Yetişkin bir insan vücudu trilyonlarca hücreden oluşmaktadır. Bu hücreler organları, organlar da sistemleri meydana getirir. Hücreler de insanlar gibi doğar, çoğalır ve ölürler. İnsanların yaşlanması hücre ölümlerinin çokluğu ile doğru orantılıdır. Hücrelerin ölümü organların, organların ölümü ise sistemlerin çökmesine neden olur. Hücreler biri dış, diğeri iç olmak üzere iki nedenle ölürler. Dış nedenler arasında insanların bilerek ya da bilmeyerek aldığı genel olarak toksin adı verilen gıda katkıları, nikotin, alkol, ağır metaller, pestisitler, karbon gazları sayılabilir. Bu maddeler hücrelerin içine girerek ya öldürürler ya da mutasyona uğratırlar. İç neden ise serbest radikal adı verilen ve hücre faaliyetleri sonucu oluşan eksik oksijen moleküllü ajanlardır. Serbest radikaller eksik oksijen moleküllerini tamamlamak için sağlam hücrelere saldırarak onları okside ederler yani paslandırırlar. Bunun sonucu olarak da hücreler ölür, insanlar daha erken yaşlanırlar.
İnsanlarda yaşlanmayı geciktirici önlemlerin tümüne anti-aging denilmektedir. Başta da değindiğim gibi yaşlanmayı geciktirmek ancak hücre ölümlerini durdurmakla mümkün olur. Hücre ölümlerini durdurmanın yolu ise vücuda oksidasyonu önleyici maddelerin yani antioksidanların verilmesidir. Antioksidanlar ilaç formundaki sentetik preparatlar şeklinde olabileceği gibi bitkilerde de doğal olarak bol miktarda bulunurlar. En iyisi doğal olan bitkilerden yararlanmaktır. Hücre ölümlerini durdurmanın diğer bir yolu ise bilerek dışarıdan toksin almamak yani sigara içmemek, doğal ürünler yemek, temiz hava solumaktır. Ben şimdi sizlere kendi uygulamakta olduğum ve çok faydasını gördüğüm anti-aging programını vermek ve bu bağlamda da antioksidan etkisi yoğun on bitki ya da gıda maddesinden söz etmek istiyorum. Bunlardan ilk beşi olmazsa olmaz, ikinci beşi ise mutlaka alınması gereken yiyecek ve içeceklerdir. Bu arada dikkatinizi çekmek istediğim tek şey bu besinlerin mutlaka sabah saat 10.00 a kadar alınması zorunluluğudur. Çünkü organlar geceleyin uyku esnasında çok yavaş çalışırlar ve kendilerini yeni bir güne hazırlamak için tüm zararlı maddeleri o arada da toksinleri ve serbest radikalleri dışarı atılmak üzere kana verirler. Bu zararlı maddeler eğer sabah erkenden yok edilmezlerse kan yoluyla tüm hücrelere taşınarak ölmelerine neden olurlar.
1-CEVİZ: Cevizin en önemli etkisi biçimsel olarak da benzediği beynin fonksiyonları üzerinedir. Ceviz beynin her iki lobu arasındaki bilgi alışverişinin hızın artırır ve zeka gelişimine katkıda bulunur. Ceviz bu işlevini içerdiği gümüş iyonu vasıtasıyla yapar. Dünyada gümüş iyonunun bulunduğu tek bitki ceviz, vücutta cevizi kullanan tek organ ise beyindir. Ayrıca ceviz içerdiği omega yağları ile kalp ve damar sağlığını korur.
2-ÇEKİRDEKLİ SİYAH KURU ÜZÜM: Üzümün kabuğunda, kabuk altında ve çekirdeğinde bulunan resveratrol adlı antioksidan bir madde E Vitamininden 50 kat, C Vitamininden 20 kat daha fazla etkilidir. Dünya farmakologlarına göre bu madde 21.Yüzyılın en önemli buluşudur ve antibiyotikler kadar değerlidir. Güçlü bir antioksidan olan resveratrol hücreleri okside edip mutasyona uğratan toksinlerin ve serbest radikallerin vücuttan atılmasında, bunun sonucu olarak da yaşlılığın geciktirilmesinde çok büyük bir role sahiptir.
