Dünyanın hayvancılığı gelişmiş ülkelerinin tümünde yetiştiriciler çeşitli vasıtalarla Devlet tarafından desteklenmektedir. Türkiye’de de özellikle Avrupa Birliği üyeliğinden sonra Devletin hayvancılığa verdiği destek de önemli bir artış gözlenmiştir. Bu destekler faizsiz kredi, teşvik, hibe, nakti ödeme şeklinde tanımlanabilir. Özellikle Avrupa Birliği destekli IPARD Fonları ve Güney Anadolu Projesi, Kuzey Doğu Anadolu Projesi, Konya Ovası Projesi, Doğu Anadolu Projesi gibi projelere verilen hibeler tüm destekler içinde önemli bir yer tutmaktadır.
Hükumet 2017 yılında hayvancılığa verilen destekleri yılın başında bir kararname ile açıklamış bulunmaktadır. Bu desteklerden önceki yıllara göre yeni olanı dört ayını doldurmuş buzağılara verilecek destektir. Devletin özellikle zaman zaman yaşanan et açığını kapatmak ve bu açığa bağlı olarak ortaya çıkan krizleri önlemek amacıyla vermeyi planladığı bu destek çok yerindedir. Çünkü, Türkiye’de mevcut yaklaşık altı milyon sağmal inekten yılda yaklaşık beş milyon buzağı doğmakta ve bunların de yaklaşık bir milyonu daha bir ayını doldurmadan çeşitli nedenlerden dolayı ölmektedir. Türkiye’nin 2016 yılında Yurt dışından ithal ettiği erkek ve dişi sığırların toplam sayısının yaklaşık bir milyon olduğu dikkate alınırsa durumun ne kadar vahim olduğu kolayca anlaşılır. O nedenle Devletin dört ayını doldurmuş erkek ve dişi buzağılara destek vermesi önemlidir. Ancak bu konuda kimi eleştiriye konu teşkil edecek noktalar da bulunmaktadır. Kararnamede buzağının yerli, melez ya da kültür ırkı olup olmadığı veya suni tohumlamadan elde edilip edilmediği hususuna değinilmemiştir. Bu durum yetiştiricide, buzağı olsun da nasıl olursa olsun anlayışının hakim olmasına neden olacak ve ıslah çalışmalarının hızını azaltabilecektir. Ayrıca, tabii tohumlamadan daha fazla yararlanılması durumunda üreme hastalıklarında önemli ölçüde bir artış görülebilecektir. Kararnamede, buzağı desteğine bir de döl kontrolü ilavesi yapılmıştır ama bu durumun aydınlığa kavuşturulması gerekir. Eğer döl kontrolünden kastedilen pedigrili yetiştiricilik ise bu suni tohumlamanın kullanılacağı anlamını taşımaktadır..Konunun rakamsal boyutunu ele alacak olursak, buzağı başına verilecek soy kütüğü ve döl kontrolü koşullu destek bence önemli bir rakamdır. Yılda yüz buzağı elde eden orta ölçekli bir işletme Devletten elli beş bin lira destek alacak demektir ki bu da iki işçinin yıllık ücreti ile koruyucu aşılama ve veteriner masraflarına yetecek bir rakamdır. Dört aylık bir buzağının iki beş yüz lira değerinde olduğu düşünüldüğünde Devlet bu değerin yaklaşık %20 sini destek olarak veriyor demektir.
Devlet yukarıda sayılan projeler kapsamında süt ineklerini etçi ya da kombine ırk spermaları ile tohumlatanlara anaç sığır desteği olarak üç yüz elli lira, buzağı desteği olarak da yüz elli lira vermektedir. Bu bana göre son derece yanlış ve bilim dışı bir uygulamadır. Nitekim daha önce de süt üretimindeki fazlalık ve et üretimindeki azlık nedeniyle Hoştayn ineklerin Simental boğa sperması ile tohumlanması uygulaması önceden yasaklanmasına rağmen kırmızı et krizi ortaya çıkınca yürürlüğe konuldu. Bu uygulamada ortaya ne olduğu belirsiz bir ırk diyemeyeceğimiz ancak tip olarak tanımlayabileceğimiz bir kuşak ortaya çıkmaktadır. Bu birleştirmenin uzun yıllar boyu devam etmesi halinde korkarım ki ortada ne Holştayn ne de Simental ırkı kalacaktır. Böylece yıllarca süren çabalar sonucu gerçekleştirilen ıslah çalışmalarında bir tersine dönüş söz konusu olacaktır. Gerek dört aylık buzağı desteğinden gerekse etçi ya da kombine ırklarla tohumlanmış anaç sığır ya da buzağı desteğinden sanki tüm desteklerin kırmızı et üretimini artırmaya yönelik olduğu şeklinde bir izlenim ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin kırmızı et sorununun bu tür palyatif ve bilim dışı yöntemlerle en azından orta ve uzun vadede çözülmesi mümkün değildir. Onun yerine etçi ırkların spermaları kullanılarak yapılacak ticari melezlemeler daha kalıcı sonuçlar verebilir. Sığırcılığa verilen bir destek de soğutulmus çiğ sütün litresi başına verilen ve yakında dokuz kuruş olarak belirlenen süt pirimidir ki bu da yetiştiriciye rahat nefes aldıracak bir destektir.
Kararnamede sığırlara verilen destekler yanında keçi ve koyun başına yirmi beş liralık küçükbaş desteği de verilmektedir. Bu meblağ son derece azdır ve en azından elli liraya çıkarılmalıdır. Yine iki yüz elli baş ve daha üstü koyun sürüsü sahiplerine verilecek çoban desteğinin de beş bin liradan on bin liraya çıkarılması yerinde olur.