Türkiye’de hayvanların hakları ve korunması alanında 24.06.2004 tarih ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile bu kanuna uygun olarak çıkarılan Hayvanların Korunmasına Dair Yönetmelik halen yürürlükte bulunmaktadır. Ayrıca 16.10.1978 tarihinde Unesco tarafından onaylanan Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi de hayvanları korumanın uluslararası güvencesini oluşturmaktadır. Hayvanların korunması konusundaki ulusal ve uluslararası mevzuat incelendiğinde nispeten yeterli olduğu görülmektedir. Ancak, ülkemizde bu mevzuatın uygulanıp uygulanmadığı konusunda haklı kuşkular ve eleştiriler vardır. İnsan haklarının bile yeterince savunulup korunamadığı bir ülkede hayvan haklarının korunması zaten beklenemez.
Türkiye’de hayvanları koruma konusundaki çalışmalar ağır aksak gitse de, ne yazık ki sadece sokakta sahipsiz olarak dolaşan kedi ve köpeklerin korunmasına indirgenmiş bulunmaktadır. Oysa sokak hayvanları bütünün çok küçük bir parçasıdır. Vahşi hayvanların korunması, sucul hayvanların korunması, kuşların korunması, üzerinde deney yapılan hayvanların korunması, çiftlik hayvanlarının korunması hatta evde beslenen hayvanların korunması bütünün diğer önemli parçalarını oluşturur.
Sahipsiz sokak hayvanlarının korunması konusunda Türkiye’de yanlış uygulamalar ve çelişkili görüşler mevcuttur. Aslında sokak hayvanı diye bir tanımlama yanlıştır. Çünkü gelişmiş ülke şehirlerinin hiç birinde sokakta sahipsiz hayvana rastlamak mümkün değildir. Biz de ise egemen olan görüş, sahipsiz kedi ve köpeklerin kısırlaştırıldıktan ve gerekli aşıları yapıldıktan sonra sokağa yani ait oldukları ortama salınmalarıdır. Bu durum hayvan haklarına olduğu kadar insan haklarına da aykırıdır. İnsanlarla hayvanların şehirlerin sokaklarda bir arada yaşamaları köpek korkusu fobisi olan insanlar ve hayvanlardan insanlara bulaşan zoonotik hastalıklar yönünden de insan refahına ve haklarına ters bir durumdur. Ancak sorun sadece bu hayvanların üremelerinin engellenmesi ve sağlıklarının korunması ile sınırlı değildir. Bu hayvanların beslenmesi ve barınması da çok önemlidir. Sahipsiz hayvanlar özellikle kış aylarında sokaklarda barınma ve yiyecek bulma konusunda büyük zorluklar çekmektedir. Hayvanları susuzluktan ve açlıktan korumak adına kimi iyiliksever insanların sokaklara kaplarla su ya da yiyecek koymaları, bahçelerinde hayvanları beslemeleri de sorunu çözmemektedir. Kaldı ki, sokak hayvanlarının önemli bir bölümü sahipleri tarafından terk edilen hayvanlardır. Basit bir özenti ya da çocukların istemesi üzerine alınıp evlere hapsedilen hayvanlar kısa bir süre sonunda bakım zorlukları nedeniyle sokağa terk edilmektedir. Hele hane gelirlerinin ve satın alım gücünün azaldığı bir ortamda terk edilme olayları daha da artmış bulunmaktadır. Kaldı ki, evde hayvan özellikle de köpek beslemek kanımca hayvan haklarına da aykırı bir durumdur. Bu eylem bir bakıma hayvanların özgürlüklerini kısıtlamak anlamına gelmektedir. Küçük süs köpekleri neyse de tümüyle doğada yaşaması için yaratılan büyük cüsseli köpeklerin evlerde hapsedilmelerinin hayvan hakları ve refahı ile bağdaşır bir yanı yoktur. Su kaplumbağası ve iguana gibi tümüyle vahşi hayata ait olan hayvanların evlerde barındırılması ise tam anlamıyla bir aymazlıktır. Öte yandan kırsal kesimlerde yiyecek kaynakları azalan ya da tükenen