Kolesterol lipit de denilen bir kan yağıdır. Karaciğer tarafından üretilir ve kanda serbest halde bulunur, proteinlere bağlı olarak taşınır. Kolesterolün iki çeşidi vardır. LDL (Low Dencity Lipoprotein-düşük yoğunluklu lipoprotein) tarafından taşınan kolesterole halk arasında lanetli/kötü kolesterol, HDL (High Dencity Lipoprotein- yüksek yoğunluklu lipoprotein) tarafından taşınan kolesterole de halk arasında hayırlı/iyi kolesterol adı verilir.. Kolesterol yüksekliği yıllar boyunca tehlikeli ve kalp hastalığı (Ateroskleroz) oluşumuna neden olan bir etken olarak tanıtılmıştır. “Kolesterol ömrü kısaltır” ya da “Kolesterolünü düşür, kalp hastalığını/aterosklerozu önle” türünden klişe sözler gerçek bilimsel araştırmaların değil, global ilaç firmalarının ve bitki desteği üreticilerinin batı tıbbı doktorlarına söylettiği laflardır. Kolesterol ilacı ve besin destekleri üreten firmalar daha çok Amerika kökenlidir. Amerika’da ilaçların ve besin desteklerinin ruhsatları FDA (Food and Drug Administration- Gıda ve İlaç Kurumu) adlı bir kuruluş tarafından verilmektedir. Bu kuruluşta karar verici pozisyonlarda bulunanların büyük çoğunluğu ilaç ve bitki desteği üreten firmalarla çıkar ilişkisi olan kişilerdir. Bu firmalar üniversitelerde ve araştırma enstitülerinde çalışan sözde bilim adamlarına sponsorluk yaparak kendi istekleri doğrultusunda sonuçlar veren araştırmalar yaptırmaktadırlar. Öte yandan kolesterolün zarar verici düzeyinin tespitini de WHO (World Health Organization/Dünya Sağlık Örgütü) yapmaktadır. Kolesterolün kanda zarar verici düzeyi sürekli düşürülmektedir. Bunu yapan da kolesterol üreticisi firmaların WHO’daki maaşlı temsilcileridir. Son 30-40 yılda bu düzey 240 mg/dl’den 200 mg/dl’ye düşürülmüştür. Bu sayede sözde hasta sayısı artırılmakta ve etkili propagandalarla insanlara ilaç satılmaktadır. Bu yolla ilaç firmaları milyarlarca dolar ciro elde etmektedirler.

Kolesterol yıllardır bizlere dayatıldığı gibi zararlı bir madde midir? Şimdi kolesterolün yararlarını belirterek bu soruya yanıt vermeye çalışalım.

  1. Kolesterol, progesteron, östrojen, testosteron gibi cinsiyet hormonlarının temel taşıdır. Yani kolesterol olmazsa bu hormonlar üretilemez ve yumurtlama, döllenme, doğum, sperm üretimi gibi temel cinsel olgular gerçekleşmez.
  2. Kolesterol safra asitlerinin karaciğerde üretilmesini sağlar. Bu asitler sindirimin sağlıklı olmasında ve vücudun artık ürünlerden temizlenmesinde önemli rol oynar.
  3. Kolesterol hücre duvarında bulunan yağ moleküllerini birbirine bağlayarak bütünlüklerini korur.
  4. Kolesterol sinirleri çerçeveleyen miyelin kılıfının bütünlüğünü koruyarak elektiriksel uyarıların geçişine yardımcı olur. Bu sayede odaklanma ve belleğin kaybolması gibi sorunlar ortadan kalkar.
  5. Kolesterol, toplam T- hücrelerinin, yardımcı T-hücrelerinin ve lenfositlerin sayılarını artırarak bağışıklık sistemi üzerine çok önemli bir etki yapar. Birçok bakteri türü LDL-Kolesterol tarafından etkisiz hale getirilir.
  6. Kolesterol kalp damarlarının tıkanmasına değil hasarlı olanların tamirine yarar. Kalp damarlarının iç yüzeyini kaplayan endotel tabakasında başta sigara, alkol, stres gibi nedenlerle oluşan hasarlar kolesterol tarafından yamanarak tamir edilir. LDL’ler endotelin hasarlı bölgesine geldiğinde endotel fonksiyonunda bir değişiklik başlar. Bu değişiklikle inflamasyon (yangı) meydana gelir. Endotel yardım sinyali olarak reaktif oksijen türevleri üretir. Bu sinyal bağışıklık hücrelerini hasarlı bölgeye çeker. Bunun sonucunda büyüme faktörleri üretilir. Büyüme faktörü endotelin üstündeki kas hücrelerinin çoğalmasına ve hasarlı bölgeye hücum etmesine neden olur. En sonunda LDL, bağışıklık hücreleri, kas hücreleri ve ilk hasarın artıkları plağı oluşturur. Burada anlaşılması gereken en önemli nokta plağın arter duvarındaki hasar için doğanın sunduğu bir yara bandı olmasıdır. Bu yara bandı kişinin LDL seviyesi yüksek de, düşük de olsa oluşmaktadır.

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere kolesterol vücuda zararlı değil yararlı bir maddedir. Kan kolesterol düzeyinin yüksekliği kalp hastalığına neden olmaz. Yüksek kolesterolü olan yaşlıların kalp rahatsızlığından daha az öldüğü bilimsel araştırmalarla da saptanmıştır. Yükseklik çoğunlukla kalıtım ile ilgilidir. Kandaki kolesterolün sadece %20’si dışarıdan gıdalarla alınır. Geri kalan %80 vücutta karaciğer tarafından üretilir. Batı tıbbının dayattığı ilaçlar tüketildiği zaman kolesterolü düşürür, bırakıldığında tekrar yükseltir. Yani ilaçlar terapötik/tedavi edici değil semptomatik/belirti gidericidir. Ortada ilaç firması, FDA, WHO ve reçeteyi yazan doktor düzleminde büyük bir çıkar kumpası vardır. İlaç üretilmeden hastalıkla ilgili bir dernek kurulmakta, bilim adamlarına sponsor olunup yanlı araştırma sonuçları üretilmekte, dernek tarafından yaygın bir reklam kampanyası düzenlenmekte, reçete yazan doktorlara büyük maddi imkanlar sağlanmakta, sonuçta milyarlarca dolar para kazanılmaktadır.