Kalp ve damar hastalıkları % 50 lik bir oranla tüm Dünyadaki ölüm nedenlerinin en başında yer almaktadır. Kalp ve damar hastalıklarına yol açan nedenlerin en başında ise kan kolesterol düzeyinin yüksekliği gelir. Nitekim çok sayıda bilimsel araştırma bulguları insanlarda kanda kolesterol düzeyleri azaldıkça kalp krizi riskinin de azaldığını göstermektedir. İşte bu nedenle kolesterol yüksekliği sorunu ile her zaman ve her yaşta mücadele etmek gerekir. Mücadeleye ne kadar erken aşlanırsa başarı şansı da o kadar artar. Çünkü bilim adamlarına göre insanın biyolojik yaşının değil damar yaşının önemi vardır. Genç damar genç insan demektir. Dr.William Oster ” Bir erkek ancak damarları kadar yaşlıdır” der. Yüksek kolesterol damarları yaşlandırır. Hızlı yaşlanmak ve ortalama yaşam süresinin kısalması damarların erken yaşlanması ile ilgilidir.Gerçek yaş kronolojik değil biyolojik yaştır.Damarların yaşlanması doğar doğmaz başlar.Özellikle orta yaşlarda yanlış yaşam biçimleri seçilmişse damar yağlanması hızlanır. Damar yağlanmasının başlıca sonucu olan ateroskleroz sürecini etkileyen en önemli faktör kan yağlarındaki dengesizliktir. Kan basıncının yüksekliği, kan şekeri, trigliserit, ürik asit, homosistein, insulin, serbest yağ asitlerinin fazlalığı veya pıhtılaşma eğilimindeki artış damar yaşlanmasını etkiler. Tüm bu faktörler içerisinde kolesterol yüksekliği damar yaşlandıran en önemli faktördür.Damar sağlığını belirleyen en önemli etken ise kan yağları düzeyinin yüksekliğidir. Kan yağları deyince de akla kolesterol ( LDL, HDL ) ve trigliserid (VLDL) gelir. Bunun dışında sigara, şişmanlık, şeker hastalığı, kötü beslenme, hareketsizlik ve stres de küçük yaşlardan itibaren damar sağlığını olumsuz yönde etkileyerek erken yaşlanmaya ve kalp krizi, inme gibi hastalıklara neden olmaktadırlar.
Kanda kolesterol yüksekliği (hiperkolestrolemi) sorunu Dünyada önemli bir sağlık sorunu olarak görülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri nüfusunun %50 sinin kan kolesterol düzeyi üst sınır olarak kabul edilen 200 mg/dl nin üstündedir. Türkiye’de de aynı oran söz konusudur. Almanya’da ise 16 milyon insanın kan kolesterol düzeyleri 240 mg/dl nin üzerinde ölçülmüştür. Almanya’da ölümlerin yarısı kalp ve damar hastalıklarına bağlı olarak şekillenmekte, kalp ve damar hastalıklarına yakalananların yarısında ise kolesterol yüksekliği sorunu ön plana çıkmaktadır.
