Değerli meslektaşlarım,
İki değerli insanın hoşuma giden iki özlü sözü hep aklımdadır. Hazreti Mevlana, “ Bazen diyorum ki söyle gitsin, bazen de diyorum ki söyleyince ne olacak sus bitsin “ buyuruyor. Divan Şiirinin ustası Fuzuli de, “ Sussam gönül razı değil, konuşsam tesiri yok “ diyor. Ancak ben, öğrencilik de dahil 54 yıllık meslek yaşamımda bu iki söze de hiç iltifat etmedim ve veteriner hekimliği ve hayvancılık konularında yazdığım 500’ün üzerindeki yazıda düşüncelerimi özgürce açıklamaktan hiçbir zaman çekinmedim. Arada bir bu açık sözlülükten zarar görsem de yine yoluma inandığım şekilde devam ettim.
Bu yazıyı yazma arzusu bende bir arkadaşımın gönderdiği resimden sonra oluştu. Resim Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin kuruluşunun 65.Yıldönümü nedeniyle Çanakkale’de yapılan kutlama töreninde çekilmişti. Resimden toplantıya katılanları saydım, 25 kişi civarındaydı. Düşünebiliyor musunuz, hayvancılığın ve veteriner hekimliğinin tarihteki en büyük krizi yaşadığı bir dönemde mesleğimizin en üst organı olan TVHB’nin toplantısına 25 kişi katılmış. Arkadaşlar, eğri oturalım doğru konuşalım, bu ilgisizlik ve vurdumduymazlık nedeni her ne olursa olsun asla hoş görülecek bir durum değildir.
Benden çok iyi bildiğiniz gibi; girdi maliyetlerinin yüksekliği, karkas et ve çiğ süt fiyatlarının düşüklüğü ve son bir yıl içerisinde yapılan yoğun ithalat üreticileri çok zor durumda bırakmış ve on binlerce sağmal inek kasaba gitmek zorunda kalmıştır. Bu durum hayvan üreticileri kadar büyükbaş kliniği bulunan veteriner hekimleri de olumsuz olarak etkilemiştir. Bir örnek vermek gerekirse büyükbaş ile uğraşan meslektaşlarımızın üreticilerden yaklaşık bir milyar ( eski para ile bir katrilyon ) lira alacaklarının olduğu hesap edilmektedir. Her yıl mesleğe atılan iki binin üzerindeki genç veteriner hekim ne yazık ki sorunu daha da büyütmektedir. Böyle giderse yakın bir gelecekte büyükbaş hayvan kliniklerinin önemli bir bölümü kapılarına kilit vurmak zorunda kalacaktır. Günün güncel tabiriyle hayvancılıktaki bu kötüye gidiş kutsal mesleğimiz için bir beka sorunu haline gelmiş bulunmaktadır. Mesleki örgütlerimizin hayvancılığın ve veteriner hekimliğinin sorunlarını kamuoyu ile paylaşma konusunda yetersiz kaldığını hepimiz biliyoruz. Ancak suçun tümünü meslek örgütlerimize yüklemek de doğru değildir. Meslektaşlarımızın da meslek örgütlerini harekete geçirecek davranışları sergilemeleri gerekir. Ayrıca gerek yazılı ve sözlü medyada gerekse sanal ortamdaki değişik platformlarda görüşlerimizi açıklamamız çok büyük bir önem taşır. “ Hakikatler fikirlerin çarpışmasından ortaya çıkar “ diye özlü bir sözümüz vardır. Ayrıca her şeyi devletten beklemek de doğru değildir. Victor Hugo’nun “ Kendisinin kurtarılmasını bekleyenler sadece kölelerdir” sözünü de unutmamak gerekir. Kökleri insanlık tarihi kadar eski, geçmişi şan ve şereflerle dolu kutsal mesleğimizin içinde bulunduğu bu yok oluş sürecinde temel meseleleri unutup tali konuları tartışmak Osmanlı ordusu İstanbul surlarına dayandığında Bizanslı papazların Ayasofya’da hala meleklerin cinsiyetini tartışmalarına benzer. Mevzubahis olan mesleğimizin bekası ise gerisi teferruattır.
Özellikle genç meslektaşlarımın morallerini yükseltmek ve motivasyonlarını artırmak için kutsal mesleğimiz hakkında ifade edilen kimi söylemleri sıralamak istiyorum. İstiklal marşımızın yazarı meslektaşımız Mehmet Akif Ersoy veteriner hekimliğinin önemini şiirinde ne güzel de anlatmış. “Keşke zihninde kalaymış, ne kadar lazımmış / Beni dinler misin evlat, yine kim bilse çalış / Çünkü bir tecrübe etsen senin aklın da yatar / Bize insan hekiminden daha lâzım baytar ”. Aynı konuda İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün veciz sözünü hepimiz biliriz. “ Denilebilir ki insan hekimliği veteriner hekimliğinin yanında okyanusa karşı bir iç deniz gibidir “. Milattan önce 1200 yılında “ Beşeri hekimleri insanı, veteriner hekimleri insanlığı kurtarır “ görüşü ortaya konulmuştur. Ünlü fizikçi Einstein, “ Veteriner fakültesinde okumak zeki insanların tercihidir “ demiştir. İstiklal savaşında ordunun hareket gücü olan öküzler şap ve sığır vebasına yakalandıklarında bir yandan bu hastalıklarla bir yandan da düşmanla savaşan kahraman meslektaşımız ünlü komutan Fevzi Çakmak’a “ Türk veteriner hekimleri olmasaydı istiklalimizi kazanamayacaktık “ sözünü söyletmiştir. Satırlarımı yine ulusal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un bugünümüzü çok iyi tanımlayan dizeleri ile bitirmek istiyorum. “ Ölürsem görmeden mesleğimdeki arzu ettiğim feyzi-gelişmeyi- / Yazılsın seng-i kabrime -mezar taşıma- mesleğim mahzun, ben mahzun”.