Epitel, vücudumuzu oluşturan yüz trilyon hücreden sadece biridir. Adı üstünde, epi yüzey, thelos örtü, epitel de yüzey örtüsü demektir. Yani, epitel hücreleri vücudumuzun tüm dış ve iç yüzeylerini bir elbise gibi örter. Her gün bu hücrelerden binlercesi ölür, yerine binlercesi gelir. İyi de, vücudun istisnasız her organında bol miktarda bulunan bu hücrenin yazımıza konu oluşturacak kadar büyük önemi acaba nereden kaynaklanıyor? Hemen söyleyeyim, bizler aslında epitel’den meydana geliyoruz. Yani insanların atası epitel hücresi. Daha doğrusu, insan oluşumunun başlangıç evresi olan döllenme sırasında dişinin yumurtasını dölleyen sperm gözle görülmeyen ve büyüklüğü sadece 5-20 mikrometre (0.05-0.20 mm) olan epitel hücresinden köken almaktadır . Bu yazıda, vücudun en basit hücrelerinden biri olan epitel’in, Dünyanın en mükemmel varlıklarından biri olan sperme evrilme öyküsünü bulacaksınız.
Erkek cinsiyet hücresi olan sperm testislerde üretilir.Testis, yumurta biçimindeki asıl gövde ve bu gövde üzerinde yer alan şerit şeklindeki epididimis adlı bir organelden oluşur. Eğer testisleri bir fabrikaya benzetirsek ana gövdeyi üretim yeri, epididimisi de kalite kontrol ve ürün depolama merkezi olarak düşünebiliriz. Testisin hem ana gövdesinin hem de epididimisin içi ince kanalcıklarla doludur. Boğa testisinin ana gövdesinde uzunluğu 4-6 kilometre, kalınlığı 200-300 mikrometre (0.2-0.3 milimetre), yüzeyi de 4 metre kare olan kanalcıklar bulunur. Yanlış okumadınız, örneğin Ankara armutu büyüklüğündeki bir boğa testisinin içinde 4-6 kilometre uzunluğunda kanal vardır. Bu kanallar bir dikiş ipliğinden daha incedir. İşte insanları ve memeli hayvanları oluşturan spermler bu ince uzun kanallarda oluşurlar. Ünlü Halk Ozanı Aşık Veysel’in “Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece” türküsündeki gibi spermler bu uzun ince kanallarda doğarlar ve bir ayı aşkın süre bu kanallarda seyahat ederek gelişimlerini tamamlarlar. İnsanlarda epididimis uzunluğu 36 metre olan kanalcıklardan oluşur. Bu kanalların iç yüzeyi epitel hücrelerinden oluşan bir tabaka ile örtülüdür. Bir kaç kat halinde dizili olan bu epitel hücrelerinin aralarında öneminden ileride söz edeceğim Sertoli adlı destek hücreleri bulunur.
Resmin tamamını görmek için tıklayınız.
Sperm oluşumu insanlarda ergenlikle beraber salgılanan kimi hormonların etkisi ile başlar. Hormonların etkisi ile testis ana bölümündeki kanalcıkların içi yüzeylerini örten katlı epitel hücreleri bölünür ve çoğalır. Çoğalma sürecine ayrıntılı olduğu için fazlaca değinmeyeceğim. Sadece bu süreç esnasında kromozom sayısının yarıya indiğini söyleyebilirim. Epitel hücrelerinin bölünmesi ve ergin sperme evrilmesi sürecinde yukarıda adından söz ettiğim sertoli destek hücrelerinin çok önemli işlevleri vardır. Epitel hücresinin ergin sperme evrilmesi sürecinde ortaya çıkan değişik gelişme aşamalarındaki oluşumlar resimde de görüleceği üzere sertoli destek hücrelerinin kovuklarında saklanarak korunurlar. Yani sertoli destek hücrelerini bir ana, kovuklarını da ana kucağı olarak düşünebiliriz. Başka bir deyişle spermin bebeklik, çocukluk ve gençlik dönemlerinde sertoli destek hücreleri hem kucağını açarak hem de salgıladığı sıvı ile besleyerek bu oluşumları bir anne gibi büyütür. Sertoli destek hücreleri sadece spermleri büyütmekle kalmaz olgun hale geldikten sonra da salgıladıkları sıvı ile onları beslemeye devam eder.