Kolesterol trigliseritler gibi kandaki yağların genel adı olan lipitlere yani kan yağlarına dahil olan bir yağdır ve bu nedenle de su bazlı kan sıvısı ile karışmaz .Kolesterol lipoprotein adı verilen kan proteinleri tarafından insan vücudunda bulunan yaklaşık 100.000 mil uzunluğundaki arter ve venler vasıtasıyla vücudun tüm hücre ve dokularına yayılarak işlevlerini yerine getirir. Trigliseritler yağın doğada bulunduğu şeklidir. Kolesterol birbirine bağlı halkalar şeklinde dizilmiş karbon moleküllerinden oluşur. Kolesterol her hücrede bulunur, sağlık durumunda oranı asla sıfır değildir .Bu özel halkalı yapıyı taşıyan moleküllere sterol adı verilir. Burada biri düşük yoğunluklu lipoproteinlerce taşınan LDL-K yani kötü huylu ya da lanetli kolesterol diğeri de yüksek yoğunluklu lipoproteinler tarafından taşınan HDL-K yani iyi huylu ya da hayırlı kolesterol olarak iki kolesterol türü ayırt edilir. LDL çöp, HDL çöp kamyonu olarak tanımlanır. Çöp artarsa çöp kamyonu da artmalıdır. HDL kanda vücudun kullanmadığı yağları toplayarak parçalanmak üzere karaciğerden safraya taşır..Karaciğer bu yağları parçalar ve safra ile bağırsaklara atar. Ayrıca bir kan yağı olan trigliseridin yakılması sonucu VDLD-K yani çok kötü huylu kolesterol meydana gelir. LDL-K vücudun çeşitli işlevlerinde kullanılırken HDL-K , LDL-K nın fazlasını yakalayıp karaciğere götürerek parçalanmasını ve safra kanalları vasıtasıyla sindirim sistemine atılmasını sağlar. Bir kan yağı olan kolesterol ya çeşitli faaliyetlerde kullanılmak üzere karaciğerde besinlerle alınan doymuş yağlardan üretilir ya da dışarıdan kırmızı et, yumurta, süt ve ürünleri gibi gıdalarla alınır. Buradaki oran yüzde 20 ye 80 dir. Kolesterole vücut az miktarda ihtiyaç duyar.

Kolesteolün başlıca işlevleri şunlardır:
1. Kolesterol erkek ve dişide üreme olgularının oluşmasında ve sürdürülmesinde başat rol oynayan östradiol, progesteron ve testesteron gibi steroid hormonların biyosentezinin ilk maddesidir. Ayrıca kortizol ve aldosteron da böbrek üstü bezlerde kolesterolden ürer. Kortizol vücudun strese direncini , aldosteron da vücutta tuz ve potasyum düzeylerinin yetersizliğini sağlar. Başka bir anlatımla anılan hormonlar kolesrterolden türemektedir. Bu hormonlar cinsel yaşamın vazgeçilmez unsurları ve canlıların oluşumunun temel taşıdır. Ayrıca bu hormonlar bir çok vücut fonksiyonunun da başlatıcısıdır. Özetle kolesterolsüz bir yaşam düşünülemez. O nedenle de kanda kolesterolün sıfır olduğu bir durum söz konusu değildir.
2. Kolesterol vücutta safra asitlerinin üretimine katkıda bulunur. Safra asitleri yağların bağırsaklarda sindirilmesine ve vücudun artık ürünlerden temizlenmesine yardımcı olur .Safra asitleri karaciğerde kolesterolden üretilir ve bağırsakta deterjan gibi etki yaparak yiyeceklerden gelen yağları çözdürür. Bu , yağların ve yağda çözünen vitaminlerin (A, D, E ve K) normal şekilde sindirilmesi ve emilmesi için gereklidir. Safra asitleri depolandıkları safra kesesinden bağırsağa akmazlarsa yağlar yeterince sindirilemez ve ishal meydana gelir.
3. Kolesterolün en önemli işlevlerinden birisi de hücre duvarlarının stabil halde kalmasını sağlaması ve sızmayı önlenmesidir. Kolesterol bu işlevini hücre duvarında bulunan yağ moleküllerini biri birine bağlayarak yerine getirir. Bu işlevi ile kolesterol tüm vücut hücreleri ve dokuları için vazgeçilmez bir yapı taşı özelliği taşır.
4. Kolesterol sinir liflerinin etrafını saran ve elektiriksel uyarımların iletimini sağlayarak beyin fonksiyonlarının işleyişine yardımcı olan miyelin adlı kılıfın temel bir yapı taşıdır. Miyelin kılıfı kolesterol eksikliği nedeniyle zarar görürse insan olaylara yeterince odaklanamaz ve belleğini kaybeder.
5. Kolesterolün bağışıklık sistemi üzerine uyarıcı etkisi vardır. Bunun kanıtı yüksek kolesterol sahip erkeklerin düşük kolesterole sahip olan erkeklere nazaran daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmalarıdır. Bu olguyu yüksek kolesterole sahip erkeklerin daha fazla lenfosit, toplamT hücresi, yardımcı T hücrelerine sahip olmaları da doğrulamaktadır. Bir çok bakteri türü LDL kolesterolün yüksekliği ile etkisiz hale gelmektedir.
