Sayın Adnan Serpen’in, yakında Antalya’da düzenlenecek olan “Ulusal Tıp Günleri” adlı toplantıda rahmetli hocamız Ord.Prof.Dr.Tümgeneral Süreyya Tahsin Aygün’ün adının bilimsel bir oturuma verildiğini de içeren mailini okuyunca, mesleki değerlerimize karşı meslek dışından gösterilen saygının ve kadirşinaslığın neden biz Veteriner Hekimler tarafından gösterilmediğini kendi kendime sordum ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Bu yazımda sizlere değerini yeterince bilemediğimiz üç büyük Türk Veteriner Hekiminden bahsedeceğim.
Ord.Prof.Dr.Tümgeneral Süreyya Tahsin Aygün Dünya’da ilk “Kök Hücre Çalışması” nı yapan, Dünya’da ilk “Üniversal Antrax Aşısı” nı ve “Dayanıklı Kuru Sığır Vebası Aşısı” nı hazırlayan bir hocamızdı. Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara Etlik’teki Serumhane’ de hazırlamış olduğu serumlarla top arabalarını ve mermileri taşıyan kağnıları çeken sığırları hastalandıran, hatta sırf bu nedenle de Başbakan Celal Bayar’ın istifasına bile neden olan sığır vebası ile mücadele etmiş ve Mareşal Fevzi Çakmak’a “Türk Veteriner Hekimleri olmasaydı istiklalimizi ( bağımsızlığımızı ) kazanamayacaktık” sözünü söyletmiştir. Rahmetli hocamız talidomid adlı doğum kontrol hapının yeni doğanlarda teratolojik bozukluklara neden olduğunu ortaya çıkararak ilacın ithalini durdurtmuş ve bu sayede insan sağlığına büyük bir hizmette bulunmuştur. Emekliliğinden sonra ne Veteriner Fakültemizden ne de Veteriner Bakteriyoloji Enstitülerinden gerekli ilgiyi gören rahmetli hocamız Aygün’e ne yazıktır ki Ziraat Mühendislerinin yönetimindeki Ankara Etimesgut Şeker Fabrikası kucak açmış ve Dünya’da ilk kez gerçekleştirdiği Kök Hücre Tedavisi Çalışmaları için kendisine laboratuvar ve eleman tahsis etmiştir.
Bahsedeceğim ikinci değerimiz rahmetli hocamız Prof.Dr.Hasan Şükrü Oytun’dur. Biz öğrencileri arasında “Aslan Hoca” lakabıyla anılan, gerek Ankara Tıp Fakültesinde gerekse Ankara Veteriner Fakültesinde yetiştirdiği on binlerce öğrencisinin hala bir araya geldiklerinde nüktelerini paylaştıkları hocamız, Türkiye’de Modern Parazitoloji’ nin Kurucusu olarak Veteriner Tarihine geçmiştir. Bu arada söz açılmışken bir anekdotla kendisini anmak istiyorum. Rahmetli Hocamız derse geç gelinmesine çok kızardı. Bir gün dersinin tam ortasında üç öğrenci kapıyı tıklatarak derse girmek için hocadan izin istemişler. Aslan Hoca kızgın bir sesle öğrencilere neden geç kaldıklarını sormuş. Onlar da çekinerek.”Hacı Hocanın ameliyatında idik” demişler. Parantez içinde söyleyeyim Hacı Hoca da o yıllarda Ankara Veteriner Fakültesinde en popüler cerrahi hocalarından biri idi. Bunun üzerine Giritli olan Aslan Hoca öğrencilere ” Yani yani Haci Hoca bana viz gelir” demiş. Fakat kısa bir süre sonra öğrencilerin şaşkın bakışları altında nüktesini patlatarak kendi kendine ” Yani yani gerçi ben de Haci Hocaya viz gelirim ya” diye söylenmiş. Bu mesleki değerimiz de yaş haddinden emekliliğinin ardından araştırmalarını sürdürebilmek için Ankara Veteriner Fakültesinden ve Etlik Bakteriyoloji Enstitüsünden kendisine laboratuvar tahsis etmelerini istemiş fakat ne yazık ki her iki kurumumuzdan da ret cevabı almıştır. Yetmiş yaşından sonra bile çalışma azmi taşıyan rahmetli hocamız yaşamının son günlerini Ankara Veteriner Fakültesinin tam karşısındaki evinde pasif bir biçimde geçirmiştir.
Bu yazımda söz edeceğim üçüncü değerimiz rahmetli meslektaşımız Doç.Dr.Osman Nuri Koçtürk tür. Bugün hepimizin ağzında sakız olan Veteriner Halk Sağlığı. Gıda Güvenliği, Çevre Sağlığı gibi konuları elli yıl önce dile getiren rahmetli Koçtürk, yıllarca Televizyon olmadığı için tek yayın organı olan Ankara Radyosunda “Sağlıklı Beslenme” programlarına imza atmıştır. Rahmetli Koçtürk bugün “Tek Sağlık” başlığı altında topladığımız Beşeri ve Veteriner Tıbbı Birlikteliğini ta o yıllarda kurmaya çalışan bir meslektaşımızdı. Her mesleki toplantıya katılır ve gür sesiyle Amerika’ nın İlkokul Öğrencilerine dağıttığı kısırlık yaptığını savunduğu süt tozuna, Amerika’dan ithal edilen ve radyoaktif madde taşıyan tohumluk Sonora – 64 buğday çeşidine, yine o yıllarda Amerika’nın dayattığı doğum kontrolüne şiddetle karşı çıkar ve Türk halkını köleleştirmeyi silahla başaramayan Amerikan Emperyalizminin bu işi beslenme yoluyla yapmak istediğinden bahsederdi. Yine her katıldığı toplantıda bir gün Dünyanın başına bela olacağını iddia ettiği çevre konusunun o dönemde tek olan Ankara Veteriner Fakültesinde bir ders olarak okutulmasını önerirdi. Tam bir Yurtsever Türk Aydını olan rahmetli Koçtürk askeriyede başladığı meslek yaşamını Tıp Fakültesinde sürdürmüş ve orada Doçent olmuştur.Daha sonra Ankara Veteriner Fakültesine çalışmak için başvuran Koçtürk ne yazıktır ki tüm üstün mesleki birikimine karşın sırf sol görüşlü daha doğrusu anti emperyalist olduğu için geri çevrilmiş ve en verimli çağında emekli olmuştur. Bu değerimiz de emekliliğini çeşitli sendikalarda ve sivil toplum örgütlerine beslenme ile ilgili konferanslar vererek geçirmiştir.
Sanırım artık fazla söze hacet yok. Sadece on yedi Veteriner Fakültemizdeki Veteriner Tarihi ve Deontoloji Hocalarımızdan aflarına sığınarak bir ricam var. Lütfen sadece üç tanesini yazdığım ama sayıları daha çok olan mesleki değerlerimizden genç meslektaş adayı öğrencilerimize gururla bahsediniz ve onlara geçmişlerini öğretiniz. Nasıl tarihini bilmeyen bir millet yaşayamazsa geçmiş değerlerini bilmeyen bir meslek de bugün olduğu gibi ayakta duramaz.