İzlediğim Tarım Televizyonlarının birinde, Kolombiya dilinde “ Çiftçi gibi şikayet etmek “ deyiminin bulunduğunu öğrendim. Üniversite öğrenciliğim ile birlikte yarım asrı aşan mesleki yaşantımda ben de Ülkemizdeki çiftçilerin yani tarım ve hayvancılıkla uğraşanların sürekli şikayet ettiklerini ya bizzat kendilerinden duydum ya da yayınlarda okudum. Bu zaman sürecinin önemli bir kısmında süt sığırcılığı ile uğraşan çiftçilere “ İşler nasıl? “ diye sorulduğunda alınan yanıt hep “ Yem pahalı, süt ucuz, kar edemiyoruz “ olmuştur. Besicilere gelince, günümüzde kendilerinden kilosu 25 liraya alınan karkas etin kasaplarda 50 liraya satılması karşısında şikayetin de ötesinde isyan etmekte ve bu işin sorumluluğunu aracılara yüklemektedirler. Bu kısır döngü yıllardır hiç değişmeden Türkiye hayvancılığının gündemini işgal etmektedir. Aslında yetiştiricilerin iddiaları yüzde yüz doğrudur ama kar edememelerinin tek nedeni de bu iddiaları değildir. Eğer yetiştiriciler bilimin ve tekniğin gereklerini, çağdaş sürü yönetimi ilkelerini harfiyen yerine getirseler kar etmemeleri için hiçbir neden yoktur. Bu yazıda, süt sığırcılığında yetiştiricilerin kar etmeleri için yerine getirmeleri zorunlu önlemlerden söz edilecektir.
1 – Kaba ve kesif yemi kendiniz üretin: Bir hayvancılık işletmesinin giderlerinin yaklaşık %70 ini yem giderleri oluşturur. Bu oran ne kadar aşağıya çekilirse yetiştirici o kadar fazla kar eder. Bir kere, yonca, fiğ, korunga, silajlık mısır gibi kaba yemleri ve kesif yem hazırlarken kullanacakları arpa, buğday, yulaf, mısır gibi dane yemleri üretecek tarım arazisine sahip olmayanlar sığırcılığa hiç başlamamalıdır. Çünkü dökme su ile değirmen dönmez. Nitekim, Devletin elverişli kredilerinden heveslenip hayvancılığa başlayanlar sırf yem üretiminde kullanacakları arazileri olmadığı için kaba ve kesif yemi dışarıdan satın almak zorunda kalmışlar ve bu nedenle de kısa süre içerisinde batmışlardır. Onun için kar etmek isteyen yetiştiriciler kaba yemi kendileri üretip bir kısmını soldurarak taze olarak, bir kısmını da kurutarak ya da silaj yaparak hayvanlarına yedirmelidir. Kesif yemi ise, az bir kısmını satın aldıkları, ama büyük bir kısmını yine kendilerinin ürettikleri yem maddelerini günümüzde çok çeşitte ve büyüklükte imal edilen kırma ve karma makinelerinde karıştırıp rahatlıkla hazırlayabilirler. Bu sayede, yem giderlerinin toplam işletme giderleri içerisindeki payı yarı yarıya azalır ki, bu da yetiştiricinin azalan oran kadar kar etmesi demektir.
2 – Hayvanlarınızın konforuna önem verin: Hayvanlar konforları yerinde olmadığında strese girerler ve verimlerini azaltırlar. Süt ineklerinin konforlu bir yaşam sürmelerinin temel koşulu barınaklarının usulüne uygun olarak yapılmasıdır. Kapalı, ışıksız ve havasız barınaklarda bağlamalı sistem hayvancılık yapmaya niyetli olanlar varsa hiç başlamasınlar, boşuna da masraf etmesinler. Çünkü istedikleri verimi alamadıkları gibi bu koşullarda her türlü hastalığa yakalanması olası hayvanlarına verecekleri ilaca da para yetiştiremezler. Onun için, barınaklar mutlaka açık ya da yarı açık olmalı, bol temiz hava ve ışık almalı, inekler içinde serbestçe dolaşabilmelidir. İneklerin yatma yerleri, sulukları ve yemlikleri mutlaka vücut ölçülerine uygun olmalıdır. Aksi taktirde inekler yatmazlar, sürekli ayakta dururlar, geviş getirmeyi keserler ve böylece de verimleri azalır. Karlı bir hayvancılık için, sıcak havalarda inekler mutlaka fanlar ve duşlarla serinletilmelidir. Ayrıca, ineklerin yemleri bozuk ve küflü olmamalı, suları temiz olmalıdır.
