Türkler tarih sahnesine günümüzde Güney Sibirya’da, Rusya Cumhuriyetine bağlı Hakasya ve Tuva Özerk Bölgelerinin yer aldığı coğrafyada çıktığı kesindir. Bu coğrafyanın merkezinde ilk Türk devletlerinin kutsal başkent olarak saydığı Ötüken bulunur. Bu bölge Baykal Gölü, Altay ve Sayan Dağları, Yenisey, Orhun ve Selenga Irmaklarının çerçevelediği, Asya kuzey- güney hattı coğrafi dilimlerinden Taygana yani orman kuşağında yer alır. Bölge ladin köknar ormanlarının, geniş mera, otlak ve yaylaların, verimli ve sulak arazilerin yer aldığı bir bölgedir. Güneyde Gobi Çölü bulunduğu için korunaklı bir yerdir. Türklerin ilk ataları bu bölgede Afanesyova, Andronova ve Karamuk gibi kültürlerin sonucunda ortaya çıkan brakisefal, beyaz derili ilk Türk prototipindeki insanlardır. İlk Türkler Hakasya ve Tuva Bölgelerinde boylar halinde yaşayan, ağaçtan yapılmış evlerde barınan, avcı toplayıcı insanlardır. Gittikçe nüfusları artan ve bölgeye sığmayan ilk Türkler zamanla Altay Dağlarının güneyine ve coğrafi dilimlerden Bozkır kuşağına yayılmışlardır. Özetle, tarihte ilk Türk devletleri olan Hunlar, Göktürkler ve Uygurlar önce Hakasya ve Tuva bölgelerinde yaşamışlar daha sonra Baykal Gölünden Hazar denizine kadar uzanan steplere göç etmişlerdir.
HUN İMPRATORLUĞU
Hun İmparatorluğu Türkler tarafından kurulan ilk Türk devletidir. Orta Asya’da, Ön Asya’da, Karadeniz’de ve Avrupa’da hüküm sürmüştür. Asya Hun İmparatorluğu MÖ 220 tarihinde Teoman tarafından kurulmuştur. Teoman Hakasya bölgesinde ağırlığı Türk olmak üzere çeşitli etnik boyları bir araya getirerek başkenti Ötüken olan güçlü bir devlet kurmuştur. Teoman tahtta uzun süre kalamamış, efsanevi ismi Mete Han olan oğlu Bagatur (Bahadır) 209 yılında babasını öldürerek başa geçmiştir. Bagatur zamanında düzenli bir ordu teşkilatı kurulmuş, ülke bozkır kuşağında yayılarak Hazar Denizine kadar genişlemiştir. İlk düzenli ordunun kuruluş tarihi olan MÖ 209 yılı Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak kabul edilmektedir. Bagatur 35 yıl iktidarda kalmıştır. Asya Hun imparatorluğu iç çekişmeler, taht kavgaları, Çin ve Moğol baskıları sonucu yıkılınca Hunlar önce Ön Asya’da Akhun adlı bir devlet kurmuşlardır. Şimdiki İsfahan, Semerkant, Belh, Tebriz, Fargana ve Turfan gibi şehirler bu dönemde gelişmiştir.
M.Ö. Birinci Yüzyılda Hunlar kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmıştır. Güney Hunları Çin’e bağlanmış, Kuzey Hunları batıya göç etmiştir. Batıya göç eden Hunlar, Avrupa Hunlarının temelini oluşturmuştur. Avrupa’ya göç eden Hunlar, Dördüncü Yüzyılda Karadeniz’in kuzeyine yerleşmiştir. Avrupa Hun Devleti Beşinci Yüzyılda Balamir tarafından kurulmuştur. En güçlü dönemini Atilla zamanında yaşamıştır. Atilla, 434-453 yılları arasında Hunların liderliğini yapmıştır. Doğu ve Batı Roma İmparatorluklarına, Balkanlara ve Fransa’ya seferler düzenlemiştir. Atilla, filleri ile Alp dağlarını aşarak İtalya’ya girmiş ve Batı Roma İmparatorluğunu vergiye bağlamıştır. İstanbul’a kadar gelmiş ancak fethedemeden geri dönmüştür. Karadeniz’den Anadolu üzerinde Orta Doğu’ya ve Kudüs’e gelmiştir. Avrupa’da “Tanrının Kırbacı” olarak tanınmıştır. Atilla 453 yılında ani bir şekilde ölmüştür. Ölümünden sonra Avrupa Hun Devleti hızla zayıflamış, 469 yılında devlet tamamen yıkılmıştır.
