“Ölçemediğinizi yönetemezsiniz” diye çok doğru bir söz vardır. Gerçekten de bir şeyin sayısını bilmiyorsanız o şey hakkında olumlu ya da olumsuz bir yargıya varamazsınız. Örneğin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) hayvancılık istatistikleri adı altında bir takım veriler yayınlamaktadır ama bu rakamların gerçekleri yansıtmadığı konusunda sektördeki çoğu kişi ve kurum arasında bir fikir birliği mevcuttur. Bu konuya açıklık getirmek amacıyla geçmişte yaşadığım bir anımı sizlerle paylaşmak isterim. 1982 yılında Bakanlıkta koyun suni tohumlaması konusunda ileriye dönük bir plan hazırlamıştık. Bu planda koyun sayısını o zamanki Devlet İstatistik Enstitüsünün verdiği 50 milyon olarak kabul etmiş ve bu sayıya göre planlama yapmıştık. 1984 yılında Türkiye’de gerçek anlamda bir hayvan sayımı yapıldı ve koyun sayısı 40 milyon olarak bulundu. Aradaki 10 milyonluk fark o zamanki Sovyetler Birliğini saymazsanız Avrupa’daki tüm ülkelerin sahip oldukları koyun sayısından fazlaydı. Doğal olarak bizim yaptığımız planlama da boşa gitmiş oldu. Çünkü gerçek sayımdan önce her yıl Türkiye İstatistik Kurumu ya da Bakanlık kendi taşra teşkilatına gönderdiği bir yazı ile il ya da ilçelerindeki hayvan sayılarını soruyor, teşkilat da hayvanları tek tek saymak yerine önceki yılki rakama belli bir oranda ilave yapıp bir yazı ile Bakanlığa bildiriyordu. Böyle yapılan bir sayım da hiç kuşkusuz gerçeği yansıtmıyordu. Günümüzde Türkiye İstatistik Kurumu Bakanlığın Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) ve TÜRKVET verilerine dayanarak hayvancılık istatistiklerini yayınlamaktadır. Oysa bu sistemlere daha çok kulak küpesi esas alınarak veri girildiği için büyük yanlışlıklar ortaya çıkmaktadır. Çünkü yetiştiricilerin bir bölümü kulak küpeleri konusunda gerekli dikkati ve özeni göstermemektedir. Nitekim zaman zaman ortaya çıkan küpe afları bunun en somut bir göstergesidir. Ayrıca daha geçenlerde ortaya çıkan genç çiftçi projesi ile ilgili yolsuzluk iddiaları ve ele geçirilen çok sayıda küpe de bu konunun ne kadar istismara açık olduğunun bir kanıtıdır.

Ben aslında yazılarımda rakamlara fazla yer vermem. Bunu, hem istatistiklerin doğruluğuna inanmadığım için hem de okuyucunun kafasını rakamlar ile karıştırmamak adına yapıyorum. Şimdi size hayvancılık istatistikleri vereceğim ama ne yazık ki en son rakamlar 2019 yılının Eylül ayına ait olacak. Bu rakamları Tarım ve Orman Bakanlığı kayıtlarından aldım. Türkiye’de 2019 yılı Eylül ayı verilerine göre 18.080.500 baş sığır mevcuttur. Bu rakamlar 2017 de 15.943.586 baş, 2018 de 17.042.506 baş olmuştur. Bu verilerden görüleceği üzere 2017 ve 2018 de sığır sayısı yaklaşık bir milyon baş artmıştır. 2019 Eylül rakamlarına bakınca sığır sayısındaki artış yine yaklaşık bir milyon baş civarında olmuştur. Fakat 2019 rakamları dokuz aylıktır. Tüm yılın projeksiyonu yapıldığında bu sayının yaklaşık 250.000 baş daha artacağı var sayılabilir. Özellikle 2018-2019 yılları arasındaki artış çok manidardır. Bu artışın bir an için anılan yıllarda yapılan yoğun besilik, kasaplık dana ve damızlık düve ithalatından kaynaklandığı düşünülse de hayvancılıktaki kriz nedeniyle aynı yıllarda sayısı bilinmeyen ancak oldukça fazla olduğu varsayılan inek kesimleri de dikkate alındığında gerçek olmayacağı ve iki yıllık sığır sayılarının başa baş geleceği sonucu ortaya çıkar.

Koyun sayısına bakıldığında durum daha da ilginçtir. Tarım ve Orman Bakanlığının TÜİK’ten aldığı verilere göre Türkiye’de 2017 yılında 33.677.636 baş, 2018 yılında 35.194.972 baş, 2019 yılının ilk 9 ayında ise 38.448.476 baş koyun mevcuttur. Rakamlara göre, 2019 yılının ilk 9 ayında koyun sayısı 2017 yılına göre 4.770.840 baş artmıştır ki üç yılda bu artış asla mümkün değildir. Çünkü sektördeki herkes tarafından da bilinmektedir ki; genç nüfusun köyleri terk etmesi, köyde kalan yaşlı kesimin koyunculuğu bırakması, sosyal güvensizlik sorunu, ürünlerin para etmemesi, meraların yok olması ve çalıştırılacak ehil çoban bulunamaması gibi sorunlar köylerdeki sürülerin önemli ölçüde azalmasına yol açmıştır. Eskiden beş sürünün bulunduğu köylerde ya hiç sürü kalmamış ya da sürü sayısı teke düşmüştür. Bu durum karşısında koyun sayısının artması asla mümkün değildir.

Tamam, hayvan sayılarının bu sistemlere göre verildiğini anladık da, acaba hayvansal üretim rakamları hangi sisteme göre hesaplanmaktadır? Bu da üzerinde durulması gereken ayrı bir konudur. Bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’de 2018 yılında üretildiği söylenen 20.036.877 ton çiğ inek sütünün sadece yarısı endüstriye gitmekte, diğer yarısı ise çeşitli şekillerde kullanılmaktadır. Endüstriye giden çiğ süt kayıt altında olduğu için miktarı kolaylıkla hesaplanabilir ama kayıt dışı olarak üretilen çiğ süt miktarını hesaplamak mümkün değildir. Aynı şey kırmızı et üretimi için de söz konusudur. Bakanlık kayıtlarına göre 2018 yılında Türkiye’de 1.003.859 ton sığır eti üretilmiştir. Mezbaha kayıtlarına bakılarak sığır eti üretimi belki hesaplanabilir ama halkın kayıt dışı olarak kestiği ya da her yıl yüz binlercesini kurban ettiği sığırların ürettikleri kırmızı et miktarı nasıl hesaplanabilir? Bu konuda sektörde çok büyük sorular ve kuşkular vardır.

Bu soruları yanıtlamanın ya da kuşkuları gidermenin tek yolu Devletin dünyadaki modern hesaplama tekniklerini de kullanarak Türkiye’nin hayvan ve hayvansal üretim envanterini doğruya yakın bir olasılıkla ortaya koymasıdır.  Bu, hayvancılık sektörü için eksikliği çok duyulan ve en kısa sürede çözümlenmesi gereken bir sorundur. Aksi taktirde mevcut rakamlara dayanılarak yapılan tüm plan ve projeler yanlış çıkacağı gibi gereksiz ithalat yapma durumu da söz konusu olabilecektir.