6. Özellikle LDL kolesterol arteriyel ateroskleroz (aterom) plaklarının bileşenlerinden biridir. Bu plak endotel adı verilen ve arterlerin iç yüzeyini astarlayan kaygan zarda oluşan hasarlara karşı doğanın bir çeşit yara bandıdır. Dr.William Oster “Bir erkek ancak damarları kadar yaşlıdır” der. Bu nedenle LDL olmadan hayatta kalmamız mümkün değildir. Aterosklerotik plak ( aterom-plak, skleroz-sertleşme) arterlerin kan akımı ile karşı karşıya gelen en iç tabakası olan endotelin hasarı üzerine başlatılmış bir inflamasyon (yangı) dır. Bu plak LDL, akyuvarlar, kan pıhtısı ve kalsiyumdan oluşur. Bu plak vücudun her hangi bir yerinde görülebilirse de %90 oranında kalp kasını besleyen koroner arterlerde ortaya çıkar. Özellikle koroner arterlerde aterosklerotik plakın oluşmasına neden olan endotel hasarı bir çok biyolojik bozukluğu bağlı olarak şekillenir. Normalde damarların iç yüzeyi yani endotel dümdüz ve pürüzsüzdür. Daha doğrusu kanın hiçbir yerde duraksamadan geçmesine olanak tanıyan ve pıhtılaşmaysa izin vermeyen bir yapıdadır. Damarların iç yüzeyi hem kanı duraksamadan iletir hem de onun üzerindeki düz kas katı kasılır gevşer. Normalde bir camın üzerine bir damla kan konulsa hemen pıhtılaşır. Ama damarın iç cidarından salgılanan yüzlerce madde pıhtılaşmaya izin vermez.Endotel vücudun en büyük organı sayılır. Endotel vücutta bulunan yüz bin mil uzunluğundaki damarın iç yüzünü astarlar. Endoteli şişmanlık, sigara, yüksek tansiyon, diabet bozar. Bunların en başında da mekanik stres gelir. Ayrıca C vitamini eksikliği de endotelde harabiyate neden olur. Mekanik stresi doğuran olgular arasında hipertansiyon ve nikotin sayılabilir. Bu etkenlerin oluşturduğu yangısal bozukluklar önlenirse aterosklerozu da ortadan kalkar. Endotelde hasar oluştuğunda vücudun doğal tamir mekanizmaları devreye girer. Bu mekanizmanın harekete geçmesi sonucu kan dolaşımındaki LDL-K hasar bölgesine geldiğinde endotel fonksiyonlarında değişiklikler başlar. Endotel yardım sinyali olarak reaktif oksijen türevleri üretir. Bu sinyal bağışıklık maddelerini hasarlı bölgeye çeker. Bunun sonucunda büyüme faktörleri üretilir. LDL, bağışıklık hücreleri, kas hücreleri ve ilk hasarın artıkları aterosklerotik plağı oluşturur. Bu plak bir yara bandı görevi görür. Hasar sürerse arter duvarında plak toplanmaya devam eder. Bu da kalbe gelen kan akımının yavaşlamasına neden olur. Böylece kalp kasında oksijen ve besin maddesi eksikliği oluşur. Sonuçta sadece kalpte değil beyin, böbrekler, penis gibi önemli organlarda sorunlar ortaya çıkmakta ve inme, böbrek yetmezliği ve kısırlık gibi hastalıklar meydana gelmektedir. Aterosklerotik plağın zamanla gelişimi bazen hiç uyarı yapmaksızın kalp krizine ve inmeye neden olur. Arter daraldıkça normalde küçük olan kan pıhtıları ölüm tehdidi oluşturmaya başlar. Normalde sağlıklı bir arterden geçebilen bu kan pıhtıları plak tarafından tutulur ve kan akışı daha da yavaşlar. Kalp damarı tıkanırsa enfaktüs, beyin damarı tıkanırsa inme meydana gelir.