Hunlar atlı-göçebe yaşam tarzını benimsemişlerdi. Okçulukta ve at biniciliğinde çok yetenekliydiler. Kendilerine özgü “kamış ev” adı verilen çadır tipi barınaklarda yaşarlardı. Yazılı kültürleri az olduğundan bilgiler genelde Çin ve Bizans kaynaklıdır. Hunlar, Türk tarihi ve kültürünün temel taşlarından biridir.
GÖKTÜRK İMPARATORLUĞU (TÜRK KAĞANLIĞI)
Altıncı Yüzyılda Orta Asya’da kurulan ve Türk adını taşıyan ilk devlettir. Kaynaklarda Türk Kağanlığı olarak geçmektedir. Çin kaynaklarına göre Hunların devamı olan bir boylar federasyonudur. 552 yılında Hunların yıkılmasından sonra Bumin Kaan Türk boylarını bir araya getirerek Juan Juan’lara (Moğol) ve Avarlara karşı savaşmış, galip gelerek Türk Kağanlığını kurmuştur. Göktürkler efsaneye göre kurttan türeyen A-Shih-Na (Aşina, Asena)’nın soyundan gelmektedir. Göktürkler önce Güney Sibirya’da Yenisey Irmağının kaynaklarının yer aldığı havzada, Sayan Dağlarının Batısında ve Altay Dağlarının Kuzey Batısında yaşamışlardır. İlk başkentleri kutsal şehir Ötüken’dir. Daha sonra nüfus artışı, iklim değişikliği ve hayvanlarını besleyen otlakların fakirleşmesi gibi nedenlerle Altay Dağlarının Güneyine ve Orhun Irmağı çevrelerine göç etmişlerdir. Bu göç efsanede bir kurt rehberliğinde demirleri eriterek Ergenekon’dan çıkış olarak yer almaktadır. Daha sonra kırsalda genişleyerek Hazar Denizine kadar yayılmışlardır.
Göktürkler, Orta Asya bozkırlarında kurulan güçlü bir siyasi ve askeri yapıya sahipti. Çin ile ilişkileri zaman zaman dostane, zaman zaman ise savaşlarla doluydu. Devlet, merkezi otoriteye dayansa da boy sistemi hala etkindi. Bumin Kağan’dan sonra kardeşi İstemi Yabgu batıya doğru seferler düzenleyerek devletin sınırlarını genişletti. Bu sayede İpek Yolu üzerindeki hakimiyet güçlendi. Çin Göktürklerin büyümesinden rahatsız oldu ve iç karışıklıkları kışkırtarak devleti ikiye böldü.
Çin entrikaları sonucunda 582 yılında Doğu ve Batı Göktürkleri olmak üzere ikiye ayrılan devlet, bir süre sonra Çin’in egemenliği altına girdi. Ancak 682 yılında Kutluk Bilge Kağan, İlteriş unvanı ile ikinci Göktürk Devleti’ni kurdu. Bu dönem, Göktürklerin yeniden dirilişini simgeler.
Göktürkler, yazılı kaynaklar bırakan ilk Türk topluluğudur. Orhun Yazıtları; Bilge Kağan, Kültigin ve Tonyukuk adına dikilmiş olup Türk tarihinin ilk yazılı belgeleri sayılır. Bu yazıtlar, dönemin toplumsal yapısı, yönetimi ve Çin tehlikesi hakkında bilgi verir. Göktürk alfabesi, bu yazıtlarla günümüze ulaşmıştır ve Türk dili tarihine ışık tutar. Göktürkler, sadece askeri başarılarıyla değil, kültürel ve siyasi etkileriyle de Türk tarihinin temel taşlarından biridir.