3- Mutlaka işletmenizin başında bulunun ve iyi bir gözlemci olun: Bazı meslek sahipleri geçmişte hiç uğraşmadıkları halde teşvik, destek ve hibelerin kışkırtması ile hayvancılığa başlarlar. Ancak, kendileri asıl işleri ile uğraşırken işletmelerini çalışanlara bırakırlar ve arada bir hayvanlarını görmeye gelirler. Bu tip insanların başarılı olmaları mümkün değildir. İşletme sahibi hemen her gün hayvanlarının başında olmalı ve onları sürekli gözlemlemelidir. Hayvanlar hastalanacaklarını ya da mutlu olup olmadıklarını gösterdikleri davranışlar ile belli ederler. İşletme sahibinin hayvanların davranışlarından yola çıkarak hastalıkları ya da verim düşüklüklerini önceden tespit etmesi mümkündür. Ayrıca kızgınlığı da iyi takip etmeli ve hayvanın uygun zamanda tohumlanmasını sağlamalıdır. Böylece verim kayıpları önlenir ve işletme kara geçer.
4- Kaliteli boğa sperması kullanın: İnekleri kaliteli boğa spermaları ile tohumlatmak doğacak dişi buzağıların daha iyi bir genetik yapıya sahip olmalarını sağlar. Daha iyi bir genetik yapıya sahip olan buzağılar inek olduklarında daha çok süt verirler. İneklerde süt verimi arttıkça sütün birim maliyeti düşer. Yani kaliteli sperma daha fazla süt, daha az maliyet, daha çok kar demektir. Yavru almak için inek nasıl olsa tohumlanacaktır. Ancak daha kaliteli yani bir anlamda daha pahalı sperma ile daha fazla verim almak mümkündür. Kaliteli bir sperma ile kalitesiz bir sperma arasındaki fiyat farkı ineğin sadece beş günlük sütünün karşılığıdır. Oysa kaliteli bir sperma ile tohumlanan ineğin buzağısı ileride işletmeye tonlarca daha fazla süt kazandıracaktır.
5- Memeleri hastalandırmayın: Memeler süt üreten organlardır. Memelerin hastalanması süt veriminin düşmesine neden olur. Memelerin en önemli hastalığı mastitis de denen meme iltihabıdır. Meme iltihabı en çok sağım sırasında meydana gelir. Onun için sağımda temizliğe yani hijyene dikkat etmek gerekir. Memeler sağımdan önce kuru ve temiz bir bez ile silinmelidir. Sağımcı ellerini sağımdan önce mutlaka sabunla yıkamalıdır. Sağımdan önce meme başı ön daldırma sıvısı adı verilen mikrop öldürücü bir sıvıya daldırılmalıdır. Sağım makine ile yapılacaksa meme uçlarına takılacak başlıklar mutlaka kuru ve temiz olmalıdır. Sağımdan sonra ineğe yem verilerek mümkünse yarım saat yatmaması sağlanmalı ya da meme, meme başı deliğini yarım saatliğine kapatacak jelatinimsi bir sıvıya daldırılmalıdır. Ayrıca meme iltihabına karşı hayvan aşılanmalıdır. Memelerin sağlıklı olması süt üretimini düşürmeyerek işletmenin zarar etmesini önler.
6- Buzağıları öldürmeyin: Buzağı bir işletmenin geleceğinin teminatı ve kar kaynağıdır. Bir işletmede ne kadar çok buzağı erken yaşlarda ölürse o işletme o kadar çok zarar eder Buzağı doğduktan hemen sonra mikroplara karşı dayanıksızdır ve gerekli önlemler alınmazsa kısa zamanda ölür. Onun için, buzağı doğar doğmaz göbek kordonu iyotlu sularla temizlenip bağlanmalı ve bağın iki üç santim altından kesilmelidir. Doğduktan hemen sonra buzağının ağız ve burnu temizlenmeli, vücudu kurulanmalıdır. Buzağıya doğumdan sonraki ilk gün mutlaka yeterli miktarda ağız sütü içirilmelidir. Buzağı doğduktan kısa bir süre sonra temiz altlıklı bireysel kulübelere alınmalıdır. Buzağılara doğar doğmaz septisemi serumu verilmelidir.
