Mikrobiyata ya da eski adıyla barsak florası deyimi başta bağırsaklar olmak üzere vücudun değişik organlarında yaşayan bakteri, virüs, protozoon ve mantar gibi mikroorganizmaların toplamını ifade eder. Bu mikroorganizmalar doğum sırasında anneden yavruya geçerler.

Binden fazla çeşidi olan bu mikroorganizmaların %80’i bağırsaklarda, geri kalanı ise ciltte, ağızda, vaginada ve solunum sisteminde bulunur.

Mikrobiyatayı oluşturan mikroorganizmaların sayısı 100 trilyondur. Bu sayı insan vücudunu oluşturan 10 triyon soma hücresinin 10 katı demektir.  

Mikrobiyatayı oluşturan mikroorganizmaların toplam ağırlığı 2.0-2.5 kilogramdır ki bu da normal bir insan ağırlığının %3.0 ı kadardır.

MİKROBİYATA DENGESİNİN BOZULMASINA YOL AÇAN ETMENLER

İşlenmiş gıdalar (endüstriyel yağlar, früktoz şurubu), Tahıllar (glüten, lektin), GDO’ lu yiyecekler, Rafine şeker, Fastfood gıdalar, Alkol, Stres, Az uyku, Sigara, Klorlu su, Çevre ve hava kirliliği, Gereksiz ilaçlar (antibiyotik)

MİKROBİYATA DENGESİNİN BOZULMAMASI İÇİN ALINMASI GEREKLİ ÖNLEMLER

İşlenmiş gıdalar, glüten, GDO’ lu yiyecekler, rafine şeker, fastfood gıdalar, alkol, sigara, klorlu su tüketilmemeli; stresten kaçınılmalı, günde 7-8 saat uyumalı, bol egzersiz yapılmalı, çevre ve hava kirliliğinden korunmalı, antibiyotikler başta olmak üzere gereksiz ilaç tüketilmemelidir. Probiyotikler, prebiyotikler, fermente lifli ve organik gıdalar tüketilmelidir.

MİKROBİYATA DENGESİNİN BOZULMASININ YOL AÇTIĞI HASTALIKLAR

Kolon kanseri, otizm, romatoit artirit, astım, atipik egzema, irritabl bağırsak sendromu, depresyon, anksiyete, alzheimer, demans, parkinson, alkolik olmayan karaciğer hastalığı, diyabet

MİKROBİYATA SİNDİRİM İLİŞKİSİ

Mikrobiyatayı oluşturan mikroorganizmalar ağız yoluyla alınan protein, karbonhidrat, lif içerikli gıdaları önce fermentasyona uğratarak sindirilebilir hale getirir, daha sonra da barsak cidarından emilimini sağlarlar. Mikrobiyata bu parçalamayı ve fermentasyonu oluşturduğu bütürik, asetik, propiyonik asit gibi kısa zincirli yağ asitler vasıtasıyla yapar. Ayrıca mikrobiyata tarafından salgılanan B kompleks vitaminleri (B12, biyotin, folik asit) ve K vitamini bağırsak duvarının bütünlüğünün korunmasını, iltihaplanmamasını sağlayarak emilimi sağlıklı hale getirirler. Böylece sindirim sisteminin düzgün çalışmasına katkıda bulunurlar. Mikrobiyatadaki dengenin bozulup faydalı mikroorganizmalar yerine zararlı mikroorganizmaların çoğaldığında kabızlık, ishal, şişkinlik, gaz gibi belirtilerle seyreden sindirim bozuklukları ortaya çıkar,

MİKROBİYATA BAĞIŞIKLIK İLİŞKİSİ

Vücuttaki bağışıklık hücrelerinin %80’i bağırsaklarda bulunur. Bağırsakların cidarı çok incedir. Kimi zararlı etmenler bağırsağı tahrip ederek daha da inceltir. Sindirim yoluyla alınan kimi zararlı mikroorganizmalar incelen bağırsağı kolaylıkla geçip kana karışabilir. İşte bağırsağı çevreleyen bağışıklık hücreleri bu zararlı mikroorganizmaları tanır, kaydeder ve bağışıklık sistemine bildirir.

MİKROBİYATA RUHSAL DURUM İLİŞKİSİ

Beyin ile bağırsaklar arasında çok güçlü bir iletişim ağı vardır. İnsan beyninde 100 milyon, bağırsak çeperinde ise 500 bin sinir hücresi (nöron) bulunur. Bu nedenle bağırsaklara ikinci beyin adı verilir. İkinci beyin esas beyin gibi hatırlar, hisseder ve karar verir. Beyindeki bozukluklar bağırsakları, bağırsaklardaki bozukluklar da beyini olumsuz olarak etkiler. Beyin ile bağırsaklar arasındaki iletişimi vagus adlı bir sinir sağlar. Her iki organ arasındaki iletişim sinyal ileticisi adı verilen kimyasallarla olur. Serotonin ve dopamin gibi sakinleştirici mutluluk hormonları bağırsaklarda üretilip vagus siniri vasıtasıyla beyine nakledilir. Beyin bağırsak iletişiminde yararlı olan gıdaları omega-3 yağları, ev yoğurdu, kefir, kuru soğan, lahana turşusu gibi fermente gıdalar (prebiyotikler) , yüksek lifli yiyecekler (tam tahıllar, kabuklu yemişler, meyve ve sebzeler), polifenol içeren kakao, yeşil çay, zeytinyağı, kahve gibi gıdalar, triptofandan zengin hindi, yumurta, peynir gibi gıdalar olarak sıralayabiliriz.