Sekizinci Yüzyılın (745) ortalarında Uygurlar tarafından yıkılan Göktürk Devleti, geride büyük bir miras bırakmıştır. Göktürkler, Türk milletinin bağımsızlık ruhunun sembolüdür.
UYGUR DEVLETİ
Sekizinci Yüzyılda Orta Asya’da Göktürklerin ardından Kutluk Bilge Kağan tarafından 747 yılında kurulan önemli bir Türk devletidir. Uygurlar, Orta Asya’da Orhun Nehrinin kıyısında yer alan Ordu-Balık bölgesinde kurulmuştur. Göktürklerin buyruğu altında kalmak istememeleri Uygur Devletinin kurulmasında etkili olmuştur. Uygurlar 742 yılında Çin saldırıları ve taht kavgaları sonucu zayıflayan İkinci Göktürk Devletini, Basmiller, Karluklar ve diğer Türk boylarının desteğiyle yıkarak Uygur Devletini kurmuşlardır. Başkent olarak önce Ötüken’i sonra da Selenga Irmağı yakında bulunan ve Türk tarihinde kurulan ilk şehir olan Karabalgasun’u seçmişlerdir. Günümüzde Çin’in kuzey batısında yer alan Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde kültürel özelliklerini kaybetmemiş milyonlarca Uygur yaşamaktadır.
Uygurlar Dokuz Oğuz Soyundan gelmedir. Bu nedenle Bodun (Boylar Birliği) şeklinde yaşamışlardır. Uygur halkı Türk kültür tarihine önemli katkılarda bulunmuş kadim bir millettir. Uygurlar, yerleşik hayata geçen ilk Türk topluluklarındandır. Halkın büyük kısmı tarım, hayvancılık ve ticaretle uğraşmıştır. Bu nedenle Uygurlar, bozkır yaşamından şehirleşmeye geçişin öncülerinden olmuşlardır. Tarımda sulama kanalları ve değirmenler kullanmışlardır. Uygur halkı, Çin’le ticaret yaparak ekonomik olarak güçlenmiştir. Maniheizm dinini benimseyen Uygurlar, savaşçılıktan uzak, barışçıl bir hayat sürmüşlerdir. Bu durum halkın sanat, bilim ve edebiyata yönelmesine zemin hazırlamıştır.
Uygurlar, yazılı edebiyat ve kütüphane kurma alanlarında ilerlemişlerdir. Halk arasında yazı dili olarak Uygur alfabesi yaygın şekilde kullanılmıştır. Kağıt, matbaa ve mürekkep gibi araçlar Uygur halkı tarafından kullanılmıştır. Uygurlar tiyatro, müzik ve resim gibi sanat dallarında da gelişmiştir. Dini inançlar halkın yaşam tarzını da büyük ölçüde etkilemiştir. Budizm, Maniheizm ve Hristiyanlık gibi dinler halk arasında yayılmıştır. Halk arasında hoşgörü ve farklı inançlara saygı ön planda tutulmuştur. Kadınlar, Uygur toplumunda önemli bir yer tutmuş, sosyal hayatta aktif olmuşlardır. Uygurlar, mimaride tapınaklar, saraylar ve evler inşa etmişlerdir.
Halkın yaşamı yazılı kaynaklar, resimler ve minyatürlerle günümüze ulaşmıştır. Kutluk Bilge Kağan’dan sonra yerine geçen Moyen Çur Kağan döneminde askeri alanda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Devletin diğer hükümdarı olan Bögü Kağan ise devlet için din alanında yaptığı reformlar ile adından söz ettirmiştir. Çin’e yapmış olduğu seferler ile de devlete Maniheizm dinini getirmiştir. Devletin son hükümdarı Baga Tarkan’dır. Bu dönemde ise hükümdar adından askeri ve siyasi alanda izlediği politikalar ile söz ettirmiştir.
Uygurlar Manihaizm dinini benimsedikten sonra savaşçı özellikleri kaybetmeye ve dış tehlikelere karşı savunmasız olmaya başlamışlardır. Son hükümdar da öldükten sonra başsız kalmış olan devlet Kırgızların saldırısından sonra zayıflamıştır. Uygur Devleti yıkıldıktan sonra da halkın bir kısmı Moğol egemenliğine girmiştir.