köpekler, kurtlar hatta ayılar şehirlere inerek beslenme ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadırlar. Sorunun çözümü zannedildiği kadar kolay değildir. En başta bu işe belediyelerin ve sivil toplum örgütlerinin el atması gerekir. Belediyelerin popülist yaklaşımları ya da başka işi gücü olmayan insanların hayvan sever kisvesi altında gösterdikleri sahte çabalarla bu sorun çözülemez. En başta kırsal bölgelerden şehirlere hayvan girişi onların yaşadığı ortamda beslenmelerinin sağlanması suretiyle önlenmelidir. Özellikle orman idaresinin ormanlık alanlarda hayvanlar için beslenme bölgeleri oluşturarak sürekli olarak yem takviyesi yapması gerekir. Evde köpek besleyen insanların hayvanlarını sokağa terk etmelerini önlemek amacıyla da önlemler alınmalıdır. Bu konuda tüm ev hayvanları tespit edilerek ve kayıt altına alınarak belediyelerin ilgili birimlerinin haberi olmadan köpeklerini sokağa terk etmemeleri sağlanmalıdır. Belediyelerin haberi ve onayı olmadan köpeklerini sokağa atan insanlara cezai müeyyide uygulanmalıdır. Sokağa terk edilen hayvanların barınması amacıyla belediyeler ve sivil toplum örgütleri dünya standartlarına ve hayvan refahı ilkelerine uygun bakım evleri kurmalıdır. Bu bakım evlerinde hayvanların sağlıklarının korunması amacıyla bir hayvan kliniği ve yeterince veteriner hekimi bulunmalıdır. Bakım evlerinde hayvan refahının en iyi bir şekilde sağlanması için her türlü önlem alınmalıdır.
Özellikle ormanlarda yaşayan hayvanlar yangınlardan ve yiyecekleri olan kimi hayvan türlerinin yok olmasından dolayı büyük bir açlık sorunu ile karşılaşmaktadırlar. Özellikle kışın bu sorun büsbütün artmaktadır. Bu sorunun çözümü özellikle kış aylarında ormanlara havadan yem atılması suretiyle sağlanabilir. Denizlerdeki balıkların ve öteki sucul hayvanların sayıları yasal olmayan avlanmalar ve kirlenme nedeniyle önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. Deniz kirliliğinin giderilmesi uzun zaman alsa da yasal olmayan yöntemlerle balık avlama ya da belli bir uzunluğun altındaki yavru balıkların tutulmalarının sıkı bir denetimle kontrol altına alınması mümkündür. Göçmen kuşlarının barındıkları sulak arazilerin ve göllerin süratle yok olması ülkemizdeki kuş türlerinin giderek azalmasına yol açmaktadır. Bu durum sulak arazilerin kurtarılması ve göllerin tarımda sulama amacıyla kullanılmasının önlenmesi suretiyle düzeltilebilir. Gerekli yasal önlemler alınmış olsa da kedi ve köpek gibi hayvanların deney amaçlı kullanılmasına devam edilmektedir. Alınacak yasal önlemler ve uygulanacak cezalarla bu durumun önüne geçilebilir. Çiftlik hayvanlarının çok büyük bir bölümü hayvan refahına uygun olmayan ahırlarda barındırılmaktadır. Küçük ölçekli aile işletmelerinde hayvan refahı ile ilgili koşulların düzeltilmesi amacıyla önlemler alınmalıdır. Özellikle kafes tavukçuluğunda hayvan refahı önemli ölçüde göz ardı edilmektedir. Avrupa Birliğinin kafeslerin genişletilmesi, tavuklara kafes içinde daha geniş alan ayrılması ve tünek konulması gibi müeyyideleri 2020 yılından itibaren hayata geçirilecektir. Son olarak günümüzde hayvanlara karşı şiddet ve tecavüz olayları bir hayli artmış bulunmaktadır. Her ne kadar sosyolojik bir sorun olsa da özellikle medya kanalıyla yürütülecek geniş bir aydınlatma ve bilgilendirme faaliyeti ile bu durumun önüne geçilebilir.