7- İneklerin koruyucu aşılamalarını ve parazit kontrollerini mutlaka yaptırın: İneklerde verim düşüklüğüne neden olan çok sayıda hastalık söz konusudur. İnekleri, başta şap ve brusella olmak üzere hastalıklara karşı mutlaka aşılatmak gerekir. Bir ineğin bir hastalığa karşı aşılatılmasının maddi karşılığı onun bir günlük sütünün bedeli kadar bile değildir. Oysa, bir inek aşılatılmadığı için hastalanırsa ona yapılacak tedavi ve ilaç masrafları aşı bedelinin kat kat daha üstündedir. Ayrıca ineklerdeki iç ve dış parazitler hayvanın gıdasına ortak olarak ya da kanını emerek büyük ekonomik kayıplara neden olurlar. Onun için ineklere dış ve iç parazitlere karşı ilaç verilmelidir. Veteriner Hekiminize danışarak hayvanlarınızı tüm hastalıklara karşı aşılatır, iç ve dış parazitlere karşı ilaçlarsanız hem süt üretiminiz azalmaz hem de kar edersiniz.
8- Yılda bir buzağı almaya çalışın: Bir süt sığırcılığı işletmesinin karlılığı ineklerden yılda bir buzağı alınmasına bağlıdır. Çünkü günümüzde sütten çok buzağıdan kar edilmektedir. Bir ineğin bir yıllık ömrünün yaklaşık dokuz buçuk ayı gebelikle geçer. Yılda bir buzağı almak için geriye iki buçuk aylık bir zaman kalır. Bu iki buçuk aylık zamanın yaklaşık bir buçuk ayı lohusalıkla geçer. Bu süre zarfında ineğin üreme organları normal duruma gelmediği için inek ya hiç kızgınlık göstermez ya da gösterip de tohumlansa bile gebe kalmaz. Bu durumda ineği gebe bırakabilmek için geriye bir aylık bir süre kalmaktadır. Eğer bu süre iyi değerlendirilip inek gebe bırakılabilirse yılda bir buzağı almak mümkün olur. Bunun için de ineğin kızgınlığını iyi takip etmek, tohumlamayı uygun zamanda ve usulüne göre yaptırmak gerekir.
9- Düzenli kayıt tutun: Düzenli ve doğru kayıt bir süt sığırcılığı işletmesinin olmazsa olmazıdır. Kayıtlar elle tutulabileceği gibi günümüzde digital ortamda da yapılabilmektedir. Düzenli ve doğru bir kayıt ineklerde verim düşüklüklerinin ve hastalıkların önceden tespit edilmesini, tohumlamaların zamanında yapılmasını kolaylaştırır. Böylece işletmenin zarar etmesi önlenmiş olur. İneklerin günlük süt verimleri, geçirdikleri hastalıklar, uygulanan tedaviler, kızgınlık, tohumlama ve doğum tarihleri gibi başlıca verimler mutlaka kayıt altına alınmalıdır.
10- Kuru dönem beslemesine özen gösterin: Kuru dönem, gebeliğin son iki ayında ineğin sütten kesildiği dönemdir. Bu sürede inek süt vermeyeceğinden tüm organlar kendilerini yenilerler. Bu arada özellikle memeler doğumdan sonra başlayacak olan yeni süt verme dönemine kendilerini hazırlarlar. Kuru dönemde ineğe proteince zengin kesif yem yerine vitamin ve minerallerden zengin kaliteli kaba yemler verilmelidir. Kuru dönemdeki ineklere yoğun olarak kalsiyum içermesi nedeniyle yonca verilmez, az miktarda silaj yedirilebilir. Tüm bunların amacı ineği şişmanlatmamak, ortalama bir vücut kondisyonunda doğuma hazırlamaktır. Kuru dönemin son iki haftasında ineğe doğumdan sonra yiyeceği süt yemi azar azar verilerek alıştırılmalıdır. Eğer bahsedilen bu hususlara uyulmayıp hayvan şişmanlatılırsa doğumdan sonra süt humması, ketozis, mide ekşimesi, şirdenin yer değiştirmesi, döl tutmama, sonun atılamaması, güç doğum ve topallık gibi bir dizi hastalık ortaya çıkar. Bunun sonucunda doğumdan sonra ineğin yeterli sütü verememesi ve bu hastalıklara harcanacak ilaç ve tedavi masrafları yüzünden işletme önemli ölçüde zarar eder.
