan sonra yani lohusalık döneminde süt veriminin yüksek olması hem kızgınlık süresinin kısalmasına neden olur hem de enerji kaybına yol açarak ineğin gebe kalma olasılığını azaltır. Böylece, doğum ile ilk kızgınlık ve ilk gebelik arasındaki süre uzayacağından iki doğum arasındaki süre de uzar ve ineğin yılda bir yavru vermesi tehlikeye girer. Bu durumun devamlılık kazanması halinde ise ineğin damızlıkta kullanma süresi dolayısıyla da yavru sayısı düşeceğinden işletmenin karlılığı azalır. İneklerde üstün genetik yapı yanında doğuştan oluşan kusurlar da döl veriminin düşmesine neden olur. İneklerde döl verimini düşüren çok sayıda genetik kusur mevcuttur. Ancak, bir inekte her iki cinsiyetin bir arada bulunması demek olan hermafrodismus ve ikiz gebeliklerde dişi buzağının üreme organlarının oluşmaması demek olan frimartinismus sık görülen genetik bozukluklar arasındadır. Bunların yanında yumurtalık ve rahim anormallikleri de önemlidir.

STRES: Stres ineklerde döl verimini olumsuz yönde etkileyen çok önemli bir sorundur. Stres sırasında ineğin bağışıklık sistemi zayıflar ve hormon düzeni bozulur. Bunun sonucunda da inek döl verimini olumsuz yönde etkileyen hastalıklara daha sık yakalanır. Bir işletmede inekleri strese uğratan faktörler çok ve çeşitlidir. Bunlar arasında; dış ortam sıcaklığı, solunan havanın kirliliği, ineklerin bakıcılarının ve yerlerinin sıkça değiştirilmesi, yem değişimi, ineklerin bir yerden başka bir yere nakilleri, yattıkları yerlerin rahatsız oluşu gibi faktörler sayılabilir. Bu sorun ancak sürü yönetimi ilkelerine sıkı sıkıya uymakla çözümlenebilir. Bunun için de ineklerin ahır içerisindeki rahatının yerinde olması, yerlerinin ve bakıcılarının sıkça değiştirilmemesi, yemliklerinde sürekli yem bulunması ve sıcak havalarda serinletilmeleri gerekir.

İneklerde döl verimi bir hayvancılık işletmesinin karlılığını ve devamlılığını etkileyen en önemli unsurdur. Döl verimi çokluk hormonların etkisi altında şekillendiği için sadece fiziki değil psikolojik faktörlerin de etkisi altındadır. Bu nedenle bir ahırdaki ya da sürüdeki ineklerin döl verimi dar bir bakış açısıyla değil de genel sürü yönetimi ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalınarak yönetilmelidir.