7. Kolesterol D Vitamini yapımında da etkilidir. D vitamini dengeli beslenmeyle alınır ve ayrıca güneş ışığına maruz kalmayla deride özellikle de yaz aylarında kolesterolden üretilir. D vitamini karaciğer ve böbreklerde değiştirilerek 1,25-dihidroksikalsiferol adlı hormon yapılır. Bu hormon normal kemik gelişimi ve sağlığının yanı sıra bağırsaklarda D vitaminini emilimini de kontrol eder. Çocukluk çağındaki D vitamini eksikliği raşitizme neden olurken erişkinlikteki yetersizlik kemik erimesine(osteoporoz) yol açar.

Hiperkolesterolemi nasıl anlaşılır?

Kan yağları yani HDL, LDL ve trigliseridin kanda belli düzeylerde olması gerekir. Kan yağlarında bir dengesizlik varsa kalp krizi ve inme riski artar, damarlar daha erken yaşlanır, insan beklendiğinden daha hızlı ihtiyarlar.Damar sağlığını belirleyen en önemli etken kan yağlarındaki dengesizliktir. Yüksek kolesterolün belirlenmesini sağlayan birkaç yöntem vardır. Bunlardan bir tanesi bel çevresinin uzunluğudur. Bel çevresi kadında 80 cm yi , erkekte 94 cm yi geçerse yüksek tansiyon olasılığı artmaktadır. Total kolesterol HDL, LDL ve trigliseridin 1/5 inin toplamından ibarettir.
Bir diğer ölçüt de total kolesterolün HDL miktarının 4 katından büyük olmaması olgusudur. Başka bir anlatımla HDL kolesterolün total kolesterole oranının 1:4 den küçük olması arzu edilir. 1:4 düşük risk, 1:4-1:6 arası orta risk, 1:6 dan yüksek değerler ise yüksek risk olarak değerlendirilir. Total kolesterolün 200 den aşağı olması normal, 200-239 arasında olması sınırda yüksek, 240 ve üzerinde olması ise yüksek olarak tanımlanır. LDL-K nin 100 den aşağı olması mükemmel olarak değerlendirilir. 100-129 arası normale yakın,130-160 arası sınırda yüksek,160-180 arası yüksek,190 ve üzeri çok yüksek olarak tanımlanır. HDL-K ün 40 ve üstü normal , erkeklerde 45, kadınlarda 50 ve üzeri ideal, 60 ve üzeri çok iyi, erkeklerde 35, kadınlarda 45 den az olması çok düşük olarak değerlendirilir.
Diğer bir kan yağı olan trigliseridin 150 den az olması normal, 150-199 arası sınırda yüksek, 200-499 yüksek, 500 ve üzeri çok yüksek olarak algılanır.

Hiperkolesteroleminin Nedenleri

1.Primer Yüksek Kolesterol –
Daha çok genetik nedenlere bağlıdır. Ailede yağdan zengin besinlerle beslenmek yani kan yağlarının artması tekli ya da çoklu gen bozukluklarına yol açarak kolesterolün ve trigliseridin armasına yol açmaktadır.
2.Sekunder Yüksek Kolesterol
-Şeker Hastalığı (Diabet)
-Şişmanlık, Boy
-Hareketsizlik
-Alkol Kullanımı
-Hipertiroidi
-Kronik Karaciğer Yetmezliği(Bilier Siroz)
-Böbrek Üstü Bezlerinin Aşırı Hormon Üretmesi(Cushing Sendrom)
-Böbrek Hastalıkları, böbreklerin aşırı albumin kaçırması.(nefrotik sendrom)
-İlaçlar(ağır akne, yüksek tansiyon, anjin, hipertansiyon)
-Sigara
-Cinsiyet

– Yaşam Biçimi Değişikliği: Kanda dolaşan LDL-K miktarı fazla ise kalp krizi olasılığı yükselir.Bu şanssız durum eğer kilo sorunu, kan şekeri yüksekliği, iyi kolesterol azlığı, trigliserit fazlalığı, ürik asit yüksekliği gibi bazı diğer parametrelerle de beraberse tehlike daha da büyür. Kolesterolü azaltmak için iyi planlanmış bir yaşam tarzı değişikliğini ısrarla uygulamak gerekir. Bu değişim sadece kolesterolü düşürmekle kalmaz trigliseridi, kan şekerini, hatta ürik asit ve tansiyonunu bile dengeler.Böyle bir değişim HDL-K nu da arttırır.Yola kolesterolünüzü azaltmak için çıkılırsa uygulanan çözümler kişiye daha iyi bir hayat, daha salıklı bir ömür olarak geri döner.

