Tarih somut verilere ve kanıtlara dayanan bir bilim dalıdır. Geçmişe dair efsane adı altında kuşaktan kuşağa nakledilerek gelen anlatımların ve anektodların hiçbir bilimsel değeri yoktur.

Türk tarihi dünyada en yaygın coğrafyayı kapsayan bir tarihtir. Ünlü tarihçilerden Fritz Neumark, “ Türkler olmadan tarih yazamazsınız”, Ferdinand Braudel ise “ Türk tarihini çıkarırsanız dünya tarihi diye bir şey kalmaz” demişlerdir. Günümüzde Çin’in en batısındaki Mançurya’dan Galler’e kadar uzanan bir alanda MÖ.15.000’ lere tarihlenen bulgulara rastlanmıştır. Ancak, bilimsel ve belgesel olarak insanlık tarihinin de aydınlanmaya başladığı ve yazının kullanıldığı MÖ 3000 yıllarından itibaren çeşitli belgelerde Türk adı geçmektedir.

Tarihin doğru anlaşılması için gerekli olan somut kanıtlar çok çeşitli araçlar vasıtasıyla ortaya konulmaktadır. Yazının bulunmasından önceki en önemli bulgular genelde mağaralarda rastlanan kaya resimleridir. Bu resimlerde insan yaşamına dair türlü olaylar büyük boyutlarda resmedilmiştir. Yazının bulunmasından sonra insanlar bambu çubuklarına, kaplumbağa kabuklarına, kil tabletlere, madeni yüzeylere, kemiklere, hayvan derilerine ve özel dikilmiş kaya parçalarına yazmışlardır. Bu bulgular arkeolojik kazılardan, anatomik kalıntılardan, palaentolojik çalışmalardan ortaya çıkmaktadır. Ama esas kaynak Çin, Rusya, Pers, Sasani, Tibet, Mısır, Arap, Bizans kaynaklarıdır. Türkiye tarih yazımı konusunda maalesef çok gerilerde kalmıştır.

Tarih yazımında mekan ve zaman olguları çok önemlidir. Mekan olarak Türk tarihinin Orta Asya’da başladığı artık somut bir gerçektir. Orta Asya’da Türklerin ilk ortaya çıktıkları bölge Sibirya’nın güneyinde, Moğolistan’ın kuzeyinde yer alan, Baykal Gölünün, Sayan ve Altay Dağlarının çevrelediği Hakasya denilen geniş bir alandır. Bu bölgede Yenisey ve Orhun Irmakları da yer almakta, merkezinde Ötüken bulunmaktadır. Ötüken; Hun, Göktürk ve Uygur Devletlerinin kurulduğu yerdir. Bu yer Türkler tarafından Tanrıya (Tengri) yakın, kutsal bir mekan olarak kabul edilmektedir. Yayıldıkları yerler ise Altay ve Tanrı Dağları arasındaki bozkırlar ve Maveraünnehirdir. Tanrı Dağları, Kazakistan, Çin, Rusya sınırlarının birleştiği yerde uzanan bir sıradağdır. Maveraünnehir ise Aral Gölüne dökülen Seyhun (Siriderya) ve Ceyhun (Amuderya) Nehirlerinin arasında, şimdiki Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan toprakları üzerinde yer alan bir bölgedir.

Asya kıtasının coğrafi yapısı ve iklimsel özellikleri insanlarını da derinden etkilemiştir. Asya’nın en kuzeyinde, buz denizi kıyısı boyunca uzanan Tundra adı verilen bir kuşak bulunur. Yazları ve kışları çok soğuk geçen bu kuşağın bitki örtüsü yosun, liken, çalı, cüce fundalık, yabani böğürtlen gibi bitkilerden oluşur. Bu bölge insan yaşamına elverişli değildir ve doğal olarak Türk boyları bulunmaz. Tundra kuşağının altında çam, ladin, köknar ağaçlarının yetiştiği Taygana yani orman kuşağı yer alır. Bu kuşaktaki insanlar avcı toplayıcı bir yaşam sürmüşler, ağaçtan evlerde yaşamışlar ve Ren geyiği çobanlığı, dericilik ve kürkçülükle uğraşmışlardır. Taygana kuşağında iklim özellikleri uygun olduğu için aralarında Türklerin de olduğu çeşitli gruplar yaşamışlardır. Taygana kuşağının altında step ya da bozkır kuşağı yer alır. Bozkırda kışlar soğuk ve kurak yazlar ılıktır. Bu kuşak çok sayıda Türk boyunun yaşadığı, at, sığır, koyun yetiştiriciliğin yoğun olarak yapıldığı kuşaktır. Bozkırda hayvan otlatmaya uygun geniş çayırlıklar bulunur. Türkler ilk göründükleri Hakasya’dan ve Altay dağlarının kuzeyinden gelerek steplerde boylar halinde uzun yıllar yaşamışlar ve çok sayıda devlet kurmuşlardır. Bu kuşak Hakasya’dan Hazar Denizine oradan da Bulgaristan ve Macaristan ovalarına kadar devam eder. Günümüzde bozkır kuşağında çok sayıda Türk kökenli devlet yer almaktadır. Step kuşağının altındaki çöl ve vaha kuşağında Gobi, Kızılkum, Karakum Çölleri yer alır. Vahalarda ise Fargana vadisi ile Taşkent, Semerkant, Buhara gibi bugün de Türk dünyasının önemli merkezleri olan şehirler bulunur.