3-YEŞİL ÇAY: Yeşil çay siyah çayın fermente olmamış halidir. O nedenle bol miktarda antioksidan madde içerir. Yeşil çayda bulunan en önemli antioksidan epigallo kateşin gallat’tır. Bu madde kanser hücresinin üzerinde bulunan bir reseptöre bağlanarak büyümesine ve çoğalmasına engel olur. Ancak bunu yaparken kemoterapi ilaçlarından farklı olarak sağlam hücrelere zarar vermez. O nedenle kemoterapide destekleyici olarak kullanılmaktadır. Yeşil çay yasemin bitkisinin çiçeği ile birlikte kullanılırsa etkinliği daha da artmaktadır. Japonya’nın Okinawa adasındaki yerlilerin uzun yaşamalarının sırrı yaseminli yeşil çay içmelerinde saklıdır. Yeşil Çay ayrıca, alzheimer hastalığına iyi gelmekte, bağışıklık sisteminin güçlenmesine ve yaşlılığın geciktirilmesine katkıda bulunmaktadır.
4-ZEYTİNYAĞI: Zeytin tüm medeniyetlerce kutsal sayılan bir bitkidir. Zeytinyağı Avrupa’da ve Amerika’da ilaç olarak kullanılmaktadır. Zeytinyağı başta kalp damar hastalıkları ve kanser olmak üzere çok çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılır. Ayrıca Zeytinyağı. içerdiği E-Vitamini ve polifenol gibi etkili antioksidan maddelerle yaşlılığı geciktirir. Harvard Üniversitesinden Dr.Trichopulos “Amerikalı kadınlar doymuş yağlar yerine Zeytinyağı yeselerdi meme kanserine yakalanma riskleri %50 oranında azalırdı” demiştir. Tekli doymamış yağ asitleri Omega-3 ve Omega-6 vücutta belli bir denge içinde bulunur. Bu denge bozulursa kalp damar hastalıkları, kanser, bağışıklık sistemi bozukluğu gibi rahatsızlıklar ortaya çıkar. Zeytinyağı bu dengeyi koruyarak anılan rahatsızlıkların görülmesini engeller.
5-BİTTER ÇİKOLATA: Uzun yıllar sağlıklı bir yaşam süren Kuna Adası yerlilerinden bir bölümünün kanal inşaatında çalışmak üzere Panama’ya gittiklerinde kalp ve damar hastalıklarına daha sık yakalandıkları görülmüştür. Buradan da adada bol miktarda kakao tüketen yerlilerin Panama’da bu olanağı bulamayınca hastalandıkları sonucuna varılmıştır. Bitter çikolatada bulunan kakaonun miktarı önem taşır. Kakao miktarı %50 den fazla olan çikolatalar bitter adını almakta ve sağlığa daha yararlı olmaktadır. Kakao kalp damar sağlığına, bağışıklık sisteminin güçlenmesine ve beyin fonksiyonlarının gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Kakao mutluluk hormonu olan seretoninin salgılanmasını kamçılayarak depresyona iyi gelmektedir.
6-KABAK ÇEKİRDEĞİ: Çok güçlü antioksidan maddeler içeren kabak çekirdeği Almanya’da ilaç olarak satılmaktadır. Kabak çekirdeğinin en önemli işlevi içerdiği phytosterin ve karatenoid adlı antioksidanlar vasıtasıyla iyi huylu prostat büyümesini önlemektir. İçerdiği Omega yağları beyni korur ve zihinsel faaliyeti olumlu yönde etkiler. C Vitamini ile birlikte nitrik oksit salgılanmasını teşvik eder. Nitrik oksit vücuttaki tüm damarların esnemesini sağlar. Kabak çekirdeği bu etkisi ile özellikle kalp damar sağlığını korur. Kabak çekirdeği içermiş olduğu E Vitamini sayesinde yaşlanmayı geciktirir. İçerdiği yüksek lif oranı ile kabızlığı önler, hücre oksitlenmesine yol açan serbest radikallerin vücuda zarar vermeden bağırsaklardan uzaklaştırılmasını sağlar.
7-ZERDEÇAL: Hint Safranı olarak da adlandırılan bu bitki doğuda baharat, batıda ise ilaç olarak kullanılmaktadır. Zerdeçal çağımızın en sık rastlanan iki hastalığı olan kansere ve alzheimere karşı vücudu korur. Zerdeçal bu işlevlerini içerdiği curcumin adlı madde vasıtasıyla yapar. Curcumin, kanserojen maddelerin vücuttan atılmasını sağlayan bir enzimin faaliyetini arttırarak insanları kansere karşı korumaktadır. Hatta kemoterapide destekleyici olarak da kullanılır. Curcumin aynı zamanda beynin savunma sistemini güçlendirerek makrofajların alzheimere neden olan amiloid beta bloklarını temizlemelerine yardımcı olur. Zerdeçal antioksidan etkisi ile radyasyonun kromozomlarda oluşturduğu mutasyonlara karşı hücreleri korur ve yaşlanmayı geciktirir.