– Sigara : Sigarayı bırakmak tek başına kan kolesterol miktarını düşürmese de koroner kalp hastalığı riskini %50 oranında azaltır.
– Alkol: Makul miktarlarda alkol içmek kolesterol metabolizmasını düzenler.ve HDL-K miktarını düşürür.Alkol kan pıhtılaşmasını önlemek ve arter duvarlarının durumunu olumlu yönde geliştirmek gibi başka mekanizmalarla da koruma sağlamaktadır .Makul alkol düzeyi bir haftada erkeklerde 21 birim kadınlarda da 14 birim alkol demektir. Bir birim alkol ise bir kadeh rakı, yarım bardak bira ve bir tek rakıya tekabül eder.
– Egzersiz: Her gün yarım saat eforlu yürüyüş kolesterol düzeyini önemli ölçüde azaltmaktadır.
– İdeal Kiloya İnme: Farklı boylardaki kişilerde sağlıklı vücut ağırlığı sınırlarını klinik açıdan belirlemek Vücut Kitle İndeksi (VKİ) sayesinde olur. VKİ kilogram olarak vücut ağırlığının santimetre olarak boy uzunluğuna bölünmesi ile elde edilir. VKİ 20 den düşük ise zayıf, 20-25 arasında ise normal kilolu, 25-30 arası kilolu, 30 dan yüksek ise obez olarak tanımlanır. Kalçası dar beli kalın olanların koroner kalp hastalığına yakalanma riski yüksektir. Burada bel çevresini ölçümü önem taşır. Kadınlarda 85 , erkeklerde 95 cm den uzun bel çevreleri kolesterol yüksekliği ve koroner kalp hastalığı yönünden önemlidir.
Beslenme Biçimi Değişikliği
Genel Değişiklikler
– Düşük Kolesterollü Diyet: Kolesterolü dengelemede doymuş yağları azaltmak kolesterol zengini besinleri sınırlamaktan daha etkili bir yoldur. Doymuş yağlar eğer çok miktarda tüketilirse kolesterolü yükselten önemli bir neden haline gelebilir. Bunlar genelde kötü ve sağlıksız yağlardır. Doymuş yağların 20 den fazla çeşidi vardır. LDL-K düzeyini yükselten yağlar en çok tereyağında, tam yağlı sütte, peynir, yoğurt, ayran, dondurma gibi diğer tam yağlı süt ürünlerinde bulunur.Sığır etinde özellikle yağlı kısımlarda bol miktarda doymuş yağ vardır. İç yağ, kuyruk yağı ve diğer hayvansal yağlar da bu kategoride sayılabilir. Hindistan cevizi ve palmiye yağı gibi bazı bitkisel yağlar da doymuş yağlardan zengindir. Aslında zeytinyağında bile doymuş yağ vardır ama yapısı daha çok tekli doymamış yağlardan zengin olduğu için sağlıklı yağlar grubunda yer alır. Bununla birlikte zeytinyağını da fazla tüketmemek gerekir. Kolesterolle mücadele programına doymuş yağ tüketimini azaltarak başlanmalıdır. Yaşı 20 yi aşanların süt ve süt ürünlerini yağsız tüketmesi gerekir. Süt ve süt ürünleri yarım yağlı yenmelidir ve tereyağı çok azaltılmalıdır. Bol yağlı etleri azaltmalı, iç yağı ve kuyruk yağı mutfağa sokulmamalıdır. Kolesterolü dengeleyici diyet programında kolesterolden zengin yiyecekleri azaltmak ta önemli bir noktadır. Son yıllarda söylenen yumurta aklandı lafları doğru ama eksik bilgiler içermektedir. Kolesterol yüksekse veya kalp damar hastalığından dolayı by-pass olmuş ya da stent takılmışsa yumurtaya yüklenmek hele hele günde bir yumurta yemek yanlıştır. Kolesterol var ama damarlar sağlıklı ise haftada 1- 2 yumurta yenebilir. Ancak kolesterol sorunu olmayanlar