Resmin tamamını görmek için tıklayınız
Sperm doğadaki en mükemmel yaratıklardan biridir. Dünyanın en gelişmiş varlığı olan insanı oluşturması bir yana, yapısal olarak da çok önemli ve ilginç özelliklere sahiptir. Bu mükemmel yaratığın boyu türlere göre değişmek üzere sadece 50-70 mikrometre yani 0.05-0.07 milimetredir. Sperm çıplak gözle görülmez. Spermi mükemmel kılan en önemli özelliği bir uzay roketi gibi kendi yaşam enerjisini kendisinin üretmesidir. Sperm bu eneji üretimini başı ile kuyruğu arasında yer alan orta bölgesini sarmalayan mitokondrium adlı bir organel vasıtasıyla gerçekleştirir. Mitokondrimu uzay araçlarını taşıyan roketlerin enerji üretim santrallerine benzetebiliriz. Çünkü sperm enerjisinin büyük bir bölümünü rokette olduğu gibi hareket için harcar. Sperm dişi genital kanalına girdikten sonra bir hesaplamaya göre saatte 1200 kilometre hızla yumurtaya ulaşmaya çalışmaktadır. Bu hız günümüz uçaklarının hızının bile üstündedir. Spermin bu hıza ulaşabilmesi doğal olarak çok fazla miktarda enerji üretmesi ile mümkündür. Sperm’deki mitokondrium bu enerjiyi içinde bulunduğu meni (sperma)’deki şekerleri yakarak üretir. Menideki şekerler bittiği anda spermin hareketi ve canlılığı da sona erer. Spermin baş bölümü yumurtanın döllenmesi ve kalıtsal özelliklerin kuşaktan kuşağa aktarılması bakımından son derece önemlidir. Spermin baş bölümünün üst kısmında takke ya da meşe palamudunun kabuğu biçiminde bir organel bulunur. Spermin baş bölümünün üçte ikisini kaplayan bu organele akrozom adı verilir. Akrozom döllenme sırasında salgıladığı enzimlerle spermin yumurtanın dış çeperini delmesine yardımcı olu. Spermin baş bölümünün tamamı çekirdek ile doludur. Çekirdeğin içinde babaya ait tüm genetik materyal bulunur. Babaya ait bu genetik materyal ile döllenmeden sonra yumurtada bulunan annenin genetik materyali birleşerek yavrunun kalıtsal yapısını oluştururlar. Spermin başı dışındaki gövdesi; mitokondrimun sarmaladığı orta bölüm, kuyruk bölümü ve püsküllü uç bölüm olmak üzere üç parçadan oluşur. Bu üç bölümün ortasında iki adet merkezi flament bulunur. Bu flamentlerin etrafında orta bölümde dıştan içe 9 dış 9 iç fibril ve onun da içinde de 9 çift ince fibril; kuyruk bölümünde 9 iç fibril ve onun da içinde 9 çift ince fibril; uç bölümünde de sadece 9 çift ince fibril bulunur. Bu fibrilli yapıyı boğaz köprüsünü taşıyan çelik halat sistemine benzetebiliriz. Nasıl ki, halatlardaki iç içe geçmiş çelik teller bir bütün oluşturarak sağlamlığını artırıyorsa, spermin orta ve kuyruk bölümlerindeki fibriler de aynı şekilde sperme sağlamlık kazandırmaktadır. Bu sağlamlığı, sanal olarak iki kamyonun zıt yönlerde çekmesine rağmen koparamadığı bir çelik halatın sağlamlığı ile eş değer kabul edebiliriz. Zaten bunun aksi düşünülemez. Çünkü eğer spermin orta ve kuyruk bölümleri sağlam olmaz, daha doğrusu en ufak bir zorlanmada koparlarsa spermler hareket edemezi dolayısıyla neslin devamı tehlikeye girer. Uç kısımdaki püsküllü bölüm ise Sperme yön tayininde yardımcı olmaktadır.
Resmin tamamını görmek için tıklayınız
Resmin tamamını görmek için tıklayınız
Testisin ana gövdesi içindeki kilometrelerce uzunluktaki kanallarda oluşan Spermler başlangıçta hareket ve dölleme kabiliyetinden yoksundurlar. Bu nedenle spermler kanalların içindeki sıvının akışı ve tüylü epitellerin itmesi sayesinde hareket ederler. Spermler sonunda ana gövdedeki kanalları terkederek epididimis adlı organelin içindeki kanallara ulaşırlar. Epididimis bir fabrikanın kalite kontrol ve depolama bölümüne benzetilebilir. Spermler bu kanallarda tüm gelişimlerini tamamlayarak olgun hale gelirler ve hareket kabiliyeti kazanırlar. Spermlerin kalite kontrolleri tamamlandıktan sonra çiftleşme sırasında dışarı atılmak üzere epididimisin sperm deposu görevi yapan kuyruk kısmında toplanırlar. Burayı da bir fabrikanın ambalajlama ve satış bölümü olarak niteleyebiliriz.
Son olarak, sürekli ben doğuştan şanssızım diye yakınan insanlara bir şey söylemek istiyorum. İnsanlarda çiftleşme sırasında Epididimisin kuyruk bölümünde bulunan yaklaşık 300-400 milyon sperm dişinin genital kanalına boşalır ve yumurtaya ulaşmak için yarışa girerler. Bu spermlerden sadece bir tanesi yumurtayı döller ve insanın oluşum süreci başlar. Şimdi, ben şanssızım diye yakınan bir insan o 300-400 milyon spermden yumurtaya giren bir tanesinin kendisini oluşturduğunu, başka bir sperm yumurtaya girse kendisinin Dünya’da olmayacağını anlamış mıdır? Böylece dünyaya gelen her insan 300-400 milyonda bir şanslı olmuyor mu?
Bu yazımda sizlere bilimsellikten olabildiğimce kaçınarak bazılarımızın bildiği ama sanırım çoğumuzun bilmediği kimi yaşamsal gerçekleri sunmak istedim. Kuşkusuz bu hikaye burada bitmeyecek. Bir de dişi cinsiyet hücresi olan ovum’un yani yumurtanın serüveni var. En önemlisi de spermin ve ovumun büyük buluşması yani döllenme. Bu konularda sizleri önümüzdeki yazılarımda bilgilendirmek istiyorum. Umarım bu öykülerden en büyük dersi kendilerini herkesten büyük gören insanlar çıkarır.
Teşekkürler hocam