Öncelikle şunu belirteyim ki, yazdıklarımı okuyunca özellikle genç meslektaşlarım sakın benim meslek sevgimden ve duyarlılığımdan şüphe etmesinler. Öğrenciliğimden beri yani 51 yıldır mensubu olduğum mesleğimle ve meslektaşlarımla her zaman gurur duydum ve düşüncelerimi bugüne kadar dergilerde, gazetelerde ve internet gruplarında yazdığım 400 ün üzerindeki mesleki yazıda da dile getirdim. Bu yazılarımda mesleğimizin yararına olacak öneriler kadar öz eleştiri kültürünü de yerleştirmeye çalıştım. Yazımın bu bağlamda değerlendirilmesini meslektaşlarımdan özellikle rica ederim.
Biliyorsunuz her yılın Nisan ayının son Cumartesi günü Dünya Veteriner Hekimleri Günü olarak kutlanmaktadır. Bu yıl da 30 Nisan Cumartesi günü tüm Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu anlamlı gün çeşitli etkinliklerle kutlandı. Ben bu yazımda Dünya Veteriner Hekimleri günü nedeniyle mesleğimizin bugünkü durumunu öz eleştirel bir bakış açısı ile değerlendirmek ve bir profil çizmek istiyorum.
Mesleğimizin bugünkü durumunu ortaya koyabilmek için en önce hepimizin yetiştiği kaynak olan Veteriner Fakültelerini ele almak gerekir. Bugün Türkiye’de 27 Veteriner Fakültesi faaliyette bulunmakta ve bu fakültelerde toplam 11.854 öğrenci eğitim görmektedir. Bu fakültelerden sadece Ankara ve Uludağ Veteriner Fakülteleri Avrupa Birliği’nden uluslararası, İstanbul Veteriner Fakültesi de YÖK’den ulusal düzeyde akreditasyon hakkı kazanmışlardır. 2015-2016 Öğretim Yılında, Veteriner Fakülteleri 68.100- 158.000’nci sıralar arasındaki öğrencileri kaydetmişler, en yüksek giriş puanlı öğrenci 413 ile Ankara’ya, en düşük giriş puanlı öğrenci ise 262 ile Siirt’e kabul edilmiştir. Siirt’e giriş puanı çoğu dört ve iki yıllık Meslek Yüksek Okullarından bile düşüktür.Henüz kuruluş aşamasında olanlarla birlikte Veteriner Fakültesi sayısı yakında 30’ u bulacaktır. Sayısı çoktan Avrupa Ülkelerini geçmiş olan Veteriner Fakültelerimiz yakında yeniler de devreye girdiğinde 27 Veteriner Fakültesine sahip olan Amerika Birleşik Devletlerini de geçecek ve Çin’i saymazsak Dünya’da Hindistan’dan sonra ikinci sıraya oturacaktır. Artık ilçelerde bile Veteriner Fakülteleri açılmaya başlamıştır. Her yıl Veteriner Fakültelerinden 1500-2000 öğrenci mezun olmaktadır. Türkiye’deki Veteriner Hekim sayısı elde kesin bir istatistik veri bulunmamakla birlikte 50.000 i çoktan aşmıştır.
Kamu kesimi günümüzde önemli bir Veteriner Hekimi istihdam alanıdır. Targel bünyesinde görev yapan yaklaşık 4000, Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri asli kadrolarında görev yapan yaklaşık 2000 kişi ile kamuda yaklaşık 6000 Veteriner Hekimi istidam edilmektedir. Bugünkü haliyle bu kişilerin gerçek anlamda bir Veteriner Hekimliği hizmeti yaptığı kesinlikle söylenemez. Statülerinin değişeceği en yetkili ağızlardan ifade edilse de bugüne kadar Targel bünyesinde çalışan Veteriner Hekimleri mezun olduklarında içtikleri anda rağmen hiçbir zaman hekimlik yapamamışlardır. Hayvan yetiştiricilerine danışmanlık yapmaları için köylerde görevlendirilen Veteriner Hekimleri mesleki yetkileri olduğu halde bir tek hayvana bile müdahale ettirilmemişler, zamanlarını kahve köşelerinde ve muhtar ofislerinde boş yere geçirmişlerdir. İl ve İlçe Müdürlüklerinde çalışan Veteriner Hekimleri ise bir büro memuru ya da bilgisayar işletmeni gibi tüm mesailerini kulak küpesi takmak, kulak numaralarına bakarak bilgisayarda hayvanların kayıt sistemine giriş çıkışlarını yapmak ve yetiştiricilerin alacakları destekleri hesaplamak gibi işlere harcamaktadırlar. Gıda güvenliğini sağlasın diye yetkilendirilerek mezbahalarda görevlendirilen kamu Veteriner Hekimleri ise suya sabuna dokunmadan sadece kesilecek hayvan küpeli mi değil mi diye bakmaktan başka bir işe yaramamaktadırlar. Taşrada bütün bunlar olurken merkezde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yeni yönetime kavuşmasına rağmen teşkilat ile uyumsuz, çarpık bir merkezi örgüt yapısını inatla sürdürmekte, değişim sadece Genel Müdür atamalarında yaşanmaktadır.