Zaman olgusuna gelince, MÖ 4000 ile MÖ 100 yılları arasında insanlık çeşitli kültür evreleri geçirerek değişime ve gelişime uğramıştır. Bunlardan ilki olan Anav kültürü MÖ 4000-1000 yılları arasında şimdiki Türkmenistan’ın Aşkabat ili yakınlarındaki Anav’da ortaya çıkmıştır. Orta Asya’nın en eski kültürü sayılmaktadır.  Bu kültürün Türklerin ilk ataları olduğu tahmin edilmektedir. İlk defa at bu kültürde görülmüştür. Bu kültürde yerleşik hayata geçilmiş, pişirilmiş taşlardan evler inşa edilmiş, tarım aletleri kullanılmış, koyun ve sığır besiciliği yapılmıştır.

MÖ 3000 yılından itibaren Harezm bölgesinde, Aral Gölü çevresinde Keltemiran kültürü gelişmiştir. Bu kültürde balıkçılık ve avcılıkla uğraşılmış, geniş ağızlı çömlekler kullanılmıştır.

MÖ 2500-1700 yılları arasında Altay ve Sayan dağlarının kuzey yamaçlarında Afanasyova kültürü ortaya çıkmıştır. Bilinen en eski Türk kültürüdür. Bu kültür Altay dağlarından Volga nehrine kadar uzanan bölgede gelişmiştir. İlk atın kullanıldığı ve savaşçı kimliği ile öne çıkan insanların yaşadığı bir kültürdür. Bu kültürde kemikten iğneler, çakmak taşından ok uçları, bakırdan bıçaklar, küpeler ve kaplar, çeşitli madeni aletler bulunmuştur.

Andronova kültürü MÖ 1700-1200 yılları arasında Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasındaki bozkırlarda gelişmiştir.  Orta Asya’daki kültürler arasında yayılma alanı en geniş olan kültürdür. Bu kültürde ilk kez altın ve tunç madeninden yapılmış eşyalar kullanılmıştır. Andronova Kültürü Türk kültürüne en çok benzeyen bir kültürdür. Bu kültürdeki insanlar beyaz tenli olmaları, Türk prototipine uygun yapıları ve savaşçı kimlikleriyle Türklerin ilk ataları olarak kabul edilmektedir.

Baykal Gölü çevresinde MÖ 1200-700 yılları arasında Karasuk Kültürü gelişmiştir. Orta Asya’da demiri işleyen ve kullanan bir kültürdür. Bu kültürde koyun yününden kumaşlar, demir işçiliği, keçeden çadırlar, dört tekerlekli arabalar ortaya çıkmıştır

Tagar kültürü MÖ 700-100 yılları arasında ortaya çıkmıştır. Orta Asya’daki en gelişmiş ve günümüze en yakın kültürdür. Arkeolojik kazılarda tarak, saplı ayna, bıçak, hançer gibi eşyalar bulunmuş, kabartma hayvan figürlerine rastlanmıştır.

Buraya kadar tarih yazımından, bulgu ve belgelerin ortaya çıkarılmasından, Türklerin tarih sahnesine çıktığı Asya’nın coğrafi ve klimatik özelliklerinden, insanlık tarihinin aydınlanmaya başladığı MÖ 4000’li yıllardan itibaren yaşanan kültürel evrelerden bahsettim. Şimdi de biraz özele inerek ilk Türk Devletinin (Kağanlığının) kurulmasından başlayarak Türk tarihini göçler ve birbiri arkasından kurulan Türk devletleri bağlamında irdelemek istiyorum.

Tarihteki ilk Türk devleti Asya Hun Devletidir. Üçüncü Yüzyılda Teoman liderliğinde kurulan bu devlet, Çin ile yaptığı mücadelelerle tanınır. Daha sonra başa geçen Mete Han, orduyu onlu sisteme göre teşkilatlandırmış ve bu sistem daha sonraki tüm Türk devletlerine örnek olmuştur. Asya Hun Devleti, Orta Asya’da Türk siyasi birliğini kuran ilk büyük güçtür. Asya Hun Devleti’nin yıkılmasından sonra Türk boyları doğuya ve batıya göç etmeye başlamıştır. Bu göçler sırasında bazı Türk toplulukları Çin sınırlarına, bazıları ise Batı’ya, Avrupa içlerine kadar ilerlemiştir.  Dördüncü Yüzyılın sonlarında kurulan Avrupa Hun Devleti, özellikle Attila döneminde zirveye ulaşmıştır.

