Küçük Menderes Tarım Havzası, Dünya’da İtalya’daki Po Ovası ve Amerika Birleşik Devletlerindeki California Eyaleti ile birlikte Dünyanın üç önemli Tarım Havzası içerisinde sayılıyor. Küçük Menderes Tarım Havzasında büyükbaş hayvancılığı ve yem bitkileri üretimi yanında peynircilik, süs bitkileri ve fidan yetiştiriciliği de ön plana çıkmış durumda. Havzaya dahil olan Ödemiş, Kiraz ve Tire ilçelerinde önemli ölçüde bir inek sütü üretimi mevcut. Ödemiş ise peynirin baş kenti olarak ifade ediliyor. Gerçekten de Ödemiş ilçesinde çok sayıda küçük ve orta ölçekli hayvancılık işletmeleri faaliyet gösteriyor. Bu işletmelerde üretilen sütün büyük bölümünü işleyen yerli mandıralar önemli miktarda peynir imalatı yapıyor. Ancak bu peynirler ne yazıktır ki markalaşamadığı ve tam endüstriyel bir ortamda üretilmediği için Yurt içinde ve Yurt dışında arzu edilen pazar şansını bulamıyor. Oysa ilçede sektörle ilgili tüm paydaşların örgütleri var. Ancak bu örgütler arasında tam bir işbirliği söz konusu değil. Ayrıca genelde hayvancılık özelde de peynirle ilgili Ar-Ge ve İnnovasyon çalışmalarını yapacak bir mekanizma bulunmuyor. Bu yazı dizisinde Ödemiş merkezli olarak Küçük Menderes Havzasında hayvancılığın ve peynir üretiminin geliştirilmesi konularında markalaşma, üretimin iyileştirilmesi, yemleme, pazarlama, örgütlenme ve geliştirme konularında tespitlere ve önerilere yer verilecektir. Bu ilk bölümde daha çok Peynircilik Şenlikleri üzerinde durulacaktır.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününde İzmir’in şirin ilçesi Ödemiş Peynir Şenliklerine ev sahipliği yaptı. Kücük Menderes Havzasının büyükbaş hayvancılıkta ve peynircilikte ileri gitmiş olan bu ilçesindeki toplantıya sektörün tüm paydaşları katıldı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ödemiş Kaymakamlığı, Ödemiş Belediyesi, Ziraat Odası, Ticaret Odası, Ticaret Borsası, Peynir Üreticileri Birliği, Süt Üreticileri Birliği gibi kuruluşların temsilcileri gerek açılış konuşmalarında gerekse düzenlenen panellerde peynir üretimi konusundaki görüşlerini açıkladılar ve sorunlara ilişkin çözüm önerilerini dile getirdiler. Ayrıca, Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden gelen akademisyenler de yaptıkları sunumlarda ve katıldıkları panellerde konunun bilimsel yönü ile ilgili açıklamalarda bulundular.
Toplantı protokol üyelerinin açış konuşmaları ile başladı. Daha sonra günün ilk paneline geçildi. ” Peynirde Markalaşma ve İhracaat “ konulu bu paneli Haykoop Genel başkanı Ahmet Ertürk yönetti. Panelde Yaşar Holdin Yönetim Kurulu başkanı Selim Yaşar, Gölcük Süt Genel Müdürü İsmail Dadal, Gürsüt Genel Müdürü Murat Hocalar, Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Orhan Özçatalbaş ve Yücita Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr.Yavuz Tekelioğlu konuşmacı olarak katıldılar. Konuşmacılar Ödemiş’in yerel bir ürünü olan fakat piyasada İzmir’e ait olarak bilinen Tulum Peynirinin Avrupa Birliği nezdinde cografi işaret almasının zorunlu olduğu ve bu suretle ihracaat olanaklarının artacağı konusunda görüş birliğine vardılar. Bu panelden sonra, Antre Gurmet Genel Müdürü Pınar Sözer tarafından “Peynir Aşkına“, Kafkas Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yavuz Öztürkler tarafından da “Doğudan Batıya Peynircilik“ konulu sunumlar gerçekleştirildi. Pınar Sözer peynir çeşitlerinin artırılmasının zorunlu olduğunu belirtirken, Prof.Dr.Yavuz Öztürkler de peynirin kafkasya kökenli olduğunu ve doğudan batıya doğru yayıldığını söyledi.