8-DOMATES: Domates yazın çiğ ya da ısıtılmış, kışın ise salça, domates suyu ya da ketçap olarak tüketildiğinde etkilidir. Zeytinyağı ile birlikte tüketildiğinde domatesin etkisi daha da artar. Domatesin yararı içerdiği likopenden kaynaklanmaktadır. Bu madde sebze ve meyvelere rengini vermektedir. Likopen sahip olduğu güçlü antioksidan etkisi ile hücreleri okside ederek mutasyona uğratan serbest radikalleri elimine eder, bedensel ve zihinsel yaşlanmayı geciktirir. Likopenin etkisi genelde tüm kanserler özellikle de prostat kanseri üzerinedir. Likopen kanser hücrelerinde kontrol dışı olarak çoğalan büyüme hormonu salgılanmasını önler ve kanser hücresini normal hale getirir. Ayrıca likopen damar iç duvarını korur, tansiyonu düşürür, iyi kolesterolü artırıp kötü kolesterolü azaltır. Bu sayede de kalp damar sağlığını korur.
9-SOĞAN-SARIMSAK: Bilim adamları İtalya’nın Cagliari Bölgesinde mide kanserinin az görülmesini insanların bol miktarda sarımsak tüketmelerine bağlamaktadırlar. Modern tıp soğanı doğanın insanlığa bir armağanı olarak görmektedir. Vücudun ürettiği çok güçlü bir antioksidan olan glutasyon soğan ve sarımsaktaki systein maddesi sayesinde oluşur. Soğanda bulunan quercetin ve sarımsakta bulunan allicin adlı maddeler başta prostat olmak üzere organ tümörlerinin büyümesini önler. Soğan ve sarımsağın kırmızı et, alkol ve şekerli içeceklerde bulunan kanser yapıcı maddeleri etkisiz hale getirerek tümör oluşumunu daha başlangıçta engellediği ileri sürülmektedir. İtalya’da 600 dan fazla kadın üzerinde yapılan bir araştırmada fazla miktarda soğan ve sarımsak tüketenlerde meme kanserinin %67 oranında daha az oluştuğu tespit edilmiştir.
10-YOĞURT: Yoğurt Türklerin geleneksel gıdasıdır. Batıda Bulgar gıdası olarak anılmasının nedeni içerdiği bakterinin adının Bulgaricus olmasıdır. Yoğurdu oluşturan ve probiyotik adı verilen bakteriler bağırsaklarda anti tümör maddeler üreterek kanserin oluşumunu ve gelişmesini engeller. Probiyotikler aynı zamanda sindirimi rahatlatır, bağışıklık sistemini güçlendirir, sinir sistemini uyarır. Yoğurt en önemli kilo verdirici gıdalardan birisidir. Yoğurtta bulunan Co-Enzim J adlı madde beyindeki açlık hissini baskılar, sindirimi hızlandırır, yağların çabuk yakılmasını sağlar. Yoğurdun fazla miktarda tüketilmesi yüksek tansiyon riskini azaltır. Yoğurt anti bazik özelliğe sahiptir. Bu özelliği ile mide asidini ve midede biriken şekeri dengede tutar. Dolayısıyla şekerin hücrelere girmesini sağlayan insülin miktarı azalır. Böylece fazla insülinin vücuda verdiği zarar önlenmiş olur ve insan geç yaşlanır. Yoğurt T Hücrelerini daha aktif hale getirerek bağışıklığı güçlendirir. Yoğurtta bol miktarda bulunan kalsiyum güçlü kemikler ve sağlıklı dişler için çok önemlidir.
Son sözlerime gelince; yaşlılığı geciktirmek için az yiyelim, bol su içip sık idrara çıkalım, kabız olmamaya özen gösterelim, doğal beslenelim, antioksidan içeren kırmızı meyveleri ve koyu yeşil sebzeleri bol tüketelim, en önemlisi de gereksiz şeylere kafamızı takmayalım.
Abi çok güzel ellerine sağlık. Bilim adamı olmak böyle bir şey.
Sosyal medyada da olsa seninle karşılaşmak çok güzel…
Bu yaşta senin bu küçük harfli uzun yazını okumak için bayağı uzun ömür gerektirebilir…
Diğer tarafta ömür uzatacak reçeteler sunmakta sanki biraz geç kaldın. Bu konuda birçok kişi köşeyi döndü. Neyse hayırlısı…
Selâmlar. Mehmet GÜNGÖR