her gün bir yumurta yiyebilir. Diyet konusunda her birey farklıdır. Birisinin kolesterolünü %10 düşüren bir diyet başkasının kolesterolünü %20 oranında düşürebilir veya tam tersine hiç etkili olmaz. Doğru yolda olunduğunu anlamak için diyetin 2. veya 3. ayında lipit profili gözden geçirmeli, LDL-K nin arzu edilen düzeye düşüp düşmediğini öğrenilmelidir. Kolesterolü yüksek hastalarda sadece kolesterolü yüksek yiyecekler ve doymuş yağları sınırlamak yetmez. Bu programa mutlaka düşük glisemik indeksli bir beslenme planını dahil etmek de gerekir. Glisemik indeksi yüksek olan beyaz pirinci, patatesi, beyaz ekmeği, şekerli içecekleri, meşrubatları, alkolü, şekeri, krakeri, cipsi, bisküviyi, grisiniyi, balı, pekmezi de listeden çıkarmak, bulguru, mercimeği ,fasulyeyi, meyveyi, sebzeyi, yulaf ezmeyi, kepeği bol içeren bir diyet yapılmalıdır. Daha sık balık yemek, yağ tercihini zeytinyağından yana kullanmak, trans yağ zengini yiyeceklerden uzak durmak ve doğal kolesterol dengeleyicilerden yararlanmak en doğrusudur. Kolesterol savar besinleri yulaf kepeği (posa, ceviz, fındık, badem (omega-3), elma (kuvarsetin ve pektin), sarımsak(alicin), soğan (kuvarsetin), balıklar(omega-3), keten tohumu (omega-3) ve greyfurt (pektin), kuru fasulye ve diğer bakliyatlar (quartum ve posa), zeytinyağı( tekli doymamış yağ asidi), yeşil ve siyah çaylar (kateşin) olarak sıralayabiliriz. Bitkiler insan ve hayvanlar gibi aynı amaçlarla kimyasal yönden kolesterole benzeyen sterol ve stanol gibi maddeler üretirler. Eğer bağırsağa yeteli miktarda sterol veya stanol ulaştırılabilirse bağırsaklardan yiyeceklerle alınan veya safra ile bağırsağa dökülen kolesterol düzeylerinde damarlara yararlı olabilecek bir oranlarda düşme görülür. Bu oranlar total kolesterol için %10, LDL için %10-15 dir. Günde 2 gr civarında sterol veya stanol yemek bu başarıyı yakalamak için yeterlidir. Bunun için de sterol veya stanol içeren süt ve ürünlerinden ,diğer besinlerden yararlanılabilir. Meyve, sebze, tahıllar ve zeytinyağında bol miktarda sterol ve stanol bulunur. Bazı ülkelerde bitki sterolleri meyve sularına hatta atıştırmalık yiyeceklere bile eklenmektedir. Günde iki elma toplam kolesterol düzeyinde %10-15 azalmaya neden olur. Elmanın kolesterolü azaltıcı içeriği suda eriyen bir lif olan pektinden ve bitkisel sterollerden kaynaklanır. Pektin elmadan başka greyfurt ve havuçta da bulunur.Yoğurt, ayran ve diğer süt ürünlerine eklenen sterollerin özellikle de stanolün kolesterol kontrolünü kolaylaştırdığı öne sürülmektedir. Yulaf kepeği ve keten tohumu etkili kolesterol azaltıcıdır.Günde 50 gr yulaf kepeği veya yarım fincan keten tohumu kullanılarak etkin bir kolesterol kontrolü sağlanabilir. Keten tohumu hafif ateşte kavurup öğütülerek salatalara ve yoğurda ilave edilebilir.

YÜKSEK KOLESTEROL İLE BAŞ ETMEK
– Daha az hayvansal yani doymuş yağ tüketilmelidir. Bunun için kırmızı ette görülen yağlar ayıklanmalı, tavuğun derisi yenmemelidir
– Daha az hazır bisküvit, pastane ürünü ve kek tüketilmelidir.