Günün ikinci panelinde “ Peynircilikte Kalite” konusu işlendi. Eğe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Harun Uysal tarafından yönetilen bu panele konuşmacı olarak Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Nevzat Artuk, Aybak Analiz Hizmetleri Şirketi Başkanı Dr.Fatih Bakırcı ve Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr.Nurcan Kara konuşmacı olarak katıldılar. Konuşmacılar bu panelde peynir kalitesinin, elde edildiği inek sütünün kalitesine bağlı olduğunun altını çizdiler. Kaliteli bir sütün ise süt yağı, süt proteini ve kuru madde bakımından zengin olmasına, bakteri ve somatik hücre gibi sütün kalitesini bozan etmenler bakımından normal sınırlar içinde bulunmasına ve insan sağlığını da olumsuz etkileyen antibiyotiği hiç içermemesine bağlı olduğunu dile getirdiler. Bu arada, Tarım Etiği Derneği Başkanı Prof.Dr.Cemal Taluğ Tarım Etiği üzerine çok renkli bir konuşma yaparak konunun önemini vurguladı.
Şenliklerin son paneli “ Ödemişin Peynircilik Vizyonu “ başlığını taşıyordu. Medyakoop Genel Başkanı İsmail Uğural’ın yönettiği bu panele de konuşmacı olarak İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü İbrahim Altıntaş, Ticaret Odası Başkanı Rıfat Eriş, Ziraat Odası Başkanı Ahmet Kocaağa, Ticaret Borsası Başkanı Latif Aka, Peynir Üreticileri Birliği Başkanı Fatih Uğuralp ve Süt Üreticileri Birliği Başkanı İbrahim Sakınlı katıldı. Sektör paydaşlarının temsilcileri Tulum Peynirinin bir Dünya markası olarak tescil edilmesini ve peynirdeki KDV oranının diğer gıda maddelerinde olduğu gibi %1 e düşürülmesini talep ettiler.
Küçük Menderes Havzası İzmir ili sınırları içinde ve Aydın Dağları ile Bozdağlar arasında yer alan 1140 kilometre kare genişliğinde, içerisinden Küçük Menderes Çayının geçtiği tektonik bir toprak parçasıdır. Kıyıdan yüz kilometre içeriye sokulmuş bulunan Küçük Menderes Grabeni’nin oluşturduğu bu alanın yükseltisi batı yönüne doğru artmaktadır. Küçük Menderes Havzası geniş bir alan olup Kiraz, Ödemiş, Bayındır, Torbalı, Tire ve Selçuk Ovalarından oluşmaktadır. İklimi ve toprak örtüsü bakımından bir mikro klima sayılan Küçük Menderes Havzası bu özellikleri ile İtalya’daki Po Ovası ve Amerika Birleşik Devletler’ndeki California Eyaleti ile birlikte Dünyanın en önemli üç tarım havzası içerisinde yer almaktadır. Ayrıca, hayvancılık bakımından da Almanya’daki Bavyera ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Wisconsin Hayvancılık Havzaları ile benzerlikler göstermektedir. Küçük Menderes Havzasında genellikle tarım, hayvancılık ve bunlara dayalı sanayi gelişmiş durumdadır. Toprak, Küçük Menderes Çayının suları ile sulandığı için bitkisel üretime son derece elverişlidir. Ayrıca, uygun iklim koşulları da bitkisel üretime ortam hazırlamaktadır. Küçük Menderes Havzası’nın bereketli topraklarından yılda üç hatta dört ürün bile elde edilebilmektedir. Ödemiş Ovası’nda bitkisel üretim olarak genellikle patetes, badem, süs bitkileri ve meyve fidanı ziraati yapılmaktadır. Ayrıca ovanın önemli bir faaliyeti olan hayvancılık nedeniyle de başta silajlık mısır ve yonca olmak üzere bol miktarda yem bitkisi üretilmektedir. Türkiye’de yetiştirilen meyvelerin yarıdan fazlası fidanı Ödemiş Ovasından temin edilmektedir.
Ödemiş Ovası’nda hayvancılık çok önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle büyükbaş hayvancılık son derece yaygındır. Büyükbaş hayvancılık içerisinde de süt sığırcılığı önem kazanmıştır. Ovada çok miktarda küçük ve orta ölçekli süt sığırcılığı işletmesi bulunmaktadır. Bu hayvancılık işletmelerinde ağırlıklı olarak Holştayn ırkı hayvanlar yetiştirilmektedir. İneklerin ortalama süt verimleri yıllık altı tonun üzerindedir. Ovadaki küçük ve orta ölçekli süt sığırcılığı işletmelerinde 134.000 baş sığır mevcuttur. Bu işletmelerdeki ineklerden günde yaklaşık 1500 ton, yılda ise 2 milyon ton çiğ süt üretilmektedir. Bu kapasite ile Ödemiş Türkiye’nin en çok süt üretilen ilçesidir. Üretien bu çiğ sütün yaklaşık 800 tonu ilçede faaliyet gösteren 28 adet mandıra tarafından işlenmekte ve tulum peyniri haline dönüştürülmektedir. Ödemiş, peynirin baş kenti olarak tanımlanmaktadır.