11- Lohusalık dönemini önemseyin: Doğumdan sonraki bir buçuk iki aylık süre lohusalık dönemi olarak tanımlanır. Bu dönemde inek bol miktarda süt verdiğinden fazla miktarda enerji harcar. Eğer bu harcadığı fazla miktardaki enerji ineğe verilmezse hormon bozukluğuna bağlı olarak döl tutmama sorunu ortaya çıkar. Ayrıca temiz olmayan ortamlarda doğum yapan ineklerde ya da müdehaleli doğumlardan sonra rahime mikrop kolaylıkla gireceğinden rahim iltihabı ve buna bağlı olarak döl tutmama sorunu görülür. Onun için lohusa ineklere bol miktarda kesif ye kaliteli kaba yem verilmeli, ayrıca da kaybettikleri vitamin, mineral ve amino asit gibi maddeleri yeniden kazandırmak adına ilave takviyeler yapılmalıdır. Lohusalıkta en önemli sorun yeterli beslenmeme yüzünden süt veriminin, döl tutmama yüzünden de yavru veriminin azalmasıdır. Her iki halde de işletme önemli ölçüde ekonomik zarara uğrar. O nedenle yetiştiriciler zarar etmemek adına lohusalığa önem vermelidir.
12- Biyogüvenlik önlemlerini alın: Biyogüvenlik, bir hayvancılık işletmesine dışarıdan hastalık mikroplarının girmesini engellemek amacıyla alınacak önlemlerin tümüdür. Bu önlemlerin başında işletmeye yeni dahil edilecek hayvanların belli bir süre karantinada bekletilmesi gelir. Ayrıca, hasta hayvanlar derhal sağlamlardan ayrılmalı ve ayrı bir bölmeye alınmalıdır. Hastalık bulaştırmada önemli rol oynayan kuşlar ve kemiriciler ile mücadele edilmelidir. İşletmeye dışarıdan girecek olan başka işletme sahipleri ya da veteriner hekimleri için mutlaka biyogüvenlik önlemi alınmalıdır. Bu da arabalarının ilaçlı sudan geçirilmesi ve insanlara galoş taktırmak suretiyle olabilir. Ayrıca ahır girişlerine mutlaka kireçli paspaslar ya da ilaçlı süngerler konulmalıdır.
13- Stresi doğru yönetin: İneklerde stres süt ve yavru verimini olumsuz yönde etkilemek suretiyle işletmeye zarar verir. O nedenle stresin mutlaka önlenmesi gerekir. Süt ineklerinde en büyük stres sıcaklık stresidir. Çevre ısısının 22dereceyi aştığı durumlarda inekler fanlarla ve duşlarla serinletilmelidir. İneklerin bir yerden başka bir yere nakilleri, ahır içerisindeki yer değişiklikleri, yemliğe gittiklerinde yem bulamamaları, yemlerinin ve bakıcılarının değiştirilmesi gibi hususlar birer stres kaynağıdır. Bir süt sığırcılığı işletmesinde stresin ortadan kaldırılması karlılığı arttıran en önemli unsurlardan birisidir.
14- Teknik destek alın: Günümüzde hayvancılıkta teknoloji kullanımı büyük bir gelişme kaydetmiştir. Suni tohumlama, kızgınlığın toplulaştırılması, embriyo transferi, hormonal uygulamalar gibi biyoteknolojik yöntemler süt sığırcılığında karlılığı artıran önemli unsurlardır. Ayrıca iyi hayvancılık uygulamalarına ya da sürü yönetimi ilkelerine uygun olarak hareket etmek de karlılığa olumlu yönde etkiler. O nedenle, tüm bu teknolojileri ve uygulamaları hayata geçirmek amacıyla bir Veteriner Hekiminden teknik destek almak şarttır. Yoksa atadan kalma usullerle yapılacak bir süt sığırcılığı yarardan çok zarar getirir.
15- Örgütlenin: Gerek yem başta olmak üzere girdilerin ucuza temin edilmesini gerekse sütün değer fiyatına satılmasını sağlamak adına yetiştiricilerin bir örgüt çatısı altında toplanmasında büyük yarar vardır. İzmir’de faaliyet gösteren Tire Süt Kooperatifi bu konuda çok önemli bir örnektir. Kooperatifleşme sayesinde yeterince değer fiyatı bulamayan çiğ süt, süt ürünlerine dönüştürülmek suretiyle katma değer artışı ve kar sağlanmış olur.
Süt sığırcılığı günümüzde tüm olumsuz koşullara rağmen yine de karlı bir hayvan yetiştiriciliği dalıdır. Yeter ki, yukarıda kısaca sözünü ettiğimiz hususlara yani Sürü Yönetimi İlkelerine uygun hareket edilsin.