– Yemek pişirirken zeytin yağı ve diğer bitkisel yağlar kullanılmalıdır.
– Yağsız veya yarım yağlı süt, az yağlı yoğurt veya peynir gibi düşük yağ içeren günlük ürünler tüketilmelidir.
– Haftada bir kez yağlı balık (somon, sardalya, ton konservesi) tüketilmelidir.
– Bol meyve, sebze,baklağil (mercimek, fasulye) tüketilmelidir.
Tam buğday ekmeği gibi işlenmemiş karbon hidratlar tüketin
– Ölçülü alkol tüketilmelidir.
– Sigara içilmemelidir
– Kilo alınmamalı fazla ise verilmelidir.
– Her gün tempolu yürüyüş gibi hafif egzersizler yapılmalıdır.
– Stresle başa çıkıp rahatlanmalıdır.
– İlaç doktor kontrolünde düzenli alınmalıdır.
– Yaşam tarzınızı değiştirilmelidir.

KOLESTEROLÜN İLAÇLI TEDAVİSİ

Kolesterol kimilerine göre ilaç firmalarının en pahalı ve tehlikeli ilaçlarını satabilmek için uydurdukları bir yalandır. Kolesterol ilaçları kanser, alzheimer, kalp yetmezliği gibi hastalıklara yol açmaktadır. Yaşlılarda dengesizlik, unutkanlık ve yaygın vücut ağrıları gibi rahatsızlıklara neden olur. Kolesterol olmadan insan yaşamının olamayacağını daha önce söylemiştik. Her hücrede kolesterol bulunur. Kolesterol diye bir hastalık yoktur. Karaciğeri yağlanmaya başlayan herkesin, şeker metabolizması bozulmuş herkesin kolesterolü yükselir. Kolesterol neden değil bir sonuçtur. Kolesterol altta bir metabolik bozukluk bulunduğunu gösterir. Asıl en tehlikeli olanı şeker ve insülindir. Bütün hastalıkları bunlar başlatmaktadır. Früktozu yani tatlı şekeri yiyerek oluşturduğumuz trigliseritler kolesterolün oksitlenmesine neden olur. Kırmızı etten alınan kolesterol ve yiyeceklerle alınan şeker trigliseride dönüşerek oksitlendiği için damar sertliği oluşur. İnsanlara kolesterol zararlı değil ama onun oksitlenmesine izin verilmemelidir. Oksitleyici maddelerden biri de damar sertliği yapan doymuş yağ asitleridir. Bu nedenle, oksitleyici maddeler olan yağ asitlerini azaltmak gerekir. Doymuş yağ asidi yapay beslenen hayvanların sütünde ve depo yağlarda bol miktarda bulunur. Merada otlayan ineklerde sütte ve yağda doymamış yağ asitleri çok az olacağı için kolesterol de oksitlenmemiş olacaktır.

İLAÇ TEDAVİSİ

Çoğu doktor kolesterolü yüksek bir hasta gördüğünde reçeteye hemen bir ilaç yazar. Oysa hastayı biraz dinleyip 5-10 dakika yaşam biçimini ve beslenmesini konuşsa alacaı ufak değişiklik önlemleri ile kolesterolün düştüğünü , genel sağlığın düzeldiğini
görecektir .Kolesterolün ilaçla tedavisinde başlıca iki grup ilaç kullanılır.
1. Statinler: Statinler karaciğerin kolesterol yapımında kullandığı HMG-co-A reductase adlı enzimi bloke ederek kolesterolün üretimini durdururlar. Ancak statinler trigliseridin düşmesini sağlamazlar
2. Fibratlar: Fibratlar LDL-K nin yapısını değiştirerek LDL ve trigliseridi düşürür, HDL yi yükseltirler. Aterojinetisi yüksek LDL yi aterojinetisi düşük LDL ye dönüştürerek etki ederler. Fibratların bağlanması ile aktif duruma geçen proxisome proliferator activated reseptor (PPRA) adlı nükleer hormon reseptörlerine bağlanan fibratlar olaylar zincirini başlatarak hipolipidemiye (kolesterol düşüklüğü) neden olurlar.