Ödemiş’de hayvancılık ile ilgili tüm kurum ve kuruluşlar mevcuttur. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı adına İlçe Müdürlüğü, Ziraat Odası, Süt Üreticileri Birliği, Peynir Üreticileri Birliği, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Ticaret Odası, Ticaret Borsası gibi kuruluşlar hayvancılık konusunda hizmet sunmaktadırlar. Ancak, bu kuruluşlar arasında bir eşgüdüm bulunmamaktadır. Ovada yapılan peynir üreticiliği mandıracılıktan öteye gidememiş, endüstriyel bir boyut kazanamamıştır. Piyasada İzmir Tulumu olarak bilinen peynir aslında Ödemiş’de üretilen peynirdir. Ödemiş tulumu markalaşamamış, coğrafi bir işaret alamamıştır. Bu nedenle de peynirin pazarlanması konusunda zorluklar yaşanmaktadır. Hayvancılıkta ve peynir üretinde Ar-Ge ve İnnovasyon çalışmaları yok denecek kadar azdır. Hayvancılıkla uğraşan yetiştircilerin eğitimi konusunda eksiklikler bulunmaktadır.
Daha önce de belirttiğim gibi Ödemiş’te hayvancılık ve peynircilik sektörleri ile ilgili tüm paydaşların örgütleri mevcuttur.Yeniden saymak gerekirse, Ödemiş’te ; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İlçe Müdürlüğünün yanı sıra Ziraat Odası, Ticaret Odası,Ticaret Borsası, Peynir Üreticileri Birliği, Süt Üreticileri Birliği,Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği gibi sivil toplum örgütleri etkin bir şekilde faaliyetlerini sürdürmektedirler. Ancak gözlemlediğim kadarıyla ve Peynir Şenliklerindeki Paneller sırasında somut biçimde ortaya çıktığı gibi aralarında bir eş güdüm bulunmamaktadır. Sayılan tüm kuruluşların da hayvancılığın
geliştirilmesi, hayvansal üretimin artırılması, tulum peyniri imalatında teknolojiye daha çok yer verilmesi ve peynirin etkin bir şekilde pazarlanması konularındaki hedefleri aynı olmakla birlikte aralarında hedefe ulaşmada kullanılacak araç ve yöntemlerle ilgili bir
mutabakat bulunmamaktadır. Bu iddiayı doğrulayan en önemli unsur ise süt sığırcılığının ve peynir üretiminin hala klasik yöntemlerle yapılıyor olmasıdır. Yani bu konularda bir Ar-Ge ya da İnnovasyon çalışması mevcut değildir. Bu konuda yapılacak en önemli iş, anılan
sivil toplum örgütlerinin hiç vakit kaybetmeden bir eş güdüm içerisine girmeleridir. Bunun için de, sayılan kuruluşlar, diğer bazı ilgili kuruluşların da katılımıyla bir Çalıştay düzenlemeli, bu Çalıştayda tespit edilecek hedefler doğrultusunda her kuruluşa düşecek görevlerin
sınırları belirlenmeli, belirlenen bu görevler oluşturulacak ortak bir sekreterya marifeti ile koordine edilmeli ve kararlaştırılacak konuların Devlet ve reel sektör nezdinde takibi ve hayata geçirilmesi için gerekli önlemler tez elden alınmalıdır. Bana göre bu birlikteliğin başarması gereken en önemli iş özellikle piyasada İzmir Tulumu olarak bilinen Ödemiş Tulumunu markalaştırmak ve ona Coğrafi bir işaret kazandırmaktır. Bu sağlandığı taktirde hem Ödemiş Tulumu gerçek adına kavuşacak hem de Yurt içi ve Yurt dışı pazarlanma şansı
artacaktır. Bu konuda, başarılı çalışmalar yapan Yücita(Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı) ve onun değerli Başkanı Prof.Dr.Yavuz Tekelioğlu ile işbirliği yapılmalıdır.