Türkiye’de büyükbaş hayvan ve pet kliniklerinin sayısı veteriner hekimliği hizmetlerinin özelleştirildiği 1985 yılından bu yana hızla artmaktadır. Devlette iş bulamayan yeni mezun veteriner hekimleri tek çare olarak bir klinik açıp geçimlerini sağlamayı düşünmektedirler. Bu nedenle de küçük bir ilçede dahi hayvan sayısı ile orantısız sayıda klinik açılabilmektedir. Büyükbaş hayvan kliniklerinin bugün için iki önemli işlevleri bulunmaktadır. Bunlardan birisi sun’i tohumlama diğeri de ilaç satışıdır. Bir zamanlar klinik bünyesine bile sokulmayan sun’i tohumlama bugün neredeyse bir büyükbaş hayvan kliniğinin gelirlerinin %70 ini karşılar duruma gelmiştir. Ancak, bir yerleşim biriminde büyükbaş hayvan kliniğinin sayıca fazla olması sun’i tohumlama konusunda olumsuz bir rekabet doğurmakta, sperma ve taksi parası karşılığında yapılan tohumlamalardan uygulama ücreti alınmamaktadır. Bu olumsuz rekabet ne yazık ki çok düşük ücretlerle sun’i tohumlama yapılmasını da beraberinde getirmektedir. Büyükbaş hayvan kliniklerinin ilaç satma olayı da kanımca Dünyanın hiçbir Ülkesinde rastlanmayan bize özgü bir durumdur. Klinikler deyim yerindeyse eczaneye dönüşmüş, tedavi olgusu yerini ilaç satışına bırakmıştır. Hasta sahibi Veteriner Hekimine hastalığı tarif etmekte, Veteriner Hekimi de ilacı verip uygulamayı hasta sahibine bırakmaktadır. Bunun sonucunda bir veteriner hekiminin en önemli işlevi olan teşhis, otopsi, tedavi ve operasyon olguları ortadan kalkmış, veteriner hekimi sadece sun’i tohumlama ve güç doğum için çağrılır duruma gelmiştir. Özellikle büyük şehirlerde lokalize olmuş olan pet kliniklerinin durumu da büyükbaş hayvan kliniklerinden farklı değildir. Sayısı her yıl artan mezunların başvurdukları ilk çare uygun bir yer bulup pet kliniği açmaktır. Pet kliniklerinin sayısı günümüzde öylesine artmıştır ki neredeyse bir sokakta 4-5 kliniğe rastlamak mümkündür. Böyle olunca da doğal olarak haksız rekabet oluşmakta ve ücretler Odaların belirlediği asgari fiyatların da altına düşmektedir. Bir yandan da çok sayıda aile büyük bir hevesle aldıkları köpeklerini sırf bakım masraflarını karşılayamadıkları için her geçen gün artan sayılarda sokağa terk etmektedir. Bir de klinik açmadan çalışan, çantacı diye tabir ettiğimiz Veteriner Hekimleri ve ampirikleri sayarsak pet kliniklerinin içine düştükleri kötü durumu anlamakta güçlük çekmeyiz. Zaten pet klinikleri en önemli gelirlerini aşı yapmak ve paraziter ilaç uygulamasından elde etmektedirler. Bir de böyle haksız rekabete maruz kalınca klinik kirası, eleman maaşı, vergi gibi giderler ister istemez başlarına dert olmaktadır.
Sizlere çok karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım. Tabii ki bahsettiğim hususlar tüm klinisyen Veteriner Hekimlerini kapsamamaktadır.Toparlamam gerekirse, yeterli öğretim üyesi ve uygulama olanağı bulunmayan çok sayıdaki Fakülteden iyi yetişmeden mezun olan genç Veteriner Hekimi, Devlete giremediğinden çareyi ya büyükbaş hayvan kliniği ya da pet kliniği açmakta aramakta, ancak haksız rekabet sonucu kısa sürede kliniğini kapatmak zorunda kalmaktadır. Zaten, büyükbaş hayvan kliniklerinin durumu yaşanan süt ve et krizinden dolayı büsbütün kötüleşmiştir. Eğer Devlet sun’i tohumlamadan doğan buzağıya destek vermese inanın yetiştirici hemen boğaya dönecektir. İnsanların kendilerini besleyemediği bir ortamda evcil hayvan beslemeleri zorlaştığından pet kliniklerinin de durumu pek iç açıcı değildir. Devlette çalışan Veteriner Hekimi ise mesleğini tam anlamıyla icra edemediği daha doğrusu kendisine hekimlikle ilgili olmayan bir sürü iş yaptırıldığı için mutsuzdur. Bir de üstüne üstlük özlük hakları sınırlandırılmaya çalışılmaktadır. Fakülteler zaten bin bir türlü olanaksızlıklar içinde öğrenci yetiştirmeye çalışmaktan bunalmışlardır. Kala kala geriye yem, tavukçuluk,ilaç ve gıda sektörlerinde çalışan bir avuç Veteriner Hekimi kalmaktadır ki onlar da bin bir güçlük içerisinde görevlerini yapmaya çalışmaktadırlar.
İşte böyle bir ortamda meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimleri Gününü kutlama konusunda karar veremedim. İnancım odur ki, kökü insanlık tarihi kadar eski, geçmişi şan ve şereflerle dolu kutsal mesleğimiz bu krizleri de şanlı tarihinden aldığı güçle aşacak ve tekrar layık olduğu eski günlere dönecektir.