Sırası gelmişken Türk göçleri konusuna kısaca değinmek istiyorum. Tarihteki Türk göçlerinin ve Türklerin çok sayıda devlet kurmalarının itici gücü atın ve dört tekerlekli arabanın kullanılması ve sosyal yaşamlarında uyguladıkları boy sistemidir. Türkler tarihte ortaya çıktığı dönemlerde atı tanımışlar, evcilleştirmişler, göçlerde ve savaşlarda kullanmışlardır. Ayrıca demir işçiliğindeki yetenekleri de demir kaplı tekerlekleri olan arabayı bulmalarını sağlamıştır. İlk kültür evrelerinden itibaren sosyal yaşamda boylar şeklindeki örgütlenmeleri de onların çabuk organize olmalarına neden olmuştur. Konuyu biraz açmak gerekirse Türkler tarih boyunca Oguş (aile), Urug (sülale), Boy (kabile), Bodun (kabileler birliği) şeklinde örgütlenmişlerdir. Her bir birim kendi arasında çok iyi organize olduğu için mensupları özellikle de çocuklar erken yaşlarda ata binmeyi, ok ve mızrak kullanmayı öğrenmekte, gerçek bir savaşçı olarak yetişmekte idiler. Bu yapılarından dolayı boylar bir devlet kurulması ya da bir savaş sırasında çabukça organize olabilmişlerdir. Göçler iki nedene bağlı olarak yapılmıştır. Bunlardan bir tanesi iklim değişikliğine karşı kendileri ve hayvanları için yeni yaşam alanları aramak diğeri de Mogolları ve Çinlilerin baskılarıdır.

Adında Türk kelimesinin geçtiği ilk devlet Hunların bir kolu olan Göktürk Devleti (Türk Kağanlığı)’ dir. Hunların yıkılmasından sonra Orta Asya’da egemenlik Tunguz ve Moğol kökenli Juan-Juan’lara geçmiştir. Bu arada, Hun’ların artıkları ve çeşitli kabileler tarafında küçük devletçikler kurulmuştur. 552 yılında Hakasya’ daki Türk boyları Bumin Kağan liderliğinde birleşerek Juan Juan hakimiyetine son vermişler ve tarihte adı Türk olan ilk devleti yani Göktürk Kağanlığını Ötüken’de kurmuşlardır. Kuruluştan kısa bir süre sonra yönetimi Bilge Kağan’ın oğlu Mukan Kağan üstlenmiştir. Mukan Kağan döneminde Göktürkler çok büyük gelişmeler göstermiştir.

İkinci Göktürk Devletinin yıkılmasından sonra 745 yılında aynı yerde Uygur Devleti kurulmuştur. Devletin kurucusu Kutluk Bilge Kağan’dır. Uygurlar, yerleşik yaşama geçen ilk Türk topluluğudur. Tarım, ticaret, mimari ve sanat alanında önemli gelişmeler göstermişlerdir. Maniheizm ve Budizm gibi dinleri benimseyen Uygurlar, yazılı kültürü geliştirerek çok sayıda eser vermişlerdir. Uygur alfabesi ile yazılan edebi eserler, Türk kültürünün gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Türkler Çin’in en batısındaki Mançurya’dan Atlas Okyanusuna kadar olan büyük bir sahada bıraktıkları izlerle Tarihte en geniş alanda ve en uzun süre yaşayan ulus unvanını almıştır. Türk boyları Orta Asya’da kurdukları Hun, Göktürk ve Uygur Devletleri yanında göç ederek dünyanın çeşitli bölgelerinde Hazar, Karahanlı, Gazneli, Büyük Selçuklu, Harezmşah, Altınordu, Timur, Babür, Anadolu Selçuklu, Osmanlı gibi devletler kurmuşlardır. Bu boylar arasında Ogurlar, Sabarlar, Avarlar, Tölesler, Karluklar, Kıpçaklar, Kırgızlar, Peçenekler, Tarduşlar, Tokuz Oğuzlar, Türgişler, Türkmenler ve Oğuzlar sayılabilir. Günümüzde bu bölgede çok sayıda bağımsız devlet ve özerk cumhuriyet yer almaktadır. Anadolu’da hüküm süren Selçuklu ve Osmanlı devletleri ile Türkiye Cumhuriyeti Orta Asya’dan köken alıp çeşitli tarihlerde Anadolu’ya göç eden Türkmenler ve Oğuzlar tarafından kurulmuşlardır