Genelde Küçük Menderes Tarım Havzası, özelde de Ödemiş Ovası bir mikro klima olarak hayvancılığa ve yem bitkileri üretimine son derece elverişlidir. Nitekim gerek sığır sayısı gerekse üretilen süt ve kaba yem miktarı bu iddiayı doğrulamaktadır. Günlük elde edilen
çiğ sütün yaklaşık yarısı Ovada mevcut mandıralar tarafından, yarısı da bölgede bulunan Sütaş ve Pınar Süt gibi süt fabrikaları tarafından satın alınmaktadır. Bugünkü durumda sütün pazarlanamaması diye bir durum söz konusu değildir. Ancak burada sütün daha karlı olarak elde
edilmesi ve özellikle büyük süt fabrikalarına referans fiyat olan 1.21 TL den satılması önem taşımaktadır. Ayrıca, kesif yem başta olmak üzere girdilerin ucuza temini ve peynirin gerçek fiyatlarla pazarlanması da büyük önem taşımaktadır. Bu hususun gerçekleşmesi hiç
kuşkusuz kooperatifleşme sayesinde mümkün olabilmektedir. Nitekim Havzada bu konuda Türkiye hatta Dünya çapında başarılı olmuş bir Tire Süt Kooperatifi örneği vardır. Ödemiş Ovasındaki süt sığırı yetiştiricilerinin de bu örnekte olduğu gibi örgütlenmeleri yerinde
olacaktır. Hatta bu sayede elde ettikleri sütü çiğ olarak değil de mandıraların birleşerek kuracakları endüstriyel işletmelerde süt ürünü olarak değerlendirebilecekleri bir mekanizmanın kurulması da sağlanabilir.
Ar-Ge ve İnnovasyon sayesinde yeni teknolojilerin hayata geçirilmesi ve eski teknolojilerin yenileştirilmesi amacıyla Dünyada çok önemli çalışmalar yapılmaktadır. Kanımca bu tür çalışmaların en az uygulandığı sektör hayvancılık sektörüdür. Gerek sektöre dair her
türlü sivil toplum örgütünün varlığı, gerekse halkın bilinçli olması bu tür çalışmaların Ödemiş Ovasında da uygulanması bakımından büyük bir imkandır. Ödemiş’te mevcut kuruluşlar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından, İzmir Büyükşehir Belediyesinden ve konu ile ilgili özel
sektörden de destek alarak bir Ar-Ge ve İnnovasyon Merkezi kurabilirler. Bu Merkezde, Ödemiş Tulumunun kalitesinin ve peynir çeşitliliğinin arttırılması, peynir üretiminin daha endüstriyel bir hale getirilmesi, hayvancılıkta üretim maliyetlerinin düşürülmesi,alternatif yem bitkilerinin geliştirilmesi ve hayvan ıslahı amacıyla bir Embriyo Bankasının kurulması gibi konularda çalışmalar yapılabilir.
Devlet son zamanlarda aldığı bir kararla, Türkiye’de hayvancılığın ve ziraatin yoğunlukla yapıldığı bölgeleri Tarım Havzası olarak nitelendirmiş ve bu havzaların hakim hayvancılık dalını ya da bitki çeşidini geliştirmek adına sadece o alanlara destek vermek yoluna gitmiştir. Daha önce yazdığım bir yazıda, bir Tarım Havzasının birkaç ilçeyi hatta birkaç ili bile kapsayacak büyüklükte olabileceğini, dolayısıyla bu Tarım Havzasının kamunun tarımla ilgili farklı birimleri tarafından değil de, tüm havzayı içerecek tek bir birimle idare edilmesinin daha doğru olacağını belirtmiştim. Nitekim, Küçük Menderes Tarım Havzasına baktığımızda havzayı oluşturan Ödemiş, Tire, Torbalı, Bayındır ilçelerinin her birinde ayrı İlçe Müdürlüklerinin görev yaptığını ve bu İlçe Müdürlükleri arasında bir koordinasyonun bulunmadığını görüyoruz. Oysa ki, bu dört ilçe Havza Tarım Müdürlüğü adı altındaki tek bir kurum tarafından yönetilse, özellikle çiftçi kayıt sistemleri, destek ve teşvikler, koruyucu aşılamalar ve işletme danışmanlık hizmetleri gibi konularda daha etkin ve yaygın bir hizmet söz konusu olabilir. Gerçi şu anda yürürlükte olan İller İdaresi Kanunu böyle bir organizasyona uygun olmayabilir ama Devlet gerek yasa değişikliği gerekse yayınlayacağı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye’deki tüm havzalarda böyle bir değişikliğe gidebilir. Acil olarak ise yayınlanacak bir Yönerge ile Tarım İlçe Müdürlükleri arasında hizmetin etkinliğine yönelik bir koordinasyon mekanizması kurulabilir.
Ar-Ge ve İnnovasyon son yıllarda Dünyada adından en çok söz ettiren olgular arasında yer almaktadır. Bir tekniğin ya da aletin keşfi veya mevcut bir tekniğin ya da aletin geliştirilmesi anlamına gelen bu olgular son zamanlarda hayvancılıkta da kullanılmaya başlamıştır. Özellikle koruyucu aşılar, ilaçlar, yemleme teknikleri ve sürü yönetim sistemleri konusunda Ar-Ge ve İnnovasyon çalışmaları yapılmaktadır. Küçük Menderes Havzasındaki hayvancılığın ve yem bitkileri üretiminin gelişmişliği, yetiştiricilerin eğitim durumunun iyi olması Ar-Ge ve İnnovasyon çalışmaları için uygun bir ortam teşkil etmektedir. Ödemiş’te hayvancılıkla ve peynir üretimi ile ilgili sivil toplum örgütleri; Gıda,Tarım Hayvancılık Bakanlığı’ndan, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan, Avrupa Birliği destekli Ipard Fonlarından, Reel Sektörden ve Tübitak’tan destek alarak bir Ar-Ge ve İnnovasyon Merkezi kurabilirler. Bu merkezde hayvancılığın geliştirilmesi, hayvansal üretimin arttırılması, peynir üretiminin tam endüstriyel bir hale getirilmesi, çeşitlendirilmesi, sürü yönetimi, yemleme teknikleri, alternatif yem bitkileri üretimi ve biyoteknoloji konusunda çalışmalar yapılabilir.
Hayvancılığın geliştirilmesi ve hayvansal üretimin artırılması konusunda embriyo transferi ve eşleştirme yöntemleri büyük bir önem taşımaktadır. Merkeze üye olan süt sığırcılığı işletmelerinde mevcut üstün verimli inekler tespit edilip kayıt altına alınır. Bu ineklerden dördüncü, beşinci süt verme dönemini tamamlamış olanlardan, sürüden çıkarılmadan önce embriyolar alınarak ya doğrudan yine merkeze kayıtlı ineklere taze olarak verilir ya da hemen kullanılmayacak olanlar dondurulup saklanır. Böylece merkez bünyesinde bir Embriyo Bankası kurulmuş olur. Merkeze kayıtlı işletmelerde ihtiyaç duyulan ineklere bu donmuş emriyolardan verilmek suretiyle hayvansal üretimin artırılması ve havza geneline yaygınlaştırılması sağlanır. Sadece hayvansal üretimin artırılması da çoğu zaman yeterli olmayabilir. İşletmelerdeki ineklerin meme, ayak ve vücut yapılarının düzeltilmesi, güç doğumların ortadan kaldırılması ve sütteki yağ oranının artırılması amacıyla uygun boğa sperması kullanılmasına yönelik bilgisayar destekli eşleştirme programları uygulanmaktadır. Bu uygulamalar daha da geliştirilerek Merkeze kayıtlı tüm ineklere yaygınlaştırılabilir. Sürü yönetimi konusu son yıllarda hayvan yetiştiriciğinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Daha önceki bir yazımda ayrıntılarını verdiğim bu konuda, özellikle döl veriminin arttırılması, kızgınlıkların zamanında tespiti, hayvan davranışları ve biyogüvenlik bağlamında yeni teknikler geliştirilebilir. Beslenme, hayvansal üretimin arttırılması ve metabolizma hastalıklarının önlenmesi konusunda çok büyük bir öneme sahiptir. Ar-Ge ve İnnovasyon Merkezinde yemleme teknikleri konusunda, özellikle de alternatif yem maddelerinin elde edilmesi bağlamında, örneğin California’da da uygulandığı gibi badem kabuğunun hayvan beslenmesinde kullanılması ile ilgili laboratuvar ve deneme çalışmaları yapılabilir. Havzada halen mandıra tipi işletmelerde yapılan tulum peyniri üretiminin tam endüstriyel bir hale getirilmesi ve labne peyniri örneğinde olduğu gibi ihracat olanaklarını arttırma bakımından yabancıların ağız tadına uygun yeni peynir çeşitlerinin geliştirilmesi yoluna gidilebilir. Ayrıca peynir üretiminde gerekli olan süt yağının artırılması konusunda da yemleme ve uygun sperma kullanılması üzerine çalışmalar yapılabilir.